Tuvalet inşa ediyorum. İki metrelik bir foseptik çukuru, ağzı açık tuvaletin bitmesini bekliyor. Taş topladık dereden, kum çıkardık, yine dereden… Az canım, öyle derenin yeri filan değişmiyor, bir iki el arabası. Bu sene neredeyse hiç akmamış bir yağmur deresi bu. Sonra biraz çimento, genellikle pek kullanmıyoruz ve üstü tadelakt, Fas sıvası.
Tuvalet yapımını yazıyorum, garip mi gelir size bilemedim ama Brezilya’da devrimci hip hop grubu Familya’dan aklıma geldi. Bir şarkılarında tuvaleti nasıl yaptıklarını anlatıyorlardı. İlk defa dinlediğimde, 32 kişi, Campinas’da bir gecekondu odasında konuşuyorduk. O gün o hip hop parçasını söyleyenlerden birisini kısa bir süre sonra mafya vurdu. Sonra onu vuranlar vuruldu filan. Gündelik favela -Brezilya gecekondusu- hali işte…
Duvarları Horasan harcıyla yeşil duvar haline getirmeyi denemiştik beş yıl kadar önce. Cepler yapıp, içine torfu toprak doldurup kekik dikmiştik. Kekik kokan bir ev oldu. Sonra düzenli sulanmayınca, hem kendisi kurudu, hem duvarı kuruttu. Şimdiyse sulama sistemi yaptık— sistem deyince havalı oluyor. Küçük serum borularını Horasan altına gömüyoruz sadece. Musluğu açınca sulanacak artık— bu sefer kekikler daha yeşil kalacak ve belki lavanta da ekmeli. Madrid’deki Caixa Forum’un yeşil duvarından esinlendik. Ağaçlar ısıyı engelliyor. Dışarısı sıcaksa serin, soğuksa ılık oluyor içerisi. Evinizin etrafını “ısı yalıtımı” adı altında kanserle mantolamanız gerekmiyor. Hem de pencereden uzanıp, etiniz için kekik koparabiliyorsunuz mesela. Nane de ekmeli. Bizim duvar biraz farklı tabii, özellikle on binlerce euro kadar.
“Biz müzik işçileriyiz. Müzik yapıyoruz,” diyordu Familia. “Bize, onlar marjinal, gecekonduda yaşıyorlar, gecekondu müziği yapıyorlar diyorlar. Evet biz burada gecekonduda yaşıyoruz. Gecekonduyu anlatıyoruz. Burası marjinal! Siz böyle bir marjinal mahallenin içinden geldiniz. Sao Poulo’nın dörtte üçü marjinal, dünyanın üçte ikisi marjinal!” diyorlardı. Biraz ileride gökdelenlerin tepeleri görünüyordu. Etrafı kamera hendekleriyle çevrili neoliberal şatolar…
Yinelemek olacak ama vurgulamadan duramadım: Marjinal olanlar kim? Gökdelendekiler mi yoksa gecekondularda yaşayan dünyanın dörtte üçü mü?
Çatıdaki palmiye yapraklarına ekleme yaptık biraz. Etrafta ne varsa, evi ondan yapmak iyi bir şey. Beş cömert palmiye ağacı her sene iki üç kere çatı yapılabilecek alt dallar veriyor. Tabanı beton. Tercih etmiyoruz ama elektrik şirketi direkleri yenilerken hazır harç artmıştı. Donmadan altına taşıdık. Dört-beş kişi hızlı kuruyan hazır betonu el arabası ve eski bir ciple yukarı çıkardık. İki İtalyan arkadaş da vardı bizimle. Zeyno eğlenceli bulmuştu bu koşturmayı. Gülerek hazır betonun içine atladı. Beline kadar battı. O kadar hızlı da kurumuyor beton…
Mafya var mı burada diye sormuştum favelada. "Tabii ki var" dediler. “Çok kişi öldürüyor mafya. Herkes ertesi gün çocuğuna nasıl ekmek, nasıl süt bulabileceğini düşünüyor, karnını nasıl doyurabileceğini! İşte mafya bu. Fakat eğer sen uyuşturucu ticaretinden bahsediyorsan her eve girdi uyuşturucu. Çünkü her evde televizyon var,” dediler.
Ezhel yargılanırken aklıma geldi bu yeniden. Her evde uyuşturucu var çünkü…
Tabanı tadelakt yaptık, çatı altını bambu kapladık, kırık mermerlerden veranda döşedik ve yapıcılar türkü söyler…
Ya da bankalardan kredi filan alın, müteahhit yuvanızı yapsın.