Hayatımız senaryo... Peki ya iklim senaryoları?
Bizler filmin hiç olmazsa kötü sonla bitmemesi için ne yapabiliriz? En yalın ifadeyle cevaplamak gerekirse; hedef 2 derece.
Star Karabil *
Memlekette kime sorsanız hayatının film gibi olduğunu düşünür. Çünkü memleketin kendisi film gibidir. Hem de çok iyi çekilmiş bir korku filmi. Tek farkı vardır, filmde olan sinemanın perdelerinde kalır ama memlekette olan biten hayatımızı fena halde etkiler. Tıpkı bizlerin yaptığının doğayı etkilediği gibi. Bizlerin filminde oldugu gibi doğanın ikliminin de gelecek için senaryoları var. Çünkü yakın gelecekte iklimi değiştiren faktörlerin ne miktarda ve ne oranda gelişeceğini tam olarak bilemiyoruz. İnsan nüfusunun artışı, arazi kullanımı, ekonomik gelişim, enerji üretiminde izlenecek yollar gibi etkenler iklim değişimini etkileyecek önemli faktörler olduğu için bu etkilerin ne yönde ve ne miktarda olabileceğini tahmin ederek senaryolar yazıyor iklim bilimciler. Yani iklim bilimciler birer senarist. Ancak senaryoyu büyük oranda insan davranışları belirliyor. Bunlar da örneğin gelecek yüzyıl sonundaki global ortalama sıcaklığı kestirmek için kullanılan iklim modelinin içindeki parametrelerin ağırlığını belirliyor.
BİR İKLİM SENARYOSU NEDİR?
Peki bir iklim senaryosu nedir? Tam olarak neleri dikkate alır? İklim değişimi senaryoları temel olarak muhtemel sera gazı salınımlarının projekte edilmesinde kullanılıyor. İklim bilimciler tarafından dizayn edilen senaryolardan bugün aldığımız kararların doğadaki uzun erimli sonuçlarını incelemek için yararlanılıyor. Bu senaryoların oluşturulmasında ise sosyo-ekonomik etkiler ile yerkürenin fiziksel etkileşimlerindeki olası değişimler göz önüne alınıyor. Yeni geliştirilen konsentrasyon senaryoları endüstri öncesi döneme kıyasla 2100 yılı itibariyle yeryüzünde metrekare başına tutulacak radyatif ek ısı baz alınarak tanımlanır. Bu tutulan radyatif ek ısının ana kaynağı biz insanların sorumsuz yaşam tarzımızla fazladan salgıladığı sera gazları olduğunu söylememe bilmem gerek var mı?
SENARYOLAR BİZE NE ANLATIYOR?
O halde insanın aklına hemen şu sorular geliyor: O halde hangi senaryolar var? Bizi ne gibi bir gelecek hangi koşullar altında bekliyor? Bunun için farklı enstitüler tarafindan en son geliştirilen iklim senaryoları (RCPs) insanların farklı davranışlar altında ne gibi sonuçlara neden olabileceğinin senaryosunu yazdı. Buna göre içinde olduğumuz bu iklim filminin dört temel senaryosu mevcut. Bunlardan en kötü sonla biteni çok hızlı ekonomik gelişim, dünya popülasyonunun çok hızlı artışı, fosil yakmaya yoğun bir şekilde devam edilmesi, bölgeler arası sosyal-ekonomik farklılığın artması, sürekli olarak yeni teknoloji icat edip tüketip yenisini hemen üretme hırsı olan bir dünyanın var olduğu koşullar bu senaryonun ana karakteriştiriğini oluşturuyor. Bu durum karşısında çeşitli alanlarda yapılabilecek hayli iş ve ciddi politik değişikliklere ihtiyacımız var. Bu yazının odağını dağıtmamak için burada bunlara girmeyelim. Dilerseniz bu yazıyı karşılaşacağımız en iyi senaryodan bahsederek en olası mutlu sonla kapatalım.
HEDEF NE?
Şimdi geldik en can alıcı soruya: Bizler filmin hiç olmazsa kötü sonla bitmemesi için ne yapabiliriz? En yalın ifadeyle cevaplamak gerekirse; hedef 2 derece. Evet, bu koşullar altında gerçekçi en iyi sonuç küresel ısınmanın bu yüzyıl sonunda endüstri öncesi döneme göre sadece 2 derece artacak olması. Bunu da bize sağlayan RCP2.6 adlı senaryo. Bu senaryonun gerçekleşmesi için sera gazı salınımlarının bu yüzyılın ikinci yarısında dünya çapında azalmaya başlaması gerekiyor. Bu da enerji kullanımında ciddi politika değişikliklerine gidilmesini gerektiriyor. Bunun gerekleri girişte belirtiğim kriterler göz önüne alınırsa rahatlıkla görülebilir. Örneğin demokratikleşmek gerekiyor, yerinden üretmek gerekiyor, gelişmiş ülkelerle aramızda var olan sosyal ve ekonomik makası kapatmamız gerekiyor.Umalım ki bu senaryo yazılsın ve sadece iki derecelik sıcaklık artışıyla bu yüzyılı kurtaralım.
Gelin kapatırken Amerikan Ulusal Akademi Bilimleri Başkanı Ralph Cicerone’a kulak verelim. Esasen çok yaşlı olduğu için (73) kendisini haziran ayı sonunda emekliye ayırdılar. Sevgili Cicerone geçtiğimiz ayın sonunda emekli olduktan hemen sonra verdiği son röportajda bilim insanlarının kendi yanlışlarını düzeltme konusunda başarılı olduklarına inandığını söylüyor. Ancak iklim değişikliği konusunda bilinçli bir toplum fikri oluşması konusunda bilim insanlarının oynadığı rol konusunda ciddi şüpheleri var. Bu açıdan bakınca iklim değişikliği konusunda temel sorunun şu olduğunu söylüyor: „Başımıza kötü bir şey gelmeden doğru yolu seçip bu yönde adımlar atabilecek miyiz? Bilim insanları olarak toplumun kendi yanlışlarını düzelterek bu değişime bir an evvel hazırlanmasında katkımız olabilecek mi? Sanırım içinde olduğumuz yarış bu.“ Söyledikleri hayli basit görünse de ciddi derecede önemi olan gerçeklere dokunuyor. Kısacası Cicerone bana "Yaz evladım, yaz" diyor. Siz değerli okuyuculara da „siz siz olun hayatınızın senaryosuna sahip çıkın, doğanızı bozmayın“ diyor. Cicerone’a kulak verelim mi ne dersiniz?
Doğanın döngüsüne saygıyla!
* Hamburg Üniversitesinde iklim değişikliği üzerine doktora yapıyor. www.hzg.de enstitüsünde bilim insanı.