Hem LGBTİ hem göçmenler: İki kere dışlanıyorlar

Suriyeli Sami, Faslı Nefertiti ve Iraklı Nabi ülkelerindeki çatışmalar ve LGBTİ'lere uygulanan baskılardan ötürü farklı yollarla İstanbul'a geldi. Üçünün hikayesi İstanbul'da yaşadıkları ayrımcılıkla ortaklaştı. İş bulamıyorlar, ev bulamıyorlar, hatta bazen kafede oturmaları bile engelleniyor. Sami, Nefertiti ve Nabi yaşadıklarını Gazete Duvar'a anlattı.

Abone ol

Meral Candan

DUVAR - “İnsanlar denizden korkuyor ama ben insanlardan… Bırakmıyorlar ki, özgür ve rahat yaşayayım, nereye gidersem gideyim bir suçlu gibi avlanıyorum.” Bu satırlar geçtiğimiz haftalarda Yunanistan’a geçmek üzere yola çıkan Sami’ye ait. Yunanistan’ın Meis Adası’na yüzerek geçmek için Kaş’tan denize atlayan Sami’nin bu yolculuğu, üç saat sonra sahil güvenlik botunda son buldu. İçinde bulunduğu durumu “O kadar umutsuzdum ki, ne yapacağımı bilemedim” diye anlatan Sami, buna rağmen başka bir ülkeye gitme isteğinden vazgeçmiş değil.

'ÇÖPTEN BİR FARKIN YOK'

Havanın güzel olmasını fırsat bilip Cihangir sokaklarında dolaşırken onu umutsuzluğa sürükleyen hikayesini biraz geriye alıp anlatmaya başlıyor. 1992 yılında Şam’da doğan Sami için hayat pek çok Suriyeli gibi savaş sonrası değişmiş. Rejim Ordusu’na katılmış ancak askerlik yapamayacağını anlayınca ordudan kaçmış. Ailesi ile birlikte altı yıl önce İstanbul’a gelmiş ama sıkıntılar burada da peşini bırakmamış. Sami’nin eşcinsel olduğunu öğrenen ailesi onu dövüp sokağa atmış. Önce sokaklarda sonrasında da sığınma evinde kalan Sami bu süre içinde iki kere Yunanistan’a geçmeye çalışmış ama başaramamış. İş aramış, uzun süre atölyelerde ütücü olarak çalışmış. Yıllar sonra ailesi ile yeniden görüşmeye başlayan Sami, Esenyurt’taki aile evine geri dönmüş. Ancak buradaki hayatı annesinin cep telefonunda eşcinsellerin kullandığı bir uygulamayı bulmasıyla çok uzun sürmemiş. Yine dövülüp sokağa atılan Sami’nin en çok canını yakan da babasının onu evden kovarken söylediği sözler olmuş: “Sokaktaki çöpleri görüyor musun? Onlardan hiçbir farkın yok.”

Sami

Ertesi gün soluğu Kaş’ta alan Sami iyi yüzücülüğüne güvenip kendini Akdeniz’in sularına bırakmış. Kendi deyimiyle “Elini uzatsa dokunacak kadar yakın” duran Meis Adası’na ulaşamadan sahil güvenlik tarafından denizden çıkarılmış. Bir STÖ’ye ulaşıp yardım isteyerek İstanbul’a geri dönmeyi başarmış. Yaklaşık bir haftadır Tarlabaşı’nda dört LGBTİ göçmenle birlikte yaşayan Sami, yeniden evsiz kalma korkusu içinde. Bu sefer onu evinden çıkarmak isteyenler komşuları. “Komşularımız evde fuhuş yaptığımıza dair haksız suçlamalarla bizi ev sahibine şikayet etti” diye anlatırken her an kapılarına polis gelmesinden endişeli.

LGBTİ GÖÇMENLER İSTENMEYEN KOMŞU 

Sami’nin başına gelenler Türkiye’deki pek çok LGBTİ bireyin karşılaştığı sorunlarla benzer. Eşit Haklar İçin İzleme Derneği tarafından 2018 yılında yapılan ‘Türkiye’de Ayrımcılık Algısı/Türleri-Failleri-Boyutları’ araştırmasına göre LGBTİ bireylere ve göçmenlere ayrımcılık yapıldığını düşünenlerin sayısı hayli yüksek. Türkiye genelinde 26 ilde 1064 kişiyle yapılan araştırmaya katıların yüzde 36,28’i LGBTİ’lerin her zaman ya da çoğunlukla ayrımcılığa maruz kaldıklarını düşünüyor. Söz konusu göçmenler olduğunda da oranlar benzer. Ancak odak grup toplantılarında sorulan “Evinizi kime kiralamazsınız” sorusuna verilen cevaplarda ise LGBTİ ve göçmenler öne çıkıyor. Gerekçeler arasında ise “Eve zarar verirler", "Mahalleye giren çıkan belli olmaz", "Ahlaksızlık alır başını yürür” gibi ifadeler yer alıyor.

