HDP üzerinden bir seçim okuması

Millet İttfakı'nı oluşturan partiler ve özellikle CHP’nin yönetici ve üyelerinin HDP’nin doğru seçim stratejisi olmasaydı dört büyük ilde yıllar sonra yerelde iktidara gelebilir miydik sorusuna mantıklı, anlaşılır ve net cevap vermeleri Türkiye’nin geleceği ve toplumun huzuru açısından hayati bir öneme sahiptir diyebiliriz.

Abone ol

İrfan Açıkgöz*

Haziran 2015 (genel), Kasım 2015 (erken genel), Mart 2014 (yerel), Haziran 2018 (genel) seçimlerinden sonra 31 Mart 2019’da yapılan yerel seçimleri de geride bıraktık. Tartışmalar, analizler ve itirazlar devam ediyor. Anlaşıldığı kadarıyla pek biteceğe de benzemiyor.

Burada, söz konusu seçim sonuçlarını HDP'nin (Halkların Demokratik Partisi) seçim politikaları ve aldığı sonuçlar üzerinden değerlendirmeye çalışacağım. Zira tüm baskı ve engellemelere, haklı/haksız ağır eleştiri ve suçlamalara rağmen HDP bu süreçlerde elde ettiği sonuçlarla ülkenin geleceğinin şekillenmesinde ve geleceğe dair umudun büyütülmesinde önemli bir rol oynamıştır. Son seçim sonuçları bu rolün artarak süreceğini işaret etmektedir.

Bu değerlendirmeyi daha ziyade İstanbul, İzmir, Ankara ve Adana gibi dört büyük il ve Şırnak, Ağrı, Bitlis ve Muş gibi özellikle son seçimde tartışmalı hale gelen illerle ve Kasım 2015, Mart 2014, Haziran 2018 ve Mart 2019 seçimleriyle sınırlı tutmak istiyorum. Kuşkusuz daha iyi bir değerlendirme için daha kapsamlı veriler ve daha çok sayıda il sonuçları gerekli olsa da bu sınırlı veri/il sonuçları ışığında bazı noktaların aydınlanacağı kanaatindeyim.

Hemen hatırlatmakta yarar var: HDP son seçimde dört büyük ilde aday çıkarmayarak Cumhur İttifakını (AKP+MHP) geriletme amaçlı bir strateji izleme kararı almıştır. Bu stratejinin kabul gördüğü ve genel olarak başarılı olduğu çok açıktır.

Kasım 2015 (Erken) Genel Seçimlerinde dört büyük ilde HDP’nin aldığı oy oranları yüzde olarak şu şekildedir: 10.27 (İstanbul), 8.89 (İzmir.), 4.43 (Ankara) ve 11.92 (Adana). Tartışmalı hale gelen illerde yukarıdaki sıralamaya göre HDP’nin elde ettiği yüzdelik oranlar ise 83.73 (Şırnak), 66.80 (Ağrı), 48.60 (Bitlis) ve 60.63'tür (Muş). Bu sekiz ilde AKP'nin (AKP) oy oranları aynı sıraya göre 48.92, 31.70, 48.98, 37.30, 12.33, 27.71, 44.14 ve 34.46’dır. (Aşağıda oy oranları verilirken aynı sıra izlenecektir.)

Mart 2014 Yerel Seçimlerinde HDP'nin oy oranları; 4.83, 3.36, 0.89, 7.30, 59.55, 51.30, 43.85 ve 40.81 ve AKP’nin oy oranları ise 47.93, 35.94, 44.85, 31.98, 29.28, 45.13, 40.57 ve 48.52’dir.

Haziran 2015 Genel Seçimleri ile Kasım 2015 Erken Genel Seçimleri arasındaki süreçte yaşananlar ayrı bir yazının konusu olmakla birlikte Türkiye’nin ve sonraki tüm seçimlerin geleceğini çok fazla etkilediğini vurgulamak gerekiyor. Bu süreci atlayarak yapılan tüm değerlendirmeler hatalı olacaktır. Aşağıda tartışmalı hale gelen son dört ilde HDP’nin ve AKP’nin aldığı(!) oy oranlarını incelerken bunu hatırlayın lütfen.

