'İki insan açken, yemek yemeyi canım istemiyor'
20 yıllık aşçı İsmail Erdoğan, 8 gündür açlık grevinde: İki insan açken, yemeyi canım istemiyor.
DUVAR - 20 yıllık aşçı İsmail Erdoğan, cezaevinde açlık grevine devam eden akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça'ya destek olmak için açlık grevine başladı. Sekiz gündür eylemde olan Erdoğan, "Hayatım boyunca Nuriye ve Semih ile yan yana gelmedim. Aynı masaya oturmadım, gözlerine bakmadım. Ama iki insan açken, yemeyi canım istemiyor" dedi. Açlık grevinin ne zaman sonlandıracağına ilişkin soruya cevap veren İsmail Erdoğan, "Kendim için talebim yok. Talebim Nuriye ve Semih’in talebidir" cevabını verdi.
İsmail Erdoğan'ın Cumhuriyet gazetesinden Seyhan Avşar'a verdiği söyleşi şöyle:
Açlık grevine başlamaya nasıl karar verdiniz?
Bu ülkenin iki bilim insanı yaklaşık 200 gündür Ankara’nın orta yerinde Yüksel Caddesi’nde, Meclis’e yürüyerek dahi 15 dakikalık bir mesafede, haksız yere işten çıkartılmalarına karşı eylem içerisindeydiler. Bu haksızlığın, bu mağduriyetin giderilmesini istiyorlardı. Ama bu ülkeyi yönetenler bu sesi duymadılar. Bu sesi duymamalarının sonucunda, yaklaşık 82 gün önce bedenlerini açlığa yatırdılar. Açlık grevi denen şey devletin değil, toplumların yüreğine seslenir. Yeryüzündeki hiç bir devletin vicdanı yoktur. Egemenler eliyle gerçekleştirilen tüm kötülükler devletle meşrulaştırılır. Hal böyle olunca bu iki insanın açlıkla toplumun vicdanına yönelik seslenişi, karşılık bulmayınca kendimi kötü hissettim. Onlar için bir şey yapamıyorsam en azından açlıklarına ortak olurum diye düşündüm.
Bir aşçının açlık grevi yapması ironik değil mi?
Üniversitede öğretim görevlisi olarak çalışan bir hocanın, kara tahta başında öğrencilerine yarını anlatan bir öğretmenin açlık grevi yapması bana tuhaf geliyor. Hayatını üniversitede akademisyen olmaya adamış bir insanın bir sabah uyandığında cemaatçi damgası yemesi, 200 gün geçtikten sonra başka bir grupla ilişkilendirilmesi ilginç geliyor. Bir aşçının açlık grevi yapması ilginç gelmiyor o nedenle... Yemek yapmaya devam ediyorum. Süleyman Soylu, Nuriye ve Semih için, ‘Yiyip içiyorlar akşamları oraya geliyorlar’ demişti. Ben hayatım boyunca Nuriye ve Semih ile yan yana gelmedim. Aynı masada oturmadım. Gözlerine bakmadım. Ama onların aç olduğuna, inandığım tüm değerler üzerine yemin edebilirim. Kimse aç bir aşçının elinden çıkan bir yemeği yemek istemez. Ama sabahtan akşama kadar yemeğin içindeyim. Tüm arkadaşlarım buna şahittir. Yemiyorum. Zaten iki insan açken, yemek yemeyi canım istemiyor.
Eyleminizi ne zaman sonlandıracaksınız?
Kendim için talebim yok. Talebim Nuriye ve Semih’in talebidir. Açlık grevimin ne kadar süreceğine ise yine onlar karar verecek. Hayatının büyük bir kısmını din sömürüsü yapan cemaatlerle mücadeleye adamış insanları, FETÖ ile ilişkilendirmek onlara yapılan en büyük hakaretti.Cemaatle ilgisi olmayan insanlar işten attılar. Onlar ne zaman bırakmaya karar verirlerse o zaman bende bırakacağım.
Söyleşinin tamamını buradan okuyabilirsiniz.