İki hafta içinde gelecekti, yine gelemedi: Hayvan hakları yasası

AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin tarafından şubat ayının başlarında ‘Önümüzdeki iki hafta içerisinde mecliste’ açıklamasıyla duyurulan Hayvan Hakları Yasası ile ilgili taslağa dair henüz net bir bilgi paylaşımı yapılmadı. Tasarıda tepki çeken düzenlemelerle ilgili Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi’nden Öykü Yağcı, Fatma Biltekin ve Aslı Alpar ile konuştuk.

Abone ol

Ogün Akkaya

DUVAR - Hayvan hakları savunucularının yoğun mücadele verdiği Hayvan Hakları Yasası hakkında yıllardır bakanlar ve milletvekilleri tarafından daha önce “Çıktı çıkacak", "İnşallah mecliste, "Bu hafta, bu ay, en geç iki ay içinde” şeklinde açıklamalar yapıldı. En son açıklama, 3 Şubat tarihinde AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin’den geldi. Kendisi de diğer siyasiler gibi tarih vererek yasa tasarısının "iki hafta içerisinde" meclise sunulacağını söylemişti. Bahsi geçen iki haftada bugün doldu. Yasa tasarısı meclise getirilecek mi, yoksa yine yıllardır olduğu gibi gazete sayfalarına ‘Ha bugün, ha yarın’ denilerek haber olmaya devam mı edecek? 

AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in yasa tasarısına dair basınla paylaştığı bazı maddelerin içeriği ise hayvanseverler tarafından "endişe verici" olarak adlandırılıyor. Hayvan hakları savunucuları Zengin’in şu ana kadarki açıklamalarına baktıklarında, yeni yasa taslağının 2011 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından imzalanarak meclise gönderilen ve “Ölüm Yasası” olarak anılan yasa taslağının üstüne ekleme yapılmış hali olduğunu belirtiyor. Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi’nden Öykü Yağcı, Fatma Biltekin ve Aslı Alpar ile birlikte Özlem Zengin’in Hayvan Hakları Yasa Tasarısı'na dair basınla paylaştığı maddelerin içeriğine dair konuştuk.

‘ŞU ANDA MECLİS DÜZEYİNDE NE MUHALEFETTEN NE DE İKTİDAR İÇİNDEN GÜR BİR SES ÇIKIYOR’

Önümüzdeki günlerde meclis gündemine gelmesi planlanan Hayvan Hakları Yasası’nın hazırlık sürecine hayvan hakları savunucuları ve sivil toplum örgütleri yeterince dahil edildi mi?

Öykü Yağcı

Öykü Yağcı: TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu raporunun Ekim 2019’da Meclis Başkanı Şentop’a teslim edilmesinin ardından, yasa teklifinin hazırlanması sırasında süreç hiçbir surette şeffaf yürütülmediği gibi hayvan hakları savunucuları sürece yeterince dahil de edilmedi. Ocak ve Şubat 2020’de Meclis’e yaptığımız ziyaretlerde Hayvan Hakları ve Tarım Komisyonu üyeleri başta olmak üzere milletvekilleriyle yaptığımız görüşmelerde taleplerimizi defalarca yinelemiş olsak da pandemi bahane edilerek yasa teklifi rafa kaldırıldı; bu süreçte yüzlerce hak ihlali ve hayvana şiddet vakası yaşandı. 

Biz gelişmeleri yakından takip edip tepkimizi her platformda göstererek, yasa teklifi AK Parti tarafından hazırlanacağı için özellikle iktidar partisinin vekilleriyle pandemi kısıtlamaları nedeniyle online toplantı talebinde bulunduk, fakat bugüne kadar hiçbiri olumlu yanıt vermedi. Ancak muhalefet partilerinden bazı vekiller, bizi bu süreçte daha fazla dinlemek amacıyla online/yüz yüze görüşmeler için bizimle irtibat kurdu. Hatta yerelde çok çaba sarf ettiğini bildiğimiz kişiler var. Ancak ne yazık ki şu anda Meclis düzeyinde ne muhalefetten ne de iktidar içinden gür bir ses çıkıyor. İstiyoruz ki, hayvanlardan taraf olmadığı son derece açık olan bu yasa teklifine karşı muhalefet de, iktidar partisi vekilleri de yerel ve ulusal düzeyde görünür ve ciddi bir tepki versin; kamuoyunu dinleyerek hak temelli, eşit, adil, dönüştürücü ve ilerici bir yasa çıkarılsın. Aksi takdirde sermayenin çıkarlarının yeniden korunduğu, hayvan istismarcılarının göstermelik hapis cezalarıyla yine salıverildiği bir başka ölüm yasası karşımıza çıkacak. Elbette bunun olmaması için elimizden geleni yapacağız. 

