Hayali bir geçmişin izinde fantastik dönem dizileri
Bugünün televizyonda yayınlanan dönem dizileri, kolektif hafızayı zenginleştirmekten çok, estetik bir fantezi sunma amacına hapsolmuş durumda. Var olmayan değerler ve yaşam tarzlarına bir özlem yaratıyor; hiç yaşamadığımız için hatırlayamayacağımız ilişkileri hatırlattığını iddia ediyor. Bu nostaljik yanılsama, bir tür haz üretme mekanizmasıyla çalışıyor.
Geçmişe özlem, nostalji temalı eğlence içerikleri uzun zamandır
popüler. Müzikler, modası hiç geçmeyen diziler ve filmler, yeni
kuşakların da ilgisini çekiyor. Ancak nostaljiye hizmet eden dönem
dizileri, son yıllarda ekranlarda nadiren yer
bulabiliyor. Çemberimde Gül
Oya ve Hatırla Sevgili gibi yapımların
yerini, daha çok Osmanlı tarihini anlatan diziler aldı. Bu
yapımlarda yaratılan suni özlemin toplumdaki etkisi tartışmalı
olabilir, ancak reytinglerde kendine karşılık bulduğu bir
gerçek.
Çemberimde Gül Oya / Kanal D-2004, Özge Özberk
(Yurdanur), Mehmet Ali Nuroğlu (Mehmet)
Diriliş Ertuğrul, Payitaht
Abdülhamid, Kuruluş Osman, Mehmed:
Fetihler Sultanı ve Kudüs Fatihi Selahaddin
Eyyubi gibi yapımlar hem yurt içinde hem de Ortadoğu ve Asya
ülkelerinde ilgi görüyor. Bazı dizilerin setleri, tema parklarına
dönüşerek ziyaretçilere açıldı. Hatta bazı ülke liderleri bile
resmi ziyaretlerde bu alanları geziyor. Bu diziler, sadece birer
eğlence içeriği olmanın ötesinde, iktidarın kullanışlı bir aracına,
bir ‘yumuşak güç’ unsuruna dönüşebiliyor. Akademik dünyada bu
dizilerle siyasi gündemin paralelliği üzerine şimdiden tezler
yazıldı bile.
Yakın tarih, daha doğru bir ifadeyle Cumhuriyet’in 100 yıllık
hikâyesi ise bu yapımlarda neredeyse tamamen yok sayılıyor. Oysaki
bu toprakların hikâyesi, sadece Osmanlı tarihinden ibaret değil.
Netflix’te iki sezon olarak izlediğimiz Kulüp dizisine izleyicinin
gösterdiği ilgide yakın tarihi anlatan hikayelere duyulan özlem de
vardı. Televizyonda bu tip hikayelerin pek olmamasına karşın bir
grup izleyici, Çemberimde Gül
Oya ve Hatırla Sevgili gibi dönem
dizilerini yeniden izlemeye ve sosyal medya paylaşımlarıyla bu
yapımların ruhunu yaşatmaya devam ediyor. Hatta Avrupa
Yakası gibi diziler bile, kendi döneminin ruhunu
yansıttığı için bu nostalji dalgasından payını alıyor.
Hatırla Sevgili (2006-2008 / ATV) Okan Yalabık
(Necdet), Beren Saat (Yasemin), Cansel Elçin (Ahmet)
Dönem dizileri, belirli bir tarihsel dönemin kültürel, politik
ve estetik ruhunu – yani ethos’unu – yeniden canlandıran
yapımlardır. Ancak bu tanıma tam anlamıyla uyan yapımların sayısı
televizyonda çok az. Geçtiğimiz yıl Dilek Taşı dizisinin
tanıtımlarını görünce yeni bir dönem dizisi başlıyor diye
beklentiye girmiştim. Ama ilk bölümlerden itibaren, dönemin sadece
bir arka plan olarak kullanıldığını gördük. Bu sezon
ise Annem Ankara ve Sen Ağlama
İstanbul dizileri için benzer beklentim vardı. Her ne
kadar Annem Ankara bir dönem dizisi olarak
tanımlanmasa da 1970’lerin sonunda başlayan hikâyesi ve anlatıcının
varlığı, izleyicide nostaljik bir his uyandırıyor. Ama Zuhal’ın
hikayesinde dönem sadece belirsiz bir fon olarak kalmış.
Sen Ağlama İstanbul - Star TV, Aytaç Şaşmaz, Simay
Barlas
Sen Ağlama İstanbul’da daha karışık bir durum var. İran yapımı
Şehrazad dizisinden uyarlanan hikaye hem dönem hem ülke ve
toplumsal koşullar açısından farklı bir zemine oturtulunca
‘fantastik’ bir dönem dizisi ortaya çıkmış. Oyuncuların ve rejinin
başarısını bir yana koyarak soruyorum; idamların olduğu hikayede
darbeler nerede, sağcıların çok yoğun gösterildiği hikayede gazete
dışında solcular nerede? Sen Ağlama İstanbul, bir dönemin
gerçekliğini kurmak yerine, Yeşilçam’ın fantastik kurgusunu ekrana
taşıyor. Yeşilçam’ın melodramatik yapısı, bugün bir nostalji
nesnesi olarak değer kazanıyor. Var olmayan değerler ve yaşam
tarzlarına bir özlem yaratıyor; hiç yaşamadığımız için
hatırlayamayacağımız ilişkileri hatırlattığını iddia ediyor. Bu
nostaljik yanılsama, bir tür haz üretme mekanizmasıyla çalışıyor.
Durum böyle olunca Sen Ağlama İstanbul, gerçek bir dönem deneyimini
yansıtmak yerine, hayalî bir geçmişin izini sürüyor.
Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar, NOW
TV, Denise Capezza (Anisei), Cem Yiğit Üzümoğlu (Cevat
Şakir)
Henüz sadece ilk bölümünü izlediğimiz Şakir Paşa Ailesi:
Mucizeler ve Skandallar dizisi ise olabildiğince gerçek bir
hikayeyi, jeneriğe ekledikleri fotoğraflarda gördüğümüz gibi ekrana
getiriyor. Ama yine de onlarca kitapta anlatılan 100 yıllık
hikayedeki her şey ekranda fantastik bir haz unsuruna dönüşüyor.
Geçmişin kendisi, -hayali bir versiyonu olmasa da kurgulanmış hali-
ekrana gelince şaşırıyoruz. Çünkü değerler ve yaşam tarzlarıyla
ilgili ekranda kafamız karışıyor. Gerçeğin kurgulanmış halinden
bile beklentimiz fantastik hikayeler oluyor. Oysaki bu ailenin
hikayesinden toplumsal hafızanın ve kültürel birikimin
derinliklerine inme potansiyelimiz var. Dizinin ilerleyen
bölümlerinde bunu izleyeceğimizi düşünüyorum.
Sonuç olarak bugünün televizyonda yayınlanan dönem dizileri,
kolektif hafızayı zenginleştirmekten çok, estetik bir fantezi sunma
amacına hapsolmuş durumda. Yine de yeni başlayan bu dizilere şans
vermek, hikayelerinin açılmasını beklemek gerek. Tarih, dönem,
nostalji temalarında tek seçeneğimizin siyasi iktidar desteğiyle
üretilen diziler olmamasını, izleyici olarak yine Zarife’nin,
Yurdanur’un, Mehmet’in hikayesini televizyonda da izleyeceğimiz
diziler olmasını isterim. Herkese iyi seyirler.