İklim değişikliği için acil durumu ilan edilsin

İklim için acil durum ilan edilsin. Fosil yakıt kullanımı neye mal olursa olsun hemen şimdi durdurulsun. Bütün enerji ihtiyacı yenilenebilir enerji yöntemleri ile karşılanabilsin.

Abone ol

Bahar Göçer

Hava sıcaklığı canımıza okuyor. Katlanılamaz sıcaklıklara erişmeye başladı. Meteoroloji'ye göre bazı bölgelerde gölgede 43 derece sıcaklık var. Bunun güneşin altında hissedileni tabii ki çok yüksek, çok yüksek derken 50 derece falan. Yani 50 derece, bizim çamaşır yıkarken makinede kullandığımız, elle yıkarken dayanamadığımız sıcaklık. Bilim insanları bu sene tüm zamanların en yüksek sıcaklığını göreceğimizi söylüyor. Bu durum Dünya ekosistemini tehdit ediyor.

İnsan tabii ki düşünmeden edemiyor: Acaba bu sıcaklıklar ne kadar daha yükselecek ve ne kadar sürecek? Seneye daha fazla yükselecek mi? Bünyemiz bu sıcaklıklara nereye kadar dayanır?

 20 sene önce durumun farkına varıp küresel ısınma ile ilgili bir seminer düzenlemiştik. Akademiden bir hoca gelip, topluluğa seminer vermişti ve öngörülen senaryoları anlatmıştı. Bu semineri düzenlediğimizde kış zamanıydı ve insanlar bizimle bütün kış dalga geçmişlerdi. Küresel ısınma var ve biz bu yüzden üşüyoruz, bu yüzden kar yağıyor ve bu yüzden hava soğuk. Haklılık payları vardı o zamanlar küresel ısınmanın etkileri azdı. Birkaç yazda bir az kuraklık olurdu, hava sıcaklığı da mevsim normallerine yakın seyrederdi. Ancak bilim insanları ve devletler küresel ısınmanın başladığını ve neler olabileceğini biliyorlardı. O dönemlerde önlem alınsaydı, bugün Dünya böylesi noktalarda olmayacaktı. Kanser gibi erken teşhisle sorun çözülebilir ve rant uğruna bütün canlılar tehlikeye atılmazdı.

-4 DERECE SOĞUMADA BUZUL ÇAĞI YAŞANIYOR

Bir önceki yazımda küresel ısınmanın etkilerini yazmıştım, bu yazımda da yine küresel ısınmayla ilgili yazmaya devam edeceğim. Çünkü acilen tüm devletler, sermayeyi elinde tutanlar ve Türkiye bu tehlikeyle ilgili acil durum ilan etmeliler. Aynı gemideyiz ve batıyoruz.

Durumun vahametini anlatırken bir örnek vereceğim. Yerküre ortalama bir buçuk dereceye yakın bir sıcaklığa doğru ısınıyor. Dünya ortalama -4 derece soğuduğunda buzul dönemi yaşıyor, her yer kutuplardaki gibi buz oluyor. Şu an 1.5 dereceye yakın ısınma gerçekleşti ve biz tedbir almakta geciktik. Bundan sonra havaya gaz salınımını sıfıra indirsek bile sorunlar devam edecek. Ancak yine de uzun vadede Dünya'nın kendini toparlama ihtimali var. Halbuki isteseydik, çok kolay tedbirler alabilirdik ve dünyanın bu noktaya gelmesini engellerdik. Ancak her şeye rağmen, şimdi de bu tedbirler alındığında küresel ısınmayı yavaşlatabilir veya durdurabiliriz. Bunun için yalnızca radikal değişiklikler yapmalıyız. Yeter ki devletler ve (saklı)seçilmişler bunu istesin hızla değiştirebilirler.

Fosil yakıtlara sahip olan ve enerji sektörünü kontrol eden kapitalist veya sermaye grupları, alternatif enerji kaynaklarının öne çıkmasını istemezler. Bu gruplar, enerji üretimindeki hakimiyetlerini koruyarak dünya ekonomisindeki güçlerini sürdürmeyi amaçlarlar. Ancak, fosil yakıtların sınırlı bir ömrü olduğu gerçeği göz ardı edilemez. Önümüzdeki 30 ila 50 yıl içinde bu kaynakların tükenme noktasına geleceği tahmin ediliyor. Bu süre zarfında, yenilenebilir enerji sistemlerinin kullanılması mümkünken, fosil yakıtlara dayalı enerji sektörüne sahip olan ülkeler ve şirketler, bu geçiş sürecinde direnç göstermektedir. Bu direnç, dünya sermayesini elinde tutan seçkin grupların, alternatif enerji kaynaklarının gelişimini engelleyerek fosil yakıtların kullanımını sürdürmeyi amaçlamalarına yol açmaktadır.