‘AK PARTİ HAYVANLARIN YANINDA DEĞİL, SERMAYENİN YANINDA TARAF TUTUYOR’

Yasa tasarısında yeni yunus parklarının açılmayacağı belirtiliyor. Peki, daha öncesinde açılmış olan parklardaki yunuslara ne olacak? Zarar görmeye devam mı edecekler?

Öykü Yağcı: Evet, ne yazık ki. Oysa Ekim 2019’da 5 parti, talebimiz bir yıl olmasına rağmen, mevcut tesislerin de iki yıl içinde kapatılmasını tavsiye kararı olarak sunmuş, bu konuda uzlaşmıştı. Şu anda AK Parti tek başına karar alarak, hayvanların değil, sermayenin yanında açıkça taraf tutmayı yeğlediğini gösteriyor. Çünkü “turizm geliri ve istihdam alanı” gibi hayvan haklarıyla ilgili olmayan söylemler üzerinden yunus parklarına özel yönetmelik oluşturmaya çalışarak, milyonların adalet ve özgürlük taleplerini değil, aynı zamanda birçoğu iş adamı ve otel sahibi olan yunus parkı işletmecilerinin ticari çıkarlarını gözetiyor. Bu hayvan hapishaneleri 1 yıl içinde kapatılmadıkça sadece yunuslar değil, Türkiye’deki 10 yunus parkında tutsak edilen deniz aslanları, morslar, foklar ve beyaz balinalar da kurtulamayacak. İleride daha fazla sayıda ve türde hayvan sömürüye maruz kalacak. Hatta sadece hayvanlar da değil, hakkında sayısız bilimsel makale ve vaka raporlaması olan yunusla terapi aldatmacası, kaza, ölüm ve bulaşıcı hastalık riskleri ile insanlar da zarar görmeye devam edecek. 

Hayvanlar açısından bakarsak, 2001-2017 yılları arasında Türkiye’ye canlı olarak ithal edilen 87 afalina türü yunus olduğu görülüyor. Bizim için ikisi de yaşam hakkı ihlali olmakla birlikte, bu hayvanların neredeyse %70’i doğadan canlı yakalanan hayvanlar. Yani yunus parkı sahiplerinin kamu vicdanını rahatlatma ve yaptıklarını meşru gösterme amacıyla ziyaretçilerine ve milletvekillerine sunduğu “esarette dünyaya geldi” şeklindeki asılsız iddialarının aksine… Yeni yunus parkı açılmasına yasak getirilirken mevcut yunus parkları da en fazla 1 yıl içinde kapatmadıkça Taiji/Japonya, Rusya kökenli kanlı ithalat ve Türkiye içinde ihbarlarını aldığımız yasadışı canlı yunus avı gizliden gizliye devam edecek. Aynı zamanda hayvanlara yönelik sistematik fiziksel ve psikolojik istismar da sürecek. 

