HDP'den CHP'ye başkanlık tepkisi: Ne değişti?
HDP MYK toplantısı arasında basına açıklama yapan Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen, başkanlık sistemi için ‘Getirilecek teklifi görelim’ diyen CHP’ye “Ne değişti?” diye sordu.
ANKARA - HDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) bugün genel merkez binasında toplandı. Toplantı arasında basına açıklama yapan HDP Parti Sözcüsü ve Kars Milletvekili Ayhan Bilgen, başkanlık sistemine ilişkin son açıklamaları nedeniyle CHP'yi eleştirdi. Son olarak 370 dernek ve kurumun kapatılmasına da tepki gösteren Bilgen, HDP olarak Meclis'ten değil, Meclis çalışmalarından çekildiklerinin de altını çizdi. Bilgen, yarın HDP’nin Meclis grup toplantısının yapılacağını da ifade etti.
Bilgen, özetle şunları söyledi:
EN BÜYÜK BEDELİ MHP ÖDEYECEK: Bizi dışlayarak üç parti birlikte anayasa değişikliği yapıyordu, şimdi anlıyoruz ki CHP de dışlanıyor. Yeni seçim sistemiyle de MHP Meclis dışına itilecek çünkü tüm araştırmalar, daraltılmış bölge seçim sisteminin en büyük bedelini MHP’nin ödeyeceğini gösteriyor. İki partili Meclis hayali kuranlar şimdi tek partili Meclis istiyor.
ÖZGÜRLÜKLER OLMADAN BARIŞ OLMAZ: Demokratik model arayışları özgürce yapılabilmelidir, gerçekten özgürce tartışma olanakları varsa. Türkiye’de demokrasi olmadan cumhuriyetin var olamayacağını, özgürlükler olmadan barışın olamayacağını, adalet sağlanmadan birlikte yaşam olamayacağını bilen tüm kesimlere, duyarlılıklarını sergilemesi çağrısı yapıyoruz. Çünkü yarın geç olabilir.
CHP'NİN TAVRI NİYE DEĞİŞTİ?: Daha önce dört partinin eşit temsiliyle kurulan ve 61 madde üzerinde uzlaşma sağlanan Anayasa Komisyonu’ndan CHP ve MHP, 'Başkanlığı konuşturmayız' diyerek ayrılmıştı. Geçtiğimiz aylarda Meclis’te yine bir komisyon kurulmuştu. O komisyonun ilk toplantısında da CHP 'Başkanlığı tartıştırmayız' demiş, komisyondan dağılmıştı. Şimdi ne değişti ki CHP 'Getirin teklifinizi konuşalım' diyor. MHP için nelerin değiştiğini anlıyoruz. Ama belli ki CHP de kendi üzerinde bir baskı hissediyor. Bundan birkaç ay önce sergiledikleri tavrın bile arkasında durmuyorlar. Başkanlık denilen, uluslararası politikada bir eksen kaymasını da beraberinde getirecek bir rejim değişikliğidir.
AKP RAF ÖMRÜNÜ UZATMAK İSTİYOR: Seçim sistemi değişikliğiyle yapılmak istenen de Türkiye’de tipik olarak yapılan, erimeye yüz tutan ve kaybetme korkusu yaşayan partilerin seçim sistemini değiştirerek raf ömürlerini uzatma girişimidir. AKP demokratik bir seçim sistemi arayışı taşıyor olsaydı, seçim sistemi özgür demokratik ortamlarda tartışılırdı.
BAŞKANLIK TASARISININ GETİRİLECEĞİNDEN EMİN DEĞİLİZ: Geniş katılımcı bir anayasa yapmak mümkünken bunu yapmayıp ‘Bul karayı al parayı’ yoluyla anayasa olmaz. Referandumda kazansanız da yetmez. Çünkü sayılar tek başına meşruiyet sağlamaz. Bunun en net örneği 12 Eylül anayasasıdır. Başkanlık yasa tasarısının geleceğinden o kadar da emin değiliz. Çünkü belli ki kendi gruplarına, birbirlerine güvenmiyorlar. Çünkü mesele matematik olsaydı 330’a zaten ulaşmışlardı. Dolayısıyla ne zaman kendilerine güvenir de bu teklifi getirirler bilemiyoruz ama öncelikle komisyona gitmesi gerekiyor.
CEZAEVLERİ BASILACAK’ DİYEN AK PARTİLİ KOCABIYIK’A: Türkiye’nin bir rejim değişikliği hesabıyla büyük bir kaosa sürüklendiğine dair kaygılarımız gün geçtikçe daha da yükseliyor. Özellikle geçmişte Gülen’le fotoğrafları olan isimlerin son günlerdeki paylaşımları, hem partimize hem diğer muhalefet partilerine ve nihayet bütün Türkiye kamuoyuna derneklere sivil toplum örgütlerine yönelik sözleri yaklaşımları bu tedirginliğimizi daha fazla arttırıyor. Örneğin bu isimlerden birisi, bir iktidar partisi milletvekili . Bir devlet büyüğüne suikast girişiminden sonra halkın cezaevlerini basacağını ve bazı idamları gerçekleştireceğini söyledi. Bunlar eğer provokasyon amaçlı niyetli girişimler değilse bir planın deşifre edilmesi anlamına gelir. Dolayısıyla bununla ilgili bir açıklama yapma sorumluluğu doğrudan doğruya iktidar partisine aittir. Eğer kendi içlerindeki ayıklamayı, kendi içlerindeki hesaplaşmayı, milletvekili grubu içindeki sızıntıları eğer bir an önce masaya yatırmazlarsa belli ki başka operasyonlar, başka girişimler, başka provokatif yaklaşımlar hayata geçirilecek, servis edilecek.
AVUKAT LEVENT PİŞKİN’İN GÖZALTINA ALINMASI: Eşbaşkanlarımızı ziyaret eden avukatlar üzerinden polemikler yürütülüyor. Erdoğan kendi cezaevi hayatına örnek göstermişti. Biz de fazlasını değil, en azından o kadarını bekliyoruz. Uluslararası bir dergiye röportaj vermek kriminalize edilecek bir şey değildir. Bu gerekçe gösterilerek avukatlara baskı yapılması, avukat görüşmelerinin engellenmek istenmesi, bir avukatın gözaltına alınması asla kabul edilebilecek bir yaklaşım değildir.
‘KAPATTIK, HADİ AÇIN BAKALIM!’DİYEN SOYLU’YA: İçişleri Bakanı’nın derneklerle ilgili sarf ettiği cümleler, örgütlenme özgürlüğü açısından çok tüyler ürpertici ifadelerdir. ‘Hadi biz kapattık açın bakalım! Kapılarına kilit vurduk, bitti!’ gibi yaklaşımlar, sivil toplumu, dernekleri, toplumsal hareketleri hiç anlamamanın, hiç içselleştirmemenin, hiç içine sindirememenin tipik yansımasıdır… Bu açıklamaları yapan İçişleri Bakanı’na kendi sarf ettiği sözü hatırlatmak istiyorum. Daha önce de diyordu ki, ‘Erdoğan’ı ve AKP’yi bitireceğim.’ Galiba bitireceğim dediği yere yerleşti ve bu Erdoğan’ı AKP’yi bitirme işini böyle yapmaya niyet etti çünkü bu uygulamalar böyle devam ederken muhalefetteyken başka bir partinin başındayken yapamadığını galiba şimdi başaracak.