Hayvan katliamından önce insanın içindeki vahşi terbiye edilmeli
İnsanların şiddete baş vurmadan sokaktaki köpeklerle birlikte yaşaması için ne yapmak gerekiyor? Köpekleri katletmeden önce insanın içindeki vahşiyi terbiye etmek gerekiyor.
Diyarbakır Hayvan Bakım Evi ve Rehabilitasyon Merkezi, Osman Baydemir'in belediye başkanı olduğu dönemde, 2007 yılında açıldı. Barınak 17 bin metre genişliğindeydi ve Türkiye'nin en büyük barınağı olarak gösteriliyordu. "Hâlâ öyle midir?" diye, Büyükşehir Belediyesi Sağlık İşleri Daire Başkanı Vahap Saçaklıdır'a soruyorum. "Yok" diyor Saçaklıdır, "Bizden sonra Türkiye'de daha büyük barınaklar kuruldu."
Diyarbakır Hayvan Barınağını Vahap Saçaklıdır'ın yanı sıra Veteriner İşleri Şube Müdürü Mehmet Emin Vural ve Veteriner ve Hayvan Bakım Evi'nin sorumlusu Jehat Altun'la geziyoruz. Üçü de yıllardır belediyede çalışıyor, barınağın kuruluşunda, ilk yıllarında burada çalışmışlar. Ancak belediyelere kayyım atandıkça mobbinge uğramış, başka birimlerde görevlendirilmişler. Mesela Jehat Altun iki kez Hayvan Borsası'na 'sürgün' edilmiş. Son seçimde belediye yeniden kayyımlardan seçilmişlere geçince bir kez daha barınaktaki işine geri dönmüş.
BARINAK TERTEMİZDİ
Önce köpeklerin kaldığı bölmeleri geziyoruz. Bazı köpekler havlamaya çok meraklı, bizi görünce tel örgüye yaklaşıp havlıyorlar. Hele minik ve fena halde sevimli bir köpek, hepsinden daha çok havlıyordu. Kimi köpekler ise bizimle neredeyse hiç ilgilenmediler, yattıkları yerden başlarını kaldırıp bize doğru bakmakla yetindiler. Bu karizmatik duruş belki fıtratlarında vardı ama belki de Diyarbakır sıcağında havlamak da enerji isterdi.
Saymadım, sormayı da akıl etmedim ama sanırım 50 civarında bölme vardı köpeklerin kaldığı. Bölmelere, mesela "Kısırlaştırılmış dişi" yazılı küçük levhalar asılıydı.
Yemleri ve suyu vardı hayvanların. Kaldıkları bölmeler, 17 bin metrelik alan kadar tertemizdi. Manzara güzeldi ama acaba bir gazeteci ziyarete gelecek diye önlem alınmış olabilir miydi? Gülümseyerek sorsam da ciddiydim. Jehat Altun da hayvanların temizliğine ve beslenmelerine verdikleri önemi ciddiyetle anlattı.
İNSANIN İÇİNDEKİ VAHŞİ
Hayvanların buraya geliş sürecini, "İhbar sistemimiz var, yurttaşlardan bu sisteme gelen şikayetler doğrultusunda harekete geçiyoruz. Daha sonra özellikle hasta, kısırlaştırılmamış ve saldırgan olan köpekleri buraya alıp rehabilite etme sürecimiz başlıyor. Gelen her köpek burada istisnasız kısırlaştırılıyor, kuduz açısı yapılıyor ve eğer ihtiyaçları varsa tedavileri yapılıyor" diye anlatıyor. Sonra? Altun, "Bütün bu işlemlerden sonra, yasa gereği hayvanları yeniden aldığımız yere, doğaya bırakıyoruz" diyor.
