Hepimiz talebeyiz
Bire bir sınıfta olmayacağız ama aslında bire bir çocukların ihtiyaçlarına göre cevaplar vereceğiz ve bu sefer her öğrenci kendi ritmine göre ilerleyecek haftalık ders çizelgesinde. Bunu bir avantaj olarak düşünebiliriz. Nasıl ki sınıfta öğrencilerin sorularına cevap veriyorsak burada da yazılı veya sesli veya görüntülü cevap vereceğiz.
Gülnur Tiryaki*
Maalesef pazartesi sabahı ders zili okullarda çalmayacak. İlk defa evlerimizde böyle bir tecrübe edineceğiz : “Uzaktan eğitim”. Kulağa hoş ama nasıl olacak?
Bu soruyu bana soran veli arkadaşlarım epey tedirgin ve içleri endişe dolu. “Gülnur, hiç uzaktan eğitim olur mu? Çocuklar müfredattan kopacaklar! Evde ders çalışmayacaklar! Lise ve üniversite sınavları nasıl olacak peki?” gibi bir sürü sorular sordular.
Her birine aynı şeyleri tekrarladım. “Böyle bir şeyi ilk defa tecrübe ediniyoruz. Bu sebepten önce sakin olmamız gerekiyor. Ve en doğru karar bu karar: Okulları kapatmak. Benim en büyük dileğim, okullar açıldığında sınıfımda öğrencilerimi tam bulmak. Hiçbirinin başına en ufak bir şey gelsin istemiyorum. Şu an panik olma, birilerine yüklenme zamanı değil, hiç değil üstelik! Ben yurt dışında öğrenciyken, 1996 yılında 5 ay öğretmenlerimiz grev yaptılar. 5 ay boyunca benim jenerasyonum eğitimden uzak kaldı ve üstelik o zamanlar böyle teknolojik imkanlar yoktu, uzaktan ve online eğitim hiç yoktu. Ama hepimiz bir meslek sahibi olduk. Kaldı ki bir sürü kurum online eğitim veriyorlar, üstelik online değerlendirme de yapıyorlar.”
Şimdiki çocuklar genius doğuyorlar, bilgi ve teknoloji çağında yaşıyorlar. Bizden çok daha iyi biliyorlar bilgiyi hangi kaynaktan nasıl almaları gerektiğini. Küçücük yaşta YouTube kanalı açıyorlar. Yeter ki biz onlara hem güvenelim hem de bilgileri iyi kullanmaları için yönlendirelim.
Bakanlığın hazırladığı EBA kanalı gerçekten çok büyük bir emekle hazırlanmış. Eminim, içeriğini zamanla daha da zenginleştirecekler. Öte yandan, ben ve birçok öğretmen arkadaşlarım öğrencilerle Zoom, Google Classroom, İtuneU,… gibi uygulamalar üzerinden de ulaşacağız öğrencilerimize. Bire bir sınıfta olmayacağız ama aslında bire bir çocukların ihtiyaçlarına göre cevaplar vereceğiz ve bu sefer her öğrenci kendi ritmine göre ilerleyecek haftalık ders çizelgesinde. Bunu bir avantaj olarak düşünebiliriz. Nasıl ki sınıfta öğrencilerin sorularına cevap veriyorsak burada da yazılı veya sesli veya görüntülü cevap vereceğiz.
Şimdi bunları da eleştirenler çok olacak. Ama bir ana hat belirlenmesi gerekiyordu ve bu en doğru yöntemdi. Bundan sonrasını, tecrübeyle ve anlık müdahalelerle düzelteceğiz tabi. 13 senedir Türkiye’de yaşıyorum ve tüm samimiyetimle diyebilirim ki: Son dakika problemlerini gayet güzel çözüyor Türkler.
Aslında benim söylemek istediğim şeyler çok başka. Dünya var olduğundan bu yana ne çok salgınlar ve savaşlar geçirdi. Ve tarihe baktığımızda kayıplar oldu, evet, ama insanlık hep ders alarak ve daha güçlü çıktı yaşadıklarından.
Demem o ki, özellikle büyük şehirlerde, daha 2 yaşını doldurmadan çocuklarımızı anaokuluna göndermeye başladık. Yabancı dil öğrensin, “görgü” öğrensin, sosyal yaşamayı öğrensin vs… oysa 3-6 yaş arası çocuğun öğrenmesi gerekenler tuvalet eğitimi, boya yapmak veya makas tutmak ama bakıyorum okuma yazmayı öğretmeye bile zorluyoruz. Çocukların çocukluklarını aldık ellerinden ve bir at yarışına soktuk.
Hepimiz şapkayı önümüze koyup düşünmemiz gerekir. Şu an hepimiz talebeyiz. Hepimiz öğreniyoruz. Neleri mi?
Öğrenmeyi öğreniyoruz. Dahası mı? Güvenmeyi. Şu an tüm sağlık ekiplerimiz canla başla, nöbet üstüne nöbetlerle çalışıyorlar, onlara teşekkür etmeyi, taktir etmeyi bilmeliyiz.
Rafları yağmalayarak değil, kendimizi ve diğerlerinin rızkını gasp etmeden yaşamayı öğrenmeliyiz. Elimizdekileri israf etmemeyi bilmeliyiz. Sevmediğimiz yemeklerin bağışıklık sistemimize yararlı olabileceğini öğretmeliyiz.
Dışarıda dolaşana hakaret etmeden, sevgiyle, saygıyla durumu izah ederek açıklamayı öğrenmeliyiz.
Aile olmayı, birlik olmayı, mücadele etmeyi öğrenmeliyiz. Yaşamak için birbirimize olan görevlerimizi, sorumluluklarımızı ve ihtiyaçlarımızı öğrenmeliyiz.
Sağlığımızı, hem fiziksel hem de ruhsal korumayı öğrenmeliyiz.
Ve aslında hayatın ne kadar kısa olduğunu, onu dolu dolu güzel yaşamamız gerektiğini hatırlamalıyız!
*Matematik Öğretmeni, Özel Saint-Joseph Lisesi