Sadece hayvanlar da değil; insanlar da yunusla terapi veya özel çocuklarla yüzme programı (ÖYP) adı altındaki ticari faaliyetler ile ciddi bir sömürüye maruz bırakılıyor. Tohum Otizm Vakfı’ndan Anadolu Üniversitesi Engelliler Araştırma Enstitüsü’ne, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi bilirkişi raporundan ABD Ulusal Otizm Merkezi raporlarına ve sayısız bilimsel makale yunusla terapinin otizme, down sendromuna faydasının olmadığını vurgulayarak insanları ve ailelerini duygusal ve ekonomik anlamda sömüren bir umut tacirliği olarak nitelendiriyor. Hatta Ceviz Otizm Araştırmaları ve Toplumsal Savunma Derneği, TBMM’ye seslendiği mektubunda yunusla terapi adı altındaki ticari faaliyetlerin yasallaştırılmaması isteminde bulundu. Uzmanlar mektupta bir kez daha yunusla terapinin “bilimsellikten oldukça uzak uygulamalar” olarak, park işletmecilerinin iddialarının aksine, otistik, down sendromlu veya görünmeyen engeli olan nöroçeşitli bireylere terapötik bir etkisinin olmadığını, aksine tehlike arz ettiğini vurguladı.

Yunus parkları yasaklanmadıkça ve mevcut 10 tesis en fazla 1 yıl içinde kapatılmadıkça, Türkiye, dolayısıyla TBMM bu kanlı ticareti, birkaç yunus parkı ve otel sahibinin cepleri dolsun diye beslemeyi sürdürecek. Oysa milyonlarca insan artık, hayvanların sömürüldüğü, işkence gördüğü, çocukların merak duygusunu kullanan, engelli bireylerin ailelerinin umudunu kötüye kullanan bu tesisleri, hatta hiçbir farkı olmayan akvaryumları, hayvanat bahçelerini ve hayvanlı sirkleri istemiyor. Çünkü farkındalar. Hem daha fazla hayvan neslinin esarete alınmamasını hem de yeni nesillerin empati yoksunu bir eğlence, sevgi anlayışıyla bu dünyayı yaşanmaz hale getirmesini istemiyor.

‘PETSHOPLAR VE ÜRETİM ÇİFTLİKLERİ VAR OLDUĞU SÜRECE TERK ETMELER DE BİTMEYECEK’

Meclis Araştırma Komisyonu Raporu, hayvan terk eden kişiye 10 bin lira para cezası verilmesini tavsiye ediyordu, fakat yasa tasarısında yer alacağı söylenen ceza tutarı bin 500 lira olarak ifade ediliyor. Bu tutarla caydırıcılığın sağlanabilmesi mümkün mü?

Fatma Biltekin

Fatma Biltekin: 1500 liralık bir cezanın hayvan terk etme konusunda caydırıcı olması mümkün değil. Terk edilen hayvanların büyük bir kısmı satın alınan hayvanlar oluyor, 3 bin liraya satın aldığı hayvanı bir ömür bakmak istemeyen bir kişinin hayvandan “kurtulmak” için çok kolay 1500 lira ödeyeceği açık. Biz Araştırma Komisyonu’nun önerisini destekliyoruz, hayvan terk etmeye 10 bin lira idari para cezası talep ediyoruz. Ama biliyoruz ki sadece idari para cezası ile hayvan terk etmenin önüne geçmek mümkün değil. Öncelikle hayvanların mal değil hissedebilen bireyler olduğunu anlamamız gerekiyor ancak petshoplar ve üretim çiftlikleri var olduğu sürece terk etmeler de bitmeyecek. Çünkü malmış gibi bir hevesle satın alınan hayvanların sorumluluklarını yerine getirmek istemeyen kişiler zaten en başından beri canlı olarak görmedikleri bu hayvanları her zaman kolayca terk edebilecekler.

‘AK PARTİ, BÖYLE BİR ÖNERİNİN ÇOK TEPKİ ÇEKECEĞİNİ BİLİYORDU, BUNA RAĞMEN YİNE DE BUNU ÖNERDİLER’

AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, yasa tasarısına dair yaptığı açıklamalarda bir ev içerisinde üçten fazla hayvanın barındırılamayacağını söyledi. Bunun kontrolü nasıl sağlanacak? Yeri geldiğinde sokak hayvanlarına evini açan insanlar, bu yüzden ceza mı alacak?

