İki rövanş bir heves
İki maçın yıldızları olan Vinicius ve Mbappe, geçiş hücumu ve kontratak oyuncularının eleme turlarındaki önemini bir kez daha kanıtladı.
Suat Başar Çağlan
Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final ilk maçları geride kaldı. Dört eşleşmeden ikisi, yakın geçmişteki finallerin tekrarı olmaları sebebiyle özellikle dikkat çekiciydi. Salı akşamı Real Madrid Liverpool’u 3-1 mağlup ederken, Çarşamba maçında Bayern Münih evinde PSG’e 2-3 kaybetti.
REAL'İN KONFOR ALANI
Madrid’de geleneğin çanları öyle yüksek sesle çalıyordu ki Liverpoollu oyuncular sahada bir türlü huzur bulamadı. Santiago Bernabeu’daki tadilat sebebiyle tercih edilen ve aslında B takımına ait olan stadyum, Real formasıyla 5 Şampiyon Kulüpler Kupası kazanmış Arjantinli efsane Alfredo di Stefano’nun adını taşıyordu. Stadın boyutu, ışıkları ve Real’in telaşsız, kendinden emin oyunu turnuvanın çocukluk günlerini hatırlattı.
Şampiyonlar Ligi’nde, özellikle de son 16 turu ve ötesinde Real Madrid’e karşı oynamak berbat bir şey. Real Madrid’in turnuvadaki 65 yıllık başarı geleneği (13 şampiyonluk) kadrodaki oyuncular değişse de rakipler için (Liverpool kadar büyük bir kulüp olsanız bile) sinir bozucu bir rahatlığı beraberinde getirebiliyor. İkinci yarı başlamadan hemen önce çıkış tünelinde Madridli oyuncuların hakem Felix Brych ile diyalogu ve gülüşmeleri, bu özgüvenli ruh halinin en net ifadesiydi.
Hâlbuki hem üç sezon önceki final ve meşhur Ramos-Salah olayı hem de iki takımın genel oyun karakteri sebebiyle Liverpool’un maça daha istekli, ısırgan ve sert bir başlangıç yapması bekleniyordu. Klopp maç öncesinde herhangi bir intikam hissi duymadığını söylese de Premier Lig zaferinin imkânsızlaştığı bu sezonda, Real’e karşı alınacak iyi bir sonuç tüm kulüp için ekstra bir motivasyon kaynağıydı. Ama hızlı ve keskin başlangıç Real’den geldi. Yıllanmış Kroos-Modric-Casemiro orta sahası tıpkı 2018 finalinde olduğu gibi bir kez daha kontrolü elinde aldı ve maçı istediği gibi şekillendirdi.
Zinedine Zidane’ın futboldaki ağırlığı düşünülünce hoca olarak hak ettiği değeri görmediğini söylemek kulağa biraz tuhaf gelebilir. Ama eleme maçlarındaki basit pragmatizminin getirdiği kısa yollarla Madrid’e bugüne kadar üç Kupa 1 getirmesine rağmen hâlâ çoğu zaman en büyük hocalar arasında sayılmıyor. Ramos ve Varane’ın forma giyemediği maçta, Real Madrid ön ve orta bölge arasında konumlanan pres hattıyla Liverpool’un sürekli değişmek zorunda kalan defans hattını sayısız pas hatasına zorladı ve kendi zaaflarını mümkün olduğunca gizledi. Casemiro kaptığı, Kroos da dağıttığı toplarla parladı.
Klopp ise biraz formsuzdu. Takıma katıldığından bu yana devamlılık ve kalite açısından gereken eşiği geçemeyen Keita’yı ilk on birde başlatmak, bütün eksiklere rağmen çok iyi bir karar gibi görünmedi. Firmino çok eleştiriliyor, ancak o olmayınca Real’in derine gelen orta saha oyuncuları istedikleri orta ve uzun mesafe pasları yapmakta hiç zorlanmadı. Öte yandan Van Dijk’sız geçen sezonda Klopp’un istediği dengeyi yaratabilmek için en az iki Fabinho’ya ihtiyacı var gibi görünüyor. Savunma performansında dalgalanmalar olan sağbek Alexander-Arnold ile gerekli sürat, deneyim ve beceriden henüz yoksun olan sağ stoper Nathaniel Phillips arasındaki bölge Zidane için çok değerliydi ve Real bu bölgeyi verimli bir biçimde işledi. Vinicius Real kariyerinde belki de ilk kez bir maça bu denli ağırlığını koyarak iki gol attı ve takımına ikinci maç öncesi avantaj getirdi.
İki takımın performansı düşünülünce 3-1 Liverpool için kötü bir skor gibi görünmüyor. Haftaya Anfield’da oynanacak ikinci ayakta Kırmızıların şansı elbette var. Ama Real’in başarı geleneğini ve orta saha hâkimiyetini aşmak kolay olmayabilir. Dahası bu Liverpool savunmasının maçı gol yemeden bitirmesi zor. Klopp, Van Dijk’sız sezon geçirme fikrini kabullendi, ama şu anda futbolun en nitelikli hücum ribaundu ustası Fabinho’yu stopere çekmekten vazgeçemiyor. Fabinho’suz orta saha ise akın sürekliliğini sağlayacak ikinci topları kazanmakta zorlanıyor. Henderson’un dönmesi halinde daha dengeli bir yapı kurulup Real’i ciddi anlamda zorlaması mümkün. Kolektif oyun yoğunluğu Klopp’un her zaman en büyük gücü oldu ve Liverpool’un yarı finale çıkmak için başka çaresi yok gibi görünüyor.
