HEDEP'ten ilk mesaj: Özgürlük için yeniden

Yeşil Sol Parti’nin 4. Büyük Kongresi'nde partinin yeni isminin Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) olmasına karar verildi. Eş Genel Başkanlar ise Tülay Hatimoğlulları ve Tuncer Bakırhan.

Abone ol

ANKARA - Yeşil Sol Parti’nin isminin, eş genel başkanlarının ve parti yönetiminin değişeceği 4’üncü Büyük Kongresi düzenleniyor.

Ankara Atatürk Spor salonunda “Özgürlük için yeniden” sloganıyla düzenlenen kongreye sabahın erken saatlerinde otobüslerle binlerce kişi geldi.

İlerleyen saatlerde konuşmaların ve seçimin yapılacağı kongrede eş genel başkanların Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları ile Siirt Milletvekili Tuncer Bakırhan olması konusunda mutabakat sağlandı.

4. Büyük Kongre'de, Divan Başkanlığına Yeşil Sol Parti Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş seçildi.

Yeşil Sol Parti Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, kongrede yaptığı konuşmada, bir miras devraldıklarını, bu mirasın Yeşil Sol Parti ile yürüyüşüne devam ettiğini, bugün de yeni parti ve parti yönetimi ile yoluna devam edeceğini söyledi.

'SAVAŞ ÇÖZÜM DEĞİLDİR'

Yeşil Sol Parti Eş Genel Başkanı İbrahim Akın da kongreye büyük engelleri aşarak geldiklerini belirterek, demokratik siyasete yönelik her türlü saldırı, gözaltı ve tutuklamayı kabul etmediklerini dile getirdi.

Akın, son zamanlarda Afrika, Orta Doğu, Kafkaslar ve dünyanın birçok yerinde sürdürülen vesayet savaşlarının, artık üçüncü paylaşım savaşına doğru gittiğini vurguladı.

İsrail ile Filistin arasında yaşanan çatışmanın, Türkiye'yi de etkilemeye başladığına dikkati çeken Akın, "Bu savaşlar, Filistin'de birçok insanın katledilmesine sebep olmaktadır. Buradan sesleniyoruz; savaş çözüm değildir. Savaş kandır, çocukların ve kadınların katledilmesidir. Biz, Filistin halkının meşru mücadelesinin yanındayız. Her zaman yanında olduk, yanında olmaya devam edeceğiz" dedi.

CHP, Gelecek Partisi, DEVA Partisi, Saadet Partisi, TİP, EMEP, SOL Parti temsilcilerinin katıldığı kongrede sendika ve meslek örgütü temsilcileri de yer aldı.

YENİ İSİM: HEDEP

Yeşil Sol Parti’nin yeni adının HEDEP (Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi) olduğu Divan Başkanı Meral Danış Beştaş tarafından duyuruldu.

Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, Yeşil Sol Parti eş genel başkan adayları olarak divan başkanlığına önerildi.

Partinin yeni logosunun HDP’nin logosundakine benzer biçimde ağaç figürlü olduğu görüldü.

Partinin yeni sosyal medya hesabından paylaşılan mesajda "Coşkusu salonlara sığmayan direngen, kararlı, cesur halkımız; mücadelenin gerçek sahipleri…" denildi.

PARTİ YÖNETİMİ YENİLENDİ

Kongrede konuşmaların ardından seçimlere geçildi. Yaklaşık 800 delegenin oy kullanacağı kongrede Parti Meclisi (PM) üye listeleri ve Eş Genel Başkanlar seçilecek.

PM, asil 80, yedek 35, fahri 10 olmak üzere 125 kişiden oluşacak. Kongrede, ayrıca Merkezi Disiplin Kurulu ve Uzlaşma Kurulu üyeleri de belirlenecek.

HEDEP'in 80 kişiden oluşan PM üyeleri listesi şöyle:

Aysel Batyar Önsel, Bahattin Karaman, Hülya Kavuk, Öztürk Türkdoğan, Berdan Öztürk, İbrahim Akın, Perihan Pakize Sinemillioğlu, Berkat Kar, İdil Uğurlu, Recep Demirci, Beybün Aslan, İlknur Birol, Sami Evren, Beyza Zeyno Bayramoğlu, Kemal Bülbül, Selçuk Odabaşı, Burcugül Çubuk, Kerem Fırtına, Selda İlgöz Kocayiğit, Bülent Uyguner, Livan Orman, Sema Koç, Cabbar Leygara, Lütfü Kaya, Semiha Şahin, Canan Çalağan, Mahfuz Güleryüz, Semra Kıratlı, Canan Kebenç Özkan, Mediha Yüksel, Senem Eriş, Cemile Turhallı Balsak, Mehmed Ali Yavuz, Serhat Eren, Derya Arslan, Mehmet Bozgeyik, Servin Kararkoç, Diyadin Fırat, Mehmet Rüştü Tiryaki, Several Ballıkaya Çelik, Ebrü Günay, Mehmet Saltoğlu, Sevtap Akdağ Karahalı, Edanur İbrahimoğlu, Melis Emine Tantan, Sezai Temelli, Elif Bulut, Metin Kılıç, Sinem Seven, Emirali Türkmen, Muhammed Ayten, Şakire Şeyda Ataş, Ender İmrek, Murat Gökdağ, Tayip Temel, Evgil Türker, Murad Mıhçı, Tülay Korkutan, Fatma Çelik, Musa Piroğlu, Umut Vedat Açar, Fatma Koçyiğit Öner, Naciye İskender, Ümit Küçükbayatlılı, Funda Buyruk, Nevroz Şanlı, Ünal Yusufoğlu, Haci Erdemir, Nuray Özdoğan, Vedat Çınar Altan, Halime Bayram, Onur Hamzaoğlu, Vezir Coşkun Parlak, Hatice Betül Çelebi, Ömer Görünmek, Yüksel Mutlu, Hatice Doğan, Hülya Ateş, Özlem Gündüz, Özcan Teker.