MALİYETİ YÜKSEK OLDUĞU İÇİN FİLTRE TAKMADILAR

Diğer bir durum ise ülkelerin ve üretim yapan fabrikaların üretim yöntemlerini değiştirmek istememesidir. Yeni yöntemlerin uygulanması için para harcamaları gerekmektedir. Fabrikalar, makinelerini çalıştırmak ve ısınmak için kullandıkları enerjiyi elektrik veya doğal gaz gibi kaynaklardan elde etmektedirler. Ancak bu süreçte ortaya çıkan gazların bir kısmı kolaylıkla filtrelerle tutulabilirken, filtre takmanın maliyetli olduğunu öne sürerek tüm gazları kontrolsüz bir şekilde havaya salmaktadırlar.

Dünya genelinde enerji üretiminin büyük bir kısmı kömür, doğalgaz gibi fosil yakıtlara dayanmaktadır. Türkiye gibi ülkelerde özellikle kömür ve linyit gibi yakıtların kullanımıyla elektrik üretimi yapılmaktadır. Isınma ihtiyacı da yine kömür gibi yakıtlarla karşılanmaktadır. Bu durum diğer üçüncü dünya ülkeleri için de benzer şekildedir. Ekonomik nedenlerle kömür ve benzeri yakıtlara daha fazla bağımlıdır. Kömür, sera gazı emisyonları açısından en fazla sera gazı yayılmasına neden olan yakıttır.

Günlük hayatta kullandığımız araçlar, önemli miktarda sera gazı salınımına yol açmaktadır. Bu nedenle araçların kullanım koşullarının değiştirilmesi gerekmektedir.

Ayrıca, geviş getiren hayvanlar (inek, koyun vb.), metan gazının üremesine katkıda bulunur. İnsanlar da aslında önemli bir metan gazı kaynağıdır. Endüstriyel hayvancılık ise metan gazının miktarını daha da artırmaktadır. Bu sebeple endüstriyel hayvancılığın durdurulması büyük bir öneme sahiptir. Metan gazı, karbondioksitten daha az miktarda olmasına rağmen sera etkisi açısından daha etkili bir gazdır.

İşin gerçeği, birçok ülke, Türkiye gibi, enerji kaynaklarını dışarıdan temin etmek zorunda olduğu için doğalgaz ve petrol gibi fosil yakıtlara bağımlıdır. Bu durum oldukça maliyetli ve zorlayıcıdır. Ancak, bu duruma rağmen hala fosil yakıtlı sistemlerin kullanılması ve yurt dışından enerji alımlarının sürdürülmesi gibi bir eğilim bulunmaktadır. Bu da ülkelerin dışa bağımlılığını mecburi hale getirmektedir. Bu zamana kadar mevcut durumu yazdık ve gerçekten Dünya büyük tehlike altında. Peki, bu sera gazı oluşmadan enerji üretimi mümkün mü? Evet, mümkün ve hepimizin bildiği yöntemlerle mümkün. Yenilenebilir enerji kaynakları. En iyi bildiklerimiz güneş ve rüzgâr enerjisi. Bu enerjilerde bir kere sistem kuruyorsunuz, arada bakım yapmanız yeterli oluyor ve kömür, doğal gaz gibi kaynaklara ihtiyaç duymadan enerji üretebiliyorsunuz. Yani elektriği güneş ve rüzgarla üretebiliyorsunuz

Özellikle Türkiye gibi sürekli güneşli ve rüzgârlı bir ülkede, güneş enerjisi ve rüzgâr enerjisi gibi kaynaklar etkin bir şekilde kullanılmıyor. Sadece Türkiye değil, diğer ülkelerde de bu yöntemlerin kullanılması mümkün ve yeterli miktarda elektrik üretilebilir.

ELEKTRİK ARAÇ KULLANIMINA GEÇİLMELİDİR

Türkiye gibi güneşli bir ülkede, Güneş'in yaz döneminde sabah 6'dan akşam 9'a kadar yaklaşık 15 saat boyunca parlak bir şekilde varlığını sürdürdüğü düşünülürse, bu süre içinde güneş kolektörleri kullanılarak düzenli olarak elektrik üretmek mümkündür. Almanya'da, Türkiye'deki kadar güneş olmamasına rağmen çatılarda ve boş alanlarda güneş kolektörleriyle elektrik üretimi yapılmaktadır. Ancak Türkiye'de bu kullanım çok sınırlıdır. Bunun nedeni, yayılması için gerekli bilgilendirmelerin yapılmamasıdır. Kolektörler kurulduktan sonra birkaç yılda maliyetini çıkarır ve sonrasında hiçbir ek maliyete gerek duymadan elektrik üretmeye devam eder. Örneğin, 150 çalışanlı bir fabrika, çatıya güneş enerjisi sistemini kurmuş ve özellikle yaz döneminde bütün elektrik ihtiyaçlarını karşıladıklarını söylüyorlar.

