HDP adayı Piroğlu: Engellilerin işçisi olmaya çalışacağım
HDP İstanbul milletvekili adayı Musa Piroğlu, "Ben engelliyim, Kürdüm, Aleviyim, işçiyim" diyor. Üniversite yıllarında çalıştığı inşaatta geçirdiği iş kazasından sonra omurilik zedelenmesi yaşayan Piroğlu, milletvekili seçilmesi durumunda yapacaklarını şöyle anlatıyor: Engelliler adına konuşan değil, engelliler için çalışan da değil, engelli yapılarıyla, engellilerle ortak çalışan, ortak üreten ve bu üretimi oraya taşıyan yani bir çeşit engellilerin 'işçisi' olmaya çalışacağım.
DUVAR - Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) İstanbul 1. Bölge 2. sıra milletvekili adayı Musa Piroğlu, “İnsanların kendi emeğini satmak zorunda kalmadığı; emeğin kendisinin bir değer olarak yüceltildiği bir ülke” hayal ettiğini söylüyor. Piroğlu, Türkiye'nin en büyük sorunu olarak gördüğü Kürt sorununun çözümü için ğösterilen çabayla işçi mücadelesinin birlikte yürümesi gerektiğini birliğini vurguladı.
HDP bileşenlerinden Birleşik Devrimci Parti Genel Başkanlığı görevinde bulunan Piroğlu milletvekili seçilmesi durumunda 'Engellilerin işçisi olmaya çalışacağını' söyledi. Piroğlu, “Engelliler adına konuşan değil, engelliler için çalışan da değil, engelli yapılarıyla, engellilerle ortak çalışan, ortak üreten ve bu üretimi oraya taşıyan yani bir çeşit engellilerin 'işçisi' olmaya çalışacağım” dedi.
'Milletvekili Adaylarıyla 5 Soru-5 Cevap'a konuk olan Piroğlu'nun mesajları şöyle:
Neden adaysınız?
Ben Türkiye devrimci hareketinin içindeki siyasal örgütlenmelerin birinden geliyorum. Birleşik Devrimci Parti'nin genel başkanıyım. Partimiz, HDP'nin bileşenidir ve kurucu öznesindir. Ben de partimizin görevlendirmesiyle uzun bir süre Parti Meclisi ve Merkez Yürütme Kurulu'nda uzunca bir süre çalışma yürüttüm. Bu seçim döneminde de partimiz, kendisini temsil etmek ve parlamentoda HDP ile sesini duyurabilmek adına bana görev verdi ben de aday oldum.
HDP bileşenleri arasında yer almanızı sağlayan en temel konular hangileri?
Birincisi biz sosyalist bir partiyiz, Marksist-Leninist gelenekten geldiğimizi iddia ediyoruz ve onun değerlerini, politik hatlarını, doğrularını savunuyoruz. Bu nokta itibariyle biz Türkiye'de devrim yapma iddiasında olan ve bu devrimin parçalarından biri olma iddiasında olan bir ekibiz. Türkiye işçi sınıfını, yoksulları ve ötekileştirilmiş bütün grupları, ezilen cinsin, kadınların sözünü ve politik çıkarlarını temsil etmeye, bu çıkarların sosyalizme giden bir devrim mücadelesinde realize olmasını sağlamaya çalışan bir siyasal geleneğiz.
Biz gelenek olarak 1974'ten beri kendimizi tarif ederken, Türkiye'de Kürt hareketinin ve Kürt halkının konumunu ayrıcalıklı bir yere koyduk. Bizim için Kürt coğrafyası bir sömürge olarak kabul edildi ve Kürt halkıyla Türk halkının, Türkiye işçi sınıfının ortak mücadelesi olmadan Türkiye'de bir devrimci mücadelenin güçlenme ve yükselme imkanının olmadığı, devrimin de başarı imkanının olmadığı iddiasına sahibiz. Bunu şöyle özetledik:
Kürt halkı özgürleşmeden, Türkiye işçi sınıfı da özgürleşmeyecek. Bu, Marksist geleneğin çıkışından bu yana temel unsurlardan biridir. Ezilen halklar özgürleşmeden ezen halkın da özgürleşmeyeceği Marx'a kadar uzanır. Bu nedenle partimiz, HDP'den çok öncesinden başlayarak Emek Barış Demokrasi Bloku ve benzeri dönemler boyunca iki tane temel hareket noktasıyla yürüdü: Kürt halkıyla yan yana duracak bir stratejik ittifak mücadelesi ve Türkiye sosyalistlerini, işçi sınıfını ortak bir çatıda toparlayabilmek amacı. Bu işbirliğimiz hep vardı. HDP projesinin hep içindeydik. Kuruluş sürecine de bu yüzden girdik. Bu nedenle zaten doğal olarak HDP'nin hep içinde olduk.