Merkez Disiplin Kurulu Asil üyeleri:

Cumhur Ege, Garip Kandemir,  Zeynep Nilgün Salmaner, Emine Akyazılı, Hüseyin Gözen, Eylem Arzu Kayaoğlu, Tülay Kılınç.
 
Uzlaşma Kurulu Asil üyeleri:

Aylin Hacaloğlu, Ayşe Erdem, Nevzat Onuk, Ayşe Elif Ela Hasanoğlu, Mehmet Salih Yıldız.

TÜLAY HATİMOĞULLARI: BARIŞIN YOLU KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNDEN GEÇER

Kongrede konuşan HEDEP Eş Genel Başkan adayı Tülay Hatimoğulları Oruç, barışın yolunun Kürt ve Filistin sorunlarının çözümünden geçtiğini vurguladı ve AK Parti'nin Kuzey ve Doğu Suriye'de "savaş suçu" işlediğini söyledi. 

Barış Annelerine, Cumartesi Annelerine, Gezi Direnişi tutuklularına, Can Atalay'a selam göndererek konuşmasına başlayan Hatimoğulları, şöyle konuştu: "Bu salon yoğun baskılara rağmen yüreği eşitlik, kardeşlik, demokrasi, barış ve özgürlük için atanlarla doluysa, bu Güneşin yoldaşları olan sizlerin onurlu mücadelesi ve direnişi sayesindedir. Kapitalist uygarlığın krizi dünyanın her köşesinde insanlık ve doğa için alarm veriyor. Dünyanın bir avuç zengini karlarına kar katabilsinler diye, milyarlarca insan ve doğa topyekün yok oluşa sürükleniyor. Kapitalist modernite ekonomik ve siyasi kriziyle baş edebilmek için küresel çapta ırkçı, ataerkil, aşırı sağcı ve faşizan siyasal güçleri iktidara taşıyor.  Türkiye’deki Erdoğan iktidarı ve otoriter rejim de bu küresel sağ faşist dalganın üzerinde yükseliyor.

Son seçimlerde küresel ve yerli sermaye güçlerinin büyük bir bölümünün Erdoğan’ın arkasında durmasının sebebi budur. Giderek derinleşen ekonomik krizde sermaye arsızca zenginleşirken; işçilerin, emekçilerin, yoksulların payına daha çok açlık, yoksulluk, sefalet düşüyor. Artan hayat pahalılığına, düşen ücretlere karşı Erdoğan iktidarının tek söylediği 'Dişinizi sıkın, lokmalarınızı küçültün.' Bu tuzu kuruların haberi yok. Halkta ne sıkacak diş ne küçültecek lokma kaldı. Sabr-ı taşımız çatladı artık. Hz. Muhammed’in 'Komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir' kelamını hatırlatıyoruz: Karun gibi zenginleştiniz. Bizden değilsiniz.

Türkiye’nin dört bir yanında işçiler direniyor. Selam olsun Argobay işçilerine, Trendyol çalışanlarına, Vera Kâğıt ve Korning direnişlerine, Devrimci Yapı İşçilerine selam olsun. Havamıza, suyumuza, toprağımıza göz diken sermaye düzenine ve iktidara karşı bıkmadan usanmadan direnenlere selam olsun. Selam olsun Akbelen, Cilo, Dikmece, Cudi, Kazdağları, Yırca direnişlerine…

Yüzyılların en yıkıcı depremini yaşadık. Adeta kentler yok oldu. Afeti felakete çevirdiler. On binlerce insan enkaz altında yardım beklerken can verdi. Depremde yitirdiğimiz canları saygıyla anıyorum. Devletin ilk günlerde kurtarma çalışmalarında yoktu, şimdi de yok. Kış geliyor. Depremzedelerin sayısız sorunu var. Yaşam mücadelesi veren depremzede kardeşlerimizin, 'buradayız, gitmiyoruz' diyenlerin sesi/soluğu olmaya devam edeceğiz. Bu iktidar bir felaket iktidarıdır.

Türkiye ve Kürdistan açık cezaevine dönüştürüldü. İktidar yargısı kumpas ve siyasi soykırım davalarıyla adaletsizlik üreten bir mekanizmaya dönüştü. Kobani kumpas davası Ortaçağ’ın Engizisyon Mahkemeleri gibi. Haksız ve hukuksuz yere cezaevlerinde tutulan Gültan Kışanak'a, Sebahat Tuncel’e, Ayla Akat’a, Figen Yüksekdağ’a, Leyla Güven’e, Selahattin Demirtaş’a ve onların şahsında siyasi rehine yoldaşlara; sürgündeki yoldaşlara selamlarımızı, sevgilerimizi iletiyorum.

'DİNİ İSTİSMAR EDENLERE KARŞI DURMA ZAMANI'

İşsizlik, yoksulluk, barınma sorunu, mutsuzluk, umutsuzluk, geleceksizlik kader değildir. Seçeneksiz de değilsiniz. Biz buradayız, yanınızdayız. Türkiye ve Kürdistan mücadele tarihi devrimci, sosyalist ve yurtsever gençlik hareketinin öncülük ettiği sayfalarla dolu. Faşist rejime karşı demokratik ve özgür yarınlar için 21. Yüzyılın sosyalizmine, devrimci-yurtsever ruhuna uygun bir mücadeleyi büyütmenin tam zamanı.

