HDP önündeki anneler ve ziyaretçileri

Diyarbakır HDP il binasının önünde çocukları için oturma eylemi yapanlara birçok ilden destek geldi. Ancak destek için gelenler birkaç saat oturup şehirlerine geri döndü. Ziyaretçiler devletin çağrısına karşılık vermiş olmanın verdiği gönül rahatlığıyla evlerine gitti ancak aileler yine acılarıyla baş başa kaldı.

Abone ol

DİYARBAKIR - İstanbul’dan geldiğini tahmin ettiğim gazeteci, telefonun öbür ucundaki (muhtemelen) editörüne, “Akıl alır gibi değil, polisi, askeri de götürmüşler. Herkesi götürmüşler, akıl alır gibi değil…” Şaşkındı ve buna rağmen yapacağı işleri anlattı. Görüntü çekeceklerdi, söyleşiler yapacaklardı…

Muhtemelen ilk kez gelmişti Diyarbakır’a ve mesela Suriçi’ni gezip insanlarla sohbet edeceğine, tarihi bir mekanda çay kahve içeceğine, HDP Diyarbakır il binasının önüne gelmişti. Binaya çıkan birkaç basamakta oturan kadınlara ve adamlara bakıyordu.

İl binasının çevresinde yüzlerce polis, onlarca polis aracı vardı. Diyarbakır’da çalışan gazeteciler ve il binasının çevresinde oturan mahalleli bu duruma alışıktı. Polis hep buradaydı ve Meclis’te grubu bulunan partinin il binasını daha önce defalarca basmıştı. Kimse de “Ne oluyor yahu?” diye sormamıştı.

Acaba İstanbul’dan gelen gazeteci bu polis yoğunluğu için ne düşünüyordu? Mahallelinin bu yoğunluktan duyduğu tedirginliği, HDP’lilerin abluka altında çalışmaktan duyduğu rahatsızlığı hissedebilmiş miydi? Kim bilir, belki kendisiyle birlikte hem HDP’lilerin hem de mahallelinin güvende olduğunu düşünüyordu. Sormadım.

.

Binanın karşısındaki kahve gazeteciler için 'basın bürosu' işlevi gören bir mekana dönüşmüştü. Mahalleli kahveden ayağını kesmiş görünüyordu çünkü masalar gazeteciler tarafından paylaşılmıştı. Polisler de dinlenmek için arada uğrayıp çay içiyorlardı.

'ANTİEMPERYALİST' TİYATROCU

Kahvenin önünde bir adam oturuyordu. Yanında bir demet gül vardı. “Satıyor musun?” diye sordum gülerek. O da gülerek, “Hayır” dedi ve eliyle parti binasının merdivenlerinde oturan kadınları göstererek, “Bu yiğit kadınlara dağıtacağım” karşılığını verdi.

Kapüşonlu bir pardösü vardı üstünde adamın. Eylül ayıyla birlikte sıcaklık hafif kırılmış olsa da Diyarbakır hâlâ çok sıcaktı. Bu nedenle, “Soğuk bir yerden mi geldin?” diye sordum adama. Aslen Trabzonlu olsa da İstanbul’dan gelmiş. Tiyatrocuymuş. Evlatlarını HDP’den isteyen ailelere destek olmak için kalkıp gelmiş.

Az sonra gülleri dağıttı ve cebinden çıkardığı bir metni okudu. Cumhurbaşkanı’nı övüyordu okuduğu metinde, Cumhurbaşkanı’nın dediklerinin dışında cümle kuranları ise 'hainlikle' suçluyordu. Hainlik yaftasından doğa savunucuları, insan hakları savunucuları, sanatçılar ve siyasetçiler de payına düşeni aldı.

Tiyatrocuydu ancak HDP’nin önünde söyledikleri, Doğu Perinçek'in konuşmalarını hatırlatıyordu. Belki aynı cümlelerle konuştukları içindi, bilemem. Merdivenlerde oturan kadınlar, adamın kurduğu cümleleri anlamaya çalışıyorlardı. “Türk Kürt kardeştir” dediğinde ise alkışladılar.

Arka tarafta oturan bir kadın galeyana gelerek bayrak açtı ve HDP'ye doğru, “Ya bu bayrağın altında yaşayacaksınız ya da gideceksiniz” dedi. Seslendiği parti 6 milyondan fazla oy almıştı. 6 milyon insan nereye gidecekti? Kadın, gidecekleri yerin adresini söylemedi.

