Hayatımla ne yapacağımı bilmiyorum

Dylan Thomas’ın 'Deri Ticareti Serüvenleri' kitabı Kırmızı Kedi Yayınları tarafından Ülker İnce çevirisiyle yayımlandı.

Abone ol

İngiliz şiirinin önemli isimleri arasında Dylan Thomas da yer alır. Eserleri gibi dikkat çekici bir hayatı vardır Thomas’ın. 1914’te, Galler’de doğar. İlk yazı denemelerine genç yaşlarda başlar. Bunda, babasının İngilizce öğretmeni olmasının ve kitaplarla kurduğu ilişkinin de payı yüksektir. Yazılarını ilk olarak okul gazetesinde yayınlamaya başlar ancak Thomas’ın aklı başka yerdedir, 16 yaşında okulu bırakır, sonrasında da bir gazetede işe girer.

Yirmili yaşlarına vardığındaysa İngiltere’ye taşınmaya karar verir. En önemli eserlerinden biri olan '18 Şiir'i de bu sıralarda yayınlar. Ancak dikkat çekmeye BBC’deki katıldığı programlardan sonra başlar. Edebiyat programlarında okuduğu şiirleri daha geniş bir kitle tarafından sevilince, yazmaya ve okumaya devam eder. Özgün üslubu ve etkileyici tarzı sebebiyle farkını kısa sürede hissettirir.

Thomas tüm bunların haricinde bir de alkol bağımlılığıyla mücadele eder. Ölümü de zaten bu yüzden olur. 'Under Milk Wood' adlı radyo oyununun yayınlanmasından sonra gittiği ABD’de alkol komasına girer ve bir daha da uyanamaz.

1953’te, 39 yaşında dünyaya veda eder ve tüm hayatı neredeyse savaşlar içindeki Avrupa’da geçer. Thomas’ın eserlerini sadece bu perspektiften değerlendirmek bile farklı okumalara kapı aralayabilir.

'HİÇBİR ŞEY BİLMİYORUM'

Dylan Thomas’ın Türkçeye iki kitabı çevrildi. Duygu Dölek’in çevirdiği 'Sanatçının Genç Bir Köpek Olarak Portresi'ni Altıkırkbeş Yayınları bastı. İkinci kitabı olan 'Deri Ticareti Serüvenleri' ise Kırmızı Kedi Yayınları etiketine sahip. Çevirmeni Ülker İnce.

“Gelin en baştan alalım. Bir yere gelen insanların o yerden gitmeleri gerekir. İnsanlar nereye gittiklerini bilmek zorundadır, bu temel dayanak olmadan dünyayı yönlendirmek olanaksızdır. Yoksa sokaklar başıboş dolanan insanlarla dolardı. Nereye gideceğini bilenlerle gereksiz tartışmalara giren, başıboş insanlarla.”

'Deri Ticareti Serüvenleri', Thomas’ın öykülerinin bir toplamı; dahası bir “yarım roman” ve öykülerin toplamı. Evet, kitaba ismini veren 'Deri Ticareti Serüvenleri' yarım kalmış bir çalışma ve kitabın yaklaşık üçte ikisini oluşturuyor.

Deri Ticareti Serüvenleri, Dylan Thomas, Çevirmen: Ülker İnce, 144 syf., Kırmızı Kedi Yayınları, 2022.

Thomas New York’ta ölmeden evvel, metnin başkişisi Samuel Bennet’in daha sonraki hikâyelerini de anlatmak istediğini, yani metne devam edeceğini söylemiş ancak ömrü buna yetmemişti. Samuel Bennet de karakterine uygun şekilde -hâlâ daha- hiçbir şey yapmadan/düşünmeden yarım kalmış bir halde durmaya devam etmektedir.

Samuel Bennet gerçekten de böyle biridir. Orta halli bir aileye, düzenli bir hayat sahiptir. Onu ilk geceleyin görürüz. Sessizce kalkan Bennet evin içince gezinip eşyalara zarar vermeye başlar; fotoğrafları parçalar, babasının sınav kağıtlarını okunmaz hale getirir, annesinin şemsiyesini yakar… Tüm bunlardan sonra da kalkıp İngiltere’ye doğru yola çıkar.

Başlangıcında bu yolculuğun bir amacı olduğunu düşünürüz. Bennet’in de gitmesi gereken yerlere dair çeşitli adresler vs. vardır cebinde ama bir zaman sonra, bir istasyonda her şey birdenbire duruverir. Amaçsızca, öylesine savrulmaya başlar Bennet.

Bennet’in amaçsızlığı şiar edinmiş bir genç olduğunu da böylece anlarız. “Tek bildiğim buradayım ve nereye gideceğimi bilmiyorum. Nereye gideceğimi bilmek de istemiyorum,” der sadece. Tek istediği şey suyun akışına, rüzgârın esişine göre hareket etmektir. Bu haliyle Bennet, Beckett karakterlerini, Melville’in Kâtip Bartleby’sini çağrıştırır.

KARAKLIK ATMOSFER – UYUMSUZ KARAKTERLER

'Deri Ticareti Serüvenleri'nin haricinde kitapta yedi öykü daha var. Bu öyküler hiciv noktasında 'Deri Ticareti'nden ayrılsa da varoluşçu yanlarıyla bir bütünlük arz ederler.

Öykü kişileri az konuşur; tedirgin edici bir beklenti yahut bir boşluk içerisindedir, tıpkı Bennet gibi ne büyük bir amaçları vardır ne de kudretli sloganları. Örneğin "Panayırdan Sonra" adlı öyküde, panayırda çalışan bir adam, “Kendimi bildim bileli şişman bir adamdım, şimdiyse Şişman Adam’ım,” der. Serüveni sadece büyük harf kullanımıyla özetlenir.

Yalnızlık da kitapta öne çıkan karakterlerden biridir. Sadece fiziksel anlamda da değil, duygusal anlamda da bir yalnızlık söz konusu. Böyle olunca davetsiz bir misafir, beklenmeyen bir düşman da hem hancının hem yolcunun ilacı haline gelir.

Öykülerdeki atmosfer de tedirgin edici havayı desteklercesine bulanıktır. Béla Tarr filmlerini hatırlatan bir bulanıklık bu. Karakterlerin hayata karşı dirençsiz olmaları, hemen her şeyi -intiharı, cinayeti bile- su içer gibi bir durgunlukla gerçekleştirmeleri bu atmosfer içerisinde hiç sırıtmaz.

Thomas’ın iyi bir şair olduğu kadar, iyi de bir öykücü olduğunu söyleyebiliriz. Ancak kendisinin şiirleri henüz çevrilmedi. 1953’de öldüğü için muhtemelen telifinin düşmesi bekleniyor. Eğer böyleyse, yaklaşık bir yıl sonra şiirlerini de okuma şansına erişiriz.