MBAPPE YÜKSELİYOR
Münih’teki mücadelede ise sakatlar ve Covidliler ile dolu bu sezonun tuhaflığına yakışır bir kar yağışı vardı. Geçen sezonki keskinliğini sürdürememesine ve en büyük yıldızı Lewandowski’nin eksikliğine karşın son şampiyon Bayern’in güçlü ezberiyle maçı çözme ihtimali uzak görünmüyordu. Üstelik PSG’nin de birçok eksiği vardı.
Aslında Bayern’in kötü oynadığını ve üretemediğini söylemek mümkün değil. Almanlar maçı 12’si isabetli 31 şutla, %64 topla oynama oranıyla ve karlı zeminde %87 pas isabetiyle tamamladı. Birçok fırsat buldular ve iki gol attılar. Ancak savunma zaafları yüzünden her PSG atağında gol yiyecek gibi göründüler ve neredeyse öyle oldu. PSG toplam 6 şuttan 5 isabet ve 3 gol çıkarmayı başardı. Bunda Neuer’in beklenmedik yumuşaklığı da pay sahibi oldu.
Futbolun en sevilmeyen yıldızlarından Neymar, kariyeri boyunca başına bela olan oyun ekonomisi ve karar verme konusundaki zaaflarını gidermede son iki yıldır büyük aşama kaydediyor. Üçüncü dakikada Mbappe’ye yaptığı asistle takımı maça neredeyse önde başladı. Üç sene önceki Neymar aynı pozisyonda muhakkak daha bencil davranırdı.
Mbappe ise zirveye doğru yükselişini sürdürüyor, hatta en tepeye çıkmış bile olabilir. Bu sezonki performansına bakınca henüz sadece 50 yıllık bir kulüp olan ve başarıyı yapay bir zenginlikle kovalayan PSG’yi futbol aristokrasisine taşıyacak isim Mbappe olabilir. Erlinig Haaland ile birlikte Messi ve Ronaldo sonrası dünyanın en büyük yıldızı olması artık neredeyse kesin görünüyor. Özellikle attığı ikinci goldeki soğukkanlılık ve beceri yine Henry’yi hatırlattı.
Görünmez kahramanlar da var. Keylor Navas muazzam istikrarını sürdürüyor. Takımının ikinci golünü atan Marquinhos’un sakatlanıp çıkmasıyla savunması zayıflasa da Müller, Chupo-Moting, Leroy Sane ve Kingsley Coman karşısında ayakta kaldı. Erken gol sonrası PSG savunması geride konumlanıp şeklini kaybetmemek için gerekli özeni gösterirken, Goretzka’nın 33. dakikada oyundan çıkmak zorunda kalması Bayern’in merkez gücünü aşındırdı ve yaratıcılık yükü sağ kanattaki Sane’nin omuzlarına bindi. Alman futbolunun son teknik harikası Müller yine elinden geleni yaptı ve golünü attı, ancak son dakikalardaki fırsatı değerlendiremeyince Bayern beklenmedik bir iç saha mağlubiyeti almış oldu.
Pochettino’nun maç içi hamlelerdeki ustalığı rövanşta Bayern için işleri zorlaştırabilir. PSG’nin elindeki toplam kalite düşünülürse, Arjantinli hoca Tottenham’da yaptıklarının bir ötesine geçip takımını şampiyonluğa götürebilir. Yine de Şampiyonlar Ligi’nde hiyerarşiyi kırmanın ne kadar zor olduğunu akıldan çıkarmamak gerekiyor.
HIZ FARKI
İki büyük maç Şampiyonlar Ligi’nde deplasman golünün çok önemli olduğu eleme turlarında ağır stoperlerin giderek bir lükse dönüştüğü izlenimi uyandırdı. Bayern’de önce Süle sonra Boateng, Liverpool’da ise Nat Phillips ve kısmen Ozan Kabak, rakiplerin geçiş hücumu ve kontratak tehdidi karşısında çoğu zaman çaresiz ve aşılması fazla kolay göründü. Bunda orta sahalardaki baskı ve yoğunluk eksikliğinin de rolü vardı. Şampiyonlar Ligi çeyrek finalindeki hemen her takımın orta saha ve savunma oyuncuları, gerekli alan ve zaman verildiğinde rakip defans arkasına isabetli uzun topları zorlanmadan atabiliyor. Real’de büyük usta Kroos bunun en somut örneği oldu. Vinicius ve Mbappe’nin rakip savunmalar karşısındaki rahatlığı ise dikkat çekiciydi.
Çeyrek finalin diğer iki maçında turnuvanın bu sezonki en büyük favorisi olarak görülen Manchester City, Borussia Dortmund’u beklenenin ötesinde zor geçen maçta 2-1 mağlup ederken, Porto-Chelsea mücadelesinde Londralılar Tuchel’in kontrol oyunu ve iki İngiliz’in (Mount, Chilwell) golleriyle sahadan 0-2 galip ayrıldı. Sekiz takımdan en az beşi turnuvayı kazanabilecek farklı avantajlara, güce ve deneyime sahip. Bu sezona has öngörülemez değişkenler de hesaba katılınca, son yılların en açık kupa mücadelelerinden biri bizi bekliyor. Çeyrek final ikinci maçları önümüzdeki hafta Salı ve Çarşamba akşamı saat 22:00’de oynanacak.