İhtiyatlı, zayıf ve gecikmiş -Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Alevi kararları

Türkiye’nin Aralık 2021 tarihinden itibaren kararların icrasına dair etkili bir ilerleme hayata geçirmemiş olmasına karşın BK’nın ara karar hazırlanmasını yine bir yıl ötelemesine anlam vermek zor.

Abone ol

Mine Yıldırım* 

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi (AK-BK) Haziran 2023 toplantısında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) geçen on altı yıl içinde Aleviler ilgili olarak almış olduğu dört önemli kararın icrasına ilişkin önemli bir karar aldı. Uzun zamandır umutla beklenen karar sivil toplumun ve Alevi toplumunun beklentisini karşılamaktan çok uzak ve uluslararası insan hakları denetim mekanizmalarının zayıf kalabildiğine işaret ediyor.

Alevilerin uzun yıllardır dile getirdikleri ve uluslararası insan hakları sistemini de harekete geçirerek çözüm aradıkları meselelerini konu alan bu kararlar Türkiye’nin önemli insan hakları sorunlarını doğrudan ele alıyor. Dolayısıyla bu kararların etkili bir şekilde uygulanması başvurucuların adalete erişmeleri, benzer ihlallerin yeniden yaşanmasının önlenmesi ve Türkiye’de herkesin din veya inanç özgürlüğünün korunması için kritik.

ALEVİ DAVALARI VE AİHM’İN BULGULARI

Hasan ve Eylem Zengin/Türkiye ve Mansur Yalçın ve Diğerleri/Türkiye kararlarında AİHM Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi (DKAB) derslerini ele aldı. Kararlarda DKAB ders içeriğinin nesnel ve objektif niteliklere sahip olmadığını, eğitim sisteminin ebeveynlerin çocuklarını kendi dinî veya felsefi görüşleri doğrultusunda yetiştirme haklarına saygı gösterme konusunda yapısal sorunlar içerdiğini ve okullarda din eğitimi konusunda insan hakları standartlarıyla uyumlu bir reformun ivedilikle gerçekleştirilmesi gerektiğini tespit etti.

Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Merkezi Vakfı/Türkiye davası ise, Yenibosna Cemevi’nin aydınlatma giderlerinin, ibadet yeri olarak tanınan diğer mekânlar açısından olduğu gibi, devlet tarafından karşılanması talebinin “Cemevleri ibadet yeri değildir” gerekçesiyle reddedilmesi hakkında. AİHM bu davayla ilgili verdiği kararında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ayrımcılık yasağını içeren 14. maddesinin, din veya inanç özgürlüğünü koruyan 9. madde ile bağlantılı olarak ihlal edildiğini tespit etmişti.

Benzer şekilde, İzzettin Doğan ve Diğerleri/Türkiye başvurusunun şikâyet konusu İslam’ın Sünni geleneğine bağlı topluma sunulan dinî kamu hizmetinin Alevilere de sunulmasına ilişkin taleplerin reddedilmesiydi. Başvurucuların bu talepleri, Alevi dinine ilişkin hizmetlerin kamu hizmeti kapsamına alınması, Alevilerin ibadet yerlerinin ibadet yeri statüsü kazanması, Alevi din görevlilerinin kamu görevlisi olarak işe alınması ve Alevi inancını taşıyanların ibadetlerine bütçe ayrılması için özel bir hüküm çıkartılmasıydı. Bu başvuruyla ilgili olarak AİHM Büyük Daire 2016 yılında Türkiye’nin din veya inanç özgürlüğü hakkını koruyan 9. madde ve 9. maddeyle bağlantılı olarak ayrımcılığı yasaklayan 14. maddeyi ihlal ettiğine karar vermişti.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46/4 maddesi uyarınca AİHM kararları, sözleşmeye imza atan devletleri bağlıyor. AK-BK ulusal makamlar, başvuru sahipleri, STK’lar, insan hakları kurumları ve diğer ilgili taraflarca sağlanan bilgilere dayanarak bu kararların icrasını denetliyor.