Mayıs seçimlerinden sonra iktidar yeniden insanların inançlarına, yaşam tarzlarına açıktan saldırıyor. Buradan mütedeyyin kardeşlerime sesleniyorum: Dini istismar eden, İslam’ı siyasallaştıran her anlayışa karşı durma zamanı. Sizlerin sözleri, duruşları yaklaşımı 72 milletin bir arada yaşaması için o kadar kıymetli ki.  Değerli Alevi canlar! Alevi toplumunu ötekileştiren, inanç olarak kabul etmeyen tekçi, mezhepçi zihniyete karşı “Eşit yurttaşlık hakkı temelinde” mücadelenizin ve duruşunuzun bugüne kadar olduğu gibi yanında olmaya devam edeceğiz. Bu ülkede inanan, inanmayan herkesin inancını, ibadetini özgürce yaşayabileceği, demokratik bir Türkiye’yi inşa etmek boynumuzun borcudur.

'KADINLARIN KAZANIMLARI YOK EDİLMEK İSTENİYOR'

AKP iktidarı kadınların lehine olan en ufak bir kazanıma dahi tahammül etmiyor. Bu kazanımları yok etmek için canla başla çalışıyor. Eş başkanlık ve eşit temsiliyet sistemimizin hedef alınmasını, kadın kurumlarının kapatılmasını, kayyımlar eliyle işlevsizleştirilmesini İstanbul Sözleşmesinin bir gece yarısı gasp edilmesini, Nafaka hakkımızın gasp edilmesini asla kabul etmiyoruz. Kadın düşmanlığına, farklı cinsel yönelimlere yönelik nefret siyasetine karşı direnerek ve birleşerek mücadele etmeye devam edeceğiz. Erkekler tarafından katledilen, şüpheli biçimde kaybedilen her bir kadının hesabını sormaya devam edeceğiz.  

İktidar güdümündeki cemaat ve tarikat yurtlarında gerçekleşen çocuk istismarlarına, çocuk ölümlerine, çocukların intihara itilmelerine seyirci kalmayacağız. Yoksulluk, işsizlik ve her türlü emek sömürüsüne karşı örgütlülüğümüzü, dayanışmamızı büyüteceğiz. Mülteci kadınların, engelli kadınların iki kez, katmerli ayrımcılığa maruz bırakılmasını asla kabul etmeyeceğiz.

Kadın özgürlük mücadelesinde yaşamını yitiren, erkek devlet şiddeti ile katledilen, susmadığı ve biat etmediği için cezaevlerinde rehin tutulan yoldaşlarımıza sözümüz var. Bedenimize, emeğimize, kimliğimize saldıran erkek egemen zihniyete karşı Kadın İttifakı ve dayanışmasıyla kazanan biz kadınlar olacağız. Bizler Roza Lüksemburg’un, Clara Zetkin’in, Şirin Tekeli’in, Sakine'nin, Seve'nin, Kader'in, Eylem'in, Hevrin Xelef'in ve Nagehan’ın yoldaşlarıyız. İran’dan Ortadoğu sokaklarından bütün dünyaya 'jin, jiyan, azadî' şiarının yayılmasına vesile olan Jina Mahsa Emînî'nin yoldaşlarıyız.

Ortadoğu ateş çemberi içinde. Emperyalizmin yüzyıllardır sömürü cenderesi altında yaşayan halklar büyük acılar içinde. Uğrunda mücadele edilen petrol kadar insan kanı döküldü bu coğrafyada. Bu coğrafya aynı zamanda görkemli direnişlerin yurdudur. Kürt halkının Rojava’da Arap halkı ve bölge halklarıyla birlikte IŞİD’e karşı verdiği mücadele çok anlamlı. AKP’nin Kürt düşmanlığı, Rojava’da ve Başur’da askeri varlıktaki ısrarı bölgeyi kan gölüne çeviriyor. Sivillerin yaşam alanlarını bombalayarak savaş suçu işliyor. Derhal bundan vazgeçilmelidir. Onbinlerin huzurunda Arap dünyasına çağrımızdır; Ortadoğu’da huzur ve barışın yolu Kürt ve Filistin sorununun çözülmesinden geçer. Bu sorunların çözümü için herkesi tarihi sorumluluğunu yerine getirmeye davet ediyoruz!

'KÜRT SORUNU SADECE KÜRTLERİN DEĞİL'

Kürt sorunu sadece Kürtlerin sorunu değil. Türk'ün de Arap'ın da yani hepimizin sorunudur. Tanka, topa, mermiye, özel harbe ayrılan bütçe bütün yurttaşların ekmeğini küçültüyor. Ekonomik kriz derinleşmiş, insanlar bir kuru ekmeğe muhtaç. İşçi, emekçi, çiftçi, esnaf, emekli sefalet içinde yaşıyor. Bunun sebebi sermaye düzeni olduğu kadar, Kürt’e en temel haklarını vermemek için yıllardır sürdürülen bu savaştır. Hangi halktan olursak olalım açlığımız, yoksulluğumuz aynı. Ekmeğimizi, kardeşliğimizi büyütmek için barışı, insanca, eşitçe, kardeşçe bir arada yaşayabilme koşullarını inşa edelim.

