İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Ercan Yılmaz: Hasta mahpuslar için yeni bir düzenleme yapılmalı
Hasta mahpusların ulaşılamayan kişiler olmadığını söyleyen İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Yılmaz, "Hasta mahpuslara bilerek ve istenerek müdahale edilmiyor" dedi.
Evrim Deniz
DİYARBAKIR - İnsan Hakları Derneği (İHD) Hapishane Komisyonu’nun 29 Nisan 2022 yılında paylaştığı 'Ağır Hasta ve Hasta Mahpus Listesi' raporunda yer alan bilgilere göre, derneğe ulaşan ve tespit edilen Türkiye hapishanelerinde 651’i ağır olmak üzere en az 1517 hasta mahpus bulunuyor. Hapishane şartlarında hasta olan, hastalığı giderek artan, tek başına ihtiyaçlarını karşılayamayan ve hastanede tedavi olması gereken mahpusların ATK raporlarıyla içeride tutulması ise gündemdeki yerini koruyor.
14 Ağustos’ta gerçekleşen ilk yönetim kurulu toplantısında, Diyarbakır Şube Başkanlığı'na seçilen Ercan Yılmaz ile hasta mahpusların durumunu ve yeni dönemde İHD Diyarbakır Şubesi'nin önüne koyduğu çalışmalar hakkında konuştuk.
‘EN TEMEL MESELEMİZ, HAPİSHANEDEKİ HAK İHLALLERİ’
14 Ağustos’ta gerçekleşen ilk yönetim kurulu toplantısında Diyarbakır Şube başkanı seçildiniz. Yeni dönemde neler yapacaksınız?
İnsan Hakları Derneği kurulduğu günden bu yana komisyon faaliyetleri üzerinden çalışmalarını yürütür. İhtiyaç halinde yeni komisyonlar açıp onlar üzerinden faaliyetleri devam ettiririz. Bu dönem ise kadın, çocuk, hukuk, hapishaneler, kayıp ve faili meçhul siyasi cinayetlerle mücadele, işkence ile mücadele komisyonu gibi komisyonlar üzerinden çalışmalarımızı tekrar yürüteceğiz. Bu komisyonların hepsinde yönetim kurulu üyelerimiz de bulunuyor. Ve bu yeni dönemdeki en temel meselemiz de hapishanelerdeki hak ihlalleri üzerine olacak.
‘EN AZ 1500 HASTA MAHPUS VAR’
Şu an için Türkiye’de kaç hasta mahpus var ve onların durumu nedir?
2022 yılı nisan itibariyle hazırladığımız rapora göre Türkiye’de, 651’i ağır hasta olmak üzere en az 1517 hasta mahpus bulunmaktadır. Tabi tahliye olanlar oldu, ne yazık ki yaşamını yitirenler oldu ve bu sayıya yeni eklenen hasta mahpuslar oldu. Yani şu an en az 1500’ün üzerinde hasta mahpus var ve bunların 600’e yakını ağır hastalar. Yaşamını tek başına idame ettirmesinin mümkün olmadığı veyahut tehlikeli olduğunu bildiğimiz kişiler var. Bu kişiler hastanelerde ve dışarıda ailelerinin desteğiyle tedavi olması gereken mahpuslar. Bu sayıların çok üzerinde hasta mahpus olduğu da bir gerçek. Çünkü bize ulaşamayan mahpuslar da mevcut.
