Hep birlikte, hep beraber hemen şimdi…
Yerel seçimler yaklaşırken yeni rejimin yerel yönetimlerle ilgili rejimin ruhuna uygun düzenlemeler yapması kaçınılmazdır. Var olan yerel demokrasi kırıntılarının yok edileceğini bilmek için yüksek siyaset uzmanı olmaya gerek yoktur. Otoriter rejimlerin kitabında "yerel" kavramı asla olmadığı gibi demokrasiyi yerellerde boğarak merkezileşeceklerini aklımızda tutmamız gerekiyor.
Sami Evren
24 Haziran seçimleri sonrasında ortaya çıkan yeni durum karşısında siyasi sorumluluk hisseden, devrimci, demokrat, sosyalist bütün kesimlerin vazgeçmemesi gereken tek şey, kaybolan güven ve moral bozukluklarını ortadan kaldıracak politikalar üretmektir. Ütopyalarımızdan vazgeçmeden ütopyalarımızı ulaşılabilir yapma iddiasını heyecanla savunmalıyız. Dale Alford "hazır ol ya da olma;gelecek bir gün gelecek’’ diyor. Kaçınılmaz olan geleceğin nasıl gelmesini istiyorsak ona uygun mücadele yöntemlerini tartışmak konuşmak durumundayız. Aksi takdirde geleceğimizi geleceklerine teslim etmiş oluruz.
Türkiye’de tarihin her döneminde sol sosyalist hareketler dönemin siyasi durumuna göre farklı gerekçelerle bir arada bütünlüklü hiçbir zaman duramamışlardır. Bugün de gerekçeleri farklı da olsa aynı durumdayız. Toplumu etkileme gücü olmayan cılız hareketler olarak varlıklarımızı sürdürmekteyiz. En dahi fikirlere sahip olsanız bile bu durumu değiştirmiyor. Bu yazıda var olan örgütlü yapıların muhalefeti harekete geçirecek nitelik ve niceliğe sahip olmadığını kabul ederek, kendimizi kandırmadan, herhangi bir abartıya ihtiyaç duymadan, neden ve niçin sorularından kaçmadan, beraberce, "Her yerde ne yapacağız?", "Nasıl yapacağız?" sorularına yanıtlar aradığımız bir yolda devam etmemiz gerekmektedir.
I- Muhalifler açısından 24 Haziran seçimleri sonrasında umutsuzluğa dönüşen siyasal ortamdan çıkış bulabilmek için yapılabileceklerin tükenmediğine önce kendimizin, sonra geniş kesimlerin ikna olması oldukça önemlidir. Bu konunun o kadar basit olmadığını bilerek işe başlamak gerekir, çünkü parmaklarımız arasında sihirli işaret parmağı olmadığını bilelim.
II- Parlamenter sistemi etkisiz ve hatta devre dışı bırakan bu sistem, iktidar partisi AKP de dahil olmak üzere bütün siyasal örgütlenmeleri de etkisiz hale getiriyor demektir. Bunun anlamı zaten siyasallaşamamış toplumun siyasetten tamamen yalıtılması anlamına gelmektedir. Var olan muhalif siyasi partiler şu anki yapılanmalarında ısrar etmesinin mevcut sistemi meşrulaştıracağı şimdiden görülmelidir.
Ana muhalefet partisi mevcut parlamentoda hiçbir anlam ifade etmektedir. Parlamento kürsüsünü diğer muhalefet partilerinden biraz daha fazla kullanır, işlevsiz komisyonlarda temsiliyeti fazladır, o kadar. Bugün parlamento içerisinde ana muhalefet olmak değil toplumun haklı ve meşru taleplerini parlamento dışında harekete geçirecek toplumsallaşmış bir muhalefet merkezine ihtiyaç vardır.
Muharrem İnce ile seçim sürecinde ortaya konulan çalışma tarzı ve etkili toplumsal sözcülük aslında bunu test etmiştir. Ortaya çıkan kitlesel mitingler, mevcut tüm muhalif kesimlerin kendi esnekliği içinde eylemsellikle desteklemesi, giderek umudun büyümesine vesile olmuştu. Şimdi ortaya çıkan durum ise, sadece seçime endeksli bir hareket olarak tasarlanmış olması ve seçim sonuçlarındaki karanlık noktalarla da birlikte, umutsuzluk... Özet olarak yaratılan umudun yine umudu yaratanlar tarafından boğuluşunu hep birlikte seyretmiş olduk. Ana muhalefet partisi açısından bu durum sokağa çıkan binlerce insanı yeniden işlevsiz bir parlamentoya mahkum etmek anlamına geliyor.
HDP açısından durum farklı olsa da mevcut durumunu korumakla yetinmeyen bir yerden ve genel toplumsal muhalefetin oluşumuna hizmet edecek şekilde yeniden kendini değerlendirmesi gereklidir. Aksi durumda parlamentoda sadece doğru sözler söyleyen grubu olan 3. parti konumunda kalır.
III - Sosyalist ve demokratik hareketler açısından bir durum değerlendirmesi yapılacak olursa, sosyalistlerin ister hareket ister parti örgütlenmesi ile mevcut ilişkilerini koruma çabaları anlamsız olacaktır. Uzun yıllardır siyasetteki etkisizlikleri devam ederken, yeni rejim karşısında aynı konumda kalmak hareket eden tren içerisinde ters yönde yürümek anlamına gelir. Bu sürüklenme haline son vermek için inançlarını, ütopyalarını, örgütsel yapılarını, yayın çizgileri dahil çok ciddi radikal değişimleri içeren bir dizi iç tartışmayı başlatmaları gerekiyor. Çünkü siyasette etkisiz olmaları bir şeylerin yanlış gittiğini gösteriyor ve doğru soruları sormalarını gerekli kılıyor. Bu sorumluluk ve birikimin, yeni muhalefet ilişkilerinin doğru zeminde güçlenmesine önemli katkılar sunacağına inanmak gerekiyor.
