HDP'de, sine-i millet dahil her seçenek masaya yatırılıyor
HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, eş başkanlar ve vekiller tutuklanırken bir şey olmamış gibi davranmayacaklarını belirterek, "Biz bırakın Meclis'ten çekilmeyi, bunun daha ötesindeki konuları tartışmak zorundayız" dedi. Bilgen, hükümetten gelen açıklamara da "Eğer suçun şahsiliğinden bahsediyorsanız, genel merkezimize yönelik polis ablukası nedir?" sordu.
ANKARA- HDP Sözcüsü ve Kars Milletvekili Ayhan Bilgen, sine-i millet dahil her seçeneğin tartışıldığını söyledi. " Bir partinin eş başkanları, milletvekilleri tutuklanırken bir şey olmamış gibi mi davranalım? Halk bizden ne bekliyorsa, bu süreci nasıl okuyorsa, sonuçta onların geleceğiyle ilgili bir karardır. Dolayısıyla her şeyi tartışacağız" dedi.
TBMM'de bir basın toplantısı düzenleyen Bilgen, bundan sonra izlenecek yol haritasına ilişkin önemli ipuçları verdi. İşlevsel olmayan,durumu kurtarmaya yönelik makyaj niteliğindeki bir tartışmada rol almayacaklarını anlatan Bilgen, "Halk ülkesini nasıl savunmak istiyorsa öyle yapacak. Burada kalmak için can atıyormuş gibi bir algıyla partimizin yıpratılmasına izin vermeyeceğiz. Biz bırakın Meclis'ten çekilmeyi, bunun daha ötesindeki konuları tartışmak zorundayız. Bunları tartışmaya fırsat vermezsek iş farklı noktaya gidiyor" dedi.
Bilgen, son gelişmelere ilişkin şunları söyledi:
ANKARA GAR KATLİAMI: Eğer bugün duruşma salonunda alınan güvenlik önlemleri 10 Ekim’de gerçekleştirilseydi biz çocuklarımızı, eşlerimizi kaybetmeyecektik.
HDP'YE POLİS ABLUKASI: (AB Bakanı Ömer Çelik'in 'HDP'ye özel bir husumetimiz yok' açıklaması üzerine) Eğer ‘suç’un şahsiliğinden söz ediyorsanız, kastettiğini buysa, o zaman cuma gününden beri genel merkezimize uyguladığınız ambargonun anlamı nedir? MYK üyelerimiz, 7 Haziran’da seçilen milletvekillerimiz genel merkezimize giremiyor. Şaka mı yapıyorsunuz, dalga mı geçiyorsunuz? Gelen heyetler giremiyor, Almanya Dışişleri Bakan Yardımcısı genel merkezimize giremedi. “Bu partiye yönelik özel husumetimiz yok” sözlerini aynen kendisine iade ediyorum. Ve biz hangi ‘eşit muamele’ye tabiysek, Allah da size iki katını versin. Ne personellerimiz, ne parti yöneticilerimiz çalışabiliyor. Bize dönük sivil siyaset çağrılarının hiçbir ciddiye alınır yanı yoktur. MYK toplantısı yapamayan bir partiye sivil siyaset çağrısının bir inandırıcılığı olabilir mi? Dün İstanbul’da basın açıklaması yapmak istedik, milletvekilimiz Hüda Kaya’nın karşı karşıya olduğu muameleye bakın. Danışmanı, doktor uyarısına rağmen zorla ifadeye götürüldü. Bir milletvekili ve onun danışmanı bu muameleye maruz kalıyorsa biz nerede, nasıl sivil siyaset yapacağız? Basın açıklaması yapılmasına izin verilmiyor. Biz tüm bu yaşadıklarımızı halka aktaracağız. Onun için zaten her türlü tartışmayı yapacağız dedik. Halk seçtiği milletvekilinin düşürüldüğü duruma ve partisinin genel merkezinin içinde bulunduğu duruma bakarak bizim Meclis’te siyaset yapıp yapmayacağına karara verecek.
FİGÜRAN OLMAYIZ: Kimse bizi diğer partilerle karıştırmasın. Bizler milletvekili olmak için takla atanlardan değiliz. Biz inandığımız değerler için, bu ülkenin barışı, özgürlüğü ve demokrasisi için buradayız. Ama eğer çalışmamıza izin verilmiyorsa biz asla bir oyunun figüranı olmadık, olmayacağız. Burada demokrasi varmış gibi gösterilmesini izin vermeyeceğiz. Ya Türkiye’de gerçek bir demokrasi ve parlamenter sistem olacak ya da biz bu oyunun içinde olmayacağız. Önümüzdeki günlerde yapacağımız MYK toplantımızda ve ondan sonra yürüteceğimiz yerel tartışmalarda bunları tartışmaya açacağız. Halkımızla her şeyi tartışmaya açacağız. Hiçbir arkadaşımız koltuğuna yapışmış değildir. Türkiye ya nitelikli, doğrudan, katılımcı demokrasi koşullarına kavuşacak ya da her gün yeni darbeler hayatın her hücresinde yaşanacak. Bu da Türkiye’yi çok daha büyük kaoslara sürükleyecek.
