İHD Diyarbakır Şubesi: İran’da yaşam hakkı hedef alınıyor

İHD Diyarbakır Şubesi, İran’da Masha Amini’nin öldürülmesiyle başlayan protesto eylemlerinde polisin neden olduğu hak ihlalleri için “Rejimin kolluk şiddetini kınadığımızı belirtiyoruz” denildi.

Abone ol

DİYARBAKIR - İHD Diyarbakır Şubesi, İran’da Masha Amini’nin öldürülmesiyle başlayan protesto eylemlerinde İran güvenlik güçlerinin neden olduğu hak ihlallerine dair basın açıklaması yaptı. Açıklamada, “İran’da baskıcı yönetim ve uygulamalara karşı halkın gösteri ve yürüyüş ile itirazlarını ifade etmesi haktır. Buna karşın rejimin kolluk şiddetini kınadığımızı belirtiyoruz” denildi.

İran’da Masha Amini 14 Eylül’de ‘ahlak polisleri’ tarafından işkence ile gözaltına alındı. Gözaltında da işkenceye maruz kalan Amini, 16 Eylül’de  hayatını kaybetti. Amini’nin öldürülmesinden sonra İran’da halk durumu günlerdir protesto ediyor. İran güvenlik güçleri ise protestoculara orantısız güç kullanıyor ve şuana kadar 40’ı aşkın kişinin öldüğü bilgisi paylaşılıyor.

İran Adalet Bakanı Gulam Hüseyin İlham ise protestolara karşı hoşgörülü davranmayacaklarını “Müsamaha göstermeden kararlı şekilde karşılık vereceğiz” sözleriyle açıklamıştı.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi İran’daki protestolarda artan can kaybı sayısı ve orantısız müdahaleler nedeniyle yaşanan hak ihlallerine dikkat çekmek için bir basın açıklaması yaptı.

İHD Şube Başkanı Abdullah Zeytun’un da katıldığı toplantıda açıklamayı İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim kurulu üyesi Derya Yıldırım okudu.
Yıldırım, İran devletinin, Amini’nin işkence ile öldürülmediğini, kalp krizi ile öldüğüne yönelik ifadeler kullandığını belirterek, “Kamuoyu ile paylaşılan tıbbi kayıtlara göre ise Mahsa’nın tomografi taramasında kafatasının kırılmasından kaynaklı kanama ve beyin ödemi olduğu, ciğerlerinde sıvı birikmesinin yanı sıra kafasına aldığı ağır darbenin ardından komaya girdiği belirtilmiştir” dedi.

3 KADIN GAZETECİ DE TUTUKLANDI

Norveç’in başkenti Oslo merkezli İran İnsan Hakları (IHR) örgütü, protestolar sırasında en az 50 kişinin öldürüldüğüne dair bilgi paylaştığını belirten Yıldırım, “Çoğunlukla Kürt kentlerinde başlayan gösteri ve yürüyüşe kolluk güçlerince şiddet ile karşılık verilmiştir. Ülkenin bazı yerleşim yerlerinde devam eden protestolarda polislerin eylemcileri doğrudan hedef aldığı videolar sosyal medyada yayınlanmıştır. Öte yandan Amini’nin katledildiği hadiseyle alakalı haberi yapan kadın gazetecinin de aralarında bulunduğu 3 gazetecinin tutuklandığı basına yansımıştır. Yaşam hakkı ihlallerinin yanı sıra vatandaşların bilgiye erişim ve haber alma hakkı da engellenmektedir. Ülkede Instagram ve WhatsApp gibi sosyal medya ağları ve mesajlaşma uygulamaları askıya alınmış, internet kullanımı kısıtlanmış, internet kullanımına sadece sanal özel ağlar (VPN’ler) aracılığıyla erişilebilmektedir” şeklinde konuştu.

ZULME KARŞI DİRENME HAKKI

10 Aralık 1948 tarihinde kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne atıfta bulunan Yıldırım, “Başlangıç bölümünde insanlık ailesinin bütün üyeleri için eşit, bölünemez ve devredilmez hakların tanınmasının, dünyada özgürlüğün, adaletin ve barışın temeli olduğu, eğer hakları korunamıyor ise herkesin zulüm ve baskıya karşı son çare olarak direnme hakkına başvurmak zorunda kalabileceği belirtilmiştir” dedi.
Yıldırım, “İran’da olduğu üzere otoriter siyasi iktidarlar tarafından yönetilen ülkelerde hak ve özgürlüklere dayalı politikalar uygulanmamakta ve ağır ihlaller yaşanmaktadır. Politikaların insan hakları değerlerini yok saydığını gören halkın, kadınlar başta olmak üzere mücadele ettiğine, zulüm ve baskıya karşı ise aktif direnme hakkını kullandığına tanıklık etmekteyiz” ifadesini kullandı.

SORUNLAR ŞİDDETLE ÇÖZÜLMEK İSTENİYOR

Yıldırım, açıklamanın devamında şunları söyledi: “İran’da yaşananlara bakıldığında, kadına yönelik ortaya konan yasakçı zihniyetin, kadın iradesini bastırarak kadınları belli kalıplara sığdırmaya çalışan, kadınların verdiği kimlik mücadelesini görmezden gelerek kadınları adeta ‘üzerlerinde düzenleme yapılan birer nesneymiş’ gibi gördüğünü özellikle belirtmek gerekmektedir. Yaşanmakta olan bu süreçte, her koşulda korunması gereken yaşam hakkı doğrudan hedef alınmakta, halkın haber alma hakkı engellenmekte; baskılara karşı sokaklara çıkan yurttaşların evrensel hak talepleri ile toplantı, gösteri ve barışçıl protesto hakkı rejimin polis şiddetiyle sert ve şiddetli bir biçimde bastırılmaya çalışılmaktadır. Halkın meşru taleplerine karşı devlet ve hükümetlerin problemleri çözebilmeleri için yegâne demokratik ve akılcı yöntem, diyalog yolu ile yurttaşların meşru taleplerinin dikkate alınmasıdır. Ne yazık ki yaşanan gelişmelerden, temel insan haklarını esas alan demokratik yöntemlerin bir tarafa bırakıldığı, yaşam hakkını hiçe sayan, şiddete dayalı yöntemlerin devreye girdiği ve devreye sokulan baskı ve şiddet yöntemleriyle sorunların çözülmeye çalışıldığı görülmektedir.”

Rejimin kolluk şiddetini kınadığımızı belirterek, rejimin; etnik, inanç, cinsiyet temelli ayrımcı politikalarına son vermesi, hak ve özgürlükler ile insan hakları değerlerini esas alacak biçimde sosyal, hukuksal ve politik alanlarda eşitlikçi değişiklik ve düzenlemelere gitmesi gerektiğinin elzem olduğunu ifade ediyoruz.” (DUVAR)