2018 Genel Seçimlerindeki HDP’nin aldığı sonuçlar; 12.67, 11.49, 6.4, 13.53, 70.24, 62.23, 42.54, 54.48 iken Cumhur İttifakının (Cİ aldığı sonuçlar; 50.95, 34.98, 53.54, 46.44, 12.19, 31.32, 48.9, 36.14’tür.. Bu seçimde Millet İttifakının (Mİ) elde ettiği sonuçlar ise 35.93, 52.98, 39.68, 39.28, 5.16, 5.39, 7.12, 7.69 şeklindedir. Bunlara bakarak HDP’nin dört büyük ilde genel seçimler temelinde oy oranlarını belirgin şekilde artırdığını görmekteyiz. Tartışmalı dört ilde de HDP’nin aldığı oy oranları genel olarak artmış durumdadır.

Gelelim en ağır ekonomik kriz koşullarında yapılan en tartışmalı ve bol itirazlı Mart 2019 Yerel Seçimlerine... HDP’nin aldığı oy oranları; 0, 0, 0, 0, 35.04, 37.13, 33.05, 33.59 ve Cİ'nin (AKP) aldığı oy oranları 48.55 (kesinleşmedi), 38.69, 47.12, 42.83 şeklindedir. Söz konusu dört büyük ilde, Mİ'nin (CHP) aldığı oy oranları ise aynı sıraya göre 48.80 (kesinleşmedi), 58.10, 50.93 ve 53.63’tür. Dört büyük ilde belediye başkanlıklarını CHP (Mİ) adayları kazanmış durumdadır. Buna karşılık tartışmalı dört ilde de AKP adayları (karşı itirazların kabul edilmediğini ve şaibe iddialarının gündemde olduğunu hatırlatalım) İl ve İlçe Seçim Kurulları (son haberlere göre itirazları reddetti) ve YSK yeni bir karar vermediği takdirde kazanmış gözükmektedir. Hemen vurgulamakta yarar var: HDP’nin büyük şehirlerde (Batıda) Cİ’ye kaybettirmek stratejisi başarılı olmuştur. Cİ karalama, tekelinde bulundurduğu basın-yayın araçlarını kullanma, suçlama, tehdit ve devlet olanaklarından sonuna kadar yararlanma gibi tüm avantajlarına rağmen dört büyük şehirde belediye başkanlığını kaybetmiştir.

Özellikle İstanbul ve Ankara’nın kaybedilmesi iktidar ve ittifak (Cİ) açısından çok ama çok büyük bir kayıptır. Ortalama 25 yıl (çeyrek asır) gibi uzun bir süreden sonra İstanbul ve Ankara’da (buna Adana’yı da eklemek yanlış olmaz) HDP’nin doğru stratejisiyle belediye başkanlıklarının CHP (Mİ) tarafından kazanılması Türkiye’nin ve demokrasinin geleceği açısından tartışılmaz öneme sahiptir. Tartışmalı dört ilde açık ve net tutarsızlıklara ve şaibelere rağmen itirazların reddedilmesi buna karşılık farkın görece yüksek olduğu büyük illerde itirazların kolayca kabul edilmesi tartışmaya açıktır. Bu ve benzeri tartışmaların/itirazların ve aleni çifte standardın yaşanan ağır ekonomik krize ek olarak siyasi bir krize yol açması beklenmelidir.

Tarihin en ağır ekonomik kriz koşulları altında, en tartışmalı, en itirazlı, (belirli yerlerde) en şaibeli seçimi sağlıklı bir şekilde değerlendirmenin ve doğru bir analiz yapmanın zorluğu ortadadır. Her şeye rağmen HDP’nin birlikte yapabiliriz, birlikte başarabiliriz, birlikte geriletebiliriz ve birlikte kazanabiliriz stratejisi ile bu noktaya gelmiş olmak dahi başlı başına büyük bir başarıdır bence. Bundan sonrası hiç de kolay olmayacaktır: Bu kez kazanılmış belediye başkanlıklarını elde tutmak, ağır borç yükünü hafifletmek ve iyi hizmet üretmek gibi çok daha zor görevler söz konusu olacaktır.

