Hindistan grevinde son durum: Binlerce traktör hükümet binasına girmeye hazır
Hindistan'da milyonlarca insanın katılımıyla süren grev dalgası durmuyor. “Hükümetin reform olarak adlandırdığı emekçileri ve sendikalarını ilgilendiren yasa değişiklikleri, pandemiyi bahane ederek sendikalaşmanın önünü kesiyor" diyen IndustriALL Küresel Sendikası Asya Pasifik Tekstil ve Hazır Giyim Koordinatörü Göknur Marş, "Çalışma saatlerinin günlük 12 saate çıkarılmasının bu kitleselliği ortaya çıkardığını söylemek çok da yanlış olmaz” ifadelerini kullandı.
DUVAR - Son aylarda adından söz ettiren Hindistan genel grev dalgası devam ediyor. Hindu milliyetçisi Narendra Modi hükümeti, Hindistanlı çiftçi ve işçi sendikalarının taleplerini yok sayıyor. Emekçiler ise Yeni Delhi'yi çevreleyen yollarda taleplerine kulak verilmesini bekliyor. 250 milyon gibi bir sayıyla gündeme gelmiş olan bu grevin ateşi henüz sönmüş değil. Hindistan'da Cumhuriyet Bayramı olarak kutlanan 26 Ocak için eylem hazırlıkları sürüyor.
Bu süre zarfında biz de Hindistan'daki emek mücadelesini daha iyi anlamaya çalışabiliriz. Ülkedeki sendikal hareketleri ve toplumsal mücadeleyi IndustriALL Küresel Sendikası Asya Pasifik Tekstil ve Hazır Giyim Koordinatörü Göknur Marş ile konuştuk.
“Hükümetin reform olarak adlandırdığı emekçileri ve sendikalarını ilgilendiren yasa değişiklikleri, pandemiyi bahane ederek sendikalaşmanın önünü kesiyor. Sendika üyesi olduğu için işçiyi işten atan işverenleri de destekleyecek şekilde birçok iş kanunun farklı eyaletlerde yürürlükten kaldırılması ve çalışma saatlerinin günlük 12 saate çıkarılmasının bu kitleselliği ortaya çıkardığını söylemek çok da yanlış olmaz” ifadelerini kullanan Marş, hem güncel duruma hem de ülkedeki emek mücadelesine dair sorularımızı yanıtladı.
KAYIT DIŞI ÇALIŞMA ORANI YÜZDE 94
Hindistan'daki sendikalara baktığımızda, ülkenin demografik yapısıyla doğru orantılı bir çeşitlilik bizi karşılıyor. Bununla birlikte içlerinden bazılarının liderlik rolüne soyunduğunu da görüyoruz. Örneğin All India Kisan Sabha (AIKS) öne çıkan çiftçi örgütlerinden bir tanesi gibi duruyor. Başlarken bize kısaca Hindistan'daki emek örgütlerini ve işleyiş biçimlerini anlatabilir misiniz?
28 eyalet ve sekiz bölge ile anayasa tarafından tanınan 22 dil ve binlerce diyalekt ile altı resmi din ve yüzlerce kabile dini, bölgesel dini ile Hindistan gerçekten çeşitliliğin, farklılıkların ülkesi ve bu çeşitlilik sendikalarda da karşımıza çıkıyor. Hindistan’da 12 merkezi sendika federasyonu mevcut, bu federasyonlara bağlı yaklaşık 20 bin sendika var, toplam üye sayısı ise 25 milyondan fazla. Bizim iş yeri sendikacılığı olarak tanımladığımız, bir iş yerinde örgütlü sendika, bağlı olduğu ulusal sendika ve onun bağlı olduğu merkezi sendika federasyonu şeklinde sıralayabiliriz. Sendikalar genellikle siyasi partiler ile yakın ilişki içindeler. Her ne kadar kayıt dışı istihdam içinde sendikalaşma yolları açılsa da aslında toplu iş sözleşmesi bağıtlama oranı ülke genelinde çok düşük. Bazı sendikaların daha aktif eylem örgütlediklerini söyleyebiliriz, AIKS de 26 Kasım’daki genel grevin Dilli Chalo (Delhi’ye gidiyoruz) ardından çiftçilerin eylemini örgütleyenlerden biri. Yine AIKS merkez komitesinin de içinde bulunduğu çiftçi örgütleri 26 Kasım’daki genel grevi destekleme kararı aldılar. Haryana, Uttar Pradesh ve Punjab eyaletleri hem ülkenin büyük eyaletleri hem de tarım emeğinin yoğun olduğu eyaletler. Bu eyaletlerden sadece AIKS üyesi çiftçiler değil onlarca çiftçi örgütünden emekçiler bir araya geldi ve Singhu ve Tikri noktaları başta olmak üzere Delhi’nin farklı giriş çıkış noktalarında eylemlerine devam ediyorlar. Rajasthan, Kerala gibi eyaletlerden de direnişe destek sürüyor. Binlerce traktör Delhi’ye girip hükümet binasının yolunu tutmak üzere hazır bekliyor. Kisan Ekta Morcha farklı direniş noktalarından 500 binden fazla çiftçinin katıldığı eylemleri aktaran güncel kanal oldu.