Barışı inşa etmek için İmralı tecrit rejimini ortadan kaldıralım. Kürt sorunun çözümü önündeki en büyük engel Sayın Öcalan’ın üzerindeki tecrittir. 32 aydır kendisinden hiçbir şekilde haber alınamıyor. Tecrit derhal kalkmalı, biran önce Sayın Öcalan özgürlüğüne kavuşmalıdır.

'FİLİSTİN HALKININ YANINDAYIZ'

Filistin ve İsrail arasında devam eden çatışmalarda çok sayıda sivil hayatını kaybetti. Yaşanan son çatışmalarda sivillerin de hedef alınıyor olmasından oldukça üzgünüz, öfkeliyiz. Herkesin başı sağ olsun. Çatışmaların bir an önce durdurulması çağrımızı yineliyoruz. Kudüs’e, Mescidi Aksa’ya ve Gazze’ye dönük saldırılarda siviller katlediliyor. İsrail’in yüz yılı aşkındır Filistin toprakları üzerinde devam eden işgal politikasını ret ediyoruz. Savaş ve çatışma alanlarında kadın bedeninin hedef alınması, teşhir edilmesi savaş suçudur, insanlık suçudur. Bunu asla kabul etmiyoruz. Mazlum Filistin halkıyla dayanışmak, mücadele deneyimlerinden öğrenmek için Deniz Gezmiş, Kürdistan devrimci hareketinden Abdullah Kumral mücadele verdi. Bizler bugün de Filistin halkının haklı mücadelesinin yanındayız. İktidar ise Filistin için yine dini istismar ederek timsah gözyaşı döküyor. Ve öyle kurtla yiyip kuzuyla ağlayarak Filistin halkının yanında olunmaz, ey Erdoğan bunu bilesin.

'KÜRT VE FİLİSTİN SORUNU İKİ KANAYAN YARA'

Ortadoğu’nun kanayan iki yara var; Kürt sorunu ve Filistin sorunu. Yüzyıllardır emperyalistler ve yerli iş birlikçileriyle beraber kışkırttıkları din, mezhep ve halklar savaşına sahne olan Ortadoğu’da tek çözüm demokratik konfederalizmdir. Evet, bu çerçevede büyük Ortadoğu barışını inşa etmek için bütün halkları ortak enternasyonalist mücadeleye davet ediyoruz. Çözüm, Sayın Öcalan’ın geliştirmiş olduğu Demokratik Konfederalizmdir.

'GÜÇLENDİRİLMİŞ YEREL YÖNETİM İLE MÜCADELE'

Bir seçimi geride bıraktık. Yaz boyunca hem Mayıs seçimlerini değerlendirmek hem de yeni dönem mücadele hattımızı belirlemek için yüzlerce toplantı yaptık, onbinlerle bir araya geldik. Hatalarımızdan dersler çıkardık. Yeniden yapılanmayı yerelden merkeze, merkezden yerele doğru yeniden yapılanma süreci içindeyiz. Güçlendirilmiş yerel yönetim anlayışını hâkim kılmak için mücadelemiz var gücüyle devam edecek.

'3. YOLUN YOLCULARIYIZ'

Egemen bloklara karşı ezilen ve sömürülenlerin hak, adalet, özgürlük, barış, demokrasi mücadelesinin tarihsel ittifakıyız. Faşist-otoriter rejim kendini tahkim ederken mücadeleyi seçimlere, sandıklara hapsetmek isteyen ana muhalefete de bir çift sözümüz var; mücadele alanlarda, fabrikalarda, sokaklarda, köylerde, mahallelerde halkın arasında olur. Bizler ittifak politikalarımızı yeniden gözden geçirdik. Yeni dönemde bileşen ve ittifaklarımızla beraber en geniş toplumsal ve demokratik ittifakı kuracağız.

Buradan bir çağrı yapmak istiyorum; her aydın, yazar, gazeteci, sosyal demokrat, feminist, yurtsever, herkes elini taşın altına koyması gerekiyor. Gelin bu ittifakı inşa edelim.

3. Yol ince, engebeli, uzun meşakkatli bir yoldur. Bizler bu yolu hep beraber kararlı adımlarla yürüyoruz. Cumhuriyetin 2. yüzyılında; işçilerin, emekçilerin, yoksulların, kadınların, gençlerin, cinsel yönelimlerinden dolayı dışlananların, doğa ve insan hakları savunucularının, Kürtlerin, Alevilerin, bütün halkların ve inançların özgür, eşit, adil, barışçıl koşullarda yaşayabileceği Demokratik Cumhuriyeti, ikinci yüzyılda hep birlikte kuracağız. Gelin bir yüzyıl daha kaybetmeyelim. Bu ülkenin karayan yarası olan Kürt sorununu, Alevilerin sorununu, emekçilerin kadınların sorunları hep birlikte çözelim.

Hatimoğulları, şu mısralarla konuşmasını sonlandırdı:

“Ey her şey bitti diyenler
korkunun sofrasında yılgınlık yiyenlere” diyoruz ki:
ne kırlarda direnen çiçekler
ne kentlerde devleşen öfkeler
henüz elveda demediler.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!”

TUNCER BAKIRHAN: ROJAVA'NIN STATÜSÜ RESMİ OLARAK TANINMALI, İLK TANIYACAK ÜLKE TÜRKİYE OLMALI

HEDEP Eş Genel Başkan adayı Tuncer Bakırhan, Yeşil Sol Parti 4. Büyük Kongresi'nde yaptığı konuşmada, "Rojava'nın statüsü resmi olarak tanınmalı, ilk tanıyacak ülke Türkiye olmalı" mesajı verdi.