‘ATK BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ DEĞİL’
Tam teşekküllü devlet hastanelerinin raporları yok sayılıyor ve hak örgütlerinin ifadesine göre mahpusların tahliye edilmesinin önündeki en büyük engel Adli Tıp Kurumu (ATK) raporları. ATK'nin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şu an ATK tekel bir durumda, ATK’nin verdiği karara karşı mahpuslar herhangi yasal bir yola da başvuramıyorlar. Bir yargı yolu yok bu raporlara karşı. Aynı zamanda dediğiniz gibi, ATK yerel ve tam teşekküllü devlet hastanelerinin birçok raporunu da mahpusun dosyası geldiğinde baz almıyor. Bunun nedeni ise, infaz kanununda hasta mahpuslarla ilgili hastanelerin verdiği kararların yeterli görülmemesi, bu kararların ATK tarafından da onaylanmasının istenmesi. ATK, Adalet Bakanlığı’na bağlı bir kuruluş. ATK başkanları Cumhurbaşkanlığı tarafından görevlendiriliyor. Görevlendirilen hiçbir bürokratın, siyasi iktidarın söylem ve çizdiği çerçevenin dışına çıkamayacağını herkes bilir. ATK da bunlardan bağımsız bir kurum değildir. Hastanede yaşamını yitirenler var, çok yaşlı ve ağır hastalar var ve bütün bunlar, ATK’nin insafına bırakılmış durumda.
Hasta ve yaşlı mahpuslar konusunda 'toplumsal duyarlılık eksik' diyebilir miyiz?
Bu ihlallere yönelik sivil toplum örgütlerinden tutun da uluslararası kurumlar yoğun çalışmalar yapıyor. Adalet Bakanlığı da bu hasta mahpusların hepsinden haberdar, raporlarla mevcut bu hastalıklar. Yani mahpuslar bilinmeyen ya da ulaşılmayan kişiler değil. Bilerek, isteyerek müdahale edilmeyen kişiler. Hasta mahpuslar tamamen siyasi konjektörün, siyasi iktidarın insafına bırakılmış. Bir dönem çözüm süreci ile hasta mahpusların meselesi gündeme oturdu, ele alındı. Bu konuda düzenleme yapılacağına dair sözler verildi. Bu durumun suçtan bağımsız, insani bir mesele olduğu sıklıkla vurgulandı. Ama ne yazık ki, bu konuda bir gelişme sağlanmadı. İktidar cenahı tarafından bir genelge düzenlemesi yapıldı ama o genelge bu problemin çözümü için çok yetersiz. Çözüm çok basit, infaz kanununda düzenleme yapılmalı.
‘ADLİ VE POLİTİK MAHPUSLAR ARASINDA AYRIMCILIK VAR’
Tahliye edilmeyen hasta mahpusların tedaviye ulaşım koşulları nedir? Tedavi süreçleri aksıyor mu?
Özellikle bir hususa dikkat çekmek istiyorum; hasta mahpus listemizde adli mahpuslar olmakla birlikte büyük çoğunluğu politik mahpuslar. Türkiye’de hapishanede kalma sürelerine baktığımızda politik ve adli mahpuslar arasında bir uçurum var. Hem uygulanan indirimler açısında hem de alınan cezanın yatarı açısından bir eşitsizlik var. Son yapılan düzenlemelerle birlikte bir adli mahpus bir gün bile hapishanede kalmayabilir. Ama Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamında yargılanan mahpuslara baktığımız zaman bu 6 yılın tamamını kapalı cezaevinde geçirmek durumu söz konusu. Hapishanenin sağlıksız koşulları içerisinde bulunan politik mahpuslar sağlıklarını da kaybedebiliyorlar. Veya mevcut hastalıkları ilerliyor. Zaten gözaltındaki işkence ve kötü muameleden sonra mahpusların sağlıklı bir tedavi sürecine erişmemesi de birçok hastalığın oluşmasına neden oluyor. Bu yüzden hasta mahpusların sayısı artıyor.
'16 YIL ÖNCE HASTA MAHPUS SAYISI 18 İDİ’
İHD, kuruluşundan bu yana hasta mahpuslarla ilgili raporlar hazırlıyor ve bunları gözlemliyor. Dünden bugüne hazırladığınız raporlar bize neleri anlatıyor?
