Geçen gece yorumsuz, bir tanecik ağaç resmi koydum sosyal medyaya. Kardeşim hemen “Merhaba Silivri” diye mesaj attı. Korkuyorsun çünkü. Kendin için, sevdiklerin için, tanıdıkların için. İçinde kıpraşan bir şeyler var ama “Başıma olmadık bir iş gelmesin,” diye susuyorsun. Ya kötü niyetli biri, senin insan, hayat sevgini alıp onu bambaşka bir konuya evirir, iftira atarsa, ya “hoca sana takarsa”? Yine de durulmuyor işte için; umut, heyecan, bir yerden çıkıveriyor. Bütün söylemek istediklerine karşılık tek bir ağaç. Çok mu?
“İlginç şeyler karanlıkta olur,” eskiden Türk filmlerinde izlerdik, ailenin gençleri gece çıkıp duvarlara slogan yazarlardı, polis kovalardı onları. Ne yazarlardı o duvarlara hakikaten? Onu görmezdik… Aslı Çavuşoğlu, Galeri Nev İstanbul’da devam eden sergisinde karanlıkta yazılanları, göremediklerimizi görebilmemiz için bize yeni bir yol sunuyor. “Tek yol devrim” veya “Başka bir dünya mümkün” gibi sistem karşıtı sloganların, karşıt görüşlü siviller tarafından sansürlenmesi konusundan yola çıkan projede, bizlere yeni bir yazı karakteri sunuluyor. Sanatçının on yılı aşkın süredir İstanbul’da belgelediği bu sansürleme olayına cevap olarak, Çavuşoğlu’nun kendisinin geliştirdiği ve Özer Yalçınkaya’nın tasarladığı “Annex” adlı yazı karakteri, izleyicilere sansürü deşifre etmek için imkan veriyor.
Geometrik şekillerle alfabedeki her bir harfi iki tonlu neon heykellere dönüştüren sanatçının kurguladığı yazı karakteri “Annex”galeri mekanında kırmızı neon yerleştirme olarak yer alıyor. Bu “sansür kırıcı” sadece galeri mekanında kalmıyor; sanat sokakta hayat buluyor ve gerçek sahiplerine ulaşıyor. “Annex” ile yazılan sloganlar, galeriden dışarı çıkıp afişler halinde İstanbul sokaklarına yayılıyor izlerini sürüp deşifre etmemiz için. Sanatçı bir röportajında "'Sanatçı seyirci için yapıyor' denir ya, ben hiç öyle yapmıyorum. Yalnızca ben ne öğrenebilirim, bu iş beni nasıl değiştirir, dönüştürür diye düşünüyorum,” diye anlatmış. Kendi yorumsuz ağacımı düşünerek Aslı Çavuşoğlu’nun da kendi ağacını yaratıcı dehası sayesinde yeniden diktiğini düşündüm. Üstelik sadece kendisi söz söylemekle kalmıyor, bir adım öteye giderek bizlere de sözü okuma, paylaşma imkanını veriyor.
HİSSİ KABLEL GAZETE
Çavuşoğlu, tarih, toplum, bellek, toplum konuları üzerine kafa yorup araştırdığı konuları yeniden tasarlayıp yorumlayarak bize kıymetli, tarihi kayıt niteliği taşıyan işlerini sunuyor uzun zamandır. Adam Kleinman, kaleme aldığı sergi tanıtım yazısında “Serginin başlığı İlginç Şeyler Karanlıkta Olur gece karanlığında İstanbul’un politik bilinçsizliğini yeniden yazan, eylemleri gün ışığında gözlenebilen gizli yazarlardan oluşan karanlık ordularla dolu olduğunu izleyiciye ima ediyor,” diye açıklıyor Çavuşoğlu’nın yaklaşımını. Burada sanatçının bu işiyle çok konuşan 2017 tarihli “Future Tense” işinden de bahsederek resmi tamamlamak isterim.
Sanatçının Venedik Bienali kapsamında düzenlenen 4. Future Generation Art Prize 2017’de yer aldığı işi olan 15 Temmuz sonrası tasarladığı “gazete”, Türkiye’de gazeteciliğin geldiği noktaya eleştirel bir yaklaşımdı. Edinsem altın muamelesi yapacağım, etkinlik sırasında dağıtılan gazetenin yazılarını Türkiye’den farklı politik ve etnik geçmişlere sahip falcı, astrolog ve medyumlar kaleme almıştı. Çavuşoğlu’nun propaganda malzemesi haline gelen yayın organlarını ve siyasi analizin geldiği noktayı eleştirdiği bu işinden sonra yeni sergisinde sansüre karşı yazı karakteri geliştirmesi, külliyatında çok şık bir tamamlayıcı hikaye olmuş.
ÜSTÜMÜZ ÇİZİLDİ AMA BURDAYIZ
Annex’e geri dönersek, projenin referans kaynaklarından biri, Alman filozof Martin Heidegger’ın edebi bir pratik olarak ortaya attığı ve Jacques Derrida’nın benimseyerek sık kullandığı “sous rature” denilen tipografik ifade tekniği. Teknikte, anahtar kelimenin üstü çizilerek bir paradoks yaratılıyor. Anlam hem orada hem değil; çünkü metinde kullanılan kelime, gerekli ama anlatıma yeterli değil. Daha geniş bir çerçeveden anlatırsak, buraya yazdıklarım söylemek istediklerimi sembolize ediyor ama asıl anlatmak istediklerim için kelimeler yetmiyor. Sosyal medyaya koyduğum ağaç resmim gibi…
Bütün bunlar, bana ODTÜ Stadyum’undaki DEVRİM yazısını hatırlatıyor. 1968’de Deniz Gezmiş ve arkadaşları tarafından dev harflerle yazılan bu kelime, yıllardır o stadyumun basamaklarından gerçekten çıkmıyor mu, yoksa yenileniyor mu bir sır. Her durumda o dönem yaşananların ve bugün umutlarımızın tipografik bir simgesi, o yüzden çıkmıyor, çıkamıyor. Yaşananları anlatmaya yeter mi? Hayır. Ama DEVRİM orada. Aslı Çavuşoğlu’nun simgeleri ise sokaklarda. Beraber iz sürmeye ne dersiniz?