Huysuz Virjin’den Kocaelispor’a, Leeds’ten Jordan’a…

Öyle ya da böyle geçmişteki mutlu güzel günlere dönmek istiyoruz. Yeni modern dünya, nostaljinin sıcaklığının ve kadife hissinin yanına bile yanaşamıyor. Tabii ki geçmişe özlem her zaman vardı. Ama sanırım Yeni Türkiye, geçmiş özlemimizin üstüne kendisine yakıştığı gibi kocaman bir gökdelen dikti. Artık bu özlem hiç geçmiyor.

Onur Salman salmanonur@gmail.com

Modern zaman, sınırsız bilgi erişimi, küçülen dünya, belirsizleşen sınırlar… İnsanoğlu teknoloji içinde yüzüyor, bilgi her yerden yağmur gibi yağıyor. İnsanlar artık ufacık bir cihazdan dünyanın sırrına erişiyor. Ama gel gör ki, 70’ler 80’ler 90’lar deyince dudaklarımız titriyor, Bizimkiler'in müziğini duymak bile göz pınarlarında hareketliliğe neden oluyor, Huysuz Virjin’in vefatı kalbimize dokunuyor, Kocaelispor’un TFF 2. Lig’e yükselmesi, Leeds United’ın 16 yıl sonra İngiltere Premier Ligi’ne çıkması dudak kaslarımızda olumlu etki yaratıyor. Velhasılıkelam mazi sürekli kalbimizde bir yara.

Tarihin en iyi futbolcularından ikisini aynı anda izleme şansına sahip oluyoruz. Bir taraftan Messi, diğer taraftan Cristano Ronaldo sahaya çıkıyor. Kırılmadık rekor, yapılmadık hareket, erişilmedik fiziksel sınır bırakmıyorlar.

RONALDO UZAYA SIÇRAMIŞ NEYİME!

Ama gönlümüzdeki Maradona hanedanlığına son verebilecek, geçmişin izlerinin üstüne toz örtecek bir seviyeye bir türlü çıkamıyorlar. El Diego’nun omuzlarından yukarı uzanan ‘Tanrının Eli’ni, zıplayarak neredeyse uzaya çıkan Ronaldo tutamıyor, aynısının tıpkısını atmış olsa da Messi’nin golü kalbimizde bir Maradona replikasından öteye gidemiyor.

Vefatıyla tüm dünyayı etkileyen Kobe Bryant, NBA’de dengeleri değiştiren LeBron James ve diğerleri… Onlardan bahsederken tarihin en iyi basketbolcuları onlar diyoruz ama kalbimizdeki ‘Son Dans’ çoktan yapıldı. Biletleri tükendi. Michael Jordan varken sahne onundur. Diğerleri ancak yardımcı rol. Binlerce Oscar’a layık görülebilecek kadar iyiler ama en prestijli Oscar’ın gittiği isim belli. Zaten bu sebeple Jordan’ı anlatan belgesel majestelerinin tahtını daha da sağlamlaştırıyor. İlgili ilgisiz, bilgili bilgisiz her bireyin ilgisini çekiyor. Bunun nedeni Jordan’ın tarihin en iyi oyuncusu olmasının yanı sıra aynı zamanda gençliğimiz, çocukluğumuz olması.

SCHUMİ VARKEN HAMİLTON DA KİM!

Mercedes-AMG Petronas’la rekordan rekora koşan, Formula 1’de kırılmadık bariyer, yapılmadık iş bırakmamaya and içmiş Lewis Hamilton mı, yoksa yıllardır kendisinden haber alamadığımız, bir kayanın bizden aldığı Michael Schumacher mi? Hangisinin adını duyduğunuzda içinizde kuşlar kanat çırpıyor? Her Formula 1 denildiğinde "Schumi şöyle yapmıştı, Schumi burada nasıl da olağanüstüydü" diyen sayımız az mı?

Moto GP dendiğinde hâlâ Valentino Rossi, her golf dendiğinde Tiger Woods’un içimize farklı duygular oluşturması boşuna değil.

YENİ TÜRKİYE'NİN KÖRÜKLEDİĞİ ÖZLEM

Netice öyle ya da böyle geçmişteki mutlu güzel günlere dönmek istiyoruz. Yeni modern dünya, nostaljinin sıcaklığının ve kadife hissinin yanına bile yanaşamıyor. Tabii ki geçmişe özlem her zaman vardı. Ama sanırım Yeni Türkiye, geçmiş özlemimizin üstüne kendisine yakıştığı gibi kocaman bir gökdelen dikti. Artık bu özlem hiç geçmiyor.

Bu sebeple de son 15 yıldır ufak tefek birkaç iş dışında hiç görmediğimiz Huysuz Virjin’in kaybına ailemizden birinin kaybı gibi üzülüyoruz. Her Yeşilcam filmi, her Kemal Sunal sahnesi her Adile Naşit gülüşü, her Münir Özkul gururu, her Tarık Akan klarkı dokunuyor bize.

Kocaelispor’un 3. Lig’de şampiyon olması da bunlardan farklı değil. Olaylı Leeds United-Galatasaray eşleşmesine karşın Leeds’in Premier Lig’e çıkması, nostaljinin yeniden su yüze çıkmasıdır.

Tüm yazılarını göster