İbrahim Kaboğlu: Bu karar burada kalmaz
Barış bildirisi nedeniyle yargılanan ve üniversiteden ihraç edilen CHP milletvekili İbrahim Kaboğlu, ifade özgürlüğü ihlali yönünde oy kullanan hakimleri kutladı, “Bu karar burada kalmaz. Aynı zamanda bizim tek kişi yönetiminin işlemezliği tezimizi güçlendirmiştir” dedi.
ANKARA - Anayasa Mahkemesi (AYM), “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiriye imza atan akademisyenlerin “silahlı terör örgütü propagandası yapmak” suçundan cezalandırılmasında ifade özgürlüğü ihlali gördü.
Barış bildirisi nedeniyle yargılanan, üniversiteden ihraç edilen CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu'na göre karar siyasetin hukuku nasıl araçsallaştırdığını, OHAL’in ne kadar kötüye kullanıldığını ve tek adam rejimi, monokrasiyi teşhir etmesi açısından önem taşıyor. Barış bildirisi nedeniyle KHK ile ihraç edilen Saadet Partisi Milletvekili Cihangir İslam da kararı olumlu buldu, söz konusu içtihadın en kısa sürede ihraç edilen KHK’lilere yansıtılması çağrısında bulundu.
'SİYASETİN HUKUKU ARAÇSALLAŞTIRMASI TEŞHİR OLDU'
Anayasa hukukçusu, CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu’na göre kararın üç önemli boyutu var. “Bu karar son 4 yıl Türkiye’sinin, politikanın hukuku araçsallaştırmasının yol açtığı derin olumsuzlukları teşhir etmesi bakımından hem anlamlı hem de ibret vericidir” diyen Kaboğlu şunları söyledi:
“Barış bildirisi 10 Ocak 2016’da yayınlandı, 11 Ocak’ta dönemin Cumhurbaşkanı çok ağır ifadelerle bildiriye rıza gösteren kişileri suçladı. Bir gün sonra bir mafya lideri Cumhurbaşkanının sözlerine atıfta bulunarak kan banyosu yaptıracağını söyledi. Hemen ardından da yargı harekete geçti. Bu yargının siyasal lider tarafından, yürütme tarafından nasıl araçsallaştırıldığını göstermesi açısından ibret vericiydi. 2016 Türkiye’sinin başında, yürütmenin başındakikişinin yargıya verdiği talimatı, talimattan görev çıkaran savcıları, yine bu yaşananlar karşısında hazır ol vaziyetinde duran YÖK üyeleri ve rektörlerini gördük. Bu Türkiye tarihi açısından vahim, gölgeli bir tarihtir ama not edilmelidir.”
'OHAL’İN NE KADAR KÖTÜYE KULLANILDIĞI TEŞHİR OLDU'
Kaboğlu’na göre AYM kararının ikinci boyutu OHAL ile ilgili olmayan bir konunun OHAL dönemi ve düzenlemelerinden yararlanılarak nasıl ele alındığını göstermesi, OHAL’in ne ölçüde kötüye kullanıldığının teşhir edilmesi açısından da önem taşıyor. Kaboğlu bu konuda şunları ifade etti:
“15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası 20 Temmuz’da ilan edilen OHAL iki yönlü kötüye kullanıldı. Birincisi darbecilere karşı kullanılması gerekirken barış akademisyenleri, hukuk devleti savunucuları, demokratik örgütlenme savunucuları, ben dahil olmak üzere yüzlerce binlerce, on binlerce darbe karşıtı demokrasi yanlısına karşı kullanıldı. Tarihimizin en kara sayfasını oluşturuyor. İkincisi bu Anayasa değişikliği için kullanıldı. Osmanlı’dan bu yana siyasal mirası ortadan kaldırmak için kullanıldı. Bu da OHAL’in ve darbe teşebbüsünün nasıl fırsata dönüştüğünün bir göstergesi oldu. Tabii KHK’lerle yargının el atamadığı öğretim üyeleri gece yarılarında üniversitelerden atıldı. Yargı da bundan sonra mahkemelere çağırmaya başladı. Hukuk adına hukuksuzluk, benim deyimimle dünya hukuk tarihinin en büyük toplu katliamlarının işlendiği dönem oldu.”