Benim kişisel olarak durduğum bir nokta: Ben engelliyim, Kürdüm, Aleviyim, işçiyim... Ve doğal olarak da aslında bu toplumun ötekileştirilmiş, ezilen, görülmeyen, sömürülen, inkar edilen damarı içindeki bir bireyim. E bu sorunları, bu kimlikleri taşıyabilecek HDP dışında parlamentoda başka bir parti yok? Bu yüzden de doğal olarak HDP'nin içinde oldum çünkü HDP'nin programı zaten buraya yaslanıyor. Bu nedenle benim açından yadırganacak bir nokta olmadı. HDP içinde girdim, HDP içinde çalışmaya da devam ediyorum. 30 Mayıs'ta Ankara'da Engelli Fenderasyonları'nı ziyaret ettik, şöyle iki yeri vurguladılar: İlk olarak görme engelli bir kadın arkadaş konuştu. Dedi ki “Biz siyasi partilerin seçim bildirgelerini inceledik, sadece HDP programında ve bildirgesinde kadın engellileri gündem yapmış ve buna dair bir mücadele önermiş, öbürleri hiç görmemiş.” İki, engelli mücadelesi açısından da bakıldığında, ben İstanbul 1. Bölge 2. sıra adayıyım, Ankara'da 3. Bölge 1. sırada Veli Saçılık var. Engellilerin bu kadar önde olduğu, hatta neredeyse seçilme garantisinin olduğu bir liste başka partilerde yok. Bu bile bize HDP'nin farkını ve bizim neden burada olduğumuzu gösteren bir başka unsur olarak ele alınması gerekiyor.
Milletvekili olduğunuz takdirde ilk yapacağınız icraatlar neler olacak?
Bu soru biraz milletvekilinin potansiyelini aşan bir soru. Milletvekili seçilenlerde iki tane şeyi görmek gerekiyor. Birincisi, var olan parlamento, 'parlamento işlevini' yitirmiş durumda. Doğal olarak da onu tekrar eski konumuna, yani halkın vekilinin sözünü özgürce söyleyebildiği, temsil edildiği, kaygısızca sorunları ifade edebildiği bir zemine dönüşmek zorunda. İki, vekillerin tek başına bir icraatı yok. Ama ben mecliste “Neyin peşinde olacağım?” diye ele alırsak, bunlardan birincisi şu, HDP'nin var olan listesinin görüntüsü kabaca sokaktan gelen, mücadelenin içinden gelen, direnişin içinden gelen, halkın kendi dinamikleri içinden gelen insanlardan oluşuyor olması. Biz bu kimliği korumaya devam edeceğiz. En azından ben bunu devam ettireceğim. Yani biz bürokrat olmak yerine 'vekil', 'halkın sözcüsü' olarak, doğal olarak da o sözü kaynağında bulup tekrar oraya taşımak. Mücadele ile meclis arasında bir paralellik kurabilen, onu oraya taşıyan ve mücadelenin hâlâ en önünde koşmaya çalışan biri olacağım.
İki, ben engelliyim. Engellilerin mücadelesini takip etmeye çalışacağız. Orada da bunu haklı olarak şöyle yapmak niyetindeyim: Engelliler adına konuşan değil, engelliler için çalışan da değil, engelli yapılarıyla, engellilerle ortak çalışan, ortak üreten ve bu üretimi oraya taşıyan yani bir çeşit engellilerin 'işçisi' olmaya çalışacağım.
Üçüncüsü, ben inşaattan düştüm, iş kazası geçirdim, işçi sınıfının içinden geldim, varoşlardan geldim, yoksulluğu da ayrıntılarıyla ve sert bir bişimde yaşayan bir ailenin içinden çıkıp geldim. Doğal olarak da işçi sınıfının, yoksulların ve varoşun taleplerini ve çıkarlarını temsil etmeye, onun mücadelesini vermeye çalışacağım. Ve elbette iş cinayetlerine karşı en önde bayrak açıp mücadele etmeye çalışacağım.
Türkiye’nin en büyük sorunu nedir?