AVRUPA KONSEYİ BAKANLAR KOMİTESİ’NİN KARARI NE SÖYLÜYOR?

AK-BK uzun bir süredir AİHM’in Alevi kararlarının icrasını denetliyor. Son olarak Haziran 2023 toplantısında aldığı kararda bu kararların “Türkiye yetkililerinin Alevi inancının dinsel doğasını tanımayı haksız yere reddetmesi ve DKAB derslerinin sınırlı zorunlu doğası ve muafiyetin sınırlı olanakları, Sünni İslam'dan farklı bir dinî veya felsefi inanca sahip ebeveynlerin çocukları için uygun seçenekler bulunmamasıyla ilgili” olduğunu hatırlatıyor (paragraf 1).

Bireysel önlemlerle ilgili olarak ise başvurucuların çocuklarının ilkokul ve ortaokul çağında olmadıklarını hatırlatarak, Hasan ve Eylem Zengin/Türkiye davasını kapatıyor.  Öte yandan, Mansur Yalçın ve Diğerleri/Türkiye davası kapsamında zorunlu DKAB derslerine ilişkin genel tedbirlerin denetimine devam edilmesine karar veriyor (CM/ResDH(2023)143 Nihai Kararı). Bunun sebebi AİHM’in Mansur Yalçın ve Diğerleri/Türkiye kararında Türkiye’nin eğitim sisteminin ebeveynlerin inançlarına saygı duyulması için uygun tedbirler içermediği, yapısal bir sorun olduğu ve gecikmeksizin ebeveynlerin din veya inançlarını veya felsefi görüşlerini açıklamak zorunda kalmadan muafiyet olanağının sağlanması gerektiğinin altını çizmesi (para. 76, 77, 84) olabilir. Bu kararda ders kitaplarının içeriğinin ötesinde, yapısal sorun öne çıkıyor ve karar belirli bir dönemin müfredatını temel almıyor (paragraf 2).

Ayrıca, Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Merkezi Vakfı/Türkiye kararında daha fazla bireysel tedbire gerek olmadığına karar verildi (paragraf 3). Genel önlemlerle ilgili olarak ise AK-BK kararında “Devlet tarafından sağlanan dinî kamu hizmetlerindeki dengesizliği kısmen ortadan kaldırabilecek son gelişmeleri memnuniyetle karşıladı” ve “yetkilileri bu önlemlerin pratik etkisi hakkında bilgi vermeye davet etti” deniyor. Ayrıca, 2010 yılında yayımlanan Alevi çalıştaylarının nihai raporunda fikir birliğine varılan tavsiyeleri de dikkate alarak, yetkilileri, son dönemde alınan tedbirlerin, “dinî liderlerinin tanınmaması, bağış veya devlet sübvansiyonu almanın imkansızlığı gibi Alevi toplumunun karşılaştığı diğer yasal, örgütsel veya mali sorunları ele alıp almadığına ve aldıysa ne ölçüde ele aldığına ilişkin değerlendirmelerini” sunmaya davet ediyor (paragraf 4). Burada Mart 2023’te Türkiye’nin AK-BK’ya sunmuş olduğu eylem planında yer alan cemevlerinin elektrik faturalarının ödenmesine ilişkin mevzuat değişikliği ve Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın kuruluşu adımları dikkate alınmış. Ancak bu adımların hiçbiri AK-BK’ya sunulan sivil toplum bildirimlerinde de ifade edildiği üzere Alevileri dinî bir topluluk ve cemevlerini ibadet yeri olarak tanımadığı için etkili bir çözüm sunmuyor.

