Hayat siyasetin önüne geçti
İktidarın aklını mı hırsını mı kullanacağına bağlı olarak bir süreç yaşanacak. Sorun da tam burada. Muhalefet iktidarın aklına göre mi hırsına göre mi pozisyon alacak?
Mehmet Türkay*
Hayat siyasetin önüne geçti. Siyaset henüz haberdar değil. Hayat radikalleşti. Bu cümleyi daha önce de kurmuştum ama maalesef şimdi deprem bölgesinde karşılık buldu. Radikalleşen bir hayata pansuman tedavisi yapamazsınız. İktidarın yapabildiği bu. Ancak bu sorun iktidarın sorunu olmaktan çıktı. İktidar tercihleri doğrultusunda davrandı ve bir tür enkazın altında kaldı. Buna rağmen güçlüyüz görüntüsü vermeye devam ediyor. Diyarbakır-Bursa maçında yaşananlar eğer bir işaretse daha vahim durumlara hazırlıklı olmakta fayda var. Bu elbette genel olarak muhalefetin tutumuna bağlı olarak şekillenecek.
Bu tür sıkışık zamanlar aklın değil hırsların yönlendirmesine açıktır. İktidarın aklını mı hırsını mı kullanacağına bağlı olarak bir süreç yaşanacak. Sorun da tam burada. Muhalefet iktidarın aklına göre mi hırsına göre mi pozisyon alacak? Aklı belli, hırsı sonsuz bir iktidarla karşı karşıyayız. Buradaki denklem, anladığım kadarıyla iktidar hırsını gerçekleştirebilirse, aklında olanı uygulama şansına sahip olacak. Bu şansı kullanmak üzre bir dizi müdahalede bulunacak. Öngörmek mümkün değil ama kendince bir direnç odağı oluşturacaktır. Deprem bölgesinde iktidar iflas etti. Muhalefet bu boşluğu doldurmaya çalışıyor. Ancak sorun çok büyük. İktidara teslim edilecek bir süreç değil. Siyasetin kitlendiği değil iktidar tarafından kilitlendiği bir noktadayız.
Bu durumda muhalefet ne yapmalı? CHP’nin pozisyonu açık. Bilindiği üzre bu “ne yapmalı” sorusu sosyalistler için kadim bir sorundur ancak pratik olarak sosyalistler ne yapılması gerekiyorsa yapıyorlar. Deprem bölgesindeki var oluşları kendi başına önemlidir. Diğer taraftan deprem bölgesi bir siyaset alanına dönüştürüldü. Ancak genel siyaset açısından görünen, yaşananların siyasete tahvili durumunda AKP aleyhine olacağıdır. Deprem bölgesi dışında muhtemel tepkiler sadece depremle ilgili değil, deprem öncesi yaşanan ve devam eden krizle ilgili olacaktır. Deprem bölgesi bir can savaşı verdi ve veriyor. Geriye ne kaldı henüz bilinmiyor. Vefat edenlerin sayısının bile şaibeli olduğu bir ortamda hangi gerçekten kim, ne diye bahsedecek?
Bu toplumda “saçmalık” anlamını yitirdi. Cehaletin örgütlenmesi algı düzeyini düşürdü ve normalde kullandığımız “saçmalık” lafının bile karşılığı kalmadı. Çünkü her şey saçma ancak önemli bir çoğunluk bunu normalleştiriyor. Saçmalık, iktidarın iktidarını kaybetmemeye dönük tasarruflarıyla görünür olacaktır. Neler yapacaklarını kestirmek mümkün değil. AKP, son düzlüğe girdiğinin farkında. Hükmettiği iktidar olanaklarını sonuna kadar kullanacağında şüphe yok. Erdoğan’ın siyasal İslam’a dair kabullerini gerçekleştirememiş olması siyaseti daha da radikalleştirecektir. En son Hüda Par ile ittifak kararı Hüda Par’ın gücünden bağımsız sembolik bir öneme sahip görünüyor. Böyle bir durumda AKP’nin aklı ve zikri birleşmiş olacak. Girişteki hayatın radikalleşmesine dair vurgu tam da buraya denk düşüyor. Hüda Par-Hizbullah çizgisi bu sefer devlet desteğini açıkça arkasına alıp davranacaktır. Muhalefetin ele geçirdiği psikolojik üstünlüğü yıpratmak ilk işleri olacaktır. Bu süreçte dikkatli olmak yetmez, proaktif bir siyasete ihtiyaç var. Muhtemel hamleleri öngörmek ve ona göre pozisyon almak kritik bir durum. Umalım ki muhalefet bu refleksi göstersin.
*Prof.Dr. (E)