CHP'Yİ KİM NASIL İKNA ETTİ?: Dokunulmazlık oylaması Meclis’te yapılırken Sayın Kılıçdaroğlu bu düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğunu söylüyordu. Peki bile bile Anayasa’ya aykırı olan bu düzenlemeye evet oyu vermeye sizi kim, nasıl ikna etti? Nasıl oldu da Anayasa’ya aykırı olduğunu söylediğiniz halde evet oyu verdiniz? Bugün sadece açıklama yaparak, eleştiri yaparak geçiştirilebilecek bir durumda değiliz. Eğer milletvekilleri partilerine giremiyor, sokakta hakarete maruz kalıyorsa bu hem tüm siyasi partileri, hem TBMM Başkanı’nı ilgilendirir, hem ana muhalefet partisinin hangi dozda siyaset yapacağına karar vermesini gerektirir. CHP tabanı ve milletvekillerinin büyük çoğunluğu bu konuda kaygılıydı ve bu suça ortak olunmaması için seslerini yükseltti. Ama başka bir tavır sergilendi. Tekrar ediyorum, bizim yargılanmayla ilgili hiçbir kaygımız yok. Ne ifade vermekten, ne de cezaevine girmekten korkmuyoruz. Biz halkların birlikte özgürce yaşamasını istiyoruz. Bundan başka hiçbir gündemimiz yok.
MECLİS'TEN ÇEKİLME: Bırakın Meclis’ten çekilmeyi, ötesindeki konuları tartışmak zorundayız. Bize nasıl 'Geri dönün' çağrısı yapılıyorsa, 'sivil siyaset' çağrısı yapılıyorsa, 'Orada bir iş yapamıyorsanız niye duruyorsunuz” çağrısı da yapılıyor.
BU ORTAMDA NASIL YENİ ANAYASA YAPILIR: Bugüne kadar yaptıkları, bundan sonra yapacaklarının göstergesidir. Mutlaka yeni bir anayasaya ihtiyaç ama basın açıklaması bile yapılamadığı bir ortamda Anayasa tartışmaları veya referandum nasıl yapılabilir? Bir parti anayasa çalışmalarından dışlanırken, AB büyükelçilerini kandırmaya çalışabilirsiniz ama halk gerçekleri gömüyor mu? Yeni ve sivil bir anayasa yapılıyormuş gibi bir şeyin suç ortağı olmayız. Başkan olmak isteyen şahıs anayasayı kendisi için yapmıyorsa, anayasa halkla tartışılmalıdır. OHAL’i kalıcılaştıracak hiçbir oyun, hiçbir operasyonda yer almak bizim gündemimizde yok. Oy hesabıyla, kişisel kaygılarla 'Ben ne olacağım' derdiyle siyaset yapılarak, bunun bedelini ülke ateşe atılarak ödenecek. Sözün söyleneceği ortam yoksa onun sonrası kaostur.
OY POLEMİĞİ: Biz aldığımız oyun hesabını vermekten hiç çekinmedik. Onlar kendi kurucu ilkelerine ihanet ediyor. AKP kurucularına medya ambargosu uygulamasınlar, onlar çıkıp konuşsun, bakalım kim kendine ihanet içinde. Seçmenimizle ilgili bir merakları varsa, buyursunlar hendek bahanesiyle yıkılan şehirlerde, kendi seçmenlerini dinlesinler. Gerçeği çok net göreceklerdir. AKP’liler bizim tabanımızın ne düşündüğü kaygısını çok da taşımasınlar. Rahat olsunlar.
AYM'YE BAŞVURU: Anayasa Mahkemesi’ne başvuru için yeter sayımız yok. Bu konuyu CHP’nin tartışması gerekir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel başvuruyu önümüzdeki günlerde kendi aramızda tartışarak belirleyeceğiz.
4 AYRI YARGILAMA BİR GECEDE NASIL BİRLEŞTİRİLDİ: Yurt dışındaki arkadaşlarımız da ifade vermekten kaçınmamaktadırlar. Biz, cumhurbaşkanı’nın 17-25 Aralık’ta ifade vermemesi için kaçırdığı oğlu ve dört bakanı değiliz. Bizler bu trene binmişsek, demirden korkmuyoruzdur. Bağımsız yargı varsa, dört farklı şehirde devam eden ‘yargılama’ sürecinin bir gecede aynı dakikalarda evlerin basılmasına nasıl dönüştüğünü izah etsinler.