Kürenin yedi gününde bu hafta iki başlık ön plana çıktı. İlk
olarak Suudi Arabistan’ın öncülük ettiği Körfez İşbirliği
Konseyi’nin üç üyesiyle Katar arasında yaşanan krizdeki gelişme.
Suudi Arabistan ile Katar arasındaki ayrışma 5 Haziran 2017’de
krize dönmüş ve bölgeden bazı devletlerin Katar’a ambargo
uygulamasına kadar uzanmıştı. Taraflar arasında üç yılı aşkın
süredir Kuveyt ve ABD aracılığıyla yürütülen müzakereler çoğu defa
sonuçsuz kaldı. ABD’de başkanlık seçiminde Joe Biden’ın yarışı önde
tamamlaması, iki devletin ilişkilerinde karşılık buldu. Nihayetinde
5 Ocak’ta yapılan 41. Körfez İşbirliği Konseyi Zirvesi’nde Katar’a
uygulanan ambargo kaldırıldı. Taraflar sorunları bir masa etrafında
ele almak için uzlaştı.
Gündemin ikinci önemli başlığı okyanus ötesindendi. Hafta
başında gözler Ortadoğu’ya dönmüştü, ancak 6 Ocak’ta ABD
Kongresi’nde yaşanan bir olay gündemi alt üst etti. 3 Kasım 2020’de
ABD başkanlık seçimini kazanan Joe Biden’ın başkanlığının tescili
için Kongre’de bir oylama yapılacaktı, ancak seçim öncesinden
bugüne kadar kaybettiği takdirde seçimde hile yapılmış
olabileceğini iddia eden Donald Trump, görevdeki son günlerinde ABD
tarihi açısından bir ilke imza attı.
Trump taraftarları olarak kategorize edilebilecek beyaz, kürklü,
tuhaf şapkalı, öfkeli ve erkek ağırlıklı bir kitle önce Kongre
önünde toplandı. Ardından barikatı aşarak Kongre binasına girdi.
Dört kişinin ölümüyle noktalanan bu eylemin amacı, oylamayı
önlemekti. Pentagon’un gerekli kuvveti Kongre’ye sevk etmekte
direnmesi, bu adımın planlı olduğu ve sivil darbe amacı taşıdığına
dönük kanaati güçlendirdi. ABD’de demokrasinin geleceği, Trump’a ne
olacağı hâlâ tartışılıyor.
Bu hafta gündemde alt sırada kalan bir başka haber daha vardı:
Pandemi süresince servetine milyar dolar katan zenginlerin
listesinde yaşanan değişim. Amazon’un sahibi Jeff Bezos’un liderlik
koltuğunu, 186 milyar dolar servetiyle Tesla’nın CEO’su Elon Musk
kaptı. Hal böyle olunca medyada Musk’tan başarıya giden tavsiyeler,
“siz de yapabilirsiniz” temalı akıl vermeler yer aldı. Gerçekten
siz de zengin olabilir misiniz? Musk’ın zenginliğinin sırrı ne? Bu
hafta Elon Musk ve zenginliğe giden yolda feda edilenlere
bakacağız.
BİLİNDİK BİR YALAN: SİZ DE BAŞARABİLİRSİNİZ
İçinde bulunduğumuz sistem, birey üstüne kurulu. Rasyonel olduğu
varsayılan ve aslında gerçekten ziyade soyut bir kurguya dayanan bu
yaklaşıma göre, ailenizin geçmişi, bulunduğunuz ülkenin koşulları,
sosyal konumunuz önemli değil. Önemli olan 'çabalarsanız
kazanırsınız' mottosuna tutunmanız. Herkesten zeki, çalışkan, sinsi
ve kurnazsanız zenginlik sizin. Servetinize ahlakın eşlik etmesine
gerek yok, birey kendisi için uygun ahlakı bulacaktır.
Teorik söylemi zaman zaman güncellenen bu yaklaşımın karargahı
dünyadaki pek çok zengine ev sahipliği yapan ABD, özelde Chicago
Okulu. Teori ile gerçek arasındaki makas açıldığındaysa, tekil
zenginleşme öyküleri sistemin adeta meşruiyet zemini oluyor. Siz de
yapabilir misiniz?
Açık konuşmak gerekirse, büyük ihtimalle yapamayacaksınız.
Gazete sayfalarındaki tavsiyeler, 10 adımda 12 adım isimli kişisel
gelişim önerileriyle bir yere varamayacaksınız. Zira o kitaplarda
ya da Musk’ı, Bezos’u öven kahramanlık öykülerinde işlerin arka
planı, çirkin yüzü anlatılmayacak, çünkü zenginlik ulaşılması
gereken bir hedeftir. Menzile ulaşmaya çalışken kimleri ezdiğiniz,
hangi insani değerleri askıya aldığınız, bahse konu edilmez.
Bunları bilmediğiniz için de kusuru kendinizde sayacaksınız. İşte
mekanizma tam da böyle işliyor. Başarırsanız bu sadece sizindir,
başaramazsanız, bu sizin yeteneksizliğiniz, beceriksizliğiniz, risk
yönetememenizdir, sizden başka suçlu ve engelleyici yoktur. Buna
inanmanız beklenir. Bu başarısızlığınız karşında yasadışı
bağımlılıklar geliştirebilir, hayatınıza son vermek
isteyebilirsiniz, çünkü tüm kusur sizdedir, sonuçta Musk
başarmıştır. Bu özgürlük dolu sistemde ölüm şeklinize karar
vermekte tabii ki hürsünüz, sonuçta birey rasyoneldir. Sahi Musk’ta
olup sizde olmayan nedir?