Altun'un dediğine göre köpekler burada bir rehabilitasyon sürecinden de geçiyor. Burada birlikte yaşama alışkanlığı ediniyor köpekler ve sosyalleşiyorlar. Bu şekilde saldırganlık aşağı çekilmiş oluyor. Aynı şekilde insanlarla da temas kuruyorlar. İnsanlar altlarını temizliyor, onları besliyor ve onlara iyi davranıyorlar. Bu nedenle insanla arasındaki ilişkiyi de biraz daha toparlıyor burada. Bu, şu anlama geliyor: Sokakta şiddet gördüğü için insandan ürkerek uzaklaşan ya da saldırganlaşan köpekler, barınaktaki rehabilite sürecinde bir kez daha insanla dostluk kurabilme becerisini ediniyor. Barınağın en önemli işlevlerinden biri bu olsa gerek. Peki, insanların şiddete baş vurmadan sokaktaki köpeklerle birlikte yaşaması için ne yapmak gerekiyor? Köpekleri katletmeden önce insanın içindeki vahşiyi terbiye etmek gerekiyor.
SAHİPLENDİRMEYE ÖNEM VERECEĞİZ
Altun'un dediğine göre barınakta 400 civarında köpek, 60 kedi, bir eşek ve polisin barınağa teslim ettiği dövüş horozları var. Eşeği gördüm, yorgun ve hasta görünüyordu. Tırnağında ödem oluşmuş. Tedavisi yapıldıktan sonra, sahiplenen olmazsa doğaya bırakılacak.
Kediler sıcaktan mayışmış, gölgede uyuyorlardı ve bize doğru gelme zahmetinde bulunmadılar. Kedilerden biri kördü ve bunun nedenini, "İnsan yaptı" cevabını alacağımdan korktuğum için, sorma cesareti gösteremedim.
İnsanların kumar aracına dönüştürdüğü horozlarının bölmesi bütün barınaktı ve çok güzellerdi. Bütün bu hayvanlar tedavilerinin bitmesini bekliyorlardı. Sonra, eğer sahiplenen olmazsa doğaya bırakılacaklardı.
Jehat Altun, sahiplendirmeye önem verdiklerini belirterek, şunları söyledi: "Burada çeşitli ırklardan köpekler var. Özel ırklar var, yasaklı ırklar var. Toplanan yasaklı ırkları biz burada tutmak zorundayız, yasaya göre. Barınağın ziyaret saatleri var. Ziyaret saatleri kapsamında gelip sahiplenmek isteyenlere sahiplendirme formu karşılığında sahiplendirmeler yapılıyor. Bu dönem sahiplendirmeye biraz daha önem vereceğiz."
TÜR FAŞİZMİNE KARŞIYIZ
Kayyımlar dönemindeki görevinden alındığında da sokak hayvanlarıyla ilgilenmeye devam etmiş Altun. Bu ilgiyi, "Çünkü biz yaşatma taraftarıyız" diye özetliyor.
Söz buraya gelmişken, Altun'a sokak hayvanlarıyla ilgili mecliste tartışılan yasa hakkındaki düşüncelerini de soruyorum: "Bu yasayla ilgili belediyemizin ve meslek grubumuzun tutumu belli, bu yasaya sıcak bakmıyoruz. Biz hayvanları uyutma taraftarı değiliz. Biz bütün canlıların tür faşizmi olmadan, eşit şekilde haklardan yararlanmasından yanayız. O yüzden öldürme değil yaşatmadan yanayız. Dolayısıyla bu yasayı da desteklemiyoruz."
TEK BARINAK, AĞIR YÜK
Rehabilitasyon merkezinin içini de geziyoruz. Muayene odasını, ameliyathaneyi, röntgen cihazlarını ve hayvanların tedavisinde kullanılan diğer alet edavatı gösteriyorlar bana. Barınağın bahçesi ve hayvanların kaldığı bölmeler gibi buralar da düzenli ve tertemiz. Sağlıkçı olmayanlara soğuk gelen bu odalar ve alet edavat hayvanların hayatını kurtarıyor, biliyorum. Yine de sohbete dışarıda devam etmeyi teklif ediyorum mihmandarlarıma.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Sağlık İşleri Daire Başkanı Vahap Saçaklıdır'a, kayyım döneminde barınağın nasıl kullanıldığını soruyorum Saçaklıdır, "Anladığımız kadarıyla kayyımlar için çok önemli bir yer değildi burası. Zaten kayyım döneminde kapalı bir kutu oldu burası. Çok kişi alınmamış buraya. Ziyaretçiyi ellerinden geldiği kadar minimuna indirmişler" diyor.
