Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, Başbakanı görevden aldı ve Meclis’i feshetti, milletvekillerinin dokunulmazlığını da kaldırdı. Said bu tasarruflarını Tunus Anayasasının 80. Maddesine dayandırdı. Bu madde devletin istikrar ve bütünlüğü ile ilgili “yakın tehlike” bulunması halinde cumhurbaşkanına tasarrufta bulunma yetkisi veriyor. Madde açık bir şekilde cumhurbaşkanı “başbakanı görevden alır, Meclis’i de fesheder” demiyor elbette ama 2014’te yazılan ve kabul edilen Tunus Anayasasının mimarlarından, anayasa profesörü Kays Said’in yorumu bu şekilde olmuş. Yasa maddesi cumhurbaşkanının bu gibi kararları alırken başbakan ve Meclis başkanı ile istişare halinde olmasını da öngörüyor.
Said görevden almadan önce Başbakan Hişam El Meşişi ve Meclis Başkanı Raşid Gannuşi ile görüştü mü, görüştü ise “yasa maddesi sizi görevden almamı öngörüyor, ne dersiniz” diye sordu mu bilmiyoruz. Ancak Ennahda lideri Gannuşi Said’in kararını “darbe” olarak niteliyor görevden alınan başbakan Meşişi ise -twitter hesabına baktım- belli ki çok da şikayetçi değil durumdan, paylaşımda bulunup tepki vermemiş.
***
Habip Burgiba Tunus’a çok önemli bir laiklik mirası bırakmış ve İhvan gibi hareketler her ne kadar parlamentoda çoğunluğu elde edebilseler de toplumda karşılık bulamıyorlar ve bu nedenle Tunus’ta yıllardır koalisyonlar iş başında. Kaçınılmaz olarak da bu koalisyonların oluşma ve bozulmalarına sık sık rastlanıyor. Tunus 2011-2013 arasında bir başbakan, 13-14, 14-15, 15-16, 16- 20 arasında birer başbakan görmüş. 2020’de göreve gelen İlyas Fahfah birkaç ay görevde kalabilmiş ve yerini Eylül 2020’de son başbakan Hişam Meşişi’ye bırakmış.
Bağımsızlar dahil 20 parti / hareketin bulunduğu 217 sandalyeli parlamentoda Ennahda’nın 52, Tunus’un Kalbi’nin 38, Demokratik Mevcut’un 22, İtibar Koalisyonu’nun 21 üyesi bulunuyor (kalanlar diğer partilere dağılıyor). Bu “çok parçalı yapı” bile Tunus’taki siyasal durumu anlatmaya yeter.
Ancak bu veriler tek başına bütün tabloyu anlatmıyor. Bazı verilere baktığımız zaman uzun bir zamandır alttan alta bir kaynama olduğu belli.
Tezahürü nasıl olursa olsun gelişmelere yol açan süreç iki temele oturtulabilir:
- Burgiba’nın laik Tunus’u ile 2011’den bu yana Gannuşi’nin liderliğinde siyaseti domine edecek güce sahip olan Ennahda arasında “doku uyuşmazlığı sorunu” çözülemedi.
- Zeynelabidin Bin Ali’nin gitmesi ve görece ılımlı şekilde yaşanan geçiş süreci sonrasında umutlanan halkın ekonomik sorunları çözülemedi.
Tunus büyük oranda turizm ve tarım ülkesi. 2020’de kişi başı gelir 3600 Dolar civarında ve işsizlik % 17. Pandemi özellikle turizm gelirlerine büyük darbe vurdu ve aslında aylar öncesinden Tunuslu gençler "kendilerine istihdam yaratılması ve pandeminin sebep olduğu olumsuz koşulların hafifletilmesi için tedbir alınması” isteği ile gösteriler yaptılar. Ancak adı “bahar” olmayınca attığınız sloganlar ile kalıyorsunuz işte, dünya basını başka yerler ile meşgul olduğu için ancak son yaşanan görevden almalar gibi gelişmeler sonrası ilgi görebiliyorsunuz.
TUNUS’TA YAPILAN DARBE Mİ DEĞİL Mİ?
Sürecin dikkat çeken noktalarından biri Ennahda bürolarına yapılan saldırılar. Cumhurbaşkanı Said’in kararlarına destek verenler Ennah’da bürolarını hedef aldılar. Bir veri ile daha devam edelim: 80. Maddeye göre Tunus Anayasa Mahkemesi 30 gün sonra parlamentodan 30 milletvekilinin başvurması halinde cumhurbaşkanının oluştuğunu savunduğu koşulların geçerli olup olmadıklarını karara bağlayacak. Yani bir şekilde cumhurbaşkanının Ennahda ve onun gibi partilerin darbe olarak gördükleri tasarruflarını onaylayacak ya da reddedecek. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi Tunus’ta yapılan darbe midir değil midir tartışmasında bir şekilde belirleyici de olacak. Eğer Ennahda kendi aleyhinde sayılabilecek bir karar çıkar ve bu karara itiraz ederse işler bundan sonra karışabilir.
TUNUS, İHVAN VE AKP
Bu gelişmelerin devletler ya da hükümetler yerine kişiler, örgütler, partiler, oluşumlar düzeyinde diplomasiyi tercih eden AKP açısından sonuçları da olacaktır. Mısır, Suriye, Libya’dan sonra İhvan Tunus’ta da hedefte. Tunus’un cumhurbaşkanı ya da başbakanının Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabul edildiğini hatırlamıyorum ama Ennahda’nın lideri Gannuşi Türkiye’yi ziyaret etmişti, tıpkı Libya’nın El Sarrac’ı gibi.
Her yerden gol yiyoruz. Libya diplomasimizin bir ayağını da Tunus ve Cezayir oluşturuyordu. Şimdi Tunus’ta yaşanacaklar Libya’daki durumumuzu az veya çok etkileyecek. Ama daha da önemli olan bölgesel çapta bir dış politika yatırımımızın daha boşa çıkması sonucu ile karşı karşıya kalacağız.
Türkiye’de hükümet yetkililerinin Tunus’ta yaşananları “darbe” olarak nitelendirmesi boşuna değil. Ucu bize dokunuyor.