HAYDİKO Derneği'nden Yıldız: Sokak hayvanlarının çıkmayan sesi olalım

HAYDİKO Derneği'nden Yasemin Yıldız, Eylül'de İstanbul Yenikapı’da yapılacak olan hayvan yasası protesto mitingine katılım çağrısında bulundu.

Abone ol

DUVAR - HAYDİKO Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yasemin Yıldız, derneğin çalışmalarını ve aynı zamanda protestolara neden olan hayvan yasasıyla ilgili açıklama yaptı. 1 Eylül'de İstanbul'da yapılacak olan mitinge çağrıda bulunan Yıldız, şunları söyledi:

''Üzerinde bulunduğumuz çiftlik, HAYDİKO Derneği’nin kurtarma yaptığı hayvanları barındıran Mucizeler Diyarı isimli çiftliğimizdir. Mucizeler Diyarı; 2021 senesinin Ağustos ayında Hopa otobanına terk edilen iki tır dolusu atın kurtarma süreciyle beraber başladı. O dönemde tırların içerisinden çıkan atların bir bölümü hastaydı veya ölmüştü, bir bölümü engelliydi ve yeni doğum yapan atlarımız vardı. Onları alıp sahiplendik ve bakmaya başladık.

Şu an üstünde bulunduğumuz arazi yaklaşık yüz elli dönüm üzerine kurulu olacak; bitirebildiğimizde ilk etapta on beş dönümlük kısmını tamamladık. Atlarımızı, eşeklerimizi, keçilerimizi, tavuklarımızı ve köpeklerimizi bu on beş dönümlük arazide yaşatıyoruz. Derneğimizin karşı tarafında 7 dönümlük bir aromatik ve tıbbi bitkilerle ilgili pilot çalışma yaptığımız bahçemiz var. Atları kurtardıktan sonra Anadolu’nun değişik bölgelerinden, belediyelerden, hayvan hakları aktivistlerinden ve diğer derneklerden mağdur durumda olan at ve eşekleri tedavi amacıyla bize göndermeye başladılar. Biz bu tedavileri protokol yaptığımız veterinerlerle yapmaya devam ettik. Şu an nüfusumuz, yeni doğanlarımızla birlikte kırk bir at ve yirmi eşekten oluşuyor. Bunun yanı sıra bölgemizdeki dört belediyeyle protokol halinde çalışıyoruz. Sahipsiz sokak köpekleri için kısırlaştırma, besleme, tedavi ve barınma çalışmalarını yapıyoruz.

Yusufeli barajının aktif hale gelmesi sürecinde baraj havzasındaki bin beş yüz hayvanın kısırlaştırılması ve yeni bölgeye taşınmasını sağladık. Barajdan kalan bakıma muhtaç, engelli sahiplendirilebilir hayvanlar da çiftliğimizde barınıyor. Yanı sıra deprem bölgesinde çalışmalar yaptık ve 6 Şubat depremiyle birlikte bölgeye intikal ettik; arama kurtarma çalışmalarına yardımcı olduk. Daha sonradan bölgenin sahipsiz hayvanları için de çalışmalar yaptık. Eşeklerimizin bir kısmı deprem bölgesinden gelen eşeklerdir. Burada ilginç bir yapı var ve tüm hayvanlarımızın çok güzel hikayeleri var. Keçilerimiz var, suyun içerisinden kurtardığımız keçiler ve tedaviye muhtaç tavuklarımız var. Çok yaşlı köpeklerimiz, ameliyat olmuş kedilerimiz var ve onların sağlığı için çalışıyoruz.

Yasa çıkmadan önce yasanın çıkmaması için çok uğraştık ve yasanın çıkma sürecinde bir dosya sunduk; vekillerimize ve komisyona iletildi. Ancak ne bizim dosyamızın ne de diğer derneklerin ya da bilim adamlarının çalışmaları dikkate alındı. Sadece canı yanan insanların refleksleriyle verdikleri bilgiler doğrultusunda ve bilimsel bir tabanı olmayan, Türk kültürüne uygun olmayan, vicdani açıdan uzak bir yasa karşımıza çıktı. Biz, seksen derneğin ortak çalışmasıyla 1 Eylül’de, yani bu Pazar günü, İstanbul’da Yenikapı Miting Alanı’nda bunun protestosunu gerçekleştireceğiz. Maalesef bu yasada bahsedilen şekliyle hayvan popülasyonunun ülkemizde bitmiş olabilme ihtimali olmayacak. Çünkü üretimi kesinlikle durdurmuyor. Çoban köpeklerinin üretimi durmadığı sürece, istediğiniz kadar köpeği alın, hapsedin, öldürün; musluk bir taraftan havuzu doldurmaya devam ettiği için popülasyonumuzda bir azalma olmayacak.

Burasının özelliği şu: Hayvanların özgür olarak yaşadığı geniş bir araziye sahibiz. Burada sadece dışarıda hayatını idame ettiremeyecek derecede rahatsız olan hasta hayvanlar, engelli hayvanlar veya agresif olup insanları korkutabilecek hayvanlar var. Bu hayvanları dışarıda kamu sağlığını ve güvenliğini tehdit edecek noktaya gelmesini istemiyoruz. Dışarıda hastalık kapıp ölmesini, aç kalmasını ve insanlara saldırmasını istemiyoruz. Elbette burası bir model olarak kabul edilebilir, ama mutlaka sokağımızdaki çomarı ve karabaşı sokağımızda görmek istiyoruz. Bugün dört milyon nüfusun büyük çoğunluğu sosyal hayvanlar ve insanlara alışık. Biz de aralarındaki agresifleri ve hastaları alıp diğerlerinin özgürlüğünü onlara verirsek hem tarihin anlamında DNA’larımıza kodlanan merhameti hem de Türk türüne yaraşır bir örneklik olarak dünyaya sunmuş oluruz. Aynı zamanda hem hayvanlarımıza hem de kamu sağlığına ve güvenliğine katkıda bulunuruz.

Yusufeli bizim için barajla başlayan bir proje. Kurtarma çalışmalarını tamamladıktan sonra Yusufeli’nden ayrılmak istiyorduk, ancak popülasyon yoğundu ve yıllar içerisinde kısırlaştırma yapılmadığı için oldukça fazlaydı. Kısırlaştırmayla mevcut köpekleri durdurmaya gayret ettik, ama çevre köylerden ve sahiplenip diğerlerini sokağa atanlar nedeniyle ilçe merkezindeki popülasyonun sabitlenmesini sağlayamadık. Bu yüzden Yusufeli Kaymakamlığı’nın öncülüğünde bir proje başlattık. Yusufeli Belediyemiz ve Yusufeli Kaymakamlığı ile beraber, sahipli çoban köpeklerinin muhtarların yaptığı sayıma göre altı yüz tanesinin kısırlaştırılmasıyla ilgili Eylül ayında çalışmalara başlayacağız. Böylece hem örnek bir proje olacak hem de köylerden şehir merkezine terk edilen hayvan kalmayacağı için popülasyon sabit bir noktada kalacak.

İnsanlara şunu söylemek istiyorum: Yasadan şikayetçiyiz, sokağımızdaki çomarı da gözetiyoruz. O zaman 1 Eylül’de İstanbul’da Yenikapı’da hep beraber yasayı protesto edelim, sesimizi bütün yetkililere duyuralım, sahipsiz sokak hayvanlarının çıkmayan sesi olalım ve Yenikapı’ya bekliyoruz."

(ANKA HABER AJANSI)