IV - Devrimci hareketlerin devrim iddiasından hiçbir zaman vazgeçmeleri söz konusu olamaz. Diyalektik olarak somut durumu toplumsal sorumlulukla sürdürme kararlılığı gösteremezlerse, devrim onlardan vazgeçer. Gün bütün toplumsal kesimlerin kolektif bir sözcülüğünü örgütleme günüdür. Bu birikimin ipuçlarını geçmişte "parti olmayan parti olarak" ifade edenlerin "neden" ve "nasıl" sorularına daha doğru yanıtlar üreteceği, tartışmayı zenginleştireceği ve geçmiş birikimin günümüze yansıması açılarından önemli olacaktır. Sürekli muhalefet halinde konumlanan ve talepleri ifade eden siyasetten, artık iktidar hedefleyen yeni bir mücadele hattı bizleri beklemektedir. Bu anlamıyla da kavramsal olarak ifade edilen "parti olmayan parti" gerçek bir siyasal organizasyon anlamına geliyor; gerçekliğini toplumsal hareketlerin yaşam içerisindeki etkisinden kuracağı için.
Siyasetle ilgilenme mevcut siyasi organizasyonlarda aktivist olmakla eş tutuluyor. Toplumun sayılı kesimleri siyasi ilişkisini bir siyasi partide aldığı görevle yeterli görüyor. Halbuki bu durum siyasal ilişkiyi aynı zamanda tüketen bir durumdur. Birçok kişi siyasetle uğraşıyor gözükse de aslında toplumsal siyasetten kendini farkında olmadan yalıtmış oluyor. Ebette ki aktivistlere her zamankinden fazla ihtiyaç var. Burada üzerinde durulması gereken başka bir yaşamın mümkün olduğuna inanların kendi yaşamlarındaki dönüşümü yaptıkları işlerle somutlaştırmalarının gerçek siyaseti yapmaları olduğudur.
V- Yeni rejim kendini gerçekleştirirken bir yönüyle de sistem karşıtlarına yeni olanaklar sunmaktadır. Toplumda yaratılan sahte saflaşmanın sonuna doğru ilerlerken ürettiği argümanlar zaman içinde sönümlenirken, toplumsal hoşnutsuzluğun büyümesi kaçınılmazdır. Büyüyen hoşnutsuzluğun yeniden saflaştırma siyasetine dönmesini engelleyecek bir muhalif çizgi üzerinde titizlikle durulması gereken önemli bir konudur.
VI- Yerel seçimler yaklaşırken yeni rejimin yerel yönetimlerle ilgili rejimin ruhuna uygun düzenlemeler yapması kaçınılmazdır. Var olan yerel demokrasi kırıntılarının yok edileceğini bilmek için yüksek siyaset uzmanı olmaya gerek yoktur. Otoriter rejimlerin kitabında "yerel" kavramı asla olmadığı gibi demokrasiyi yerellerde boğarak merkezileşeceklerini aklımızda tutmamız gerekiyor. Güneydoğu'daki belediyelerin kayyumla yönetilmesinin sürekliliğini hangi yasal çerçeveye oturtacaklarını tahmin etmeye bile gerek yok. Seçimlerin toplumun daha fazla politize olduğu bir atmosfer olduğunu düşünürsek, seçim süreci kurmak istediğimiz toplumsal muhalefet inşası için önemli bir deneyim olacaktır. Mevcut siyasi partileri yok sayamayız ancak onlara bu halde seçimler bırakılamaz. Bildiğimiz ittifak yöntemleri de çözüm üretmekten oldukça uzak görünüyor. Yapılacak en gerçekçi siyaset genel muhalefet anlayışımızın çekim gücünü ortaya çıkartabilecek siyasi partileri etkileme yoludur. Öncelikle sosyalist, demokratik hareketlerin mücadelelerini bu konuya yoğunlaştırması somut en devrimci görevdir. Burada yakalanacak başarı öykülerinin hayal ettiğimiz bütünlüklü toplumsal muhalefeti güçlendireceği,umudu yeniden üreteceği aşikardır.
Ön gördüğümüz muhaliflik aynı zamanda yaşam biçimlerinde değişim yapabilerek, yaşam alanları oluşturarak genişleyen bir muhalefet olduğu için yerel yönetim seçimleri ayrıca önemlidir. Bunun, alternatif yaşam alanlarının lokal de olsa, somut çok ciddi örnekleri uygulanmaktadır. Örneğin Ali Nesin’in öncülüğünde gerçekleştirilen Matematik Köyü, yılda on yedi bine yakın genç insanın matematiğin sadece rakamlardan ibaret olmadığını yaşayarak, tartışarak, düşünceyi kolektif üretmesi, özgürlük kavramının somut yaşandığı ortamda kendini bulması, kapitalizmin yarattığı yoz kültüründe, iktisat denilen saçma bilimin rantçı rakamların matematiğinin orada boğulmasıdır. Aynı şekilde Ovacık Belediyesi faaliyetlerini de önemli bir deneyim olarak bir tarafa not edebiliriz. Bu somut örnekleri çoğaltmak aynı zamanda siyasetin -sınıflar arası etkileşimden ve özgürlükten bahseden siyasetin- yaşam içinde karşılık bulması demektir, öznelerinin çoğalması demektir.