Ortadoğu’da derinleşen savaş siyasetine İsrail-Filistin savaşı üzerinden değinen Bakırhan, işgal anlayışına karşı halkların direnişinin meşru olduğunun altını çizdi. Kuzey ve Doğu Suriye’de sivilleri hedef alan AK Parti’nin Filistin’e dönük saldırılara karşı tepkisini “ikiyüzlülük” olarak değerlendiren Bakırhan, PKK Lideri Abdullah Öcalan’da dönük tecride de tepki göstererek "Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü sağlanmalı" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “yeni anayasa” çağrısının özgürlükleri kapsamayacağını vurgulayan Bakırhan, “Ülkede başta Kürt sorunu olmak üzere, bütün sorunları gideren bir anayasa yapmaya hazırız” mesajı verdi.

Kongreyi Kürtçe selamlayarak sözlerine başlayan Bakırhan, “Merhaba yoldaşlarım, mücadele arkadaşlarım, merhaba değerli konuklarımız ve kıymetli basın emekçileri; merhaba kadınlar, barış anneleri, gençler. Merhaba tekstil işçisi arkadaşlar, atık kâğıt toplayanlar, merhaba mevsimlik tarım emekçileri, merhaba emeğiyle geçinen milyonlar, merhaba zindanlarda direnenler, hasta tutsaklar, KHK’li yoldaşlar, irade sahibi milyonlar. Merhaba Şengal, merhaba Efrîn, merhaba Urmiye, merhaba Halepçe; merhaba Serhat’tan, Botan’dan, Dersim’den, Amed’ten, Toroslardan, Trakyadan, Karadenizden buraya kadar yürüyenler…  Hepiniz hoş geldiniz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Merhaba meşaleleri yakanlar, yola koyulanlar, Edip Solmazların, Vedat Aydınların, Mehmet Sincarların, Muhsin Meliklerin, Abdulsamet Sakıkların, Sêvêlerin, Fatmaların, Faik Candanların ve Deniz Poyrazların yoldaşları hoş geldiniz. Merhaba iradesiyle Kemal Pirleşen, İbolaşan, Rahşanlaşan; mücadelesiyle Mahirleşen, Suphileşen, Rozalaşanlara bin merhaba. Alanlarda her daim dolup taşanlar selam olsun size. Ayrıca müsaadenizle Siirt’e pozitif ayrımcılık yapacağım, merhaba hoş geldiniz” dedi. 

‘İŞGALCİ ANLAYIŞA KARŞI TAVRIMIZ NET’

Bakırhan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Değerli yol arkadaşlarım, yeni bir düzen arayışına giren kapitalist küresel sistem, son yılların en derin buhranını yaşıyor. İçinden geçtiğimiz bu süreçte, egemen güçler; bırakalım çözüm üretmeyi, tüm ağır sorunların kaynağı olmaya devam ediyor. Uzak Asya’dan Ukrayna’ya, Karabağ'dan Afrika’ya, Kolombiya’dan Kürdistan’a ve Filistin’e uzanan kriz ve kaosun eşlik ettiği değişim talepleri, dünyanın dört bir yanından yükseliyor. Diğer yandan aşırı sağın popülist, milliyetçi ve faşist siyaseti ana akım siyasete dönüşüyor. Vekalet savaşları ve işgaller, toplumları tehdit ederken, halkları topraklarından sürerken, böylesi bir atmosferde bizler, devrimci mücadeleyi, kültür ve ahlakı kapitalist modernitenin insafına bırakmamalıyız. Bölgesel ve yerel düzeyde tarihin hızlandığı bir süreçteyiz ve Ortadoğu, küresel dönüşümlerin hassas terazisidir. Ortadoğu hem görkemli direniş ve değişimlerin kalbi, hem de zalim diktatörlerin boy gösterdiği topraklardır. Bugün devasa bir sorun olan İsrail-Filistin Savaşı bütün yakıcılığıyla devam etmektedir. Bilinsin ki, sömürgeci, işgalci her anlayışa karşı tavrımız ve duruşumuz nettir ve böyle olmaya da devam edecektir. Bir halkın işgale karşı direnişi ne kadar meşru ve gerekli ise, bununla ilgili yürütülecek mücadele yöntemi de önemlidir, biliyoruz. Bu savaş tüm acımasızlığıyla yaşanırken, bunu durdurmak yerine ateşle benzinle gitmek, açıkça bu savaştan medet ummaktır. Bu savaşın derinleşmesine destek veren herkes insanlığa karşı suç işlemektedir. 

