Küresel gündemde Kaşıkçı olayı konuşulmaya ve etki doğurmaya devam ediyor. Suudi Arabistan’ın Altın Ahududu Ödülü'ne (Oscar ödüllerinin tersi olarak en kötülerin seçildiği ödül) layık çelişkili senaryoları da öyle. Konu hakkında konuşmayanların BM’den atılacağına dönük yalan bir haber yayılmış gibi alakalı alakasız her devlet lideri “çok ayıp, olmaz ki böyle” diyor. Oysa aynı devletlerin şirketleri Suudi Arabistan’da dünyanın en önemli yatırım zirvelerinden birisine katılmak için birbiriyle yarışa girdi. Zirve küresel yatırım ilişkileri konusunda nasıl ipuçları veriyor?
Trump’ın illa da uygulayacağız dediği İran yaptırımlarının ikinci ayağı devreye giriyor. Avrupa ne yapacak, Rusya ne diyor derken sürpriz Çin’den geldi. Çin’in İran’dan petrol almaya dönük kararının anlamı ne?
Asya Pasifik bu hafta dünyanın en uzun deniz köprüsünün açılışını yaptı. Büyük ışık gösterileriyle açılışı yapılan köprü Çin ile Hong Kong arasındaki bağları sağlamlaştırmak için hayata geçti. Peki Çin halkı köprü için ne diyor?
Bu hafta bu üç konu etrafında kürenin gündemini ele alacağız.
Küresel tiyatroda Kaşıkçı prömiyeri
Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın akıbeti sır olmaktan çıktı. Zaten başından beri de sır değildi. Arbede çıktı, yağmur yağdı, niyetimiz iyiydi galeyana geldik gibi açıklamaların ardından Riyad yönetimi nihayet suçluların kurban edilebilir olanlarını açıkladı. Dahası Krallık beş karış yüzle “evet istenmeyen bir cinayet olmuştur" dedi. İstenmeyen cinayet olur mu demeyin, eğer sizin de kasalarda biriken dolarlarınız, varil varil petrolünüz varsa olabilir. Hafifletici sebep olarak Riyad yönetimi kanıt değil, Çölün Davos'u Zirvesi'nde dolarlarla bezeli bir koyup 80 alınacak projeleri dağıttı. Zirveye katılan büyük bir sermaye grubunun temsilcisinin sözleri durumu özetliyor aslında. “Kaşıkçı olayı üzücü, ancak sermaye için yatırımlar devam etmek durumundadır. Sermaye ve yatırımlarda hafıza kısa sürelidir”. Bu açıklama kişisel gibi gelse de aslında Karl Marx’ın Kapital’inin ana fikri gibi.
Sermaye üzülür “ah olmasaydı ne iyiydi der” ancak iş beklemez, yatırım şart diyerek yatırıma koşar. Nitekim zirvede 50 milyar doların üzerinde anlaşmaya imza atıldı. Protesto edenlerin gelmemesini fırsat bu fırsat diyerek kürese yatırım ve jeopolitik hesaplarına katık edenler Veliaht Prensle selfie çekmek için sıraya dizildi. Adaletin bu mu dünya diyesi geliyor insanın. "Kaşıkçı için istenen adalet neden Yemen için de istenmiyor ki" denildiğinde eğer “o kadar da uzun boylu değil, hem bunun onunla ne ilgisi var” yanıtını isyan etmeden dinleyip kenara çekiliyorsak, şunu diyelim adalet açlıkta ölen Yemenli çocuklarla beraber dünyayı terk ediyor farkında mısınız?
Beri taraftan Almanya başta olmak üzere bazı ülkeler Suudi Arabistan’a Kaşıkçı olayını aydınlatana kadar silah satmayacağız dedi. Üstelik Kanada ve Fransa bu konuda ikircikli davranmaya devam edip, silah satışıyla bunun ne alakası var demeye getirdi. Öyle ya bu mantığa göre sonuçta Kaşıkçı tabancayla, ağır silahla öldürülmedi, onlar Yemenliler falan(!), o zaman ne diye ağır silah satılmasın ki?
