HDP Eş Genel Başkanı Cahit Kırkazak: Kürtler öğle yemeğiyse, hepiniz akşam yemeğisiniz

HDP'nin yeni Eş Genel Başkanı Cahit Kırkazak, "Kürtler öğle yemeği ise hepiniz akşam yemeğisiniz. Diyarbakır'a kayyım atanırsa İstanbul'a kayyım atanmamasının garantisi yoktur" diye konuştu.

DUVAR - Genel seçimler sonrası kongreye giden Halkların Demokratik Partisi'nde (HDP) yeni eş genel başkan seçilen Cahit Kırkazak ilk röportajını Gazete Duvar'a verdi. Gazete Duvar Diyarbakır Temsilcisi Vecdi Erbay'ın sorularını yanıtlayan Kırkazak, siyasette HDP ve Yeşil Sol denkleminde merak edilenleri anlattı. 

Yerel seçimler öncesinde, seçmendeki 'Yeniden kayyım atanma' endişesini nasıl giderecekleri sorusunu yanıtlayan Kırkazak, tüm seçmenleri sandığa davet etti. Kırkazak, 'Nasıl olsa kayyım atanacak' düşüncesini iktidarın 'algı operasyonu' olarak nitelendirdi ve "Duvara çarpsak dahi mücadele kararlılığını ve azmini kaybetmemek lazım" diye konuştu.

Kayyım atanmasını engelleyecek örgütsel yol ve mekanizmaları aradıklarını vurgulayan Kırkazak, "Biz kayyım atanmasın diye uzlaşacak bir tutum içerisinde olmayacağız. Kayyım atanmasın diye temel hak ve hürriyetleri pazarlık konusu yapmayacağız" dedi.

"Türkiye toplumunun burada HDP ile, Yeşil Sol Parti ile omuz omuza mücadele etmesi gerekiyor" diyen Kırkazak şöyle devam etti:

"Çünkü çok net tarihsel deneyimler vardır. Bu coğrafyada Ermenilere yapılırken, Ermeniler Kürtlerin komşusuydu, dostuydu, kirvesiydi. Ermeniler Kürtlere şunu derdi, 'Kirvem yapma, biz sabah kahvaltısıysak, siz öğle yemeğisiniz.' Türkiye toplumuna şunu söyleyebiliriz, 'Kürtler öğle yemeği ise hepiniz akşam yemeğisiniz.' O zaman tarihsel deneyimlerden örnek alıp omuz omuza mücadele etmek gerekiyor. Diyarbakır'a kayyım atanırsa İstanbul'a kayyım atanmamasının garantisi yoktur."

'HDP, TÜRKİYE'DE BİRLİKTE YAŞAMANIN YOL HARİTASI'

HDP kadroları, partinin kapatılma tehdidiyle karşı karşıya kalması üzerine seçime Yeşil Sol Parti bünyesinde girdi. TBMM'ye Yeşil Sol Parti'nin girmesine rağmen HDP'nin neden hâlâ açık olduğunu değerlendiren Kırkazak, HDP'nin, Türkiye'deki Kürtlerle Türkiye sosyalistlerinin demokratik cumhuriyet talebindeki ilk ortak mücadele alanı olduğunu söyledi. Kırkazak daha önce dönem dönem seçim ortaklıkları olduğunu ama aynı çatı altında örgütsel bir mücadele yürüttükleri ilk örgütlü yapının HDP olduğunu vurguladı. "Bu anlamda HDP, Türkiye açısından çok kıymetli bir organizasyon. Türkiye'nin birlikte yaşamasının pusulası, yol haritası olarak değerlendirilebiliriz" diyen Kırkazak, "Bu felsefenin ve bu iradenin ayakta kalmasını, Türkiye toplumu için bir hafıza olarak da devam etmesini önemsiyoruz" ifadelerini kullandı. 

HDP'nin birikimini Yeşil Sol Parti'ye aktaracağını belirten Kırkazak, "Ama aynı zamanda tüzel kişilik olarak hukuka, demokrasiye inanıp, Anayasa Mahkemesi ve yargı önünde de HDP'yi savunmaya devam edeceğiz. Politik, toplumsal mücadelemiz Yeşil Sol üzerinde devam edecek. Ama HDP'yi de hukuken savunmaya devam edeceğiz, koruyacağız" diye konuştu.

KOBANE DAVASI: 'ÇAĞDAŞ EMILE ZOLA'LARA İHTİYAÇ VAR'

Kobane davasının avukatlarından olan Kırkazak, yargılamanın toplumun gündeminde yer alamadığını söyledi. Kırkazak, yaşananların daha fazla duyurulması gerektiğini ifade etti ve tutuklu yargılananların serbest bırakılması için aydınların imza vermesini çok kıymetli bulduğunu aktardı.