LGBTİ göçmenlerin yaşadıkları problemler ev sahipleri ve komşularıyla sınırlı değil. Göç İdaresi’ne kimlik için başvurduğunda eşcinsel olduğunu belirtmesine rağmen kimliğine ‘evli’ olarak yazıldığını söyleyen Sami, Kanada’ya gitmek istiyor. Ancak kimliğindeki bu “hatanın” değişmesi gerekiyor. Hem yeni bir ev arayışında olan hem de kimlik işlemleri ile uğraşan Sami, İstanbul’daki LGBTİ gruplarla sosyalleşip sosyalleşemediği sorusuna ise gülüyor: “Sadece hayatta kalmaya çalışıyorum. Sosyal hayatı geçtim hiçbir şeyim yok.” Şimdilerde çalışmayan ve sebebini de “Göçmen olduğumuz için uzun saatler çalıştırılıyoruz. Paramı çoğunlukla vermiyorlar, iş bakmaktan vazgeçtim” şeklinde açıklayan Sami, Birleşmiş Milletler’den aldığı aylık 750 TL ile kirasını ve faturalarını ödüyor. Arada arkadaşlarının verdiği harçlıkla geçiniyor.

HAYALLER ÖZGÜRLÜK GERÇEKLER AYRIMCILIK

Sami ile kısa bir süredir ev arkadaşlığı yapan Nefertiti, kalabalık bir evde yaşamaktan bunalmış. Özel alanın bir ihtiyaç olduğunu vurgulayarak görüşmek için bir kafede buluşmak istiyor. Nefertiti, Sami’den farklı olarak oldukça sosyal bir hayata sahip. İstanbul’daki LGBTİ çevrelerle görüşüyor, onlarla partilere gidiyor. Buna rağmen gittiği her yerde hoş karşılanmadığını da sözlerine ekliyor. 20 yaşındaki Nefertiti geçtiğimiz yıl Fas’tan Türkiye’ye gelmiş. “Ailem trans olmamı kabul etmedi. 15 yaşındaydım. Hasta olduğumu söylediler ve doktora götürdüler. Zorla ilaç içirildim” diye anlatan Nefertiti bu dönemde başka bir ülkeye gitme hayalleri kurarken İstanbul’un ona özgürlükler şehri gibi göründüğünü anlatıyor. İstanbul’a geliş nedenini “İnternetten araştırdım, arkadaşlarıma sordum. Evet zorlukları vardı ama şehrin fotoğrafları çok güzeldi. Hem seküler bir ülke olması hem de Fas’a yakınlığı cazip geldi” diye anlatan Nefertiti’nin fikri buraya geldiğinde değişmiş: “İş bulmak zor. Bazen bir kafeye gittiğimde daha içeri girmeden garsonlar elleriyle ‘hayır’ işareti yapıyor ya da sipariş verdiğimde ilgilenmiyorlar ve gitmemi bekliyorlar. Birkaç ay önce Beyoğlu’ndaki Arapların işlettiği bir kafeye gittim. Benim gibi Arapça konuşanların takıldığı bir yerde olmanın daha güvenli olacağını düşündüm. Ancak masaya oturduktan kısa bir süre sonra garson yanıma gelerek diğer masada oturan kapalı bir kadını gösterdi ve benden rahatsız olduğunu söyledi. Yani orayı nazikçe terk etmem istendi. ”

Nefertiti

Garip bakışlarla karşılaşmadığı için buluştuğumuz kafeden memnun Nefertiti. Kahvesini yudumlarken adının hikayesini anlatıyor. Bir dönem sığınma evinde kalırken arkadaşlarının onu “kraliçe” diye çağırdığını zamanla kraliçenin yanına Nefertiti’nin de eklendiğini belirtiyor. Kendini hem sosyal hem de aktivist olarak tanımlarken Queen Nefertiti adlı Youtube kanalından bahsediyor. 11 bini aşkın abonesi olan Nefertiti buradan transların yaşadığı sorunları anlatıyor, dertleşiyor ve öneriler sunuyor. Videolarına çok güzel geri dönüşler aldığı gibi pek çok hakaretin de geldiğini söylüyor ama onun için iyi yorumların kıymeti daha fazla: “Bu tür yorumlar hep olacak, onlara göre davranamam.” İstanbul’da yaşamak istemeyen Nefertiti de Sami gibi daha özgür olacağı ve kendini güvende hissedeceği bir geleceğin hayalini kuruyor. Bunun için Belçika ya da Hollanda’ya gitmek istiyor.