İHD, 2007 yılında, yaklaşık 16 yıl önce hasta mahpuslarla ilgili ilk çalışmasını yaptı. O yıl, hasta mahpus listemizde 18 isim vardı. Bugün 1500’den fazla hasta mahpus isim var. Bu da hapishane koşullarının mahpuslar üzerinde ne kadar olumsuz etki bıraktığına büyük bir kanıt. Zaten mahpusların hapishane revirlerinde tedavi edilemeyecekleri bilinen bir gerçek, buna rağmen hastaneye sevkleri de çok geç yapılıyor. Çoğu mahpus hastalığının son evresinde hastaneye sevk ediliyor.
'UMUYORUM Kİ, ESKİ BAŞBAKAN YARDIMCISININ ÇAĞRISI DİKKATE ALINIR’
Geçtiğimiz günlerde eski TBMM Başkanı Bülent Arınç da Twitter hesabı üzerinden hasta mahpuslarla ilgili bir çağrıda bulundu. Bu çağrıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?
İktidar tarafında olan birinin böyle bir açıklama yapmış olması dikkatleri biraz o tarafa çekiyor. Ama Bülent Arınç’ın söylediğinin çok daha kapsamlısını yıllardır kurumlar, barolar, insan hakları kurumları, hak savunucuları dile getiriyor. Bu iktidar tarafından bir lütuf değil, kendi anayasası, taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde kişilerin vücut bütünlüğünü koruyacağına, sağlık hakkını tahsis edeceğine dair taahhütte bulunmuş bir devletten, bir yapıdan bahsediyoruz. Bülent Arınç’ın yaptığı açıklama elbette önemli. Siyasi iktidarlar tarafından seçimlerden önce seçmenleri etkilemeye yönelik buna benzer bazı çıkışları olabiliyor. Bu kaygılar ile hareket etmeden, insan hakları esas alınarak düzenlemelerin yapılaması gerektiğini hatırlatmakta ve tekrarlamakta fayda var. Umuyorum ki hükümet, eski bir başbakan yardımcısının, meclis başkanının bu çağrısını dikkate alır.
'SAĞLIK HAKKI ADALET TEMELİNDE ELE ALINMALI'
Ağır hasta mahpuslarla ilgili talepleriniz neler ve bunların karşılanması için ne gibi girişimlerde bulundunuz?
Defalarca hükümete bu konuya çözüm arama noktasında çağrıda bulunduk fakat bu çağrımız hep sonuçsuz kaldı. Adalet Bakanlığı ile sık sık yazışma halindeyiz. Ağır hasta mahpusların cezaevinde kalmamasına dair resmi ve tarafsız bir şekilde yeniden değerlendirme yapılmasını talep ediyoruz. Derneğimizi ziyarete gelen sivil toplum örgütlerine, büyük elçiliklere bu konuda bir düzenleme yapılması için çaba göstermeleri için girişimlerde bulunuyoruz. Ama en temel talebimiz, anayasanın 10. Maddesi olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de eşitlik ilkesini barındıran sözleşmedeki maddenin dikkate alınmasını ve bu çerçevede bütün hasta mahpusların sağlık haklarının adalet temelinde ele alınarak tahliye edilmesini istiyoruz.
Ercan Yılmaz Kimdir?
1990 yılında Diyarbakır'da doğdu. 2013 yılında Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. 2014 yılından bu yana Diyarbakır'da serbest avukatlık yapıyor. 2016 yılında İHD Diyarbakır Şubesinin 14. Olağan Genel Kurulu'nda Şube Yönetim Kurulu'nda görev almaya başladı. 15. ve 16. Olağan Genel kurullarda da Dernek Yönetim Kurulu'nda görev aldı. İHD Genel Merkezinin 20. Olağan Genel Kurulu'nda Dernek Merkez Yönetim Kurulu'na, daha sonra da 11 kişiden oluşan İHD Merkez Yürütme Kurulu'na seçildi. Bu dönemde İHD Merkezi Hapishane Komisyonu Sözcüsü görevinde bulundu. 12 Ağustos 2023 tarihinde yapılan İHD Diyarbakır Şubesi'nin 17. Olağan Genel Kurulu'nda Şube Başkanı olarak seçildi.