Saçaklıdır, Diyarbakır'ın tek barınağına sahip olduklarını hatırlatarak, yüklerinin çok ağır olduğunu belirtiyor. Çevre illerden hayvanların da Diyarbakır il sınırına burakıldığına dikkat çeken Saçaklıdır, "Yoğun bir çaba sarf ediyoruz. Umarım diğer alt kademe belediyeler de kendi barınaklarını açarlar ve bizim yükümüz azalır" diyor.
Diğer belediyelerle toplantılar yapmış ve destek istemişler. Saçaklıdır, taleplerinin olumlu karşılandığını belirterek, "Umarım diğer belediyelerimiz bu konuda kısa zamanda proje hazırlayıp hayata geçirirler"
SOKAKTA 60 BİN HAYVAN VAR
Hem sokaktaki hem barınaktaki hayvanların yaşam koşullarını iyileştirmek için projeleri var mı peki?
Kayyım döneminde dağıtılan ekibin yeniden birlikte çalışmaya başladığını hatırlatan Saçaklıdır, şunları söyledi: "Öncelikle yönetimimizi oluşturduk. Kayyım zamanında yapılan tahribatlar, barınağın sahipsiz bırakılması, eksiklikler bunların hepsini tespit ettik. Bu tahribatların üzerine nasıl gidileceğine, nasıl kararlar alacağımıza yaptığımız koordinasyon toplantısında karar verdik. Önce ekibi güçlendireceğiz. Dicle Üniversitesi ile Veteriner Hekimler Odası ile görüştük. Bütün paydaşlarımız bize destek vermeye hazırlar. Özellikle bu yasadan sonra kendileri bize geldiler ve üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazırız, dediler. Bu da bize güç verdi. Hayvanları uyutma gibi bir düşüncemiz söz konusu değil. Kesinlikle bizim hedefimiz kısırlaştırmaya ağırlık vermek. Ayrıca sahiplendirmeye çalışacağız, buna da ağırlık vereceğiz. Popülasyon bu şekilde birkaç sene içinde kontrol altına alınır."
Sokaktaki hayvan popülasyonuyla ilgili kesin bir veri yok ancak Diyarbakır il sınırları içinde 60 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu sayı barınağın hem ekip hem de ekipman olarak güçlendirilmeye ihtiyaç duyduğuna işaret ediyor. Saçaklıdır, personel takviyesinin yanı sıra kediler için bir bölme daha açacaklarını söyledi.
HAYVAN MEZARLIĞI PROJESİ
Meclis'te görüşülen ve kamuoyunda da tartışmaya neden olan yasa kabul edilirse Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin tutumu ne olacak?
Saçaklıdır, şunları söyledi: Kısırlaştırma ve sahiplendirme üzerine olacak politikamız. Zaten eş başkanlarımız da bu şekilde bir beyanda bulundular. Dolayısıyla bizim nettir bu konuda tavrımız. Canlıları kesinlikle uyutma gibi bir düşüncemiz söz konusu olamaz. Bırakalım zamanı geldiğinde doğasında ölsün hayvan."
Bu arada hayvan mezarlığı projesinden de söz ediyor Saçaklıdır: "Kayyım tahribatları diyoruz ya, bunlardan biri de hayvan mezarlığı projemiz oldu. Hayvan ölüleri katı atık alanlarına atılıyor. Biz hayvan mezarlığı ile ilgili bir proje hazırlamıştık. Hemen yanı başımızda, 12 dönümlük bir arazide yapacaktık mezarlığı. Meclis kararı da çıkmıştı. Ancak belediyeye kayyım atanınca proje ortada kaldı. Biz bu projeyi tekrar hayata geçirmeyi düşünüyoruz."