HES'in iptali için AYM’ye başvuru

Mersin’de HES projesini iptal eden yerel mahkeme kararları Danıştay tarafından bozulunca, Boğazpınar köyünden Ahmet Öztürk, AYM'ye bireysel başvuru yaptı. Boğazpınar HES Karşıtı Platform yaptığı açıklamada, 'Bu beton sevdası artık yetmedi mi? İnsanoğlunun doğaya karşı verdiği bu savaşı kazandığımızda kaybedeceğimizin farkına varalım', dedİ.

Abone ol

DUVAR - Mersin’de Tarsus Nehri üzerine kurulması planlanan hidroelektrik santrali (HES) projesini iptal eden yerel mahkeme kararları Danıştay tarafından temyiz yolu kapalı olmak üzere bozulunca, projeden etkilenecek Boğazpınar köyünden Ahmet Öztürk, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yaptı. Danıştay, 12 Haziran 2018 tarihli kararında HES projesi hakkındaki bilirkişi raporunda ki eksiklikleri sebep göstererek, hem yerel mahkemenin iptal kararını bozmuş hem de karara itiraz yolunu kapamıştı. Bunun üzerine Öztürk, kişisel başvuru yoluyla AYM’den, HES projesinde inşaata başlanması ihtimaline karşı tedbir kararı almasını ve dosyayı Danıştay 14. Dairesi’ne göndermesini istedi.

Boğazpınar HES Karşıtı Platform da yargının yanlıştan dönmesini isteyerek, "Bu beton sevdası artık yetmedi mi? İnsanoğlunun doğaya karşı verdiği bu savaşı kazandığımızda kaybedeceğimizin farkına varalım" dedi.

'HES PROJESİNİN İNŞAATINA BAŞLANMASI TELAFİSİ İMKANSIZ ZARARLARA NEDEN OLACAK' 

Diken'den Doğu Eroğlu'nun haberine göre, bireysel başvuruda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 2, 6, 8 ve 13’üncü maddeleri ve Anayasa’nın 5, 17, 20, 21, 35, 36, 56 ve 141’inci maddeleriyle korunup garantiye alınan hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği ifade edildi. Başvuruya göre, HES projesinin bilirkişi raporunda da öngörülen etkileri bakımından özel yaşam, aile yaşamı ve konuta saygı hakkı ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkıyla bağlı haklar bakımından AİHS’nin 2 ve 8’inci maddeleri ihlal edildi.

Danıştay’ın bozma kararında, HES projesinin etkilerinin ekosistem tarafından kendi kendine giderileceği yönündeki değerlendirmesinin Anayasanın 17 ve 56’ncı maddelerinde öngörülen, yaşam hakkı ve sağlıklı bir çevrede yaşama haklarını ihlal ettiği belirtilirken, ekosistemin bu zararları nasıl gidereceğini açıklayamayan Danıştay’ın gerekçeli karar hakkını, yani AİHS’de 6 ve 13’üncü maddeleriyle korunan adil yargılanma hakkını ihlal ettiği ifade edildi. Ayrıca bilirkişi raporuyla tarafların ileri sürdüğü delillere dayalı bir gerekçe üzerinden hüküm kuran Danıştay’ın, Anayasa’nın 36 ve 141’inci maddeleriyle korunan gerekçeli karar hakkını ihlal ettiği, temyiz yolunun kapatılmasıyla ise etkin başvuru hakkının ihlal edildiği ileri sürüldü. AYM’den başvurunun duruşmalı olarak incelenmesi, HES projesinin inşaatına başlanması halinde telafisi imkânsız zararlar oluşacağından proje hakkında tedbir kararı verilmesi, davanın yeniden incelenmek üzere Danıştay 14. Dairesi’ne gönderilmesi istendi.

Boğazpınar HES Karşıtı Platform açıklama yapıyor

'DOĞAYA KARŞI SAVAŞI KAZANIRSAK KAYBEDECEĞİZ'

Boğazpınar HES Karşıtı Platform, AYM’ye yapılan başvuru hakkında açıklamada bulundu. Platform, yargının bilime dayalı karar alması ve yanlıştan dönmesi çağrısı yaptı: “Dile kolay… 2012 yılıydı. Üç arkadaşın köyün girişine astığı ‘Boğazpınar’da HES istemiyoruz’ pankartının bir gece vakti HES’çiler tarafından çalınmasıyla başlamıştı HES’e karşı kavgamız. HES’in ne olduğunu biliyorduk. Sütten dilimiz yanmıştı… 2010 yılında her yerde verilen vaatlerle bir HES yapılmıştı köye (Gök HES). Köylü önce üç gence, ardından köyüne ve memleketine sahip çıktı. Dört yıl süren bir mücadele. Genciyle yaşlısıyla, erkeğiyle kadınıyla dört koca yıl…

Bu beton sevdası artık yetmedi mi? Dağları deldik, ağaçları kestik, suyu boruya hapsettik. Her yere beton döktük. İklimi değiştirdik, doğanın dengesini alt üst ettik. Yetmedi mi? Bunlardan ders almamız için kaç nehrin kuruması, kaç heyelan veya kaç sel meydana gelmesi, kaç canlının hayatını yitirmesi lazım? Bu nehir hepimiz için akıyor. Yol yakınken bu yanlıştan dönülsün. İstediğimiz sadece doğayla birlikte barış ve huzur içinde yaşamak. İnsanoğlunun doğaya karşı verdiği bu savaşı kazandığımızda kaybedeceğimizin farkına varalım artık. Martin Luther King’in dediği gibi, ‘Ya birlikte kardeş gibi yaşamayı öğreneceğiz ya da aptallar gibi hep beraber yok olacağız."