'TEK ADAM REJİMİ, MONOKRASİ TEŞHİR OLDU'
Kaboğlu’na göre AYM kararı aynı zamanda sorunların bağrında tek adam rejiminin olduğunu ortaya koyan, bunu teşhir eden bir karar oldu. Kaboğlu şöyle devam etti:
“Tek adam sistemi benim 'monokrasi' dediğim sistem açısından bu karar önemli. Cumhurbaşkanı, AK Parti Genel Başkanı olarak partisinin il başkanlarına yaptığı konuşmada CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na atfen, 'Tek adam rejimi sizin kurduğunuz rejimdi' dedi ama bugün için 'Tek adam rejimi yoktur' diyemedi. Erdoğan 'istişare mekanizmasını partide işletiyoruz, işleteceğiz' derken de parti ile devleti ne kadar karıştırdığını teşhir etmiş oldu.”
'BİR HUKUKÇU OLARAK KUTLUYORUM'
Kaboğlu, üç önemli noktasına işaret ettiği kararla ilgili, “AYM’nin ifade özgürlüğü ile ilgili bu bıçak sırtı kararı, Türkiye’de bir kişinin konuşmasının binlerce kişiyi etkilemesi, hakkını-hukukunu ihlal etmesi, zaman sınırı tanımadan yaptırımlar uygulanması durumuna karşı 'dur' diyebilen hakimlerin olduğunu ortaya koyuyor. Geç kalınmış bir karardır ama hukuku, doğruyu, gerçeği ifade etmesi açısından, ihlal yönünde oy kullanan Yüksek Mahkeme üyelerini kutlamak gerek. Bir hukukçu olarak kutluyorum" dedi.
"Ama bu karar burada kalmaz" diyen Kaboğlu, "Bu karar aynı zamanda bizim tek kişi yönetiminin işlemezliği yönündeki tezimizi güçlendirmiştir. Karar üzerinde çalışacağımız yargı reformu yasa önerisinde de bu konuları mutlaka gündeme getirmemiz gerektiğini ortaya koymuştur” diye konuştu.
'BU YARGILAMALARI YAPANLARA KARŞI HUKUKİ SÜREÇ İŞLETİLMELİ'
Kararın barış bildirisine imza atan herkesi kapsayacağına dikkat çeken Kaboğlu, bundan sonrası içinse, “AYM tarafından bu haksızlığın saptanması anından itibaren hukuka, anayasaya, AİHS’e açıkça aykırı olduğunu bile bile bu dava sürecini yürütenlere, hakimlere karşı tabii ki hukuki yönleri işletmek gerekiyor. Anayasa madde 40’ı işletmek gerekiyor” ifadelerini kullandı.
'KARAR EN KISA ZAMANDA KHK’LILARA DA YANSIMALI'
KHK ile ihraç edilen Saadet Partisi Milletvekili Cihangir İslam da karar için “Çok sevindirici bir karar. İnşallah yargımızın karar alma sürecinde bir milat olur” dedi. AYM’nin bildiride söylenenleri açıkça ifade özgürlüğü kapsamına aldığına dikkat çeken İslam, şunları ifade etti:
“AYM bildiride terör örgütünün cebir, şiddet içerecek yöntemlerini meşru gösterecek, övecek içerik görmedi. Ama biz hepimiz bununla suçlandık. Benim gibi 611 kişi de bu suçu işleyenleri savunmakla suçlandı. Sonuç olarak AYM’nin yaklaşımı gayet olumlu. Bizim istediğimiz şey hukuktur. İfade özgürlüğü sınırları içindeki ifadelerimiz bizim karşımıza terörle iltisak, irtibat olarak geldi. Bu yüzden işlerimizi kaybettik. Bazı arkadaşlarımız adli kovuşturmaya uğradı. Dileğimiz bu işin KHK’lara da yansıması. Biz bu nedenle suçlandık, soruşturma altına alındık. KHK’larla işlerimizi kaybettik. En kısa zamanda bu olumlu içtihadın ve benzerlerinin KHK’lılara yansıması ve herkesin önce işlerine dönmesi sonrasında da gerekli olursa hukuki sürecin başlatılması çağrısında bulunuyorum.”