Geçmişte komedi ve korku türlerine pek yüz vermeyen Akademi, artık güncel konulara değiniyor ve sosyal farklılıkları eşeliyorsa fantastik veya komedi türüne kayan filmleri ödüle boğabiliyor. Bu, "Everything Everywhere All At Once" gibi bunu karmaşık, zaman zaman kavraması zor, türler arasında gezinen, hızlı ve eğlenceli bir şekilde sunulsa bile!
Geçen pazarı pazartesiyle bağlayan gecede sahiplerini bulan 95. Oscar Ödülleri töreni, genelde olduğu gibi bazı dallarda neredeyse 'garanti olan' ödüllerin verildiği ama büyük ölçüde de 'ilklerin' ve sürprizlerin eksik olmadığı anlar yaşattı.
Törenin ve gecenin yıldızı kuşkusuz geceye 11 dalda adaylıkla başlayan ve törenin sonunda 7 Oscar ödülüyle dönen "Everything Everywhere All At Once" (kısaca söylememiz gerekirse "EEAO") filmiydi.
Daha önceki Oscar törenlerinde de büyük ölçüde 'tulum' çıkaran ve neredeyse bütün büyük ödülleri adeta 'silip süpüren' filmler gördük. Örneğin "Slumdog Millionaire", 2009 yılında geceden 8 Oscar ödülüyle ayrılmıştı ama alışılmadık yapısıyla "Everything Everywhere All At Once"ın bunu başarması, hatta bazı açılardan onun önüne geçmesi beraberinde birçok 'ilkleri' de getirdi.
REKOR ÜSTÜNE REKOR
Öncelikle Oscar tarihinde ilk defa bir film hem En İyi Film hem de 3 tane En İyi Oyuncu ödülü kazanıyor. Daha önce 'üçlemeyi' başaran filmlerden Elia Kazan’ın "Arzu Tramvayı" ve Sidney Lumet’in "Network"u en büyük ödülde aradığını bulamamıştı. "Everything Everywhere All At Once"ın bu çok büyük başarısı kuşkusuz yapım şirketi A24’ü de çok mutlu etti, üstelik şirketin adaylardan destek verdiği tek yapım bu değil! Aynı şekilde Brendan Fraser’ın En İyi Erkek Oyuncu ve filmin En İyi Makyaj Ödülü kazandığı "The Whale" filmi de A24’ün yapımcılığını üstlendiği yapımlardan. Dolayısıyla A24, aynı yıl içerisinde bütün en iyi oyuncu ödüllerine dahil olan tek yapım şirketi olarak bir rekor kırıyor! Üstelik bu rekora en istenilen 8 Oscar’ın yedisini almış olarak (En İyi Uyarlama Senaryo hariç) rekor üzerine rekor kırıyor!
"Everything Everywhere All At Once"ın diğer ilklerine dönecek olursak: Filmin yönetmenleri Daniel Kwan ve Daniel Scheinert, Oscar tarihinde En İyi Yönetmen ödülü kazanan ‘ikili’ yönetmenlerden üçüncüsü! Bunu daha önce 1962 yılında "West Side Story"nin yönetmenleri Robert Wise ile Jerome Robbins ve 2008 yılında "No Country For The Old Man" filmiyle Coen Kardeşler başarmışlardı.
Filmin başrol kadın oyuncusu Michelle Yeoh, En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kucaklayan ilk Asya kökenli aktris ve ekranı paylaştığı Ke Huy Quan ise En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu rolünde Hang S. Ngur’dan ("The Killing Fields"/Roland Joffe) neredeyse 40 sene sonra bunu başaran ikinci Asya kökenli isim!
BATI CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEYLER VAR!
Gecenin bir diğer kazananı ise Netflix destekli "Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok" filmi oldu. Film, sayı ve önem açısından Oscar ödüllerinde "Everything Everywhere All At Once"ın gerisinde kalsa da yine En İyi Görüntü Yönetmeni başta olmak üzere 4 teknik dalda Oscar aldı ve hiç de azımsanmayacak bir skor elde etti. Filmin bir başka özelliği, o ana kadar Bergman’ın "Fanny ve Alexander" ve Ang Lee’nin "Tiger and Dragon"nından sonra Akademi'nin en fazla 'yüz verdiği' ve ödüllerle döndürdüğü, yabancı dildeki film olmasıydı. Tabii ki bu daldaki en çarpıcı ve yakın örnek törende ufak çapta bir devrim yaratmış olan Bong Joon-Ho ve "Parasite" filmidir. Bu sene A24 tarafından geçilse de "Roma", "Mank", "Marriage Story" ve bu sene "Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok" filmleriyle Netflix’in giderek ağırlığını Oscar ödüllerine koyduğunu net bir şekilde görebiliyoruz.
Birkaç 'teselli' Oscar’ı ise hak eden yapımlara gitti ve bizce sinemaların ciddi anlamda 'kan kaybettiği' bir sezonda salonları canlandırmaya çalışan ve bunu başaran "Top Gun 2: Maverick" (En İyi Ses) ve "Avatar 2"nin (En İyi Görsel Efekt) ellerinin boş dönmemeleri hakkaniyetli oldu!
Gecenin büyük kaybedenleri ise 9 adaylıkla "The Banshess of Inisherin", 8 adaylıkla "Elvis" ve 6 adaylıkla "Tar" filmleri oldu. Geceden sıfır ödülle dönen bu filmlerde, özellikle Austin Butler’ın ve Cate Blanchett’ın Akademi'nin gönlüne göre olan rollerle ödüllerini kaptırması kuşkusuz dikkat çekiciydi. Ancak biz yine de en hakkı yenen filmin "The Banshess of İnisherin" olduğunu düşünüyoruz. Bu filmde birbirinden iyi performanslar gösteren oyunculardan en azından birinin ödülle dönmesi daha yakışık alırdı.
Spielberg’in ödülsüz dönen "The Fabelmans" filmine gelirsek: Uzun zamandır en mütevazı ve belki de en kişisel filmini çeken yönetmen belli ki Akademi'den beklediği takdiri artık alamıyor. Bir sene önce çektiği "West Side Story"nin de istenilen ödül sayısına ulaşamadığı düşünülünce Spielberg’in Hollywood’un ‘altın çocuğu’ yerinin sallantıda olduğu ortada! Ancak bu tabii ki Spielberg’in kariyerinden ve isminin büyüklüğünden hiçbir şey götürmez!
Bizce Oscar Ödülleri'nin en önemli son noktası Akademi'nin ödül verdiği filmlerde aradığı şey oluyor: Geçmişte komedi ve korku türlerine pek yüz vermeyen Akademi, artık güncel konulara değiniyor ve sosyal farklılıkları eşeliyorsa fantastik veya komedi türüne kayan filmleri ödüle boğabiliyor. Bu, "Everything Everywhere All At Once" gibi bunu karmaşık, zaman zaman kavraması zor, türler arasında gezinen, hızlı ve eğlenceli bir şekilde sunulsa bile!