HAYIR demenin çoğulculuk, insanlık, daha iyi yaşamak demek olduğunu elle tutulur örneklerle anlatabilmeliyiz. Basit, anlaşılır cümlelerle konuşup, iki üç temel mesajı sürekli tekrarlayabilmeliyiz. İşi aşağılamaya, bir kişiyi hedef tahtasına oturtmaya dökmemeliyiz.
Önümüzde 60 gün var. Gelin bir HAYIR işi yapalım birlikte. Bilen bilgisini paylaşsın. Yapabilen becerisini katsın. Kazanan bütçesine destek versin. Zamanı bol olan koştursun. Yaratıcı olan fikir üretsin. İşin profesyoneliyim diyen mesajlara odaklansın. Hiç değilse, bir meydana toplanıp yemek dağıtalım. Ama 60 günümüz kaldı, unutmayalım.
Bakın hem az değiliz. Kimler kimler yan yana, kimler kimlerle ne güzel işlere girişmiş halde. İşte Levent Gültekin ve son dönemin yegane başarılı sivil toplum hareketi Oy ve Ötesi’nin dinamosu Sercan Çelebi birlikte YouTube kanalı kuruyor.
İlk çağrıcılığını meslek büyüğüm eski AİHM yargıcı emekli Büyükelçi Rıza Türmen’in yaptığı ve bir dönem hazırlık koordinasyonunda bulunduğum Demokrasi İçin Birlik’in HAYIR kampanyası 9 Şubat’ta başlıyor.
Demokratik İtiraz Hareketi’nin sloganı #HAYIRlısıyla. Sosyal medya hesaplarını, YouTube’daki videolarını izleyebilirsiniz. Çok iyi hazırlanılmış bir kampanyayı başlattılar bile.
Hani şu etrafta dolaşan eğlenceli bir video var, görmüşsünüzdür. Göğsünde “YeniRakı” reklamlı Beşiktaş formalı bir abimiz, güleryüzle sakin sakin, tane tane konuşarak “sevgili Rıdvan, Arda, Burak, Murat, mesajınızı aldım, siz de bunu alın kardeşim, bak...” diyor üzerine basa basa. İşte öyle bir şey bence başarılı kampanya. Net, doğrudan, yüreğe dokunan.
Sonra malumatfuruşluk yapıp göstergebilimsel bir analiz-tespit yapayım: İzmir Marşı. Kim derdi ki solcusu, sağcısı, Kürdü, Alevisi bağıra bağıra “yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa / adın yazılacak mücevher taşa” diye marş söylesin tribünde? Çünkü içerik boşaldı ve dönüştü. Her şey yasaksa Atatürk de mi, İzmir Marşı da mı yasak? Değil. Öyleyse HAYIR kampanyasının jenerik müziğidir bugün o marş.
HAYIR demenin çoğulculuk, insanlık, daha iyi yaşamak demek olduğunu elle tutulur örneklerle anlatabilmeliyiz. Basit, anlaşılır cümlelerle konuşup, iki üç temel mesajı sürekli tekrarlayabilmeliyiz. İşi aşağılamaya, bir kişiyi hedef tahtasına oturtmaya dökmemeliyiz. Somut bir resim çizebilmeliyiz. Can sıkmadan çok kısa süre içinde diyeceğimizi söyleyebilmeliyiz.
Bunlar tamam. Ama mecra konusu orta yerde duruyor. Diyeceğim, Türkiye’de kamuoyunun büyük çoğunluğu tüm bilgisini televizyondan alıyor. Pekiyi, OHAL’de kampanya TV kanallarından da yürütülebilecek mi? Sadece sosyal medya etkin kampanyaya yeterli olur mu?
Diğer taraftan, ABD, İngiltere, Fransa’da beklenmeyen, tahmin edilmeyen siyasetçilerin öne çıktığını unutmayalım. Bu halk tepkisi, geniş kitlelerin “yeter” çığlığı. Şimdi dönüp kendi halimize bakalım: “Artık yeter” demeden, şekerrenk, patates püresi kıvamında bir HAYIR kampanyası mı yürütülmeli, bu ölçü de herhalde iyi ayarlanılmalı.
Son olarak, olumlu mesaj vereceğiz eyvallah, ama islamcılığa karşı çıkmanın islamofobi çuvalına tıkılmasına da müsaade etmeyelim. Bize ölmeyi, ölümü, yasağı, zoru, tekdüzeliği, iç sıkıntısını, ayrışmayı dayatana, yüceltene, sonuna kadar cıvıl cıvıl, rengarenk, iç içe, şenlikli bir muhalefet; gırgırla, şamatayla, gür sesle yürekten bir #HAYIR ! Çünkü yaşamak, hem de iyi yaşamak esastır!