Simdi, Mİ’yi oluşturan partiler ve özellikle CHP’nin yönetici ve üyelerinin HDP’nin doğru seçim stratejisi olmasaydı dört büyük ilde yıllar sonra yerelde iktidara gelebilir miydik sorusuna mantıklı, anlaşılır ve net cevap vermeleri Türkiye’nin geleceği ve toplumun huzuru açısından hayati bir öneme sahiptir diyebiliriz. Kendilerine sormaları gereken ikinci soru şudur: Sadece Balıkesir’de değil ama Şırnak, Muş, Malazgirt ve Tatvan’da da aleni delillere ve şaibe iddialarına rağmen itirazlar kabul edilmediği halde neden bu yerleşim birimlerindeki çifte standardı gündeme getirmedik?

Bu ve diğer seçimlerin gösterdiği birkaç önemli gerçekten biri milliyetçi ve dinci (dindar demiyorum) kesimlerin en ağır ekonomik koşullara, işsizliğe, mutsuzluğa, hayat pahalılığına, kadın/çocuk istismarcılığına ve cinayetlerine, iş cinayetlerine, partizancılığa ve dış politikadaki başarısızlıklara rağmen Cİ’ye oy vermeyi sürdürmeleridir. Bir diğer gerçek sistem dışına itilen, her zaman ve her yerde itilip kakılan, yok sayılan ötekilerin (Kürtler, Aleviler, Ermeniler, Süryaniler, emekçiler, kadınlar ve gençler, ….) partisi haline gelmekte olan HDP’nin dahil edilmeyeceği hiçbir sürecin başarıya ulaşamayacağı ve bu kesimlerin desteği olmadan yerelde ya da genelde iktidarı kazanma ihtimalinin çok az ya da sıfır olacağıdır. Bu konuyu CHP başta olmak üzere sol/sosyalist/sosyal demokrat kesimlerin dikkatle ve ciddiyetle irdelemeleri önemli, anlamlı ve gereklidir bence.

Yıllardır körüklenen ve milliyetçi, dindar ve demokrat kesimleri pasifize etmeyi amaçlayan ve epey de ‘başarılı’ olan Kürt/öteki düşmanlığı iktidarların elinde en önemli koza dönüşmüş durumdadır. Bu koz mevcut iktidarın elinden alınmadığı takdirde güçlü bir alternatifin ortaya çıkması ve iktidarı hedeflemesi bir hayal olacaktır diye düşünüyorum. Bu konuda dik ve bütünleşik bir duruş sağlanırsa iktidarların toplumu kutuplaştırma ve belirli toplum kesimlerini pasifize etme/esir alma stratejisi de başarısız olacaktır. Seçim sonuçlarına bakarak bunun yolunun HDP’yi ve HDP’nin temsil ettiği toplumsal kesimleri denkleme katmak olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Özellikle İstanbul Belediyesi'nin iktidara yakın şirket, yurt, vakıf, tarikat ve cemaatlere milyonlarca lira akıttığı, Diyanet İşleri Başkanlığı'na aktarılan devasa bütçenin ve kadroların amacı dışında kullanılarak eğitim/öğretim/araştırma ve bilim üretme yerine dinci, şoven, cinsiyetçi, bilim ve sanat düşmanı nesiller yetiştirmenin amaçlandığı ayyuka çıkmış durumdadır. Üniversiteler ve Araştırma Merkezleri bilimsel gerçeklerden ve üretimden koparılarak birer sıradan devlet dairesine dönüştürülmüş, onlarca eğitim ve bilim emekçisi hiçbir haklı gerekçe olmaksızın kanun dışı şekilde kamu hizmetinden çıkarılmış, MEB’e bağlı okullar aşama aşama imam hatip orta okulu ya da liselerine çevrilmiş, eğitim bilimciler/öğretmenler/bilim insanlarının görüş ve önerileri yok sayılarak eğitim ve bilim alanında en geri ülkeler kategorisinde alt sıralara düşülmüştür.

Umarım gerek Mİ ve gerekse Cİ, HDP’nin seçimlerden önce ve seçim süresince olanca baskı ve eziyete rağmen olumlu ve doğru seçim stratejisi ve oynadığı birleştirici ve umut çoğaltıcı rol hak ettiği şekilde değerlendirir de toplumun demokrasi, eşitlik, özgürlük ve barış talepleri yerelden genele doğru bir an önce gerçekleşir.

*Dr