'İklim değişikliğiyle sıtma, Batı Nil ateşi, Kırım Kongo ateşi gibi viral hastalıklar artıyor'

Türk Toraks Derneği'nden Prof. Dr. Sebahat Genç, iklim değişikliğiyle; sıtma, Batı Nil ateşi, Zika virüs enfeksiyonları, Kırım Kongo ateşi ve Lyme hastalığı gibi viral hastalıkların arttığını söyledi.

Abone ol

DUVAR - 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nün bu yılki teması, 'Toprak Restorasyonu, Çölleşme ve Kuraklığa Karşı Dayanıklılık' olarak belirlendi. Türk Toraks Derneği Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Sebahat Genç, “Türk Toraks Derneği olarak bugünü kutlamayı çok isterdik ama özellikle ülkemizde kutlanacak bir durum olmadığını üzülerek söylemeliyiz. Ancak farkındalık oluşturmak, yanlışların görülüp doğru yolda adım atılması için bir fırsat olarak değerlendiriyoruz” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Sebahat Genç, açıklamasına şöyle devam etti:

“Toprak, Dünya'daki yaşamın sürmesini sağlar. Tarım arazileri, ormanlar, otlaklar, savanlar, insanlığa medeniyeti mümkün kılmıştır. Ancak dünyanın ekosistemleri sürdürülebilir olmayan üretim ve tüketim modelleri (örneğin, ormansızlaşma ve biyolojik çeşitlilik kaybı, aşırı balıkçılık, sanayi ve madencilik faaliyetleri, endüstriyel tarım uygulamaları, atık üretimi ve plastik kirliliği), iklim değişikliği ve kirlilik nedeniyle tehdit altındadır. IPCC 6. Değerlendirme Raporu’na göre, iklim krizi senaryolarında ortalama sıcaklık sapması arttıkça, özellikle de ekvatorda en yıkıcı etkilenim görülerek kutuplara doğru tedricen azalan ciddi bir toprak verimi kaybı öngörülmektedir. Yaklaşık 3,2 milyar insan, yani dünya nüfusunun %40'ı özellikle de yoksullar, kadınlar ve gençler orantısız bir şekilde toprak bozulumundan etkilenmektedir. Her yıl 55 milyon insan kuraklıktan doğrudan etkilenmekte, bu da kuraklığı dünyanın hemen her yerinde çiftlik hayvanları ve mahsuller için en ciddi tehlike haline getirmektedir. Toprak bozulumu kontrol altına alınmazsa, küresel gıda verimliliğini %12 oranında azaltabilir ve 2040 yılına kadar gıda fiyatlarının %30'a kadar yükselmesine neden olabilir. Kuraklık, temiz suya ve sağlıklı gıdaya erişimi giderek zorlaştıracak ve bu durum çok sayıda sağlık sorunlarına yol açacaktır. Özellikle sıtma, Batı Nil ateşi, Zika virüs enfeksiyonları, Kırım Kongo ateşi ve Lyme hastalığı gibi viral hastalıklar iklim değişikliğiyle artmakta ve farklı bölgelere yayılmaktadır. Yine iklim değişikliği ile astım gibi alerjik hastalıkların giderek arttığı da bir gerçektir. Küresel ısınma sonucu artan kuraklığa bağlı olarak gelişen toz fırtınası veya kum fırtınası içerdiği alerjenler ve partiküllerin havayollarında yerleşmesine bağlı olarak astım sıklığı ve ataklarında artışa sebep olmaktadır. İklim değişikliğine bağlı alerjen yapısındaki değişiklikler solunum sistemi hastalıkları dışında mevsimsel alerjik rinokonjonktivit, egzama, besin alerjisi ve böcek alerjisi gibi diğer alerjik hastalıkların artışına da yol açmaktadır.” 

'ZAMANI GERİ ALAMAYIZ AMA ORMANLARI KORUYABİLİRİZ'

Türk Toraks Derneği Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Esra Temel ise, “Türkiye her yıl yaklaşık 750 milyon ton toprak kaybetmektedir. Bunda ülkenin dağlık yapısı ve farklı iklim koşullarının erozyon üzerindeki etkisinin yanı sıra, yanlış arazi kullanımı ve hatalı tarım teknikleri de etkili olmaktadır. Toprak kaybında, erozyon, tuzlanma, asitleşme, organik madde kaybı ve verimli toprakların yerleşim ve sanayileşmeye açılması gibi çeşitli faktörler etkili olmaktadır. Türkiye'nin orman arazilerinin %54'ü, meralarının %64'ü ve tarım arazilerinin %58'i erozyon tehlikesiyle karşı karşıyadır. Türkiye, dünya ortalamasının 2 katı kadar fazla erozyona maruz kalmaktadır. Bu durumda, tarımda yanlış uygulamalara son verilmesi, orman alanlarının korunması geleceğimiz için büyük önem taşımaktadır” dedi.

Doğal alanları yeniden canlandırma sürecine ekosistem restorasyonu denildiğini ve buna acil ihtiyacımız bulunduğuna dikkat çeken Dr. Temel, şunları söyledi:

“Oysaki ülkemizde son yıllarda, özellikle maden ocakları için doğal alanların hızla yok edildiğini görmekteyiz. Maden ocakları doğayı tahrip ettiği gibi, hava, su, toprak kirliliğine de yol açmaktadır. Bu yanlış uygulamadan vazgeçilmesi gerektiğini defalarca söyledik, yine tekrarlıyoruz! Şu anda hayatta olan herkes, çevresel bozulmanın yıkıcı etkilerine ilk tanık olan neslin bir parçasıdır. Zamanı geri alamayız ama ormanları koruyabilir, yeni ormanlar yetiştirebilir, şehirlerimizi yeşillendirebilir, yağmur suyu toplayabilir ve toprak dostu tarım yapabiliriz. Sonunda toprakla barışan nesil biz olabiliriz. Zamanımız giderek azalıyor. Devlet kurumlarını; özellikle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Tarım ve Ormancılık Bakanlığı’nı bu konuda ACİLEN somut adımlar atmaya davet ediyoruz. Sağlık Bakanlığı’nı iklim değişikliğinin halk sağlığına etkileri konusunda önlem almak ve uyum stratejileri geliştirmek konusunda hızlı davranılması konusunda yapılacak her türlü çabanın Türk Toraks Derneği olarak yanında olacağımızı, ortak çalışmaya hazır olduğumuzun altını önemle çiziyoruz. Geleceğimiz için, çocuklarımız için, tüm canlılar için; Havayı, suyu, toprağı koru!”.