Cizre'deki hendekte de Dink cinayetinde de aynı parmak izi (1)
Aynı gün iki davanın duruşması var; biri Cizre'de, diğeri İstanbul'da.
Cizre'deki 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşma 14 Ocak 2015'te polisin açtığı ateş sonucu 12 yaşındaki Nihat Kazanhan'ın öldürülmesiyle ilgili.
İstanbul'daki Çağlayan Adliyesi'nde bulunan 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ise 19 Ocak 2007'de işlenen Hrant Dink cinayetinin duruşması var.
Geçtiğimiz Cuma günü, yani 8 Ağustos 2016'da Cizre'de Nihat Kazanhan'ın öldürülmesiyle ilgili dava görüşülürken, İstanbul'da günler süren bir duruşma maratona dönüşen Hrant Dink cinayetinin son celsesi gerçekleştiriliyor.
Duruşmaları aynı güne denk gelen bu iki dava arasındaki "paralellik" bile Türkiye'nin ne denli karanlık bir süreçten geçtiğinin kanıtı. Her yeni olay, her yeni iddianame, her yeni cinayet, hatta her başarısız ama kanlı darbe girişimi içinde bulunduğumuz karanlığı olsa olsa daha da zifirileştiriyor.
Gelelim Cizre'deki Nihat Kazanhan davasıyla, İstanbul'daki Hrant Dink davasındaki aynı parmak izlerine..
CİZRE'YE YENİ EMNİYET MÜDÜRÜ ATANIYOR
6-8 Ekim 2014 tarihlerinde yaşanan Kobane olaylarında yoğun çatışmalar yaşanır Cizre'de. Polis göstericilere gerçek mermi sıkar. YDG-H'liler ile HÜDA-PAR'lılar arasında başlayıp polisin de katıldığı çatışmalar kente mahalle mahalle, sokak sokak yayılır.
Türkiye genelinde 50'ye yakın insanın yaşamını yitirdiği bu olaylar çıkan onca çatışmaya karşın Cizre'de can kaybı olmadan atlatılır.
Ancak 8 Ekim'den sonra büyük bir gözaltı ve tutuklama dalgası başlar.
İşte Cizre'de hendekler ilk kez 8 Ekim sonrasında yaşanan yoğun gözaltı ve tutuklamalardan sonra kazılır, barikatlar ilk kez bu süreçten sonra yükselir.
Barikatların, hendeklerin önderliğini, organizasyonunu YDG-H'li gençler yapıyordu.
6-8 Ekim olaylarının yaygın çatışmalarında yaşanmayan can kaybı o günlerden sonra ilk kez 26 Aralık 2014'te yaşanır.
O gün Şengal'de IŞİD çeteleriyle savaşırken ölen Cizreli dört gerillanın cenazesi gelir. Cenazeler kente sokulmayınca çatışma çıkar. Bu dört genç için kurulan taziye çadırına, DBP'nin anons aracına HÜDA-PAR'lılar saldırır. YDG-H'liler karşı saldırıya geçince de güvenlik güçleri çatışmanın diğer tarafı olur.
Çatışmalarda biri HÜDA-PAR'lı dört kişi yaşamını yitirir.
6-8 Ekim'deki gözaltı ve tutuklamalardan, 26 Aralık'taki kanlı geceden geriye giderek güçlenen hendekler ve barikatlar kalmıştır Cizre'de.
Her baskıda, her çatışmada hendekler daha genişler, barikatlar daha çok yükselir.
26 Aralık'ta yaşanan dört ölümlü çatışmalardan sonra Cizre Emniyet Müdürü Ozan Başurgan görevinden alınır. 30 Aralık'ta da yerine yeni bir emniyet müdürü atanır.
Yeni emniyet müdürü göreve geldikten sonra kentte mülki amirlerle, vekillerle, kamuoyu ve kanaat önderleriyle toplantılar yapılır hendeklerin ve barikatların kaldırılması için.
Güvenlik güçlerinin keyfi gözaltı ve ev baskını yapmayacağına dair güvence de verilir Cizre'nin yerel yöneticilerine.
HENDEKLER KAPATILDIKÇA CİNAYET İŞLENDİ
6 Ocak gününe, belediye öncülüğünde hendeklerin kapatılması, barikatların kaldırılmasıyla başlar Cizre. Kentte, mahalle içlerine giden yollar açılmaya başlamıştır.
İşte o gün akşama doğru; hendeklerin kapatıldığı, barikatların kaldırıldığı Cudi Mahallesi'nin Ziraat Sokağı'na giren zırhlı polis aracından açılan ateş sonucu 14 yaşındaki Ümit Kurt tek kurşunla öldürülür. Badanacıdır Ümit Kurt. İşten dönüyordur. Öldürüldüğünde üzerinde boya lekeleri olan iş elbisesi vardır.
Polis cinayeti reddetmez. Hatta "Bize ateş açtığı için öldürdük" der. Ama balistik raporu polisi yalanlar. Çünkü Ümit'in ateş ettiğine dair hiçbir kanıt bulunmaz incelemedi.
İşte bu olaydan sonra daha yeni kaldırılmış hendekler ve barikatlar yeniden kurulur. Çok kısa bir aradan sonra Cizre sokakları yine hendekli, barikatlı günlerine geri döner.
Bu arada AKP iktidarının Öcalan'la "çözüm görüşmeleri" sürmekte, HDP Heyeti İmralı ile Kandil arasında mesajları iletmektedir.
