KAREN’S DİNER, DEVLET BAHÇELİ, HUYSUZ VİRJİN
Abus yüzü, firavunvâri yürüyüşü ve donuk bakışlarıyla her salı partisinin kürsüsünü teşrif eden Devlet Bahçeli’nin grup toplantıları, bir “grup toplantısı” olmaktan çıkalı beri hayli vakit geçti. Sittin senedir alıştık artık; grup toplantıları ya da miting, vakur ve kibirli adımlarla kürsüye çıkarak yavaş yavaş, tane tane konuşan Bahçeli, konuşmasının bir anında cinnet geçirircesine, sinirsel diyabete bağlı bir nöbet geçirircesine bağırmaya başlar. Bu anlarda ya Bahçeli’nin ağzından fırlayan “bölücü”, “hain”, “satılmış”, “kansız”, “terörist” kelimeleri havada uçuşmaya başlarlar ya da Bahçeli büsbütün anlamsız, manasız şeyler söylemeye başlar. Bu anlarda neler söylemedi ki? Jonhy, Sam, Tony, Herkel, Frank ve Anadolu çocuğu Erdoğan arasındaki cimâ rekabetinin sonucunu mu haykırmadı kürsüden; “Teröre yardım ve yataklık yapan bölücü kebapçıların işsizlikte payı vardır.” mı demedi.
Bu muhtemel sinirsel diyabet anlarında Bahçeli’nin garip toplama işlemleri yaptığına da hep birlikte şahit olduk: “Ben biraz da hesap adamıyım. 3 bölge var İstanbul’da toplam milletvekili sayısı 98. 9 artı 8, 17. Bugün 17 Mayıs ise hepinizin bildiği gibi Kadir Gecesi. Bu tesadüf müdür?” Hesap adamı Bahçeli’nin bir diğer politik analizi! de şu şekildedir “2009 yazarken iki sıfır var. 9’un yanındaki sıfır soldaki sıfır, sildiniz. Kaldı mı 9? 2’nin yanında bir sıfır daha var onu da sildiniz, kaldı mı 2? Toplayın ne yapar? 11 yapar. 2009’un içindeki iki sıfırı sildiniz ne kaldı 29 kaldı. 11 ile 29’u toplayın 40 yapar ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin 40. Yılıdır.”
Ekranları başında Bahçeli’yi izleyen bizler onun bu “çocuktur ne yapsa yeridir”vâri konuşmalarını çoğunca müstehzi izledik; partilileri arasında üzüntüyle seyredenler olduğunu da rahatlıkla varsayabiliriz.
Velhâsılı kelam, sevenleri sevmeyenleri, otuz iki kısım tekmili birden Türkiye’li, artık Bahçeli’nin bazen kantarın topuzunu kaçırdığı bazen şirazesi kayan, bazen eşeğin gözüne su kaçıran sözlerini ciddiye almıyoruz.
Bahçeli’nin politik dili, müşterilerini azarlayan, hakaret eden Karen’s Diner konsepti lokanta gibi. Lokantaya gidip gitmemek sizin tercihiniz ama gittiyseniz yemeğin yanında küfür yemek mecburi. Tıpkı Huysuz Virjin’in showları gibi. Parayı bastırıp bu şovlara gidenler ya da TV’de Huysuz Virjin’i seyredenlerin onun cinsel esprilerinden nasiplenmek zorunda olmaları gibi. Bahçeli’nin konuşmaları da öyle. İster Bahçeli’yi bir Politik Karen’s Dinner Restaurant sahibi işletmeci kabul edin isterseniz de Huysuz Virjinvâri showlar yapan bir Politik Drag Queen: Onun mitinglerine gitmek ya da konuşmalarını TV’den seyredip seyretmemek serbest. Lakin kanalı değiştirmiyorsanız Bahçeli’nin lâfügüzâflarını, hakaretlerini, kurusıkı tehditlerini, bozuk Türkçesini ve abuk matematik işlemlerini dinlemek zorundasınız; eşyanın tabiatı bu, kusura kalmayın. Açmasaydınız kanalı, dinlemeseydiniz onun AYM ile ilgili sözlerini. Böylece öğrenmezdiniz Bahçeli’nin AYM için şu sözleri sarf ettiğini: “Dağda, ovada, sınır içinde, sınır ötesinde başını ezdiğimiz hainlerin sırtını sıvazlayan Anayasa Mahkemesi’dir. Türkiye’nin ve Türk Milleti’nin helal haklarını alenen ihlal eden bu mahkeme muhtemeldir ki böyle giderse Fethullah Gülen ile Murat Karayılan’a da hak ihlali kararıyla kucak açacaktır…Bugünkü sorun yumağının temelinde Anayasa Mahkemesi’nin vatan ve millete kasteden lekeli kararları bulunmaktadır.” Hızını alamaz Bahçeli ve AYM Başkanı Zühtü Aslan’ın da saçını başını yolar: “Anayasa Mahkemesi Başkanı Zillet İttifakı’nın yüksek yargıya yuvalanmış hastalıklı koludur. Bunu reddediyoruz. Bu kişinin haddini ve hududunu çok açık şekilde aştığını düşünüyoruz. Ve ilave yapıyorum, Türk Devleti ile uğraşma, cesaretin varsa kandile git.”
'ŞU İMANI KANDİLLİ DÜNYADA GÜZEL Bİ' ŞEYLER DE OLMALI...'
Der Şehsuvar, Mehmed’e. Daha doğrusu Ahmet Ümit (1)söylettirir onlara bu lafları Elveda Güzel Vatanım’ımda. Vakit gazetesinde (5 Teşrinisani 1930) tefrik edilen İki Şaşının Marifeti romanında da aynı lafı geçer. Çalınan mücevherat ile ilgili haberleri gazeteden okuyan Bobi küplere biner ve “Vay imanı kandilli ispinoz, bizi atlattın ha!” der.
Nevzat Özaydın, Türk Dili Dergisi’nde(2) yer alan makalesinde Bedri Rahmi Eyuboğlu’ndan Söz Varlığımıza Katkılar başlıklı makalesinde bu argoya izahat getirir ve “imanı kandilli” nin “geçmişi kınalı” gibi “…argoda kullanılan ve hafif küfür sayılan bir ibare” olduğunu söyler. Eşanlamlısı “geçmişi kınalı” ise şu şekilde tanımlanır: “Daha çok halk arasında veya argo konuşmalarda çok kullanılan bu sözümüzü TS içinde bulamıyoruz: ‘Sen gel de geçmişi kınalı, yahut imanı kandilli sözlerini başka bir dile aynı renkler, aynı ışıklarla aktar bakalım!’ Anlam olarak ‘hafif derecede, kınamak için kullanılan bir küfür’ yazabiliriz.”
Evet şu imanı kandilli Türkiye’de güzel bi’şeyler olmalı, mesela ya birileri Bahçeli’ye bir hukuk adamına Kandil’e git diyemeyeceğini söylemeli ya da birileri ona kendi sağlığı için siyaseti bırakmasını, ilaçlarını düzenli almasını, sinirlenmemesini söylemeli.
Keyifli okumalar.
NOTLAR:
(1) Ahmet Ümit Elveda Güzel Vatanım, Everest, 2015, s.384
(2) Aralık 2022 Yıl 71, Sayı 852