İstanbul Çukurcuma'daki Platonik Art Project, bir süredir insanlığın tuvalet kültürüne ışık tutuyor. 30 Ocak'ta bitecek sergide, Nevzat Onmuş koleksiyonundaki popüler ve tarihsel nice eşya ve belge, bu nazik konuyu içten dışa, tüm temizliği ve titizliğiyle gündeme taşıyor.
İstanbul Firuzağa Mahallesi Çukurcuma Caddesi'nde, Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk'un romanıyla aynı ad ve belleği taşıyan 'Masumiyet Müzesi'nin tam karşısında yer alan Platonik Art Project'te, gayet içten bir sergi devam ediyor. Def-i Hacet sergisi bu. Küratörlüğü, Erkan Doğanay'a ait ve 30 Kasım'dan bu yana izlenen, 30 Ocak'ta ise bitecek sergide, Nevzat Onmuş koleksiyonundan derlenen onlarca kültürel, tarihsel ve sosyal buluntu, bir araya getirilmiş. Sergi, beraberinde kendi şerbetini bile getiriyor. 2019 'edisyonu' şerbetin üzerinde ise, Lâleli Baba'ya atfen, şu deyiş saklı: "Bu dünyadaki en güzel şey, yiyip içtikten sonra sıkıntısız bir şekilde def-i hâcetini yapabilmektir sultanım."
Serginin alçakgönüllü broşüründe şunlar yazılı:
"Avrupa ya da başka coğrafyaların tarihlerine baktığımızda... Roma ya da Osmanlı gibi imparatorlukların tuvalet ve temizlik kültürleri nasıldı ? Günümüz modern dünyasının yaşayanları olarak farkında olmadığımız büyük ya da küçük pek çok sorunun nasıl çözümlendiğini ve detaylarını, sanırım günümüzde kavramak oldukça zor...Oysa bir zamanlar, bugünün kanalizasyon sistemi yerine kovalarla, pencerelerden sokaklara atılırdı, insan dışkıları...
Def-i Hacet, geçmişten günümüze tuvalet kültürü sergisi, işte bütün bu sorulara yanıt bulabilmemize yardımcı olacak nitelikte, belgesel bir sergi. Geçmiş örneklerin yanı sıra, çağdaş lavabo, pisuar ve seyyar tuvaletler teşhir edilirken, tuvaletin tarihsel sürecini ve komik hikâyelerini canlandıran alanlarla, bu önemli temizlik kültürünün gelişim safhaları, izleyiciye aktarılmakta."
Daha en başta, Sezgin Çevik'in koordine edip, Recep Solmaz'ın teknik destek verdiği serginin vitrininde, orijinali İngiltere de bulunan antik bir 'klozet'in tahttan heybetli replikası sizi bütün heybetiyle bekliyor. Öyle bir klozet ki, üzerine tekerlek kabartması işlenmiş. Belli ki, hacetin aciliyetinin de bir insanlık tarihi var. Sergi, tıpkı kendimizle en baş başa kaldığımız o anların yoğunluğu gibi, hacetin bürokratik ve sosyolojik evrimini de gözler önüne sermesi bakımından, izleyicisinden son derece samimi ve dobraca, konsantrasyon ve vakit talep ediyor.
Misâl; sergideki, Maliye Bakanlığı kaşeli, her biri 200 bin TL değerli minicik bir koçanda, şu yazılı: 'Tüm Tuvaletler Eğitim Araştırma Geliştirme Rehabilitasyon Uygulamalar ve İşlet. Derneği.' Onun yanında, '...tabancamı unuttum helâda' diyen Ahmet Kaya'nın 'Başım Belâda' kaseti ve bir tuvale kâğıdı ibareli bozukluk tepsisi... Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi'nden çıkma bir minyatürün, 2006 tarihli bir kitaba dayandırılarak yansıtıldığı, büyütülmüş imgesinde ise, hacetlerini gideren kimileri.
Öte yanda, hattat Mahmut Şahin'in çalışmasıyla bir Hadis-i Şerif'in uyarısı: "Kabir azabının çoğu, üzerine idrar sıçratmaktan olacaktır." Ya da 18'nci Yüzyıl Marmara mermerinden yapılma, alaturka bir tuvalet ve 17'nci Yüzyıl Osmanlı döneminden kalma, granitten mamul bir başkası... Dediğimiz gibi, sahiden ilginç, kültürel, sosyal ve sıhhi bakımdan temizliğe çok meraklı bir sergi, Def-i Hacet. Buluntularıyla, izleyene hissettirdiği ise tam bir cehalet; işte bir örnek daha: İstanbul'un ilk umumî helâsı olan Yeni Cami helasının duvarında hat yazısıyla yazılmış 'Şaküle Dikkat' levhası - deyişi. Anlamı: "İsabete dikkat ediniz."