'FİLİSTİN’DE BARIŞ, ROJAVA’DA SAVAŞ İKİYÜZLÜLÜĞÜ'

Değerli yoldaşlarım; Filistin’de yaşananlar çok tanıdıktır, hemen yanı başımızda aynı acılar ölümler, kayıplar yaşanıyor. Türkiye tarafından bombalanan, susuz, elektriksiz bırakılan, camilerine, ibadethanelerine kastedilen yaşam hakkı yok sayılan bir Rojava var. Herkes bilmelidir ki; Rojava’da yaşananlara tüm dünya tanıktır. Halkların baharını kara kışa çevirmek isteyenler saldırmaya devam ediyor ama insanca bir yaşam için direnenler mücadeleden vazgeçmiyor. Yoldaşlarım, bugün, Ortadoğu’da demokrasi ve özgürlüklerin önündeki en büyük engellerden biri Saray rejimidir. Rojava’da yaşayan milyonlarca insana karşı dünyanın gözü önünde etnik temizliğe yeltenenler, her şeyden önce insanlığa karşı suç işlemektedir ve bu bir utançtır. Bu insanlık suçuna geçit vermeyeceğiz. Türk-İslam sentezine yaslanarak, Filistin’de barış güvercini, Rojava’da savaş makinesi kesilen bu ikiyüzlülüğü herkes görmelidir. Bu iki yüzlülüğü kınıyoruz. Açıktır ki bu faşist iktidar hem din hem de milliyetçilik adına tekçi zihniyetini dayatarak, tek millet ve tek devlet faşizmini sürdürmek istemektedir. Bakın Erdoğan Filistin için ne diyor: ‘Sivil yerleşimleri hedef alan hiçbir saldırıyı doğru bulmuyoruz. Savaşın da bir ahlakı olduğuna inanıyoruz. Barışın kaybedeni yoktur’ diyor. Buradan sesleniyorum: Bu ikiyüzlü siyasetle nereye kadar? Kürtler söz konusu olduğunda, çok hızlı ağız değiştiren bir rejimle karşı karşıyayız. Kürt düşmanlığı sizin asıl politikanızdır, dürüst değilsiniz, ikiyüzlüsünüz. 

'ROJAVA’NIN STATÜSÜ RESMEN TANINMALI'

Rojava demokratik bir yaşam alanıdır, Rojava bir devrim yurdudur, Rojava yeni yaşamın filizlendiği ve tüm dünyaya umut verdiği yerdir. Demokratik, Ekolojik ve Kadın Özgürlükçü bakış açısıyla, kadınlar öncülüğünde inşa edilen bu biricik demokratik ve eşit yaşam modeline dönük saldırıların karşısındayız, olmaya devam edeceğiz. Bu saldırıları derhal durdurun. Buradan hava sahasını dahi kapatmayan tüm uluslararası kamuoyuna sesleniyorum: Bu suça ortak olmaktan vazgeçin. Buradan net bir şekilde ifade etmek istiyorum: Rojava’nın statüsü resmi olarak tanınmalıdır! Bu statü ilk olarak Türkiye tarafından tanınmalıdır.

'İKTİDAR HALKIN BÜTÇE HAKKINA DÜŞMAN' 

Sevgili yoldaşlarım, Filistin sorunu gibi Kürt sorunu da gerek küresel gerek ulusal bağlamda çözümsüz bırakılan bir sorundur. Bu sorunu bir güvenlik sorununa indirgeyen zihniyet, ekonomiyi savaşa feda ediyor. Son 25 yılda savaşa aktarılan 800 milyar dolara yakın bir bütçe, ülkedeki derin ekonomik krizin de temel sebeplerindendir. Yaratılan savaş ekonomisi ile ömrünü uzatmak isteyen iktidar; barınma sorununa, enflasyona, derin yoksulluğa, aç çocuklara bir çözüm bulmaktan uzaktır. Kaynağı yandaşlara, çetelere aktaran bu iktidar, halkın bütçe hakkına düşmandır.  Bu savaş durmadan bu ekonomik kriz durmayacaktır. Kürtlerin parçalı halinden güç alarak savaşı büyütmek isteyen Türkiye, Kürtlerin ulusal birliği önündeki en büyük engeldir ve kendine bağımlı işbirlikçiler yaratarak saldırılarını meşrulaştırıyor. Sınır ötesinde Kürtlere yapılan suikastları önlemeyenler de bu katliamlara ortaktır. Bu vesileyse Kürt ulusal birliğinin emekçisi Deniz Bülbül ve Jineolojî Araştırma Merkezi üyesi gazeteci Nagihan Akarsel’i saygıyla anıyorum. Nagihan’ın ilmek ilmek örüp mücadelesini verdiği ‘Jin, Jiyan, Azadî’ sesleri dünyanın her yerinde yankılanmaya devam ediyor.

'ÖCALAN’IN FİZİKİ ÖZGÜRLÜĞÜ SAĞLANMALI'

Kürt sorunu irade gaspıdır, kayyım rejimidir, siyaset hakkını engellemektir, Kürtçe’nin yasaklanmasıdır, ekolojik tahribattır, binlerce siyasetçinin, sevgili Gültan Kışanak’ın, Sebahat Tuncel’in, Ayla Akat’ın, Figen Yüksekdağ’ın, Leyla Güven’in, Selahattin Demirtaş’ın, Günay Kubilay’ın Nazmi Gürlerin rehin tutulmasıdır, Kürtlerin mülksüzleştirilmesidir, yoksulluğun Kürtleştirilmesidir, Kürtlerin mezarsız bırakılmasıdır, yas hakkının elinden alınmasıdır. Kürt sorunu, Kürtlerin statüsüz bırakılmasıdır. Bu sorunun demokratik bir çözüm yolu var. Bu sorunun bir çözüm muhatabı var. O da Sayın Abdullah Öcalan’dır.  Sayın Öcalan şahsında demokratik çözüm, barış umudu ve toplum tecrit altındadır. İmralı’da mutlak tecrit vardır. Bu tecridin en önemli sebebi, İmralı’nın Kürt sorununun demokratik çözümünde ısrar etmesidir. Tecrit, hukukun sıfır noktasıdır. Tecrit, Kürt sorunundaki inkârın en uç noktasıdır. ‘Özel bir hukukun’, ‘özel bir rejimin’ ve ‘özel yasaların’ işletildiği İmralı Cezaevi’ndeki tecrit 3 yıldır devam ediyor. Dünyadan yüzlerce avukat ve kurum başvuru yapıyor. 

