Hüda Kaya: 28 Şubat'ta başörtüsü için bugün barış için yargılanıyorum

HDP milletvekili Hüda Kaya, TRT'de konuştu. 28 Şubat döneminde başörtüsü nedeniyle yargılandığını söyleyen Kaya, "Barış istiyorum diye, 25 yıl hapis cezasıyla yargılanıyorum" dedi.

Abone ol

DUVAR - Siyasi partilere tanınan propaganda hakkı kapsamında HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, TRT'de konuştu.

Başörtüsü başta olmak üzere insan hakları için mücadele ettiklerini söyleyen Hüda Kaya, "28 Şubat’ın o meşum günlerinde, yargılandım ve hapis yattım. 99 yılında 13 yaşındaki oğlumla, yargılandığım davadan yeni tahliye olmuştum ki, imam hatip lisesinde, terörle mücadele ekipleri tarafından derste gözaltına alınan üç kızımla birlikte idam talebi ile yargılandık ve senelerce farklı cezaevlerinde yattık" dedi.

Bugünse barış istediği için 25 yıl ceza istemiyle yargılandığını aktaran Kaya, "Başörtülü kadınlar olarak, kendi inancımız ve yaşam tercihimize göre, özgürce yaşamayı istediğimiz ve mücadelesini verdiğimiz günlerde, ‘Herkes için adalet, başörtüye özgürlük’ demiştik. Zira, bizim inancımızdan, düşüncemizden, mezhebimizden olmayanların da özgür ve eşit olması gerekiyordu" şeklinde konuştu.

Türkiye'de milyonlarca insanın "mazlumiyet" içinde yaşadığını belirten Kaya,  "Ev kadını veya çalışanıyla, emeği sömürülen kadınlarımızı; her gün artarak devam eden kadın cinayetlerini, kadına şiddet ve taciz olaylarını; asgari ücret ve taşeronlukla köleleştirilen emekçilerimizi; savaş politikalarının kurbanı olan ve her gün tabutları gelen gençlerimizi; inançları, mezhepleri hor görülen, anadillerinde eğitim alamayan özgürlüğe, eşitliğe ve adalete susamış insanlarımızı gördüm" ifadelerini kullandı.

'BAŞÖRTÜMÜ ÇIKARMAMI İSTEYENLERLE, YATAK ODAMA GİRENLER ARASINDAKİ FARK NEDİR?'

Bütün haksızlıklara itiraz ettiklerini ifade eden Kaya, "Hakkı müdafaa en büyük ibadettir diyerek mücadeleme devam ettim" dedi. Kaya'nın konuşmasından satır başları şu şekilde:

"Bir kadın olarak, 28 Şubat’ta cezaevinde fotoğraf çekilirken bile başörtümü çıkarmamı dayatanlarla, AK Parti iktidarında, yatak odama müsait olmadığım bilindiği halde saldıranlarla, kelepçeleyerek beni taciz edenler arasında ki zihniyet farkı nedir? Dünün 28 Şubat darbecileri, halkın vicdanında, mağlup ve mahkum oldular. Şimdi başkalarına 28 Şubat’ı misliyle yaşatanların Hakk'ın karşısında, tarih ve vicdan karşısında, yerleri nasıl olacak?"

'SİYASİ ELEŞTİRİ YAPTIK DİYE DOKUNULMAZLIKLAR KALDIRILDI'

"Bakın bir referandum sürecindeyiz. Siyasi eleştirilerimizi yaptık diye dokunulmazlıklarımız kaldırıldı ve partimizin eş genel başkanları ve milletvekillerimiz aylardır hapislerde. Diğer liderler, milletin, bizlerin hakkıyla, meydan meydan mitinglerini yaparken, milyonlarca insanın iradesi olan siyasetçilerimizin, zindanlarda olması bile, başlı başına bir eşitsizlik ve haksızlıktır. Hangi düşünce ve partiden olursa olsun vicdanı olan insanlarımızın bu yanlışlara hayır diyeceklerini biliyoruz."

'85 BELEDİYEYE KAYYUM ATANDI'

"Sayın Cumhurbaşkanı 'Belediye başkanlığım elimden alındı, hapis yattım' diyor. Bugün bir değil, on değil, 80’den fazla belediye başkanı cezaevinde. Seçilmiş 85 belediye başkanının yerine kayyum atandı. Başörtüsü mücadelesi verenlerden biri olan ve Türkiye’nin seçilmiş ilk başörtülü belediye başkanı bile, 2 yıldır hapiste ve yerine kayyum atandı. Hani, atanmışların değil seçilmişlerin Türkiye’si olacaktık?"

'KADINLAR AYRIŞTIRILIYOR'

"Bugün milyonlarca kadın, başörtülü veya başörtüsüz, içeride veya dışarıda zulümlerden, şiddetten, tacizlerden, adaletsizliklerden, haksızlıklardan dolayı nefes alamaz durumdayken, sadece ‘benim başörtülü bacım’ diye bu ülkenin kadınları ayrıştırılıyor. Bugün kadınların, yıllar süren mücadelesiyle, bedeller ödeyerek elde ettikleri bütün kazanımlar, gasp ve istismar ediliyor.

'Eski Türkiye’de devlet köyleri yakıp yıktı’ diyordu bugünkü yöneticiler. ‘Yeni Türkiye’de, tank ve topla yerle bir edilen şehirler, ilçeler. Evinden, yurdundan edilen, on binlerce aile. İşsiz bırakılan binlerce akademisyen, gazeteci, kamu emekçileri ve nicelerinin durumu, adalet ve vicdan ile izah edilemiyor."

'ESAS SORUN TEKÇİ YÖNETİM'

"Ülkemizin esas sorunu tekçi ve merkeziyetçi yönetim iken, yaşadığımız krizlerin aşılması için, yönetim ve yetkilerin paylaşılması ve yerelleşmesi gerekiyorken, atanmışların değil seçilmişlerin daha da güçlendirilmesi gerekiyorken; tüm gücün, yetkinin, yönetimin, yargının, ‘tek el’de toplanması, bizleri toplumsal barışa ve huzura nasıl kavuşturabilir? Bir tek kişinin kararları ile ülke yönetilemez. Bir tek kişi hem cumhurbaşkanı, hem başbakan, hem başkomutan, hem baş yargıç olamaz."

'SARAYLARDAN ADALET BEKLENMEZ'

"Hakk için de, halk için de, ‘adalet’ hiçbir zaman, saraylardan çıkmamıştır, çıkamaz. Evi, halktan ayrı olan, Hak’tan da ayrılmıştır. Adı ne olursa olsun saraylar birdir ve saraylardan adalet beklenemez. Hem saraydan, saltanattan ve şatafattan, hem de Hak’tan ve halktan yana olunamaz. Gelin! Yüzümüzü saraylara ve saltanata değil, hakka, adalete, vicdana ve kardeşliğe çevirelim. hayır diyelim.

Kur'an’da Şûra suresi var. ‘Şûra’ konsey, kurul, meclis demektir. Allah, kendi seçtiği elçilere bile etrafındakilere danışmasını, Şuradan ortak karar almasını emretmiştir. Ne kadar çok sesli, özgür, adaletli bir toplum olursak, o kadar Allah’ın istediği bir topluluk olabiliriz." (HABER MERKEZİ)