10 gündür sabahtan akşama kadar HDP Diyarbakır il binasının önünde çekim yapan bir kameraman, “Olay amacından saptı. Herkes şov yapıyor” diye yakındı. Diğer bir gazeteci de, az önce performans sergileyen tiyatrocuyu kastederek, “Yakında bir dizide görürüz bunu” dedi.

TELEVİZYONLAR VE GERÇEKLER

Sonra bir otobüs yanaştı il binasına. Ankara’dan gelen Şehit ve Gaziler Platformu’ndan bir ekipmiş. Merdiven basamaklarında oturan aileleri selamlayıp yanlarına oturdular. Belki ilk kez Kürtlerle birlikte oturuyor olmaktan, belki de kameralardan dolayı hafif şaşkındılar.

Son günlerde Trabzon’dan, Malatya’dan, Elazığ’dan, İstanbul’dan çok kişi geldi Diyarbakır’a. Sokakta korumasız görmeye alışık olmadığımız AK Partili milletvekilleri ve bakanlar da geldi. Hepsi Cumhurbaşkanı ve İçişleri Bakanı’nın “Diyarbakır’a gidin” davetine icabet ettiler. AK Partili ve MHP’li olduklarını gizlemediler.

Anlamadıkları bir şey vardı: Televizyon ve gazeteler 3 Eylül’den bu yana "HDP’lilerin ailelere saldırdığını" söylüyordu ama ortalık sessizdi. Diyarbakırlıların eyleme büyük destek verdiği söyleniyordu ama ortada aileler ve polisten başka kimse yoktu.

.

BİR TÜRLÜ GELMEYEN DESTEK

Hal böyle olunca şaşırıyor ve öfkeleniyorlardı. İnsan hakları savunucularından siyasetçilere, gazetecilerden özellikle sanatçılara kadar herkesi 'hain' olmakla suçluyorlardı. Eyleme katılmayan Diyarbakırlılara sitem edemeden de duramıyorlardı elbette. Aileler yapılan propagandayı sakince dinliyor, “Türk Kürt kardeştir” söylemine alkış tutmakla yetiniyordu.

Şaşkındılar çünkü tanımadıkları bir şehirdeydiler ve soru sormayı akıl edemiyorlardı. Ya da soru sormayı değişik nedenlerle kendilerine yasaklamışlardı. Ve bu şehri tanımak gibi bir gayret içinde de değillerdi.

Destek vermek için Diyarbakır’a gelenler Cumartesi Anneleri’nin derdini ve neden eziyete maruz kaldıklarını sormuyordu. Kimse, aynı günlerde Kızıltepe JİTEM davasının neden zaman aşımına uğradığını, sanıkların neden beraat ettiklerini düşünmüyordu. Lise Caddesi yarım saatlik yürüme mesafesindeydi ve orada da bir protesto eylemi yapılıyordu 19 Ağustos’tan bu yana. Kimse onları ziyaret etmeyi akıl etmiyordu.

Eylemi ilk başlatan Hacire Akar’dı. Çocuğunun dağa kaçırılmadığı anlaşılmıştı. Çocuk, ifadesi alındıktan sonra, nedense ev hapsine alınmıştı. Kimse sormadı dağa kaçırılan çocuğun nasıl geri geldiğini, nasıl serbest bırakıldığını ve neden ev hapsine alındığını.

Şaşkındılar çünkü tanımadıkları bir şehirdeydiler, geldikleri şehri tanımak gibi bir niyetleri de yoktu.

KAYYIM ATANMIŞ ŞEHRİN İNSANLARI

Öyle görünüyor ki Cumhurbaşkanı’ndan başlayarak bütün devlet erkanının çağrıları ve medyanın canhıraş gayreti karşılıksız kaldı, bekledikleri destek gelmedi Diyarbakır’dan.

Öyle görünüyor ki bütün AK Partili ve MHP’lileri HDP Diyarbakır il binasının önüne yığsalar da arzuladıkları esas desteği göremeyecekler.

Öyle görünüyor ki Diyarbakırlılar eylemin zamanlaması hakkında kafa yoruyorlar ve eyleme destek ziyareti için gelenleri 'belediyeye atanan kayyıma destek' olarak değerlendiriyorlar.

Öyle görünüyor ki belediyesine kayyım atanmış şehrin insanı, çocukları için oturma eylemi yapan annelere saygısını koruyacak ama kayyım atayanların davetine karşılık vermeyecek. Yerel seçimde büyükşehir belediyesine başkan adayı olan önceki kayyıma oy vermiş olsalar dahi…