Türkiye'nin şu anki en temel sorunu Kürt sorunudur. O kadar belirgin hale gelmiştir ki Cumhur İttifakı da Millet İttifakı da dönmüş yüzünü Kürtleri tartışıyor. Çünkü Kürt sorununu bu kadar temel hale getiren artık Türkiye'yi aşan, 'uluslararası' bir hale gelmiş olması. Suriye savaşının içine Türkiye'nin girmesi, Kürt sorununu çözememiş olmasındandır. Türkiye'nin Ortadoğu'da selefi çetelerle yan yana duruyor olmasını sağlayan, ÖSO'cularla şunlarla bunlarla bir sürü kirli ilişkiye girmesini sağlayan temel saik, Kürt sorunudur. Olağanüstü hali ortaya çıkaran temel gerekçe Kürt sorunudur. Türkiye'de grevlerin ertelenmesini, yasaklanmasını sağlayan temel gerekçe Kürt sorunudur. Cezaevlerinin siyasi tutsaklarla neredeyse ağzına kadar dolmasının temel gerekçesi, Kürt sorunudur ve Kürt sorunu çözülmeden ne saray yerinden gider, ne de bu ülkede işçi sınıfı, kadınlar, ezilenler kendi özgür mücadelelerini yürütme şansına ulaşabilirler. Bu yüzden hâlâ ve güncel olarak Kürt sorunu temel sorun olarak tutulmaya devam ediyor.
Nasıl bir Türkiye hayal ediyorsunuz?
Nasıl bir Türkiye hayal ediyorum? Ben sosyalist bir ülkeyi hayal ederim. Yani şöyle kabaca tarif edeyim: Kadınların tacize uğrama, öldürülme korkusu olmadan, erkek şiddetine uğrama korkusu olmadan, erkek şiddeti korkusu olmadan, sokakta kalma korkusu olmadan, rahatça gece ve gündüz dolaşabildiği bir Türkiye hayal ederim. Nasıl bir Türkiye hayal ediyorum? Çocukların onurluca sokaklarda oynadığı, anne babaların çocukların yaşamından ve onurundan kaygı duymadan sokağa bırakabildiği, hiç bir çocuğun sokakta kalmadığı, toplumun bir bütün olarak çocuğu sahiplendiği, geleceği güvence altına aldığı eğitimin, sağlığın herkese eşit ve ücretsiz olarak dağıtıldığı bir Türkiye hayal ederim. Nasıl bir Türkiye hayal ediyorum? Yoksulun kalmadığı, açın kalmadığı doğal olarak da zenginin de olmadığı bir Türkiye hayal ediyorum. Yani eşit, adil paylaşımın gündeme geldiği, sömürünün ortadan kalktığı, işçinin onurlu ve özgürce emeğini ortaya koyduğu ve hakkını alabildiği, herkesin büyük oranda eşitlendiği bir Türkiye hayal ediyorum. Nasıl bir Türkiye hayal ediyorum? LGBTİ'nin, Ermeninin, Süryaninin kafasında en ufak bir soru olmadan ayrımcılığa hiçbir şekilde uğramadan özgürce, insanca yaşadığı bir ülke, insanlarının bedenini satmadığı bir ülke, insanların kendi emeğini satmak zorunda kalmadığı; emeğin kendisinin bir değer olarak yüceltildiği bir ülke, ve elbette Kürt sorununun çözüldüğü, Ortadoğu halklarının kardeşçe yaşadığı demokratik bir ülke arzuluyorum.
MUSA PİROĞLU KİMDİR?
1968 yılında Kırşehir'de doğdu. Erzincanlı Alevi bir işçi aileden gelen Piroğlu, İzmir Atatürk Lisesi'ni bitirdiği yıl inşaatlarda çalışmaya başladı. 1986 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi, Tarih Bölümü'ne girdi. 1988 yılında okurken çalıştığı inşaattan düşerek iş kazası geçirdi, omurilik zedelenmesi tanısı koyuldu. O günden bu yana tekerlekli sandalye kullanıyor. Kendi deyimiyle 'kazadan sonra daha aktif bir biçimde üniversitede öğrenci hareketlerinin içinde bulundu.'
Üniversiteden sonra 15 yıl tarih öğretmenliği yaptı, bu sürede Eğitim-Sen'de yer aldı. 1990'lı yıllarda Kurtuluş geleneğinin içine girdi. Sırasıyla Birleşik Sosyalist Parti (BSP), Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) ve ÖDP'den Kürt sorunu nedeniyle ayrışan Sosyalist Demokrasi Partisi'nin (SDP) kurucuları arasında yer aldı. Daha sonra SDP'nin Türkiye Gerçeği ile birleşmesi sonucu kurulan Birleşik Devrimci Parti'de yöneticilik yaptı. HDP'de Parti Meclisi ve Merkez Yürütme Kurulu'nda yer aldı. HDP Engelli Komisyonu sözcülüğü görevinde bulundu.