Serginin nice teşhiri arasında başka bir belge: Kaynağı, T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Bakanlığı, Osmanlı Arşivi. Miladî, 24 Şubat 1919, Hicrî 23 Cemaziyel-evvel 1337 tarihli bu belgede özetle ne yazılı, okuyalım:
" Kayseri Mutasarrıflığı'ndan Dahiliye Nezareti'ne gönderilen şifreli telgrafla,Hapishane-i Umumî'nin helâlarından birinin damını delen mahkûmların firar ettiği, bu kaçan mahkûmlardan altısının yakalandığı, diğer firarilerin de yakalanması için takibata devam edildiği bildirilmektedir."
Fransa Kralı 14'ncü Louis tarafından kullanıldığı bildirilen, yerleşik komodinli taht biçimli tuvaletin de görülebildiği sergide, devrin bürokrasisinin ne hacetten işlerle uğraştığı, telgrafların hızında, arşivsel bir dürüstlükle, gözler önüne seriliyor. 1901 tarihli, taharet musluklu bir İngiliz gemi klozeti ile, eski bir alafranga tuvalet tamircisinin siyah-beyaz portre fotoğrafı, sergide baş başa duruyor.
Sağda solda taharet tasarımlarının eski ve yeni örnekleriyle üstünüze geldiği sergi, elbette tarihsel değerde nice sifon ve onların zincirinden de sizi ayırmıyor. Hijyen tarihini nostaljik reklam ve fiyat tarifeleriyle önünüze bırakan Def-i Hacet sergisi, tuvalet sahneleri ve unutulmaz Şener Şen - Kemal Sunal replikleriyle 'Kibar Feyzo'nun da anısını yâd ederken, yine Cumhurbaşkanlığı Arşivleri'ndeki Osmanlı arşivlerine dayandırılarak koleksiyon üzerinden sergilenen bir diğer belge, 23 Aralık 1858'de Hariciye Nezareti'ne şu bilginin iletildiğini kayıtlara geçiyor: "...Kumaş Fabrika-i Hümayun civarında bulunan Ermeni mezarlığına yakın ve fabrika çalışanlarının kullandığı tuvaletin yıktırılarak, başka bir yere taşınması istenmektedir."
Satır aralarında ibretlik vakaları gün ışığına çıkaran bu sergi bize, Çorum Sungurlu Belediyesi'ne yaptırılan ilk Umumi Helâ'nın tarihini fotoğrafıyla 1937 olarak haber verirken, halkın 'Keyfin Veresiyesi Olmaz' veya 'Tuvalet Dıkalı Gaveci' gibi sıhhi ve mizahi uyarıları da bunlarla aynı duvarı paylaşıyor. Beyoğlu'nun son lağımcısı Mehmet Ateş'in portresini, ya da eski Türkçe ve yeni rakam ile 'sahici' Yüz Numara' levhasını görebildiğiniz sergide yer alan belgelerden, 29 Nisan 1900 tarihli bir diğerinde ise, yine Cumhurbaşkanlığı ve Osmanlı arşivlerine göre, özetle şunlar yazıyor:
"Seraskerlik Erkan-ı Harbiye Dairesi'nden (Genelkurmay Başkanlığı) Hariciye Nezareti'ne gönderilen yazıda, Yunanistan hududunda Koço Hizo Karakolu erlerinin sınırı geçerek Yunanistan'da tütün ve sigara kâğıdı kaçakçılığı yaptıklarına dair şikayetin, doğruyu yansıtmadığı ifade edilmektedir. Serasker (Genelkurmay Başkanı) Rıza imzasını taşıyan yazıda, bu şikayetin asıl maksadının Koço Hizo Karakolu'nda bulunan ve def-i hacet, yani tuvalet ihtiyacı için dışarıya çıkan bir Osmanlı askerine, Yunanistan tarafından yapılan bir tüfek atışı sonucu yaralanması suçunun üzerini örtmek gayesini taşıdığı bildirilmektedir."
Netice yerine: Nevzat Onmuş koleksiyonundaki popüler ve tarihsel nice eşya ve belge ile, 30 Ocak'a dek Platonik Art Project'te süren bu ilginç sergi, bu nazik konuyu içten dışa, tüm temizliği ve titizliğiyle gündeme taşıyor. Evet, konu biraz tatsız gelebilir ama, tekrar edelim. Şerbeti de, tüm soruları ve merakıyla, inanın yanında geliyor.