HDP, ittifaklar ve üçüncü yol

HDP her iki ittifaka eşit mesafede bir yerde duramaz. Seçimlere dair Cumhur İttifakı’nı net bir biçimde karşısına almalı, Millet İttifakı’na ise durduğu politik zemini doğru anlatmalıdır.

Abone ol

Ahmet Saymadi

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) 2002’de tek başına iktidara gelmesinden sonraki ilk seçim 2007’de, normal tarihinde yapıldı. Ancak sonraki tüm seçimler, olması gereken normal tarihten önce gerçekleşti. 2007 genel seçimlerinden, son genel seçimlerin yapıldığı 2018 Haziran ayına kadar ise; 4 genel seçim ve 3 referandum yapıldı. AKP sürekli olarak iktidarını halk iradesiyle test etti, seçime gitmekten geri durmadı. Ancak AKP ilk defa, muhalefetin erken seçim çağrılarına, ‘‘Hodri meydan’’ demek yerine, ‘‘Seçimler olağan tarihinde yapılacak’’ diyor. Her şey bir yana bu bile çok şey anlatıyor.

AKP’nin neden, erken seçime ‘‘Hodri meydan’’ diyemediğini, muhalefetin durumunu ve önümüzdeki seçimde olabilecek ihtimalleri açalım. Ama önce biraz geri gidelim: AKP 7 Haziran 2015 seçimlerinde tek başına iktidar olmayı başaramadı. Seçimlerin ardından, MHP’yle iki konuda anlaşarak seçimleri yeniledi. Bu iki mesele; çözüm sürecinin bitirilmesi ve Fethullah Gülen Cemaati’nin tasfiye edilmesiydi. 7 Haziran’dan 1 Kasım’a giderken AKP çözüm süreci masasını devirdi, ülke adeta savaş alanına döndü, Kürt Özgürlük Hareketi’nin demokratik özerklik ilan ettiği ilçeler yerle bir edildi, binlerce insan yaşamını yitirdi, IŞİD Diyarbakır, Suruç ve Ankara’da bombalar patlatarak yüzlerce insanı katletti. Bu ortamda gidilen seçimlerin ardından AKP yeniden iktidara geldi. Fethullah Gülen hareketi ise, ordu ve güvenlik aygıtından tasfiye edileceğini görerek darbe yapmaya kalktı, bu da tasfiyesini kolaylaştırdı ve hızlandırdı. AKP 2017’de Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi’ne geçiş referandumunu halkın önüne getirdi, referandum için mecliste gereken çoğunluğun sağlanmasında destek MHP’den geldi. AKP referandumdaki yüzde 50 barajını da MHP’nin desteğiyle aştı. 2018 seçimlerine giderken ise, ‘‘Cumhur İttifakı’’ kuruldu, Erdoğan cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandı ama AKP meclis çoğunluğunu kaybetti. AKP TBMM’deki meclis çoğunluğunu MHP’nin desteğiyle sağlayabiliyor. Bu yaşananlar AKP’nin yalnızlaşma ve MHP’ye teslim olma sürecinin kısa bir özeti.

