HDP'li Yıldırım'ın başvurusunu reddeden AYM, Balbay kararında ne demişti?
HDP'li Yıldırım'ın başvurusunu geri çeviren Anayasa Mahkemesi, 2013'te CHP'li Balbay için tahliyenin önünü açan karar vermişti. AYM Balbay'la ilgili kararında “Tutukluluk halinin milletvekili olarak siyasi faaliyet ve temsil hakkını engellemesi nedeniyle seçilme hakkına bir müdahale teşkil ettiği açıktır” demişti.
Nurettin Öztatar
DUVAR - Anayasa Mahkemesi (AYM), HDP Milletvekili Gülser Yıldırım’ın tutukluluğuna ilişkin yaptığı başvuruyu reddetti. Başvuruyu “açıkça dayanaktan yoksun” bulan AYM daha önce Ergenekon davasından tutukluyken başvuru yapan HDP Milletvekili Mustafa Balbay, için tahliyenin yolunu açın bir karar vermişti.
YILDIRIM İÇİN RET KARARININ GEREKÇESİ
AYM, bugün görüştüğü Gülser Yıldırm'ın başvurusunu neden reddettiğini internet sitesinde şöyle açıkladı:
“Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 16/11/2017 tarihinde, Gülser Yıldırım tarafından yapılan bireysel başvuruda (B. No: 2016/40170), “tutuklamanın hukuki olmadığına”, “ifade özgürlüğü ile seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarının ihlal edildiğine” ve “soruşturma dosyasına erişimin kısıtlandığına” ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olmaları, “yakalama ve gözaltına almanın hukuka aykırı olduğuna” ilişkin iddianın ise başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedenleriyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.”
AYM, BALBAY KARARINDA DEMİŞTİ?
Aynı Anayasa Mahkemesi, Ergenekon davasında tutukluyken CHP'den İzmir milletvekili seçilen Mustafa balbay7ın yaptığı bireysel başvuruyu ise kabul ederek, tahliyenin yolunu açın bir karara imza atmıştı. AYM, 13.12. 2013’te Resmi Gazete’de yayımlanan Balbay kararında şu değerlendirmeleri yapmıştı:
“Tutukluluk halinin milletvekili olarak siyasi faaliyet ve temsil hakkını engellemesi nedeniyle seçilme hakkına bir müdahale teşkil ettiği açıktır.”
“Başvurucunun milletvekili seçildikten sonraki tahliye taleplerinin reddine ilişkin kararlarda başvurucunun seçilme ve temsil hakkıyla yargılamanın tutuklu olarak sürdürülmesindeki kamu yararı arasında makul bir dengenin gözetilmediği, dolayısıyla Anayasa’nın 19. maddesinin 7. fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir.”
“Başvurucunun makul olmayan bir şekilde tutuklu kalması, yasama faaliyetlerine katılmasını engellemiştir. Başvurucunun milletvekili olduktan sonra tutuklu kaldığı süre de gözetildiğinde, seçilme ve milletvekili olarak siyasi faaliyette bulunma hakkına yönelik bu ağır müdahalenin ölçülü ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu söylenemez. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 19. maddesinin 7. fıkrasıyla bağlantılı olarak 67. maddesinin 1. fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.”
“Seçilme hakkı sadece seçimlerde aday olma hakkını değil, aynı zamanda seçildikten sonra milletvekili olarak parlamentoda bulunma hakkını da ihtiva etmektedir. Bu da hiç kuşkusuz, kişinin seçildikten sonra milletvekili sıfatıyla temsil yetkisini fiilen kullanabilmesini gerektirir. Bu bağlamda seçilmiş milletvekilinin yasama faaliyetine katılmasına yönelik müdahale, sadece onun seçilme hakkına değil, aynı zamanda seçmenlerinin serbest iradelerini açıklama hakkına da yönelik bir müdahale teşkil edebilir.”
“Tutuklamanın devamına karar verilirken, davanın genel durumu yanında, tahliyesini talep eden kişinin özel durumunun dikkate alınması ve bu anlamda tutukluluk gerekçelerinin kişiselleştirilmesi bir zorunluluktur. Başvurucunun tahliye taleplerini inceleyen mahkemeler, bu talepleri reddederken gerekçelerini yeterince kişiselleştirmemiş, aynı zamanda milletvekili seçilmiş olan başvurucunun kaçacağına ya da delilleri karartacağına dair inandırıcı somut olgular ortaya koyamamıştır.”
“Anayasanın 38. maddesinde “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz” şeklinde ifadesini bulan masumiyet karinesi, yargılama süresince kişinin hürriyetinin esas, tutukluluğun ise istisna olmasını gerektirmektedir. Masumiyet karinesine rağmen tutukluluğun devamı, ancak kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına nazaran daha ağır bir kamu yararının mevcut olması durumunda haklı görülebilir.”
“Aslolan halkın siyasi iradesinin engellenmemesi ve hakkın özünün etkisiz hale getirilmemesidir. Seçilmiş milletvekillerinin yasama faaliyetlerini yerine getirmelerini engelleyecek ölçüsüz müdahaleler halk iradesiyle oluşan siyasal temsil yetkisini ortadan kaldıracak, seçmen iradesinin parlamentoya yansımasını önleyecektir.”
“…başvurucunun milletvekili seçildikten sonraki tahliye taleplerinin reddine ilişkin kararlarda başvurucunun seçilme ve temsil hakkıyla yargılamanın tutuklu olarak sürdürülmesindeki kamu yararı arasında makul bir dengenin gözetilmediği, dolayısıyla Anayasa’nın 19. maddesinin 7. fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Başvurucunun makul olmayan bir şekilde tutuklu kalması, yasama faaliyetlerine katılmasını engellemiştir. Başvurucunun milletvekili olduktan sonra tutuklu kaldığı süre de gözetildiğinde, seçilme ve milletvekili olarak siyasi faaliyette bulunma hakkına yönelik bu ağır müdahalenin ölçülü ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu söylenemez. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 19. maddesinin 7. fıkrasıyla bağlantılı olarak 67. maddesinin 1. fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.”