Fatma Biltekin: Bu konu ile ilgili çıkan haberlere baktığımızda bazı haberlerde evlerde üçten fazla köpeğe bazı haberlerde de üçten fazla hayvana izin verilmeyeceği yazıyor. Taslağı henüz görmediğimiz için detayları da maalesef bilmiyoruz. Özlem Zengin açıklamalarında hayvanlara çip takılacağını ve böylece hayvanların bir kişiye kayıtlı olacağını söylüyor. Bu kayıt bilgileri hem terk etme durumlarında hem de evdeki hayvan sayısının kontrolünde kullanılacak gibi görünüyor. Yine elimizde yasa taslağı olmadığı için "Üçten fazla hayvanla yaşayan kişiler için ceza ile ilgili bir düzenleme var mı? Bakanlık hayvanlara el koyacak mı? El koyacaksa hayvanlar nereye gönderilecek?" gibi soruların cevaplarını bilmiyoruz.

Evde hayvan sayısına karışan bir yasa taslağı daha önce görmüştük. 2011 yılında ölüm yasası olarak anılan ve kitlesel protestolara sebep olan taslakta en fazla tepki çeken madde evdeki hayvan sayısının sınırlandırılması ile ilgiliydi. Yani AK Parti böyle bir önerinin çok tepki çekeceğini biliyordu, buna rağmen yine de bunu önerdiler. Belediyelerin bakmakla yükümlü olduğu hayvanları, belediyelerden, şiddetten korumak için evine alan insanları ve desteğe ihtiyaç duyan hayvanları cezalandıran böyle bir maddeyi kabul etmemiz mümkün değil. Üstelik evlerimiz bizlerin özel alanlarıdır ve devlet özel alanlarımıza müdahale etmemelidir.

‘CEZA VE İNFAZ KANUNU’NDAKİ DEĞİŞİKLİĞE GÖRE FAİL 3 YILIN ALTINDA CEZA İLE YARGILANIRSA BİR GÜN BİLE HAPİS YATMIYOR’

Hayvanlara yönelik işlenen suçlarda hapis cezasının getirilmesi talebi bütün hayvanseverlerin yıllardır üzerinde durduğu bir konu. Hazırlanan taslakta öngörülen cezalar yeterli mi? 

Aslı Alpar

Aslı Alpar: Taslağı görmedik ne yazık ki… Ancak Özlem Zengin’in açıklamalarından yola çıkarak cevaplayalım. Zengin, “Canlıyı canice öldürmesine altı aydan dört yıla kadar, eziyet etmesi halinde ise altı aydan üç yıla kadar hapis cezası öngörüyoruz” diyor. Biz, hayvana yönelik gerçekleşen öldürme, zalimce davranış, işkence, cinsel şiddet, hayvan dövüştürme, bir hayvan neslini yok etme fiillerine hapis cezası istiyoruz ve faillerin asgari 3 yılla yargılanması gerektiğini söylüyoruz.

Neden? Çünkü Nisan 2020’de 7242 sayılı Ceza ve İnfaz Kanunu değişti. Bu değişikliğe göre eğer fail 3 yılın altında ceza ile yargılanırsa bir gün bile hapis yatmıyor. Fail, denetimli serbestlik ve koşullu salıverilme hükümleri uygulansa da en az 6 ay süreyle cezaevine girecek. Cezasızlığın failleri cesaretlendirdiğini biliyoruz. Bu düzenleme ile, hem hayvana yönelik şiddet fiillerini gerçekleştiren faile gerçek anlamda bir hapis cezası yaptırımı uygulanacak hem de diğer hayvanlar ve insanlar açısından da tehlike arz eden failin toplumdan kısa süreliğine de olsa uzaklaştırılması sağlanacak.

‘ÖZLEM ZENGİN'İN AÇIKLAMALARI MUĞLAK'

Yine Özlem Zengin tarafından taslağa dair yapılan açıklamada petshoplarda hayvan satışının yasaklanacağı bilgisine yer veriliyor ama hayvan türlerinden bahsedilmiyor. Hayvan satışı ve üretimi bir şekilde devam mı edecek?