AKP, MHP’nin desteğiyle kurulan Cumhur İttifakı sayesinde iktidarda kalmayı başarsa da son yıllarda çok kaybetti. AKP’nin nitelikli kadrolarının neredeyse hepsi Erdoğan tarafından tasfiye edildi. Erdoğan’ın tasfiye ettiği AKP’li isimler partiden ayrılarak kendi yollarını çizdiler. Ali Babacan Abdullah Gül’ün de desteğiyle DEVA Partisi’ni kurdu, Ahmet Davutoğlu Gelecek Partisi’ni kurdu. Partide Erdoğan’ın varisi gibi görünen Berat Albayrak Merkez Bankası’nın rezervlerinin eritilmesiyle birlikte, ‘‘Görevden affını istedi.’’ Süleyman Soylu ve Binali Yıldırım organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in yayınladığı bilgilerle siyaseten tasfiye oldu. Dolar kurunun 9 TL’ye yaklaşması, her şeyin fiyatının yüksek düzeyde artması, işsizlik rakamlarının yükselmesi, Suriye politikasının çökmesi, ABD ve Rusya arasında salınan ve pinpon topuna dönen dış siyaset politikasının çökmesi, korona virüsüne karşı esnafın desteklenmemesi ve yeterli tedbirlerin alınmaması, sarayda süren lüks yaşantı, devlet kurumların AKP teşkilatlarının talimatlarıyla çalışmaya başlaması, her yere sinen yolsuzluk, liyakatsizlik ve rüşvet ağları, parti yönetiminin halktan giderek kopması ve burada sayamadığımız onlarca toplumsal-siyasal sorun AKP’yi gün be gün eritti.

Artık Birleşmiş Milletler toplantısında bile ABD başkanıyla görüşemeyen bir Erdoğan var. Halktan aldığı rızayla değil devletin zor aygıtıyla iktidarda kalabilen bir AKP var. Muhalefetin erken seçim çağrılarından kaçan bir AKP var. 19 yıllık AKP iktidarının sonundayız diyebiliriz. Cumhur İttifakı’nın küçük bileşeni olan MHP de hızla eriyor. Meral Akşener ve ekibinin MHP’den ayrılıp İyi Parti’yi kurmasıyla birlikte MHP’deki erime de başladı. Oy oranı o denli düştü ki yüzde 10’luk seçim barajı MHP’nin takılmaması için yüzde 7’ye düşürüldü. Anket şirketleri İyi Parti içinse yüzde 13-15 gibi bir oy oranı açıklıyor. Türkiye’deki yüzde 20’lik milliyetçi tabanın üçte ikisi artık MHP’ye değil İyi Parti’ye oy verme eğiliminde. Cumhur İttifakı her iki kanattan da erime içerisinde. Seçimi tarihinde yaparak iktidarda bir süre daha kalmanın yolunu arıyorlar, öyle bir çaresizlik içindeler.

Ancak kaybetme aşamasında olsalar da Cumhur İttifakı’nın karşısında yer alan, CHP, İyi Parti ve Saadet Partisi’nin oluşturduğu Millet İttifakı cumhurbaşkanlığı seçimi için gerekli yüzde 50’ye ulaşamıyor. Yapılan kamuoyu araştırmaları AKP’den ayrılan Deva Partisi’nin ve Gelecek Partisi’nin oylarının, Millet İttifakı’na eklenmesinin de cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmaya yetmeyeceğini ortaya koyuyor. Mevcut denklemde oy oranı yüzde 10 olan ve olası bir seçimde bu oranı yüzde 13-15 bandına çıkarma potansiyeli olan Halkların Demokratik Partisi (HDP) kilit bir yerde duruyor.

HDP benzer bir kilit rolü Mart 2019 yerel seçimlerinde de oynamıştı. AKP’nin elinde bulunan büyükşehirlerde aday çıkarmamış, politikasını ‘‘Batıda AKP’ye kaybettireceğiz’’ olarak açıklamıştı. Batı illerinde aday çıkarmasa da, kimin kazanıp kimin kaybedeceğini belirlemişti. HDP bu politikasıyla AKP’ye büyük şehirlerin çoğunu kaybettirmişti.

Ancak gözden kaçan bir ayrıntı var. HDP yerel seçimlerde sadece AKP’ye kaybettirmedi. Balıkesir’de Millet İttifakı’na da kaybettirdi. İyi Parti’nin Kars Belediye Başkan Adayı Ayhan Bilgen’e karşı olan tutumu sebebiyle, Millet İttifakı içerisinde CHP’nin değil İyi Parti’nin aday çıkardığı yerlerde HDP de aday çıkararak İyi Parti’ye Balıkesir’de kaybettirdi. Millet İttifakı’nın buradan çıkarması gereken dersler var.

