Hiçbir Yerin Ortasında: Hepimizi ifşa eden öyküler!

Ezgi Polat’ın ikinci kitabı “Hiçbir Yerin Ortasında” Can Yayınları’ndan çıktı. Polat bu kitabında, okurunu hem bıçak sırtında yürütüyor hem de anlatısındaki merak duygusunu canlı tutarak okurunun vazgeçmesine izin vermiyor

Abone ol

Türkçe edebiyatın yeni nesil öykücülerinden Ezgi Polat’ın ikinci kitabı “Hiçbir Yerin Ortasında” Can Yayınları’ndan çıktı. Polat’ın ilk kitabı “Susulacak Ne Çok Şey Var Aramızda”dan tanıdığımız zihinsel yolculuklardan beslenen, yer yer öfkeli, fantastik ve de hesaplaşmaya meyyal dili “Hiçbir Yerin Ortasında”daki öykülerin de omurgasına sızıyor.

6 öyküden oluşan kitapta Polat, okurunu bir şekilde huzursuz ruhların alemine davet ediyor. İlk öyküde gördüğü ve çektiği vahşet kareleri karşısında yaşadığı dehşete ortak olduğumuz bir fotoğraf sanatçısıyla karşılaşırken Polat, sanki okuruna tarihin tüm işkencelerinin ve katliamlarının hesabını dökmeye çalışıyor. İnsanı bir hiçliğin ortasında bırakıp giden bu duygu, öyküye de kitaba da adını fısıldıyor: Hiçbir Yerin Ortasında. Polat’ın bu öyküde takip ettiği zamansızlık ve mekansızlık duygusu aslında kitabın diğer 5 öyküsüne de aynı ruhu üflüyor. Öykülerin bu hiçliğe sırtını yaslayan hâli, onların tamamını insanlığa mâl ediyor ve sanki hepimizin gizli duygularının, çaresizliklerinin anlatısına dönüşüyor.

Kitabın ikinci öyküsü “Kıyıya Vuran”, çocuk yürekte bir özlem ve ait olamayış anlatısı gibi görünse de bu duyguyu bir çocuk yüreğinin ötesine taşıyor. Bir uçurumun eteğinde birbirlerine sürekli uçurum güzelleyen yetişkinlerin yamacında annesini özleyen, bir paçalı tavuk ve ‘hain’ Alman komşularla var olmaya çalışan Doğan’ın sancısı da kafasını karıştıran sorular da çoğumuz için tanıdık duyguların üzerinde dolaşıyor. Bu öyküde insanların acımasızlıklarını meşrulaştırma yöntemlerine de değinen Polat, Doğan’la beraber izini sürdüğü kan lekeleriyle hepimizin vicdanının ayak izlerini takip ediyor.

Hiçbir Yerin Ortasında, Ezgi Polat, 96 syf., Can Yayınları, 2019.

HEPİMİZİ İFŞA EDİYOR 

Polat’ın “Başka Bir Boyutta” ve “Aynadaki Bataklık” öyküleri de kitaba adını veren hiçliğin zihinsel yansımalarını tarif ediyor. Yazar bu iki öyküde de kendi zihinlerinde kayıp, yaşamdaki mücadelelerinin benliklerini yuttuğu karakterler inşa ediyor. Gerçeklik ile fantezi sınırlarında ördüğü olay örgüsü karakterlerinin zihinlerindeki ve ruhlarındaki karmaşaya da ışık tutuyor. Dille itiraf edilemeyen günahların, kusurların, nefretlerin ve öfkelerin üretilene nasıl yansıdığını göstererek aslında belki de hepimizi ifşa ediyor bu öykülerde Polat.

Ezgi Polat “Hiçbir Yerin Ortasında”da, özgün üslubuyla okurunu hem bıçak sırtında yürütüyor hem de anlatısındaki merak duygusunu canlı tutarak okurunun vazgeçmesine izin vermiyor. Öykülerinde bir tema olarak da tarif edilebilecek bu durum, anlatıda da şekil bularak Polat’ın imzasını oluşturuyor. Polat, hiçlikler kadar huzursuzlukların da anlatıcısı olma misyonunu üstleniyor ve öyküleriyle hiçbirimize huzur vaat etmiyor. Kendi huzursuzlukları ve hiçlikleriyle yüzleşmeye hazır olan okurlar Polat’ın satırlarının arasında kendi iç yolculukları için de sapaklar bulacaklar.