Hırvatistan’da 7 bin 200 yıllık peynir bulundu
Dalmaçya kıyılarında 7 bin 200 yıl öncesine ait çömleklerin peynir yapımında kullanıldığı ortaya çıktı. Bu keşif peynir yapımının başlangıcını 4 bin yıl daha geriye götürüyor.
Andrea Elyse Messer*
Uluslararası bir araştırma ekibinin aktardığına göre, Hırvatistan’ın Dalmaçya kıyısında bulunan çanak-çömlek kalıntıları üzerinde yapılan incelemeler, günümüzden yaklaşık 7 bin 200 yıl önce üretilen fermente süt ürünlerine -yumuşak peynirler ve yoğurt- ilişkin bulgular ortaya çıkardı.
Antropoloji profesörü Sarah B. McClure, “Bu bulgular, peynir yapımını 4 bin yıl daha geriye götürüyor” diyor.
Araştırmacılar, bu bölgedeki çömleklerde rastlanan en eski süt kalıntılarının günümüzden 7 bin 200 yıl öncesine, fermente ürünlere göre 500 yıl daha eski bir tarihe ait olduğunu belirtiyorlar. Bu bölgede yaşamış topluluklarla ilgili DNA incelemeleri, yetişkinlerin laktoz-intoleransına (alerji benzeri sorunlara) sahip olduklarını ama çocukların sütü on yaşına dek sorunsuz biçimde tüketebildiklerini gösteriyor.
SÜT, TEMEL BİR BESİN MADDESİYDİ
McClure, “Önceleri, bölgede süt sağımı yapılıyor ve bu, büyük olasılıkla yalnızca çocuklar için gerçekleştiriliyordu; çünkü iyi bir sıvı kaynağı ve diğer şeylere kıyasla çok daha az bulaşıcı hastalık içeriyor, insanların başka memelilerden de süt sağmış olması şaşırtıcı olmazdı” diyor.
Öte yandan, araştırmacılar, bu dönemin yaklaşık 500 yıl sonrasında, yalnızca saf sütten fermente ürünlere geçişte değil, aynı zamanda çanak-çömlek ürünlerinin tarz ve biçimlerinde de bir değişim olduğunu gördüler.
McClure, bu yeni bulguyu şu şekilde yorumluyor, “Peynir üretimi, insanların yeni mutfak araçları üretmesiyle eşdeğer bir öneme sahip. Bu sayede, buradaki kültürel değişime de tanık oluyoruz.”
Bölgede bulunan Erken Neolitik Dönem’e ait çanak-çömleklerde sadece et, balık ve biraz süt kalıntısı bulundu ve alanın genelindeki bulgular “Mühürlenmiş Çömlekler” diye nitelendirdikleri bir tarza sahip.
PEYNİRLE BİRLİKTE ÇÖMLEKLER DE DEĞİŞTİ
Bu tarihin 500 yıl sonrasında, Orta Neolitik dönemde, farklı bir teknolojiyle üretilen bir başka tarz, yani bu bölgedeki dönemi tasvir eden çanak-çömlekleri içeren “Danilo” çanak-çömlek tarzı ortaya çıktı. Danilo çömleklerinin üç alt türü bulunuyor.
Figulina, bu tarzdaki çömleklerin yüzde 5’lik kısmını oluşturur; yüksek ateşte pişirilmiştir ve solgun renklidir, genellikle kaymayan ve süslü bir yüzeyi vardır. Bu çömleklerin tamamı süt kalıntısı içeriyordu. Bunun dışında, diğer Danilo ürünlerinden olan hayvansal yağları ve tatlı su balığı kalıntılarını içeriyordu.
Yuvarlak gövdeli, ayakları olan ve çoğunlukla hayvan ya da insan şeklinde üretilen Rhyta, kenarlarında ve tutacak yerlerinde geniş ağızlara sahip. Araştırmacılar, inceledikleri örneklerde, dört Rhyta’dan üçünün peynir kalıntısı barındırdığını tespit ettiler.
Danilo çömleklerinin üçüncü kategorisi, çoğunlukla peynir yapımında kullanılan, süt ve peynir altı suyu ayrıldığında sütü işleme tabi tutmak için kullanılan elekler. Örnek olarak kullanılan dört elekten üçü, süt veya diğer fermente süt ürünler üzerinde yapılan ikincil işlemlerin de kanıtlarını sunuyor.
EN ESKİ MANDIRACILIK KANITI
Araştırmacılar 5 Eylül günü PLOS One’da verdikleri demeçte, “Bu, Akdeniz bölgesinde en erken fermente edilmiş mandıra ürünlerine ait organik yağ kalıntısı bulgusu ve bugüne dek belgelenmiş en eski dönemlere ait” açıklamasını yapıyorlar.
Araştırmacılar, Hırvatistan’ın Dalmaçya kıyılarındaki iki bölgeden -Pokrovnik ve Danilo Bitinj’den- elde edilen çanak-çömlekleri incelediler. Olabildiğince, yıkanmamış haldeki çömleklerden örnekler seçtiler; buna karşın, kimi çömlek formları daha nadir olduğundan, (tarih öncesi) elekleri incelemek için yıkanmış örnekler de kullanıldı. Kalıntıdaki yağ tiplerini ortaya koymak ve et, balık, süt ve fermente süt ürünlerini ayırt edebilmek amacıyla, çömlek kalıntılarını karbon izotopları açısından incelediler. Çanak-çömleklerin yaşını belirlemek için, kemik ve tohum kalıntıları üzerinde radyokarbon testleri gerçekleştirdiler.
Araştırmacıların aktardığı kadarıyla, mandıra -özellikle peynir ve mayalanmış süt- ürünleri tarımı kuzey Avrupa bölgelerine doğru taşınmış olabilirdi; çünkü bebek ölümlerini azaltmış ve bebeklerin daha erken sütten kesilmesine olanak sağlamış, doğum aralığını sıklaştırmış ve potansiyel açıdan nüfus artışına neden olmuştu. Bu, aynı zamanda yetişkinler için de depolanabilir bir besin kaynağı sağladı; zira peynir ve yoğurdun fermente edilmesiyle, süt ürünlerindeki laktoz içeriği düşürüldü ve bu sayede hem yetişkinler hem de çocuklar için yenilenebilir hale getirildi.
Daha soğuk olan kuzey ikliminde, tarımsal riskleri önleyebilecek bir gıda kaynağı yardımıyla, çiftçiler bölgelerini genişletebilirdi.
Penn State Üniversitesi’ndeki diğer araştırmacılar, antropoloji bölümü başkanı ve profesörü Douglas Kennett; antropolojik araştırmalar profesörü Brendan J. Culleton; antropoloji bölümünde doktora sonrası araştırmacı Thomas K. Harper ve Evan Pugh Enstitüsü’nde gezegen bilim profesörü Katherine H. Freeman’dan oluşuyor.
Diğer araştırmacılar arasında Clayton Magill, Edinburg’daki Heriot-Watt Üniversitesi Yaşam ve Yer Bilimleri Enstitüsü’nden Araştırma Görevlisi Charles Lyell; Hırvatistan’daki Muzej grada Sibenika’dan kıdemli küratör Emil Podrug ve Rochester teknoloji Enstitüsü’nden onursal dekan ve arkeoloji profesörü Andrew M.T. Moore bulunuyor.
*Yazının aslı Penn State Üniversitesi sayfasında yayınlanmıştır (Çeviren: Tarkan Tufan)