Önümüzde ya normal tarihi olan 2023 Haziran ayında ya da 2022 yılının Kasım ayında yapılacak bir genel seçim var. Seçimlere dair konuşulan en önemli konu HDP’nin tutumunun ne olacağı. Bunu hem HDP seçmeni hem de Millet İttifakı’nın tabanı merak ediyor.

Çünkü seçim ikinci tura kalırsa, bu tura kalan aday HDP’nin adayı olmayacak. Dolayısıyla HDP’nin tutumu, çok belirleyici olacak. Eğer birinci tur öncesinde ilkeler bazında bir uzlaşı sağlanabilirse HDP, ilk turda da Millet İttifakı’nın adayını destekleyebilir. HDP işte bu soruları cevaplamak için seçimlere dair tutumunu içeren bir deklarasyonu 27 Eylül Pazartesi günü yayınlayacak. Deklarasyon HDP’nin seçim beyannamesi niteliğini taşımasa da seçimlere ve olası ittifaklara dair bir tutum belgesi niteliğinde olacak.

HDP’nin ideolojik altyapısı güçlü, siyaseti iyi takip eden ve anlayan, ilkelerini gündelik siyasi hesapların önüne koyan bir kitlesi var. ‘‘Biz hangi adayı çıkarırsak çıkaralım, HDP bizi desteklemek zorunda kalır’’ gibi bir anlayış herkese kaybettirir. Dolayısıyla Millet İttifakı seçimler öncesinde HDP’nin hassasiyetlerini gözeten bir yerde durmalı.

Millet İttifakı’nın büyük bileşeni CHP çeşitli konularda daha açık bir yerde duruyor. İyi Parti’de de çeşitli olumlu adımlar var. Geçen hafta, ‘‘Kürt sorununun çözümünde muhatap kimdir?’’ tartışması esnasında İyi Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu’nun söylemi İyi Parti’nin bugüne kadar durduğu en olumlu noktaydı. Dervişoğlu şöyle dedi: "Türkiye Cumhuriyeti devleti hangi yapı meşru, hangi yapı gayrimeşru bunu en iyi bilen yerdir. Bir yapıyı gayrimeşru ilan ederken devleti de gayrimeşru bir yapıya yardım ve yataklık yapmak gibi bir suça bulaştırmak çok doğru bir davranış değildir. TBMM'de HDP'nin bir başkanvekili var ve TBMM'yi yönetiyor. Bütün siyasi partilerin temsilcileri de o başkanvekilinin yönettiği TBMM'de günü geldiğinde faaliyetlerini sürdürebiliyor. TBMM'de grubu bulunan bu partiye Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından bir bütçe tanzim ediliyor. HDP'den bahsediyorum. O gayrimeşru ilan edilmiş HDP'den bahsediyorum. Devlet, bizim PKK terör örgütünün yanına konumlandırdığımız bu siyasi partiye ödenek, para veriyor. Bu siyasi parti de faaliyetlerini devletten almış olduğu parayla sürdürüyor. (…) Şimdi siz bu partiye eğer ilişkileri yönüyle 'gayrimeşrudur' diyecekseniz o zaman bu partiyle ilgili açılmış kapatılma davasının sonucunu beklemek mecburiyetindesiniz." Olumlu görünen bu tutum, HDP’nin meşruluğunu, AKP’nin açtırdığı boş bir davadan çıkacak mahkeme kararına bağlasa da İyi Parti’nin tabanı ve programı düşünüldüğünde olumlu bir adım olarak değerlendirilebilir. Meral Akşener 24 Eylül günü Halk TV’de katıldığı bir programda seçimlerde cumhurbaşkanı adayı olmayacağını açıkladı. Bu açıklama Millet İttifakı’nın adayının İyi Parti’den olmayacağı, CHP’den olacağının da beyanı.

Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı mevcut düzenin iki ayrı kanadı. Ancak iki ittifakı birbirine eşitlemek büyük bir hata olur. Bir tarafta tek adam rejimini inşa etmiş, binlerce insanın kanına girmiş, Suriye’nin yıkılmasında pay sahibi, tüm HDP belediyelerine kayyum atamış ve seçilmiş siyasetçileri hapsetmiş, Türkiye’nin doğasını ve maddi varlıklarını talan etmiş, işçi sınıfının tüm kazanımlarını yok etmeye yeminli bir iktidar var. Ülkedeki her şey, Cumhur İttifakı blokunun dağıtılmasına bağlı. Her şeyin önünde o var. Cumhur İttifakı’nın iktidardan düşürülmesi adeta Romalı senatör Marcus Porcius Cato’nun, ‘‘Kartaca Yıkılmalıdır’’ lafı gibi. Marcus Porcius Cato Roma Senatosundaki bütün söylevlerini, ‘‘Kartaca yıkılmalıdır’’ sözüyle bitirirmiş. Her neden bahsederse bahsetsin, lâfı “Kartaca yıkılmalıdır”a bağlarmış. Manası şu: Her şeyi boş verin, her şeyi, esas mesele budur. Türkiye halklarının ve demokrasi güçlerinin birincil görevi Cumhur İttifakı'nı iktidardan düşürmektir. Her sorun sonra konuşulabilir.

Meral Akşener yukarıda bahsettiğim konuşmasında seçimlerden sonra Başbakan olmak istediğini de belirtti. Bu cümle, 'eski sistem olan parlamenter sisteme döneceğiz' demek. Ama orada da sistemin kendisini restore etmesine karşı mücadele etmemiz gerekecek. Türkiye eski Türkiye değil, halklar aynı halklar değil, mücadele dinamikleri ve demokrasi güçleri değişmiş durumda. Restorasyon olacaksa da bu Türkiye halklarının, işçi sınıfının ve demokrasi güçlerinin müdahaleleri ve mücadelesi doğrultusunda olmalıdır.

Önümüzde başka politik gelişmeler de olabilir. MHP ve İyi Parti, aynı tabana seslenen, devlet içerisinde aynı kadrolara yaslanan iki parti. MHP’nin siyasi varlığı iki meseleden ibaret: Kürt hareketini iktidardan uzak tutmak ve güvenlik bürokrasisinde örgütlenmek. MHP şu an için olası bir seçimin kaybeden tarafında yer alıyor. Devlet içerisinde örgütlü bulunan milliyetçi kadrolar, Cumhur İttifakı’nın seçimi kaybetmesiyle birlikte ellerindeki gücü kaybedebilir. Bu kadroların yerini koruması İyi Parti için de önemli. MHP her an bir maraz çıkarıp Cumhur İttifakı’ndan ayrılıp kazanan tarafta, İyi Parti’nin yanında yer alabilir. Devlet Bahçeli’de bunu yapabilecek bir kararlılık ve netlik düzeyi mevcut. Lakin bu sadece bir olasılık düzeyinde, gerçekleşince her şey yeniden düşünülür.

Politik atmosfer böyleyken, HDP her iki ittifaka eşit mesafede bir yerde duramaz. Seçimlere dair Cumhur İttifakı’nı net bir biçimde karşısına almalı, Millet İttifakı’na ise durduğu politik zemini doğru anlatmalıdır. HDP 27 Eylül’de ilkelerini açıklayacak. Bu hem HDP’nin durduğu yeri hem de HDP’nin desteğini isteyecek güçlerin durması gereken yeri işaret edecek, etmeli. Tüm demokrasi güçleri Cumhur İttifakı’nı seçimlerde yenilgiye uğratmak, Millet İttifakı’nın da restorasyon çabalarına karşı durmak için HDP’nin etrafında kenetlenmelidir.