Cemevlerinin aydınlatma masraflarının devlet tarafından karşılanması için alınan yasal tedbirleri memnuniyetle karşılayarak, Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Merkezi Vakfı/Türkiye davasında münhasıran bu konuyu ele alan incelemelerini kapatmaya karar verdiği ifade ediliyor (Nihai Karar CM/ResDH(2023)144) (paragraf 5). Cemevlerinin aydınlatma masraflarının sistematik bir şekilde ve tümü için karşılanmadığı olgulara dayanan bir şekilde Bakanlar Komitesi’ne bildirilirse bu kısım yeniden açılabilir. Bu nedenle izleme ve raporlama önemini koruyor.

AK-BK, zorunlu DKAB dersi hakkında AİHM tarafından tespit edilen eksikliklerin giderilmesi için yetkililerin herhangi bir tedbir almadığını derin bir üzüntüyle kaydettiğini ifade ediyor. Bu nedenle yetkilileri, Türk eğitim sisteminin, devletin çeşitli dinlere, mezheplere ve inançlara karşı tarafsızlık ve yansızlık görevini çoğulculuk ve nesnellik ilkelerine saygı göstererek yerine getirmesini sağlamak için gerekli önlemleri almaya ve Sünni İslam'dan farklı bir dinî veya felsefi inanca sahip ebeveynlerin çocuklarına, öğrencilerin ebeveynleri dinî veya felsefi inançlarını açıklamak zorunda kalmadan zorunlu din eğitiminden vazgeçmeleri için uygun seçenekler sunmaya şiddetle teşvik ediyor (paragraf 6).

Son olarak, AK-BK en geç Haziran 2024'teki toplantısında bu davaların yeniden ele alınmasına karar verdi ve zorunlu DKAB dersleri konusunda bu konudaki ilk kararın 2008'de kesinleşmesinden bu yana herhangi bir ilerleme olmamasını göz önünde bulundurarak, Sekretarya'ya, genel tedbirlerle ilgili somut ilerleme belirtilerinin yokluğunda, bu grubun bir sonraki incelemesinde Komite tarafından değerlendirilmek üzere bir ara karar taslağı hazırlaması talimatını verdi (paragraf 7).

ZAYIF VE GECİKMEYE DEVAM EDEN ULUSLARARASI DENETİM

AK-BK Aralık 2021 tarihli kararında yukarıda yer verilen sorunları hatırlatarak bu davalarda incelenen ve uzun süredir devam eden sorunlar ve şimdiye kadar kaydedilen ilerleme eksikliği göz önüne alındığında, bu davaların Mart 2023’te AİHM kararlarının icrasına dair yapılacak BK toplantısında yeniden ele alınmasına karar vermişti. Ayrıca Sekretarya’dan bu toplantıda incelenmek üzere genel tedbirlerin olumlu bir değerlendirmesine olanak tanıyan kapsamlı bilgilerin bulunmaması durumunda, bir geçici karar taslağı hazırlamasını istemişti. Buna karşılık, Türkiye’nin Aralık 2021 tarihinden itibaren kararların icrasına dair etkili bir ilerleme hayata geçirmemiş olmasına karşın BK’nın ara karar hazırlanmasını yine bir yıl ötelemesine anlam vermek zor. Etkisi henüz görünmeyen, cemevlerinin ibadet yeri statüsünü tanımayan ve zorunlu DKAB dersiyle ilgili hiçbir gelişmeyi içermeyen adımları göz önünde bulundurarak Türkiye yetkililerine bir yıl daha süre tanınması uluslararası insan hakları denetimini zayıflatıyor.

Sivil toplum ve Alevi toplumu açısından AK-BK tarafından yürütülen AİHM kararlarının icrası sürecine katılmaya devam etmek ve olgulara dayanan bilgiler ve tavsiyelerle bu süreci canlı tutmak ve talepkar olmak kritik öneme sahip. AK-BK kararı her ne kadar kararların icrasının gecikmesini kabullenmiş, ihtiyatlı ve zayıf olsa da bu süreç önemini koruyor.   

*Dr./ İnanç Özgürlüğü Girişimi Koordinatörü