HDP’li Oluç’tan Erdoğan’a demokrasi kursu tavsiyesi

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın İstanbul'da 31 Mart'taki  seçim sonucunu tanımadığını belirterek, "Demokrasi kültürü konusunda ciddi bir kurs alması gerekiyor. AB fonlarıyla çeşitli kurslar düzenleniyor. Onlardan birine katılması eğitici olur, iyi olur” dedi.

Abone ol

ANKARA - 24 Haziran seçimlerinin ardından yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bir yılını doldurdu. Sistem değişikliğini getiren anayasa teklifine “hayır” oyu veren HDP geçen bir yılın sonunda eleştirilerinde haklı çıktıkları görüşünde. "Her şeyi tek adama bağlayan, demokratik işleyişi ortadan kaldıran" yeni sistemi “otokratik, otoriter bir sistem” olarak nitelendiren HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç "Sistem baştan aşağı tartışılmalı, yeniden değerlendirilmeli. Bu yeni bir anayasa tartışması demektir. Biz böyle bir tartışma yapmaya da, demokratik bir sistemin ortaya çıkması için mücadele etmeye de varız. Tüm siyasi partilerin bunu değerlendirmesi gerektiğini düşünüyoruz" diyor.

Oluç’un Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin birinci yılına dair sorularımıza yanıtları şöyle oldu:

TEKLİFLERİN VİRGÜLÜNDE DEĞİŞİKLİK YAPILAMIYOR

Yeni sistemin kuvvetler ayrılığı, güçlü Meclis vaadi karşılık buldu mu? Geçen 1 yılı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu vaatler yerini bulmadı tabii. Bu sistem kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırıyor, denge denetleme mekanizmalarını ortadan kaldırıyor, demiştik. Geçen bir yılda böyle yaşandığını gördük. Şimdi yürütmenin başı Adalet Kalkınma Partisi Genel başkanı. Bu görevi Cumhurbaşkanı sıfatıyla yapıyor. Yasama üzerinde müthiş bir egemenlik kurma çabası sürüyor. Meclis var ama kanun teklifi Saray’da, bakanlıklarda hazırlanıyor. Gelen tekliflerin virgülde değişiklik yapamıyorlar. Muhalefet sadece eleştirilerini söyleyebiliyor. Oy çokluğu ile istedikleri kanun tekliflerini geçiriyorlar. Dolayısıyla Meclis demokratik bir müzakerenin, demokratik bir kültürün odağı haline gelemiyor.

-Askerlik yasasında böyle olmadı! 

Bir tek askerlik yasasında değişiklik oldu. Bunun nedeni -muhalefetin eleştirileri vardı ama- AKP içinde de muhalefet edenler bulunuyordu. Ordunun içinde de tam uzlaşma sağlanamamıştı. Konu büyük bir gücü de ilgilendirdiği için mecburen bir müzakere yapıldı. Yoksa demokrasi gereği “konuşalım, en doğrusunu bulalım” değil. Doğrusu müzakere etmek, muhalefetin önerilerini de dinlemek. Ama yürütme, yasama üzerinde hakimiyet kurmuş durumda.

MAHKEMELER PARTİ HUKUK KOMİSYONU GİBİ ÇALIŞIYOR

-Yeni sistem yargı bağımsızlığını daha da güçlendirecekti. Orada ne oldu? 

Yargı büyük ölçüde Saray’a bağlı. Mahkemelerin birçoğu adeta Adalet ve Kalkınma Partisi’nin hukuk komisyonları gibi çalışıyor. Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi gibi yüksek yargıyla kurulan ilişkilere baktığınızda bunların hep tabiyet ilişkisi olduğunu görüyorsunuz. Bağımsız ve tarafsız bir yargı kalmadı. En son yargı reformu strateji belgesine baktığınızda bunun itirafını görüyorsunuz. 24 Haziran sonrası yürürlüğe giren bu sistemde ortaya çıkan tablo bizim eleştirilerin hepsinin doğru olduğunu ortaya koydu.

EKONOMİ GÜÇLENİR DENDİ, RESESYONA GİRDİK

Üçlüyü tamamlayalım. Yasama, yargı ve yürütme. Yürütme artık Cumhurbaşkanında. Yeni sistemdeki yürütme için ne dersiniz?

Tek kişi her şeyi kendine bağlamış vaziyette. Hem ekonomi açısından kararlara hem de diğer kararlara baktığınızda bunu görebilirsiniz. Bütün özerkliği olan kurumları da kendine bağlamış. Hazine ve Maliye’nin başına damadını oturtmuş. Cumhurbaşkanlığı sisteminde ekonomi güçlenir diyorlardı, resesyona girdik. İşsizlik yakın dönemin üst noktasında. Enflasyon yükselmiş, bütçe verilerinde hiçbir hedef tutturulamamış. Tüketici güven endeksleri, sanayi üretimi ortada… Uluslararası ilişkilere baktığımızda her alanda sorun yaşanıyor. Bu sorunlar da tek adamın aldığı kararlardan kaynaklanıyor. Suriye politikalarında, S400’de, AB, NATO ilişkilerinde de bu var.