Bir diğer konu da nicelik. Verilen rakamlar değerlendirildiğinde Hindistan'daki emekçilerin çok önemli bir kısmının örgütlü olduğu göze çarpıyor. Hatta ülke nüfusuyla kıyasladığımızda rakamlar iyice dikkat çekici hale geliyor. Hindistan'daki emekçilerin örgütlülüğü gerçekten bu rakamlardaki gibi kuvvetli mi? Bunu nasıl yorumlayabiliriz?
Bu noktada belki bir ufak açıklama yapmak gerekir. Hindistan’da 'organised-unorganised sector' tanımları örgütlülük için değil fakat kayıtlı ve kayıt dışı çalışmayı ifade eder. Kayıt dışı çalışma oranı %94 ve kayıt dışı çalışan işçileri örgütleyen sendikalar da mevcut. Hükümetin açıkladığı kayıtlı sendikalar ve üye sayılarına baktığımızda, son olarak 2014 yılına ait verilerde 12 bin 486 kayıtlı sendika ve 7 milyon 885 bin üye olduğunu görüyoruz, fakat, hükümetin yürüttüğü bu sayıma sadece 14 eyalet katılmış. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine baktığımızda ise sendikalaşma oranın 2011-12 yılları için %10.7 olduğunu görüyoruz. Kadın işçiler için bu oran çok daha az. Hem kayıt dışı sektörde hem özelde ve kamu sektöründe kadın işçilerin örgütlülüğü %4.5 civarında.
Öte yandan bu sendikalar ulusal merkezi sendika federasyonu üyesi. İçlerinde en çok üyeye sahip olan Bharatiya Mazdoor Sangh (BMS) 10 milyondan fazla üyesi olduğunu söylüyor. BMS faşist Rashtriya Swayamsevak Sangh (RSS) teşkilatına üye ve hükümetin 'emek reformları'nı uygun gördüğünden ulusal greve katılmıyor. Militan sendikalardan Komünist Parti fraksiyonlarına bağlı olanlar, örneğin Hindistan Sendikalar Merkezi (CITU) 6 milyon üyeye sahip. BMS üyelerini toplam örgütlü iş gücü dışında tutarsak aslında 15 milyon sendika üyesinden ve yüzde altı civarı sendikalaşmadan bahsetmek mümkün.
'ÇALIŞMA SAATİNİN 12'YE ÇIKARILMASI, KİTLESELLİĞİ ARTTIRDI'
Hindistan özelinde genel grevin oldukça yaygın bir mücadele biçimi olduğunu görüyoruz. Bu genel grevlerin ülkede yarattığı atmosfer ne oluyor? Emekçilerin bu genel grevlerden aldığı sonuçların geçmiş örneklerini nasıl yorumlayabiliriz? Yoksa genel greve 'sıkışmışlık' söz konusu mu?
Hindistan kıtasında çeşitli eylem biçimlerini görmek mümkün. Oturma eylemleri, insan zincirleri oluşturmak, fabrika kapılarını bloke etmek, işveren evinin önünde basın açıklaması yapmak, iş yerinde siyah kurdele takmak, Delhi özelinde Jantar Mantar meydanında aylarca süren oturma eylemleri, açlık grevleri ve mitingler düzenlemek... Öte yandan genel grev söz konusu olduğunda işçilerin, örgütlü olsun olmasın, taleplerini yükseltmek ve kazanılmış haklarından vazgeçmemek için sabah erken saatlerde iş yerleri önünde buluşup bulundukları şehir merkezlerindeki toplanma alanlarına doğru yürüyüş yaptıklarını, slogan attıklarını görüyoruz.