İran petrolü ve Pekin'in yaman çelişkisi
İran yaptırımlarına sayılı günler kala kimin nasıl konum alacağı yeniden tartışma konusu oldu. İşin doğrusu yaptırımlar gündeme geldiğinden bu yana Çin ve Rusya’nın İran’la dayanışacağı biliniyordu ama asıl Avrupalı devletlerin İran’dan petrol alıp almayacağı merak ediliyordu. Avrupa Birliği (AB) Komisyon nezdinde tedbirlerle İran ile ilişkilerini sürdürme konusunda girişimlerde bulunuyor. Yaptırımlar konusunda bu başlık yeni değil. Yeni olan Çin’in son bir haftada aldığı karar. Dün basına yansıyan bilgilere göre Pekin yönetimi, Çin’in en önemli şirketlerinden Çin Ulusal Petrol Şirketi (China National Petroleum Corperation CNPC) ve Sinopec’ten İran’dan petrol alımını kesmelerini istedi.
İran petrolünün iki önemli pazarı var. Türkiye’nin de içinde olduğu Avrupa ve Asya pazarı. Çin, İran petrolünün en büyük alıcısı. Yakın döneme kadar Pekin petrol alımına devam edeceğini dahası İran ile finansal alanda krediler üzerinden dayanışacağını ifade ediyordu. Hatta Çin’in bu yaklaşımı iki büyük gücün İran üzerinden karşı karşıya gelmesi olarak görülüyordu. Ancak nedeni henüz açıklanmasa da Çin’in bu geri adımı dikkat çekici. Düne kadar daha çok Rusya tarafından ABD müttefiklerine söylenen bir söz vardı “ABD çıkarı gereği sizinle birlikte hareket eder ve gerektiğinde sizi yolda bırakır”. Şimdi ABD gibi Çin’in de böyle bir hamlede bulunması benzer bir cümle Çin için kurulabilir mi sorgulamasına neden oluyor. Şimdilik bu cümle için erken, ancak ABD ile Çin arasındaki gerilimden şimdilik İran nasibini almış görünüyor.
Köprü halk için değil!
Çin aralarındaki sorunların tarihe yayıldığı ve bir türlü son bulmayan birleşme hamleleri konusunda kesenin ağzını açtı ve Hong Kong ile doğrudan bağlantı sağlayacak, dünyanın en uzun köprüsünün açılışını yaptı. Hong Kong-Zhuhai-Macau Köprüsü’nün maliyeti neredeyse Türkiye’nin ödemesi gereken bir yıllık dış borcunun yüzde onu. İşte millet borçlu olmayınca ne yapsın, köprü yapıyor diyebiliriz. Ama öyle değil. Dünyanın en büyük deniz köprüsü, 20 milyar dolara mal oldu.
20 milyar dolarla benim gibi bilgisayarı taze çökmüş ve "eyvah tezim gitti" diyen birisi dünyadaki bütün hard diskleri alabilir misal. Ama Çin ben olmadığı için köprü yapmış. Peki neden? Nedeni bir türlü Çin’in gönlünden geçen gibi olmayan Hong Kong ile ilişkilere yeni soluk katmak.
Çinli yetkililer “Köprüyü gösteriş için mi yaptık sanki? Amacımız ekonomik olarak bağları güçlendirmek” dese de iç kamuoyundan “çok da ihtiyaç vardı değil mi!” veryansını, baskı ve sansür dikkate alınınca halkın içinden söyleyip yüzüne yansıtmasıyla sınırlı kaldı.
“Oh! Dünyanın en uzun köprüsünde kahvemi alır, içsel yolculuğa çıkarım” diyen Çinlilere iktidar, öyle siz pis ayaklarınızla köprüye çıkın diye yapmadık, hem neme lazım protestosu var, bunun intiharı var... Sizin konforunuzu düşündüğümüz için köprüyü kullanmayacaksınız dedi. Aslında öyle demediler de şöyle dediler: Köprü özel kullanım için yapıldı. Alelade araç geçişi, toplu taşıma olmayacak. Ekonomik, teknolojik, sinerjik belki de bir kalkışma için askeri kuvvetlerin sevki için ama halk için değil. Böylece ekonomik olarak Hong Kong- Çin Anakarası arasında bağlantı sağlayacak dünyanın en büyük deniz köprüsünde keyif alacak vatandaşlar olmadan Çin halkı için kalkınacak.
Olmaz olsun böyle köprü diyemeyen halkın tepkisi bir yana, o köprü parasına isteseydi Çin, her bir vatandaşına en az bir hard disk dağıtırdı. Evet bir refah ölçüt birimi olarak hard diski temel aldım. En azından sosyal devlet ölçüsü olarak yaşı geçkin yurdumuz dedelerinin “kadınlara maaş veriyorsunuz, evlenemiyoooruz” demesini baz alıp yardımları abarttık diyen eski Başbakan’dan daha iyi bir ölçü birimi benimkisi.
Haftaya küresel gündemde öne çıkan başlıkları ele almaya devam edeceğiz.