Bir siyasi partinin genel başkanı ve milletvekilleri açlık grevinde… Bunu da mı görmezden gelecekler acaba?
“Kardeşimin ölümünden sonra bu hayattaki tek dileğim Kenan Evren’i benim elime vermeleriydi. O böyle ölmemeliydi. Ama ne yazık ki Tanrı da Kürtlerden yana değil.”
"Cehennemin öbür adı ne?" diye sorsanız bir Kürde, "Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi" der herhalde. İşte o cehennemde bir Newroz günü, 21 Mart 1982’de cezaevinde yapılanları protesto için canına kıyan Mazlum Doğan'ın ablası Arife Doğan yıllar sonra böyle söylüyordu: Ne yazık ki Tanrı da Kürtlerden yana değil…
8 Mart 2016’da Bircan Değirmenci’nin Bianet’e yazdığı o güzel yazısından aklıma kazınan bu sözü son zamanlarda çok sık hatırlar oldum. Her geçen gün daha da görünmez oluyordu Kürtler, her geçen gün daha da yalnızlaş(tırıl)ıyorlardı. Kürt meselesine de Kürtlere dokunmak da suç haline geldi nihayetinde ve şimdi bu hareketin temsilcileri kendilerini aç bırakarak seslerini duyurmaya çalışıyorlar.
TÜRKİYE, WERNICKE KORSAKOFF’TA REKOR KIRIYOR
Açlık grevlerini Türkiye cezaevleri iyi bilir. Ölüm orucuna yatanlardan adını öğrendiği Wernicke Korsakoff Sendromunu bildiği gibi. Türkiye İnsan Hakları Vakfı Genel Sekreteri Metin Bakkalcı, Bianet’ten Ayça Söylemez’e 4 Şubat 2013 tarihinde şöyle diyordu, "Wernicke Korsakoff olarak bilinen rahatsızlık, bu ülkenin vicdanını kanatan ve tüm toplumun sorumlusu olduğu çok özel bir başlık. Dünyanın çeşitli ülkeleriyle karşılaştırıldığında görülmedik ölçüde, bu hastalığı en büyük ölçüde deneyimleyen bir ülkeyiz. Bütün dünyada benzer bir örnek yok."
Nâzım Hikmet’ten Celal Bayar’a, Deniz Gezmiş’ten Kemal Pir’e ve bugüne devam eden açlık grevleri neler öğretmedi ki bu ülkeye! Adına, dalga geçer gibi “Hayata Dönüş” denilen operasyonla 30 mahkûmun diri diri yakıldığı “Tufan”ı hatırlamayanınız var mı? Tarih 19 Aralık 2000’di.
43’üncü Dünya Tıp Kongresi tarafından kabul edilen 1991 tarihli Malta Bildirgesi'ne göre, “Açlık grevcisi zihinsel olarak ehliyetli, açlık grevine kendi iradesiyle karar vermiş, bu nedenle belirli bir zaman için yiyecek ve/veya sıvı almayı reddeden kişidir.” Açlık grevi sözün bittiği yerde başlar, kişinin sesini duyurması için son çaresidir...
Kimi zaman tek tip kıyafete karşı çıkmak için yapıldı bu eylem, kimi zaman adına ‘tabutluk’ denilen cezaevlerinin koşullarını protesto için veya işkenceye karşı çıkmak ya da cezaevi yönetiminin hukuk dışı uygulamalarına son verdirtmek için... Yüzlerce insan hayatını kaybetti bu eylemlerde.
DEMİRTAŞ VE HDP MİLLETVEKİLLERİ DE AÇLIK GREVİNDE
1982’den 2017’ye… Yine cezaevlerinde açlık grevleri var. 15 Şubat 2017’den beri süresiz-dönüşümsüz açlık grevi yapıyor tutuklu ve hükümlüler birçok cezaevinde. “PKK lideri Abdullah Öcalan'a yönelik görüş yasağı, cezaevlerinde yaşanan baskı ve hak ihlalleri” gibi taleplerle başlatılan açlık grevlerinde tehlike sınırı çoktan aşıldı. Medyada “PKK’liler açlık grevi yapıyor” diye haber olunca kendisine ‘demokrat’ diyenlerin bile sesi soluğu çıkmadı. Şimdi eyleme tutuklu milletvekilleri de katılıyor.
HDP’nin Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Siirt milletvekili Besime Konca, Hakkari milletvekilleri Abdullah Zeydan ile Nihat Akdoğan, Adana milletvekili Meral Danış Beştaş, Kars milletvekili Ayhan Bilgen, DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel ve Özgür Gündem yazı işleri müdürü İnan Kızılkaya da bu eyleme 5 günlük açlık greviyle destek vereceklerini açıkladılar. Selahattin Demirtaş ve günler süren tecridinin ardından bir araya gelebildiği, aynı hücreyi paylaştığı Zeydan’ın ortak mesajları şöyleydi:
"Edirne Cezaevi Müdürü’nün diyaloğa kapalı tutumu, hukuk dışı uygulamaları, diğer mahkûmlara yönelik insanlık dışı uygulamaları, günlerdir devam eden açlık grevlerinin bitirilmesi konusunda hiçbir iyi niyet adımı atmamış olması nedeniyle biz de cuma(bugün) gününden itibaren açlık grevine başlıyoruz."
Bir siyasi partinin genel başkanı ve milletvekilleri açlık grevinde… Bunu da mı görmezden gelecekler acaba?
1982’de Mazlum Doğan’ın ardından Diyarbakır Cezaevi’nde girilen ölüm orucunda 55’inci gün hayatını kaybeden Kemal Pir’in yeğeni Ziya Pir bugün HDP Diyarbakır milletvekili. Bunu acı bir tesadüf mü sanmıştınız yoksa? O zaman şunu da hatırlatalım, bu ülkede açlık grevleri deyince akla ilk gelen isimlerden biridir Mehmet Ağar. 1996’da, İçişleri Bakanı iken 43 cezaevinde 2 bin 174 tutuklu ve hükümlü açlık grevine başlamış, dışarıda ailelerin de destek verdiği eylem 12 kişinin hayatını kaybetmesi, yüzlerce kişinin sakat kalmasıyla sonuçlanmıştı. Bugünkü imha politikalarının arkasında da Ağar’ın olduğu konuşuluyor aylardır. Bazı şeyler ne yazık ki hiç değişmiyor değil mi?