2016 senesinde 180 milyon işçi Hindistan’da greve çıktığında ben de Delhi’de toplanma alanı olan Jantar Mantar’da greve katılma fırsatı buldum. O zaman bahsettiğimiz dünya tarihinin en kitlesel genel greviydi. Şimdi 2020 senesinde greve çıkanların sayısı çiftçilerin de desteğiyle 250 milyona ulaştı ve biz yine en kitlesel grevden bahsediyoruz. Hükümetin reform olarak adlandırdığı, emekçileri ve sendikalarını ilgilendiren yasa değişiklikleri, pandemiyi bahane ederek sendikalaşmanın önünü kesiyor. Sendika üyesi olduğu için işçiyi işten atan işverenleri de destekleyecek şekilde birçok iş kanunun farklı eyaletlerde yürürlükten kaldırılması ve çalışma saatlerinin günlük 12 saate çıkarılmasının bu kitleselliği ortaya çıkardığını söylemek çok da yanlış olmaz. Bir yanda iş bulma umuduyla köyden kente, tarımdan servis ve imalat sektörlerine iç göç devam ederken pandemi sürecinde işsiz kalıp şehirlerarası yollarda yürüyerek köylerine dönmeye çalışan bu göçmen işçi ailelerinin hayatta kalma mücadelesine tanık olduk.
Özellikle 1991 yılından beri süregelen hükümetin neo-liberal saldırılarına karşı sendikaların genel grev kararı alması bazı kesimlerce bir ritüel olarak algılanıyor ve etkisi sorgulanıyor. Geçmiş yıllarda da taleplerin benzer olduğunu biliyoruz, hükümetin insani olmayan emek karşıtı politikalarına son vermesi, özelleştirmelerin durdurulması, sosyal güvenlik ve yaşam ücreti sağlanması, grev hakkı ve sendikal özgürlüklerin garanti altına alınması gibi. Genel grevi 'sıkışmışlık' olarak ifade eden kesim, genel olarak eylemlerin hükümetin onay verdiği eylem alanlarında değil de iş yerlerinde yapılmasını savunuyor. Açıkçası genel grevlerin sıkışmışlık değil de işçiler arasında bilinç oluşturma noktasında önemli bir yeri olduğunu düşünüyorum. Arkadaşlarımın çeviri desteğiyle bazı işçilerle alanda iletişime geçebilmiştim ve aralarında ilk kez böyle bir eyleme katılan, dağıtılan broşürleri cebine koyup iş yerinde arkadaşlarıyla paylaşma planı yapan birçoğuyla konuştuk. Hindistan söz konusu olduğunda genel grev ile hayatı tamamen durdurmak söz konusu olmayabilir fakat bu sene şahit olduğumuz çiftçilerin direnişi de genel greve verdiği destekle eylemlerin başlangıç tarihiyle genel grevin uzantısı olarak yorumlanabilir.
Modi hükümeti ilk kez basın açıklaması yaparak bir direnişe cevap vermiştir. Hükümet ve çiftçiler arasındaki müzakereler sürerken çiftçiler hem halkın her kesiminden destek almaya devam ediyorlar hem de köylerde, kabilelerde tüm çiftçileri yasa değişiklikleri hakkında bilgilendiriyorlar. Her geçen gün daha çok kadın çiftçi eylem alanlarına katılıyor, 26 Ocak Hindistan’da Cumhuriyet Bayramı olarak kutlanıyor ve çiftçiler şimdiden eylem hazırlığındalar. Çiftçiler hükümetin eylül ayında geçirdiği üç yasayı protesto etseler de aslında en acil talepleri ürünlere uygulanan taban fiyatının kaldırılmaması. Hükümet bunu piyasanın serbestleşmesi olarak ifade etse de çiftçiler ürettiklerini taban fiyatının altına satmak zorunda kalacaklarını, çok uluslu şirketlerin aralarında rekabete yol açıp fiyatları daha da aşağı çekeceklerini ve kendilerinin daha fazla kredi borcu altında kalacaklarını biliyorlar. Bunun sömürüyü derinleştireceğinin farkındalar.
'DELHİ TAMAMEN KUŞATILMIŞ DURUMDA'
Ülkenin emek hareketinin etnik/dini dağılımı ve örgütlenmesine dair neler söyleyebiliriz? Emek hareketleri içerisinde din/etnisite bağlayıcı bir rol oynuyor mu? Bununla birlikte -örneğin son grevde- haber ajansları aracılığıyla edindiğimiz bilgiye göre Müslümanları dışlayan vatandaşlık yasasına karşı da bir tutumun emekçiler tarafından sokakta gösterilmesi dikkat çekiciydi. Hakikaten emek hareketleri açısından Modi yönetiminin Hindu milliyetçisi tutumuna karşı böyle bir karşı duruş söz konusu oluyor mu?