Yani "Çözüm Süreci" görünürde derinleşiyordu. Aslında "derinleşen" bölgedeki hendeklermiş ama kimse o günlerde farkında değilmiş. Farkında olanlar da "aman süreç bozulmasın" diye susuyormuş.
14 Ocak'ta DTK Eşbaşkanı Hatip Dicle, Öcalan'ın mesajını getirir Cizre'de hendek kazan, barikat kuran geçlere. Dicle ve beraberindekileri 10 bini aşkın Cizreli karşılar. Büyük bir coşkuyla dinlerler Dicle'nin konuşmasını:
"İlçeye gelmekte geç kaldık. Ancak Öcalan'ın değerlendirmesini almadan da gelmek istemedik."
Dicle'nin aktardığına göre Öcalan gençlerden daha önce yüzü kapalı eylem yapılmayacağı, kepenk kapattırılmayacağı yönünde alınan kararların pratiğe geçmesini, hendeklerin ve barikatların kaldırılmasını istiyordu.
Yeniden kapatılması gündeme gelmişti hendeklerin, barikatlar da kaldırılıyordu.
Ancak o gün yaşananlar 6 Ocak'ta olanların bir tekrarına dönecekti.
Dicle'nin kentten ayrılmasından sonra hendekler kaldırılmaya başlanmıştı ki, aynen sekiz gün önce olduğu gibi bir zırhlı polis aracı Yasef Mahallesi'ne girdi ve 12 yaşındaki Nihat Kazanhan'ı vurdu.
Tahmin edilebileceği gibi, bu olaydan sonra Cizre'de yeniden hendekler kazıldı, barikatlar örüldü.
CİZRE'DEKİ CİNAYETTE ARANAN FETÖ İZİ
Ancak, geçen seferkinden farklı olarak polis Kazanhan'ı öldürdüğünü kabul etmiyordu. İçişleri Bakanı Efkan Ala "Bugün herhangi bir polis müdahalesi silahla ya da gazla olmamış" diyordu. Başbakan Davutoğlu da aynı görüşteydi:
"Burada net olarak ifade etmek istiyorum; bunun herhangi bir şekilde emniyet görevlilerinin kurşunlarıyla öldürülmesi söz konusu değil. Burada ne fiili bir müdahale ne de gaz kullanımı söz konusu oldu."
Elbette burada Başbakan Davutoğlu'nun da İçişleri Bakanı Ala'nın da bilgi kaynağı yeni müdür atadıkları Cizre Emniyeti'ydi.
Ama işin aslı öyle değildi. İki hafta sonra ortaya çıkan bir görüntü bütün bu söylenenleri net biçimde yalanlıyordu.
Görüntüde, kamuflajlı bir özel harekat polisi zırhlı aracından inip 12 yaşındaki Kazanhan'ı vuruyordu.
Neden sonra bu atışı yapan polis tutuklandı, beraberindeki dört polisle birlikte haklarında dava açıldı.
İşte geçen haftanın son günü, 8 Ağustos 2016'da Cizre 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde bu cinayetin duruşması vardı.
Biri tutuklu, dördü tutuksuz dört sanığın yargılandığı davada Şırnak Barosu Başkanı Nuşirvan Elçi, Kazanhan'ın öldürüldüğü gün DTK Eşbaşkanı Hatip Dicle'nin açıklamasının ardından hendeklerin kapatılmaya başlandığını hatırlatarak "Bunun hemen akabinde ilçede bir kaos ortamı yaratmak için bu olayın kirli eller tarafından örgütsel bir şekilde gerçekleştirildiğini düşünüyoruz" diyordu ve soruşturmanın derinleştirilmesini istiyordu.
Müdahil avukatlar, Kazanhan'ın öldürülmesinin toplumda infial yaratmaya ve barışa yönelik taleplerin bastırılmasına yönelik bir eylem olduğu, FETÖ çatı iddianamesinde toplumsal karışıklık yaratmaya yönelik eylemler planlandığı ve gerçekleştirildiğine dair bilgiler olduğu görüşündeydiler:
"FETÖ soruşturması yapıldığında eylemin bilerek ve karışıklık için yapıldığının ortaya çıkacağını düşünüyoruz."
Kazanhan'ı katledenlerin çözüm sürecinin rayına girmesini istemeyen güçlerin telkini doğrultusunda hareket ettiklerini düşündüğünü söyleyen avukat Rojhan Dilsiz, sanık polislerin FETÖ ile ilişkilerinin olup olmadığının araştırılmasını istiyordu.
Şimdi Cizre'deki bu duruşmadan, aynı gün İstanbul'da görülen Hrant Dink davasına geçeceğiz.
Önce Cizre'deki hendeklerin, barikatların "aç-kapa" sürecine dönelim.
26 Aralık 2014'te işlenen dört cinayetten sonra Cizre Emniyet Müdürü Başurgan görevden alınmış, yerine yeni bir emniyet müdürü atanmıştı. İşte hendeklerin ve barikatların kaldırılmasını engelleyen iki çocuğun öldürülmesi de bu yeni emniyet müdürü döneminde gerçekleşti.
Bu cinayetlerden sonra, 30 Aralık 2014'te atanan Cizre'nin yeni Emniyet Müdürü, 19 Ocak 2015'te, yani atanmasından 20 gün sonra tutuklandı.
Sakın ola ki bu yeni Emniyet Müdürü'nün işlenen cinayetler nedeniyle tutuklandığını sanmayın.
YARIN: Dink cinayeti zanlısı nasıl Cizre Emniyet Müdürü yapıldı!