Aslı Alpar: Biz hayvan hakları savunucuları olarak petshoplarda evcil ve egzotik tüm hayvanların üretimi, ticareti ve satışının yasaklanmasını gerektiğini savunuyoruz. TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu raporu ise yalnızca evcil türlerin satışının yasaklanması gerektiğini söylüyor ancak tavsiyeleri de tutarlı sayılmaz. Rapor, “ev hayvanı satış yerlerinde hayvan satışını ortadan kaldırmak kayıt dışı yerlerin ortaya çıkması”na sebep olur diyor ve kedi ve köpek satışlarının, kimliklendirmek suretiyle kayıtlı olarak sürebileceğini savunuyor. Ancak biliyoruz ki hayvanlar üzerinden ticari rant sağlayan bu işletmelerin çoğunun bugün de merdiven altı faaliyetleri var. Hayvanların satışı için bu gerekçe olamaz.

Diğer yandan hayvan satışı petshoplarda ya da ırk derneklerinde sürdüğü sürece, insanların canları “mal” kabul etmesinin ve hevesleri geçince de sokağa terk etmelerinin önüne geçilmez. Hayvan bakmanın ve hayvan ile hayatı paylaşmanın sorumluluklarının farkında olmadan bir hevesle satın alınan hayvanlar, bir süre sonra çeşitli gerekçelerle sokağa bırakılıyor. Oysa Komisyon’un öncelikli hedefleri arasında “popülasyon kontrolü” var. Hayvanların satışı sürdüğü sürece bu hedefe ulaşmak imkânsız. 

Özlem Zengin’in açıklamaları ise hem Komisyon raporunu hem de yıllardır aynı talepleri savunan hayvan hakları örgütlerini yok sayarcasına muğlak. Evcil hayvanların satılmasına dair kriterler getireceklerini söylüyor, evcil hayvanların petshoplarda satılması ortadan kalkacak diyor ancak hemen ardından küçük kafeslerde bulundurarak satılması önlenecek diyor, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın denetiminde satılabilecek diyor... Yaman çelişki… Özetle yasada bu madde Komisyon raporunun önerisiyle dahi çıksa derin hayvan hakları ihlallerine neden olur.

'GECİKMENİN SEBEBİ ANLAŞILABİLİR GİBİ DEĞİL'

Yasaya dair AK Partili siyasetçiler tarafından yıllardır “Hayvan Hakları Yasası çıktı, çıkıyor, bu hafta, gelecek hafta, önümüzdeki ay” şeklinde açıklamalar yapıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ın da her seferde dile getirdiği yeni yasa çalışması neden bu kadar gecikti? 

Aslı Alpar: Türkiye’de gündeminde yer bulamadı Hayvan Hakları Kanunu. Şunun altını çizelim, Meclis Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu'nun meclisteki tüm partilerin ortaklaştığı bir taslağa rağmen hem de... Bunu şunun için söylüyoruz, bu vakit kaybı Araştırma Komisyonu'nun önerilerini yok sayacakları, sıfırdan bir yasa tasarısı hazırlamak için olduysa neden Komisyon bir sene boyunca çalıştı? Diğer yandan bu bir yıl içinde Ceza İnfaz'dan derneklerin faaliyetlerine kısıtlama getiren yasaya dek çok sayıda kanunu iktidar meclise getirdi ve çıkardı. Yani bu gecikmenin sebebi anlaşılabilir gibi değil. Hayvan hakları savunucularının taleplerini içeren bir yasanın çıkmadığı her gün sayısız yaşam hakkı ihlali demek. Hayvana yönelik işlenen suçlarda sayısız cezasızlık demek. Daha neyi bekliyorlar anlamak zor ancak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz, öncelikleri hayvanların hakları değil. Hayvan hakları savunucuları ve hayvanseverlerin tepkileri olmasa taslak metin hazır da olsa çıkmaz gibi. Tekrar edelim, yıllardır her yerde anlattığımız, savunduğumuz ve Meclis Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu'nda çoğunun bize hak verdiği, raporuna yazdığı taleplerle birlikte hemen çıkmasını istiyoruz bu yasanın.