Tüm dünya tecrit var diye haykırırken, iktidar bunu inkâr ediyor. Tecrit, Türkiye’deki demokrasi güçleri açısından bir turnusol kâğıdı haline gelmiştir. Tecride karşı durmak, demokrasinin yanında durmak demektir. Çözümden ve barıştan yana olan her demokrat, sosyalist, muhalif ve feministin herkesin öncelikli olarak tecride karşı mücadele etme sorumluluğu vardır. Tecrit rejimi sonlanmadan Türkiye’nin gerçek anlamda bir demokrasiye kavuşması mümkün değildir, bunun için Sayın Öcalan’ın rolünü oynayacağı koşulların yaratılması gerekmektedir. Çözüm sürecinin başlatılması ve ilerlemesinde gösterdiği çabaya ve aldığı yapıcı role tüm toplum şâhittir. Buradan tüm kamuoyuna sesleniyoruz: Tecrit ile Türkiye halklarının barış hakkı gasp edilmektedir. Artık buna dur diyoruz! Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü sağlanmalıdır. Azadî ji bo Öcalan.

'DEMOKRATİK ANAYASA HAREKETİ BAŞLATIYORUZ'

Değerli arkadaşlar, Erdoğan yine yeni bir anayasa gündemine sarıldı. Bu anayasanın özgürlükler için gündeme getirilmediğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Siyasi partileri kapatan, kayyım rejimi ile halkın iradesini gasp eden, AİHM’i tanımayan, İstanbul Sözleşmesi’ni bir gecede iptal eden, emekçilerin grev hakkını yasaklayan, Gezi direnişçilerini rehin alan, demokratik siyasete kumpas kurup hukuku ayaklar altına alan, Cumartesi Annelerini her hafta gözaltına alan bu iktidar, sivil anayasa yapacakmış! Nemre, bıra bihar were (Ölme, bahar gelsin) diyor bizim Kürtler. Demokratik bir Anayasa ancak demokratik uzlaşıyı esas alan ve evrensel hukuku kabul eden bir anlayışla yapılır. Evet, biz de yeni bir anayasa istiyoruz. Bu ülkenin Kürtleri, Alevileri, işçileri, kadınları, gençleri yeni anayasa talep ediyor. Ancak bizler ülkenin ezilenleri olarak gerçekten eşitlikçi, gerçekten demokratik ve gerçekten sivil bir anayasa istiyoruz. Ülkede başta Kürt sorunu olmak üzere, bütün sorunları gideren bir anayasa yapmaya hazırız. Özgürlük için yeniden, toplumun tüm kesimlerinin dahil olacağı ve kendini ifade edeceği demokratik anayasa hareketini buradan başlatıyoruz.

'GASP EDİLEN BELEDİYELERİMİZİ GERİ ALACAĞIZ'

Değerli yol arkadaşlarım, önümüzde çok önemli virajlar var. Bunun farkındayız. Yerel yönetimler seçimleri geliyor. Bazı şeyleri net olarak ifade edelim. Kayyımlarla iradesi gasp edilen tüm belediyelerimizi tekrar geri alacağız. Bu seçimlerde sadece kayyımları Ankara’ya göndermeyeceğiz. Aynı zamanda Türkiye’nin her bölgesinden de belediyeler kazanacağız. Mayıs seçimlerinden hemen sonra bütün kurullarımızla çalışmaya başladık. Bu dönemin stratejisini belirlemek üzere aylardır çalışıyoruz, yeni döneme dair yol haritamızı çok yakında kamuoyu ile paylaşacağız. Değerli halklar, değerli emekçiler, dönem, halklarla ittifak dönemidir. Seçim hesaplarına sıkışmayan, siyasi partilerle sınırlı kalmayan, nerede direniş varsa orada olan, nerede zulüm varsa karşısında duran demokratik, toplumsal ittifaklar zamanıdır. Bizim çizgimiz ne iktidarın sömürü düzeni ne de restorasyoncu çizgidir. Biz bu ülkeye baharı getirecek üçüncü yolu savunmaya ve örmeye devam edeceğiz.

'ÖZGÜRLÜK İÇİN YENİDEN DİYORUZ'

Değerli arkadaşlar, yoldaşlar, saygıdeğer misafirler, delegeler; Bugün buraya gelene kadar büyük emekler verildi, bedeller ödendi. Yüreği değişim ve özgürlükten yana atan herkesin büyük çabasıyla bugün buradayız. Kongre salonunu zılgıt, slogan ve alkışlarıyla inleten siz değerli halklarımızın bu coşkusu bunun en iyi göstergesidir. Şimdi çabamızı, yürüyüşümüzü zafer ve özgürlükle taçlandırma zamanıdır. Özgürlük için yeniden diyoruz. Umudu ve mücadeleyi büyütmek isteyen, ‘gelecek biziz’ diyen herkesi bu görkemli yürüyüşe, büyük mücadeleye davet ediyoruz. Bizler, fikriyatımıza güveniyoruz.  Bizler bu geleneğin emekçilerine inanıyoruz.  Bizler, bize büyük bedellerle bırakılan bu mirasın ardıllarıyız. Çünkü bu miras 7’den 70’e direnenlerin mirasıdır. Pusulamız Jin, Jiyan, Azadî’dir. Rotamız özgürlük, irademiz eşitliktir. Jîna Amîni’nin saç teli bize emanet, Kobanê’de yaşamı ören çocukların gülüşü bize emanet, Şırnak’ta barışı bekleyen annenin hayali bize emanet, Hatay’da demokrasi bekleyen yurttaşın isteği bize emanettir. Biz bu ülkenin barış ve demokrasi umuduyuz; onurlu ve eşit yaşamı inşa edecek güç biziz. Şimdi sokak sokak, mahalle mahalle çalışma ve örgütleme zamanıdır, Onlarca yılın mücadele birikimi ile örgütlemenin ve özgürlüğü örmenin zamanıdır.  Düzenin muhalefeti çare değildir, olamaz. Çare bizdedir, çözüm bizdedir. Özgürlük için yeniden ve Yeni Bir Başlangıç zamanıdır.”