Rüzgâr enerjisi sistemleri, atık oluşturmadan rüzgâr enerjisini elektrik enerjisine dönüştüren sistemlerdir. Başlangıçta maliyetli olsa da uzun vadede bu maliyetler önemsiz hale gelir. Çünkü bu sistemler, dışarıdan enerjiye ihtiyaç duymadan rüzgârla çalışır. Birkaç yıl içinde kendi maliyetini karşılayabilir ve bakım-onarım dışında neredeyse hiçbir maliyeti olmayacak şekilde elektrik üretebilir. Örneğin, İzmir'in Çeşme ilçesinde bulunan rüzgâr türbinleri, ilçenin elektrik ihtiyacının büyük bir kısmını karşılar. Ayrıca, doğaya zarar vermezler ve oldukça verimlidirler. Sadece kuşların göç yollarına kurulmamaları önemlidir.

Daha önce belirttiğimiz gibi, arabalar önemli miktarda sera gazı salınımına neden olurlar. Bu nedenle doğa dostu elektrikli araçların kullanımı önemlidir. Artık elektrikli araçların yaygınlaşmaya başladığını görüyoruz. Aslında elektrikli araçların icadı oldukça eski bir tarihe dayanır. Ancak dünya ekonomik dengesi ve fosil yakıtlara sahip olanların çıkarlarını korumak için kurulan sistem, yenilenebilir enerjinin yaygınlaşmasını engellemiş ve elektrikli araç kullanımını sınırlamıştır.

Günümüzde elektrikli araçların kullanımı daha yaygın hale gelmektedir. Elektrikli araç üretimi artık engellenemiyor. Gelecekte elektrikli araç kullanımı hızla artacak olsa da, önemli bir sorun var. Eğer elektrik yenilenebilir enerji kaynaklarıyla üretilmezse, sera gazı oluşumu azalmayacaktır. Çünkü elektrikli araçlara geçsek bile, fosil yakıtlarla üretilen elektriğin havaya saldığı gaz miktarı, fosil yakıt kullanan araçların havaya saldığı sera gazı miktarıyla aynı olacaktır.

Küresel ısınma ile birlikte orman yangınları artmaktadır ve bu yangınlar sera gazı salınımına neden olmaktadır. Bununla birlikte, ormanlar önemli bir rol oynar. Ormanlar, karbondioksit gazını soluyarak atmosferden oksijen üretirler. Ancak ormanların yok olması, bu karbondioksitin oksijene dönüşüm döngüsünü azaltır. Bu nedenle, ormanların korunması ve artırılması, atmosferdeki karbondioksit seviyelerini düşürmede önemli bir rol oynar.

Temiz su kaynakları da tehdit altındadır. Dünya üzerindeki suyun büyük bir kısmı tarımsal sulama, endüstriyel kullanım ve insan tüketimi için kullanılmaktadır. Kuraklık ve aşırı su tüketimi, yakın bir gelecekte dünyanın suya olan ihtiyacını karşılamada zorluklar yaratacaktır. Su kaynaklarının sürdürülebilir yöntemlerle kullanılması önemlidir. Tarımsal sulama için su kullanımı azaltılmalı, endüstriyel sektörde daha az su kullanımı teşvik edilmelidir. Bireysel olarak da su kullanımını minimuma indirmek önemlidir.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ACİL DURUMU İLAN EDİLSİN

Tüm dünya için iklim acil durum ilan edilsin. Fosil yakıt kullanımı neye mal olursa olsun hemen şimdi durdurulsun. Bütün enerji ihtiyacı yenilenebilir enerji yöntemleri ile karşılanabilsin. Endüstriyel hayvancılık bırakılsın. Su kullanımı kontrol altına alınsın. Sanayiler kendi yenilenebilir enerjilerini üretsin ve içme suyu kullanmasın. Bütün araçlar elektrikli olsun. Elektrik santralleri güneş, rüzgâr gibi doğa dostu yöntemlerle elektrik üretsin. Her yer ağaçlandırılsın.

Aksi durumda, canlıların bir kısmı tamamen yok olacak ve bilinen bazı hayvanlar ve bitkilerin nesli tükenecek. Büyük insan göçleri olacak. İnsanların bir kısmı salgın hastalık, su ve gıda yetersizliği nedeniyle hayatını kaybedecek. Bir kısmı kendi topraklarında yaşayamayacakları için göç edecek ve göç esnasında şu anki göçmenlerin başına gelenler gibi hayatını kaybedecek. Bazı bölgeler ve tarım arazileri sular altında kalacak. Toprakların bir kısmına bir süre sonra hiçbir şey ekilemeyecek. Susuzluk en büyük sorun olacak. Bu nedenle, iklim değişikliğiyle mücadele etmek ve sürdürülebilir bir gelecek sağlamak için acil önlemler alınmalıdır.