'EVLENİRSEM DÜZELECEĞİMİ SÖYLEDİLER'

KAOS GL tarafından 4 Aralık 2019’da yayınlanan “Türkiye’nin LGBTİ Mülteciler İle İmtihanı” raporunda 320 kişinin ayrımcılık deneyimlerine yer veriliyor. Buna göre LGBTİ mülteciler cinsiyet kimlikleri nedeniyle uğradıkları ayrımcılık nedeniyle Türkiye’ye gelmiş olsalar da burada da ülkelerindeki gibi kimliklerini gizleyerek yaşıyorlar. Buna ek olarak mülteci olmanın getirdiği dışlanmayla da mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Raporda vurgulanan bir diğer önemli nokta da ‘gizlenebilirliğin’ her kimlik için eşit oranda mümkün olmadığı. Trans kadınlar görünürlükleri nedeniyle gündelik hayatın her alanında farklı şiddet türlerinin hedefi haline geliyorlar.

Nabi

“17 yaşındayken farklı olduğumu hissettim. Ancak içinde yaşadığım toplum için kimliğim kabul edilemezdi. Bu yüzden kimliğimi gizledim.” İki sene önce Irak’tan İstanbul’a gelen Nabi şimdilerde 27 yaşında. Ülkesinde çok başarılı bir hayatı geride bırakarak Türkiye’ye gelmiş. “Zorunda kalmasaydım ülkemi ve ailemi bırakmazdım” diyor üzgün bir şekilde. Takeonejetsu sporu yapan hatta bu alanda hem ülkesinde hem de ülke dışında yapılan şampiyonalarda ödüller kazanan Nabi’nin sevdiği her şeyi geride bırakmasının sebebi zorla evlendirilmek istenmesi. “Ailem de bende bir farklılık olduğunu anladı. Evlenirsem düzeleceğimi söylediler. Evlenseydim hem kendimin hem de evleneceğim kadının hayatını mahvetmiş olacaktım” diyen Nabi evden kaçarak İstanbul’a gelmiş. Hikayesinin bu kısımlarını anlatırken üzgünken buradaki yeni hayatından bahsederken yüzü gülüyor. Bir erkek arkadaşı olduğundan bahsediyor heyecanla. İnternetten tanıştığı Suriyeli biriyle yaklaşık bir senedir birlikte olduklarını anlatıyor. Bir işi olmayan Nabi çalışabilmek için kendi kendine İngilizce ve Türkçe çalışıyor. Takeonejetsu sporuna devam etmek istiyor ama onun da önceliği diğerleri gibi hayatta kalmak. Yine de hayal kurmaktan vazgeçmiyor: “Bir gün Avrupa’ya gidip hem okuyup hem de spora devam edebilirim. Belli mi olur?”

EV SAHİBİ 'GÖÇMEN' OLDUĞUNU ÖĞRENİNCE GERİ DÖNMEDİ

Bu haberi hazırladığım sırada Sami ve arkadaşlarının ev konusundaki arayışlarına yardımcı olmak için internetten ev ilanlarına baktım. LGBTİ bireylerin İstanbul’un diğer semtlerine göre yoğun olarak yaşadığı Beyoğlu ve Kurtuluş çevresindeki ev ilanlarına dikkat kesildim. Kurtuluş’ta evini kiralamak isteyen biriyle mesajlaşmalarım, Türkiye’de LGBTİ göçmen olmanın hiç de kolay olmadığının teyidi oldu adeta. Evini LGBTİ’lere kiralama konusuna sıcak bakan ev sahibi, bu kişilerin “göçmen” olduklarını öğrenince mesajlara bir daha geri dönüş yapmadı.

*Bu haberde güvenlik nedeniyle görüşülen kişilerin gerçek isimleri kullanılmadı ve fotoğraflarda yüzler gizlendi.