YENİ BİR ANAYASA TARTIŞMASINA VARIZ

Köklü bir sistem değişikliği yapıldı. Aksayan yönler düzeltilemez mi?

Aksayan ayakların düzeltilmesi için tüm sistemin elden geçirilmesi gerekiyor. Anayasa tartışmaları yapılırken parlamenter sistem tartışılabilir, başkanlık, yarı başkanlık tartışılabilir ama bunun demokratik şekilde kurgulanması, denge denetleme mekanizmalarının işlemesi, kuvvetler ayrılığının olması şartıyla demiştik. Kurdukları sistem hepsini dışlamış vaziyette. Kuvvetler ayrılığı için zaten “ayağımızdaki prangalar” diyerek kaldırmak istiyordu. Sistem baştan aşağı tartışılmalı, yeniden değerlendirilmeli. Bu yeni bir anayasa tartışması demektir. Elbette bu yapılabilir. Biz böyle bir tartışma yapmaya da, demokratik bir sistemin ortaya çıkması için mücadele etmeye de varız. Tüm siyasi partilerin bunu değerlendirmesi gerektiğini düşünüyoruz.

HER TÜRLÜ DEMOKRATİKLEŞME ADIMINI TARTIŞMAYA AÇIĞIZ

-Yeni sisteme dönük iktidar partisinde de rahatsızlıklar var. Bakanların Meclis’e gelmesinin yolu aranıyor. Muhalefetten “Bakanlar yasa teklifi getirebilsin” diyenler var. Bu yönde bir değişiklik durumunda tavrınız ne olur? 

Her türlü demokratikleşme adımını tartışmaya açığız. Anti-demokratik uygulamaların tersine gidilecekse tabii. Ama bakın, Cumhurbaşkanına benzer hali var mı? 31 Mart seçiminde neredeyse her yerde belediye başkanlığına aday gibiydi. Her yerde belediye başkanlığı seçiminde propaganda yaptı. Demek ki kaybedilen her yerde de o kaybetti. Tamam, partili olabilir ama bulunduğu mevkiden tüm partilere eşit uzaklıkta durması gerekir. Ama seçim kampanyası yapıp diğer bütün partilere her türlü hakareti yapıyor. Bu çok tuhaf bir durum. Bunu da yeni baştan ele almak lazım.

ERDOĞAN’A DEMOKRASİ KURSU ÖNERİSİ

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun da 31 Mart seçimlerinin ardından yayınladığı manifestoda “Partili cumhurbaşkanlığı” sistemine eleştiri vardı. Bu değişse sistem daha iyi işler mi?

Tayyip Erdoğan’ın demokrasi kültürü konusunda ciddi bir kursa alması gerektiğini düşünüyoruz. Eğitilmesi lazım. Bu değişiklik yapılsa bile asla partisinin yönetimini bırakmaz. 31 Mart’ta bir sonuç ortaya çıktı. Hak, hukuk, demokrasi çiğnendi ve yeniden seçime gidildi. Kampanya sürecinde Erdoğan bir süre görünmedi. Ama hırsı o kadar yüksek, demokrasi anlayışı o kadar kıt ki son hafta yeniden sahaya çıktı. Çünkü onların beceremediğini düşünüyor. Onlara güvenmiyor. Kendi partisi içinde dahi demokratik bir kültüre sahip olmayan kişi toplumda demokrasiyi nasıl geliştirebilir. O nedenle çok zor. Değişiklik yapılsa dahi pratikte işlemeyecektir. Ciddiyim, bu AB fonları ile çeşitli kurslar düzenleniyor. Onlardan birine katılmasında fayda var. Avrupa’da çok gelişkin demokrasi var diye bunu söylemiyorum ama en azından daha gelişkin demokratik kültür vardır. Eğitici olur, iyi olur. Çünkü bazı davranışları demokrasi tarihi, evrensel demokrasi tarihi açısından hakikaten anlaşılır değil, kabul edilebilir değil.

YARGI PAKETİ İÇİN ÖNERİLERİMİZ OLACAK

Bu hafta Meclis’e yargı reformu strateji belgesi kapsamında bir yasa teklifi gelecek. Bunlar da bir değişiklik, düzeltme çabası değil mi?

Yargı reformu neden gündeme geldi, çünkü AB ile yargı faslını açmak istiyorlar. İkincisi yargı alanında yaşananlar uluslararası sermaye tarafından da ciddiyetle izleniyor. Biz de yargı alanında sıkıntı var derken sadece siyasi davaları kast etmiyoruz. Yargı reformu büyük ihtiyaç haline geldi.

Bu değişiklikler yeni sistem açısından samimiyet testi olur mu?

Şüphesiz olur. Bazı kritik maddeler var bunların tartışılması önemli. Ama yaklaşımı göreceğiz. Demokratikleşme yönünde adımlar atılırsa irade gösteririz. Bizim için kriter şu: Yargı reformunu konuşmaya başladığımızda evrensel demokratik hukuk ilkelerine uyumlu adım atılacak mı? Bizim de yargı paketini içeren bir öneri paketimiz olacak.