DÜNYANIN YAŞANILIR BİR YER OLMASINDAN MARS’A MUSK
Yukarıdaki soruya yanıt vermeden önce Musk’ın anlam dünyasına
dönük bir girişiminden bahsedelim. Musk ile ilgili haberlere,
söyleşilere bakıldığında vurgulanan cümlelerin başında Space X
Projesi ve uzaya dönük çalışmaları geliyor. Musk’ın devletlerin
kontrolünde olan uzay çalışmalarına dönük bu radikal projesi, uzay
taşımacılığının özelleştirilmesini temel alıyor. Şu anda NASA gibi
kuruluşlara malzeme temin eden bu şirketin orta vadeli hedefiyse
Mars’ın kolonileştirilmesi.
İnsanın içinde yaşadığı gezegenin dışında evrene ve diğer
gezenlere dönük merakı yeni değil, zaman algısından Dünya’da
geçerli bazı kuralların olmadığı (örneğin yer çekimi) diyarların
keşfine bu çabaların temelinde anlama arzusu var. Ancak
gezegenimizin, Musk’ın da içinde olduğu şirketlerin vurdum duymaz
politikalarıyla yaşanılabilir bir yer olmaktan çıkmasına ramak
kaldı. İnsanlara su tüketimi, plastik alışkanlıkları, geri dönüşüm
konusunda dersler verilirken bir yandan da bu sorunun ortaya
çıkmasında büyük paya sahip olan “muhteşem” girişimciler, uzaya da
el attı: Mars’ı kolonileştirme. Bir başka anlatımla, anlama arzusu
yerini kâr arayışına, yönetme hırsına bıraktı. Kolonileştirme
kavramı, temelde bir yönetimin bir toprak parçasını zorla
kontrolüne alması, dışarıdan yönetmesi demek. Kuralların niteliği
ve uygulama biçiminde kolonileştirmeyi yapanların çıkarları ve
beklentileri belirleyici oluyor.
Dünyada hiç de yeni olmayan, beraberinde insan, hayvan, doğa
kıyımı getiren bu yöntem şimdi Mars için öneriliyor. Bu öneri
aslında Musk’ın başarısı ve anlam dünyası açısından ufuk açıcı bir
örnek. Zenginliğin getirdiği bir diğer avantaj nitekim bu konuda
devreye giriyor. Küçük bir azınlık hariç, kimse Musk’a “Siz kim
oluyorsunuz da Dünya’nın içinde olduğu galaksinin parçası bir
gezegene koloni kurma hakkını kendinizde görüyorsunuz!” demiyor.
Bunun yerine dahiyane bir fikir bulmuşçasına Musk’a adeta zeka küpü
muamelesi yapılıyor. Musk’ın zekası bir yana, iki öğüdü var ki
zenginliğe giderken hayati önem taşıyor.
MUSK’TAN İKİ ÖNEMLİ ÖĞÜT
Musk’ın zeki olduğu doğru, ancak bir o kadar kurnaz ve sinsi
olduğu da. Dünyada işleyen sistemin şifrelerini çabuk çözmüş,
boşlukları kendi çıkarına yontmakta mahir. İşte bu yöntemleri,
bunun ardındaki sömürüyü, bu sömürüdeki payının kazançlarını şimdi
Mars’a taşımakta beis görmüyor. Neden görsün ki? Zenginlerin
dünyada sahip olduğu ayrıcalıklar vergiden hukuka, insan
haklarından eğlence anlayışlarıyla her gün yüzümüze çarpmıyor
mu?
Musk da diğer varlıklılar listesindeki isimlerden farklı değil.
Başarısının arkasında fabrikalarından madenlere uzanan bir sömürü
dalgası, el koyma, kötü yönetim, insanları robotlaştırma,
gerektiğinde canlıların ortak yuvası dünyayı talan etme var.
Örneğin Tesla’nın ürettiği araçların bataryalarında kullanılan
minerallerin nasıl çıkarıldığına, buradaki sömürüye, çocuk
işçiliğine, ölümlere dönük umursamaz tutumu. İşte bu konuda Musk’ın
verdiği iki önemli öğüt var. İlki, pes etmeyin! Tabii pes etmeyin,
önünüze sömürü karşıtı sendikalar, birlikler, sivil toplum
örgütleri ve kurallar çıkabilir. Siz arkasından dolanmanın, doğru
çevrelere girip bu kuralları hiçe saymanın yolunu bulun. İkinci
öğüt, eleştirilere kulak asmayın. Elbette asmayacaksınız. Birileri
sizleri eşitlik, adalet, vicdansızlık, bencillik konusunda
eleştirecektir. Siz bunlara kulağınızı tıkayın… Dünyayı hâlettik,
yeni sömürüye doğru yola koyulun. Peki siz sömürü denizindeki
lordlar kamarasında yer için neleri feda edersiniz? İnsanlığı?
Adaleti? Vicdanı?