DEMİRTAŞ VE YÜKSEKDAĞ'DAN MESAJ

Kongreye, cezaevlerindeki tutuklulardan da mesajlar geldi. Eski eşbaşkanlar Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, başarı dileklerini iletti.

Kandıra F Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ mesajında şu ifadelere yer verdi:

"Bizleri yenileyen mücadele sürekliliğidir. Duruma teslim olmamaktır. Demokratik özgürlükçü kadın çizgimize ağır saldırılar düzenleyenler, bin bir komplo, hileyle güçten düşürmeye çalışanlar bir kez daha yenilenme enerjimiz karşısında bozguna uğrayacaklar. Hapishanedeki siyasi rehineler, devrimci tutsaklar olarak daima yanınızda olacağız. Filistin’den Rojava’ya mazlum Halklar varlık mücadelesini, işçinin ekmek, kadının yaşam mücadelesini ve hepimiz için özgürlük, adalet davasını her koşulda savunacağız. Kongremizin büyük insanlığa, Türkiye Kürdistan halklarına, hak ve özgürlük talep edenlere güç taşımasını diliyor, sizleri saygıyla, sevgiyle, özlemle selamlıyorum.

Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunan Selahattin Demirtaş ve Selçuk Mızraklı da kongreye gönderdikleri ortak mesajlarında "Kongremizin başarılı olması dileğiyle tüm katılımcıları, delegeleri, dostlarımız ve kongreye gelemeyen halkımızı yürek dolusu hasretle selamlıyor, özgür yarınlarda görüşebilmeyi ümit ediyoruz. Serkeftin" ifadelerine yer verdi.

- Diyarbakır Eski Milletvekili Semra Güzel: 

"Sevgili halkımız, kadınlar, gençler, yoldaşlar!

Yıllardır verdiğimiz demokrasi ve hak mücadelemiz içeride ve dışarıda devam ediyor. Her ne kadar bugün bizler halkımızın iradesi olarak dört duvar arasında hapsedilmeye çalışılsak da yüreğimiz meydanlarda ve bugün sizlerle birlikte bu kongre salonlarında. 

Yeni dönemin enerji ve motivasyonuyla tüm yoldaşlarıma halkımıza başarılar diliyorum. Kongremiz hepimize ve partimize umut, inanç besleyen tüm demokrasi ve özgürlük sevdalılarına kutlu olsun."

- Sebahat Tuncel-Ayla Akat Ata- Ayşe Gökkan-Zeynep Karaman:

"Karanlığı yırtarak aydınlık yarınlar için direnen halkımızı, kadınları, yoldaşlarımızı, kongre delegasyonunu ve kongremize dayanışma için katılan dostlarımızı özgürlük mücadelemizin coşkusuyla, direnişi ile selamlıyoruz. 

Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu’da onurlu bir barışı geliştirmek için yola çıkanlar olarak; halklarımıza dayatılan savaşlara, işgale, sömürüye, tecride ‘hayır’ diyor, mazlum halklarla dayanışma içinde olduğumuzun altını bir kez daha çizmek istiyoruz.

 Ekonomik kriz, işsizlik, yoksulluk adaletsizlik ve amansız devlet şiddetine karşı değiştirecek gücümüz, mücadele azmimiz var. Bu zorlu ve onurlu yolda yürüyenlere selam olsun. Kongremizde seçilecek eş başkanlarımıza, parti meclisi üyelerimize başarılar diliyor, bugüne kadar mücadelemizde emeği geçen tüm yoldaşlarımıza da şükranlarımızı sunuyoruz."

- Alp Altınörs, Günay Kubilay, İsmail Şengül, Nazmi Gür, Ali Ürküt, Bülent Parmaksız:

"Faşizme karşı görkemli direniş sergileyen yoldaşlarımızın, zulme karşı sokaklarda mücadelesini yükselten kadınların, her türlü baskı ve sömürü politikasına karşı alın teriyle yaşam mücadelesi veren emekçilerin devrimci coşkusu ile Kongreyi selamlıyoruz.

Filistin’den Rojava’ya kadar zalim iktidarlara ve sömürgeciliğe karşı insanlık tarihinin en büyük direnişlerinden birini sergileyen halklar, bugün tüm dünya ezilenlerinin umudu olmuştur.

Önümüzdeki zorlu yolu direne direne, umutla, cesaretle zafere ulaştıracağımıza olan inancımız tamdır.

Kongremizde seçilecek eş başkanlarımıza, parti meclisi üyelerimize başarılar diliyor, bugüne kadar mücadelemizde emeği geçen tüm yoldaşlarımıza da şükranlarımızı sunuyoruz."