Cahit Kırkazak Kobanê olaylarının nasıl çıktığını şöyle anlattı:

"Türkiye'de yargılamalar algılar üzerinden yapılır. Dosya gerçekliği ve içerikleriyle yapılmaz. Mesela herkes Selahattin Bey'in tweet attığından dolayı bu olayların başladığını bilir. Oysa bu olay, IŞİD barbarlarının Şengal'e saldırmasından hemen sonra çıktı. Türkiye'de ve dünyada Kobanê'ye destek verilmesi için yürüyüşler yapıldı. Ve biz buna 6-8 Ekim olayları demiyoruz, 7-8 Ekim olayları diyoruz. Çünkü Erdoğan'ın 7 Ekim'de Gaziantep'teki 'Kobanê düştü düşecek' açıklamasına kadar tek bir şiddet olayı yaşanmamıştı. Erdoğan'ın bu açıklamasından hemen sonra ilk şiddet olayı Muş Varto'da yaşandı. Hakan Buksur kolluk personelinin silahından çıkan kurşunla yaşamı yitirdi ve sonra da şiddet olayları başladı.

Algıdan bahsedeyim, mesela Selahattin Bey'in böyle bir tweeti yok. Selahattin Bey defalarca mahkemede dedi ki, "Açıklama yapın; sesli, sözlü ve görüntülü böyle bir açıklamanın olduğunu ortaya koyun, biz her şeye razıyız. Bu kadar açık. Mesela toplum hâlâ bunu duymuş değil. Hâlâ Selahattin Bey'in tweetinden sonra bu olayların başladığı iddiası var.

Şimdi bu davanın o mahkeme salonundan çıkabilmesi için tarihsel bir örnek vereceğim. Albert Dreyfus davası. Albert Dreyfus Fransız bir asker ve uydurma bir delille, çöp sepetinden bulunmuş bir el yazısıyla yabancı bir devletin istihbarat elemanı olduğu gerekçesiyle yargılanır ve idama mahkum edilir. Dosya bittikten sonra Emile Zola dosyaya eğilir, çünkü böyle bir talep gider Albert Dreyfus'un ailesinden. Ve Emile Zola, Albert Dreyfus'un yazısıyla, çöpte bulunan yazının aynı olmadığını anlar ve bunun üzerine yazmaya, incelemeye başlar.

Emile Zola'nın Albert Dreyfus davasını ifşa etmesinden sonra Albert Dreyfus tekrar yargılanır ve beraat eder. Kobanê davasının toplumsallaşabilmesi için çağdaş Emile Zola'lara ihtiyaç vardır. O nedenle aydınların imzaları çok kıymetli. Çok teşekkür ediyoruz, yüreklerine sağlık. Ama bir şey daha öneriyoruz, bu aydınlarımızı, arkadaşlarımızı duruşma salonlarına davet ediyoruz. Gelsinler, duruşma salonunda olanları dinlesinler; usule, esasa, kolluğun yaklaşımına, mahkemenin yaklaşımına, devletin oradaki bulunma şekline... Çünkü orada devlet bir bütün olarak var: Milli İstihbarat Teşkilatı, Genelkurmay Başkanlığı, bütün ordu komutanlıkları, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma İstihbarat Teşkilatı, AKP, MHP, HÜDA PAR, Diyanet İşleri..."

'ORTAK MÜCADELE SİNCAN'DA BAŞLAR'

Kırkazak, tüm siyasi partilere çağrı yaptı ve Kobanê davasında yaşananların kamuoyuna duyurulması için birlikte mücadele edilmesi gerektiğini söyledi. Herkesi duruşma salonuna davet eden Kırkazak, şöyle devam etti: 

"Ve orada sadece HDP'nin geleneğindeki siyasal temsilcilerin, ülkenin demokrasisini, hukukunu ve birlikte yaşamasını nasıl savunduklarını görsünler ve bunu çıkıp anlatsınlar. Yazılarında, makalelerinde, köşelerinde, televizyon programlarında anlatsınlar ki Türkiye toplumu orada neler olduğunu öğrenebilsin. Kimse orada neler olduğunu bilmiyor. Biz bütün aydınlarımıza, yazarlarımıza, çizerlerimize, sanatçılarımıza bu imzalar için teşekkür ediyoruz ama onları mahkeme salonuna da davet ediyoruz.

Eğer muhalefet demokrasi ve ortak yaşam mücadelesi inşa etmek istiyorsa, Sincan'daki Kobane davasından başlamaları gerekiyor. Biz siyasi partilere de şunu söylüyoruz: Her siyasi parti bir periyoda birer tane parlamenter arkadaşını göndersin. Onlar orada gördüklerini -lehte ve aleyhte söylemiyoruz- gelsinler Meclis'te, grupta anlatsınlar. Türkiye toplumu orada neler oluyor görsün. Kürtlerin birlikte yaşama iradesini görsünler. Erdoğan'ın da Kürtleri boğma ve yok etme iradesini görsün." (HABER MERKEZİ)

İdris Baluken: CHP barışa dair samimi bir duruş sergilemedi Sezgin Tanrıkulu anlatıyor: Operasyon başka belediyelere de sıçrar mı? Bahçeli'nin Öcalan çağrısı: Çözüm mü, tuzak mı? Meclis’te kapalı İsrail oturumu: Ceren Bayar, Ankara’dan aktardı Sinan Ateş davası: Çözüldü mü, kapandı mı? Afganistan’dan İspanya’ya ‘Türk Escobar’ Urfi Çetinkaya