Ülke genelinde demografik göstergeler her alanda hala geçerliliğini korumaya devam ediyor. Cinsiyetiniz, kastınız, dininiz, etnik aidiyetiniz, kabileniz, diliniz bunların hepsi gündelik hayatta karşınıza bir sorun olarak çıkabilir. Hindistan’da soyadları çoğunlukla bir kişinin dinini ve kastını açığa verir. 2000’li yıllarda yapılan bir anket çalışmasında çok uluslu bir şirkete iş başvurusu yapanlar arasında soyadının işe alım sürecini etkilediği sonucuna varılmıştır. Toplum genelinde belli ayrışma çizgileri hala mevcut ve bu durum emek örgütlerini de az ya da çok etkilemeye devam ediyor. İçlerinde buna karşı bir duruş sergileyenler olduğu gibi bunu kendi politikalarının bir unsuru yapanlar da var. Hükümetin özellikle anti-milliyetçi ve anti-Hindu olarak ilan ettiği ayrıştırıcı politikalara sadece bazı emek örgütleri değil öğrenci örgütleri ve sivil toplum kuruluşları da karşı çıkıyor.
Şu anda toplumun her kesiminden, her dinden ve kasttan insanlar çiftçilerin eylemine destek oluyor. Çiftçilerin haklı olduğunu ve bu yasaların sömürüyü artıracağını dile getiriyorlar. Bazen alanlarda roti (ekmek) yapıyorlar, marşlarla danslarla ya da alana getirdikleri kitaplarla çiftçilere destek oluyorlar ve dinlerinden ya da kastlarından bağımsız olarak dayanışmalarını ifade ediyorlar. Aslında Delhi neredeyse tamamen kuşatılmış demek yanlış olmaz. Öte yandan hükümetin yaratmaya çalıştığı anti-Hindu ifadesi toplumda o kadar güçlü bir karşılık buluyor ki çiftçilerin direnişinin sesi olan Kisan Ekta Morcha da kendine turuncu ve yeşil renklerinden oluşan bir logo seçmiş.
Son olarak biraz daha uzaktan bakarak yorumlamak gerekirse, Hindistan emek hareketinin dünya içerisinde nereye oturduğunu söyleyebiliriz? Sonuç olarak küresel sermayesinin yükünü en ağır şekilde çeken ülkelerden biriyle karşı karşıyayız. Üstelik bu ülke gelir eşitsizliklerinin de oldukça kritik boyutlara ulaştığı bir ülke.
Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) her sene üye sendikalarıyla bir anket çalışması yapar ve sendikal özgürlükler, toplu iş sözleşmesi bağıtlama, ifade özgürlüğü, insana yakışır iş ve yaşam ücreti gibi emek hareketini yakından ilgilendiren noktaları derleyen sendikal haklar raporunu yayımlar. Hindistan son yıllarda bu anket sonuçlarına göre dünyada sendikal haklar açısından işçiler için en kötü 10 ülkeden biri olmaya devam ediyor. Aynı listede yıllardır Türkiye’yi de görüyoruz. Pandemi sürecinde hak ihlalleri Hindistan’da da arttı, en çok kadın işçiler ve göçmen işçiler etkilendi. Kayıt dışı çalışmanın anavatanı olan ülkede sosyal güvenceden bahsetmek neredeyse imkansız. İş güvencesi olmadığı gibi günübirlik işlerde iş güvenliğinden de bahsetmek mümkün değil. Öte yandan hükümet de emek karşıtı politikalarını yasalaştırmaya devam ediyor. Küresel ölçekte, özellikle Asya’da, Endonezya, Tayland, Filipinler, Güney Kore gibi çeşitli ülkelerde işçiler hükümetlerin çalışma yasası reformları olarak adlandırdığı, sömürüyü derinleştirip örgütlülüğü ortadan kaldırmayı hedefleyen yasalarla karşı karşıyalar. Öte yandan işçiler çeşitli grevlerle hükümetlere seslerini duyuruyorlar. Hindistan emek hareketi de pandemiye rağmen örgütlülüğünü artırmaya, işçiler arasında sınıf bilincini yükseltmeye, sendikal haklar için mücadeleye etmeye devam ediyor. Pandemi ülkede istihdamı ve geliri daha da düşürdü, gelir eşitsizlikleri ve genç işsizliği arttı fakat sendikal hareket süregiden çiftçi direnişi gibi mücadeleyi ve dayanışmayı yükselttikçe işçi sınıfı örgütlülüğünü artırmaya ve Hindistan da küresel emek hareketi içinde önemli bir dinamik olmaya devam edecektir.