Hayat Gilead’a sığar mı?
Margaret Atwood’un “Damızlık Kızın Öyküsü”nü devam ettirdiği “Ahitler” Canan Sılay çevirisiyle Doğan Kitap tarafından okurla buluştu. Atwood, köleleştirilmiş kadınların öfkesiyle, özgürleştirilmiş bir nesil için “Ahitler”i yazarak kadınlara özgürlük kapısını açıyor.
Aslı Güneş
Malum, korona günlerindeyiz ve virüsten olduğu kadar, bizi evde oturmaya çağıran o sloganın muhafazakâr tınısından da ürküyoruz: #Hayatevesığar. Evde oturmanın verdiği can sıkıntısından çok, hayatımızın geri dönüşsüz biçimde değişeceği düşüncesi bizi tedirgin ediyor. Ya bir sabah uyandığımızda kendimizi devcileyin bir ev canlısına dönüşmüş bulursak? Ya yüzyıllar önce sokağa taşınan hayat yeniden o bunaltıcı ev içlerine dönerse?
Sosyal medyanın apokaliptik anlatı önerileriyle dolması boşuna değil. Şimdi dört duvar arasında oturup umutsuzca, bizi bekleyen geleceği öğrenmeye çalışıyoruz. Üstelik çok uzaklardaki bir geleceği değil, hemen iki ay sonrasını.
Hatırlayın, Atwood yazmıştı, özellikle kadınlar için bu nefes alınması imkânsız dünyayı. Bütün dünya önce kitabını okuyup sonra da dizisini izlemişti. Totaliter Gilead Cumhuriyeti’nde “Teyzeler, Eşler, Marthalar ve Damızlık Kızlar” olarak evlere hapsedilen kadınların öyküsünü gözlerimizde dehşet ifadesiyle okuduk. Distopyaların bize hiç de uzak olmadığı bir çağda, hayat sanatı taklit etmiş, Margaret Atwood’un, 1985’te yayımlanan romanı Damızlık Kızın Öyküsü, muhafazakâr totaliterliğin aynası olmuştu.
Ne diyordu Damızlık Kızın Öyküsü’nün anlatıcısı? “Biz, iki bacaklı rahimleriz. Hepsi bu.” Kadının ve cinselliğin üremeye indirgendiği, kadın bedeninin ayıp sayıldığı Gilead rejimi herkes için bir parça tanıdıktı. Gilead’daki duvarın bir benzeri Trump’ın Meksika sınırına örmek istediği duvardı. Bu aşinalık, koltuklarımıza kurulup uzak bir gelecek için kaygı duyma konforumuzu aldı elimizden. Ne oluyorsa şimdi oluyordu ve ne olacaksa şimdi olacaktı.
HAYAT EVE SIĞAR MI?
Sosyal medyanın kaygısız neşesini, dijital çağın kibrini alaşağı eden o kadar çok şey vardı ki: Savaşlar, ekolojik felaketler, açlık, yoksulluk, mülteciler… Ama sanırım iradenin iyimserliğini de kıran hayatın bundan sonra evlere sığdırılacağı düşüncesi oldu. Gerçekten sığar mı? Önce yazının başlığındaki soruya bakalım: Hayat Gilead’a sığar mı?
Atwood, Ahitler’i yazdığına ve kadınlara özgürlük kapısını açtığına göre hayır, sığmaz. Sığmıyor ki, o Odysseus kurnazlığıyla Lydia Teyze ve Damızlık Kızlar’ın kızları Gilead’ın duvarlarını yıkıyorlar. Öyle kan gövdeyi götürüyor sanmayın, hayır. Lydia Teyze rejimin içinden, rejimin araçlarıyla, pragmatizmiyle savaşıyor. Özgürlük için mi, pek sayılmaz. O, Walter Benjamin’in dediği gibi, “torunlarımızın kurtarılması idealiyle” değil, “köleleştirilmiş atalarımızın imgesiyle” savaşıyor. Hatta Gilead rejimine tabi kılınmadan önce gördüğü işkencenin, elinden alınmış geçmişin ve geleceğin imgesiyle. Bu intikamcı ruh, kabul etmek gerekir ki, Lydia Teyze’yi pek sevimli, idealist bir savaşçı kılmıyor. Ama zaten Atwood’un derdi de doğrucu bir demokrasi mücadelesi çizmek değil, değişimin ve kurtuluşun mümkün olduğunu göstermek. O, Terry Eagleton’ın İyimser Olmayan Umut’ta tarif ettiği gibi, “Geçmişi bir girizgâha, şimdiyi ise salt boş bir bekleyişe indirgeyen bir gelecek fetişizmi” olan umuttan ziyade, şimdide, bizim eylemlerimizle şekillenen bir geleceğe inanıyor: “Mahkûm edildiğimiz bir ‘gelecek’ yok. Her çeşit olası gelecek mevcut. Ve hangisini yaşayacağımız bizim şu an ne yaptığımıza bağlı.” (1)
Atwood, sonuç odaklı kararlılığını Lydia Teyze’ye ödünç vermiş gibidir. Onun burjuva demokrasisi içerisinde gördüğü düşlere inanalım ya da inanmayalım, ancak şimdide ve kolektif iradeyle inşa edilecek bir gelecek için yaptığı çağrı önemli.
Hele bu karantina günlerinde, Atwood’un Ahitler’de Damızlık Kızlar için yazdığı kurtuluş öyküsü fazlasıyla naif gelebilir ama unutmayalım ki Atwood, özgürlük için dökülen kanları ima yoluyla geçiştirmeyi yeğliyor. Ama elimizde tuttuğumuz kitap, Lydia Teyze’nin, Agnes’in ve Nicole bebeğin günlükleri zaten özgürlüğün ve geleceğin ne üzerine kurulduğunu söylüyor bize…
Şimdi bir soru: Hayat eve sığsaydı, Ahitler yazılır mıydı? Piyasanın sihirli eli, çok satanlar listesi, şaşaalı edebiyat lansmanları mı yazdırdı bu devam romanını Atwood’a, yoksa ancak ve ancak sokakta hayat bulan hayatın kendisi mi?
Galiba ikincisi.
Bakmayın, bir virüsten medet uman muhafazakârlığa. Hayat eve sığmıyor, Gilead’a da… Ahitler öyle diyor.
(1) https://oggito.com/icerikler/margaret-atwood-gelecek-bizim-su-an-ne-yaptigimiza-bagli-/65124