İklim felaketlerinde şeker mi, NBŞ mi ithal edeceğiz?
Şeker fabrikalarının özelleştirmesinin daha fazla beton, ithalat ve NBŞ demek olduğunu herkes biliyor. Bunun da hem daha fazla iklim değişikliği hem de ilk iklim felaketinde kotaların değiştirilmesi, NBŞ ve şeker ithalatı anlamına geldiği hepimizin malumu. Bunları iktidar da biliyor, hatta ifade ediyor ve çekiniyor.
Bugün Bor, Çorum, Kırşehir ve Yozgat şeker fabrikalarının özelleştirilmesi için son teklifler verilecek. 11 Nisan Erzincan, Erzurum, Ilgın, Kastamonu ve Turhal fabrikaları için 18 Nisan ise Afyon, Alpullu, Burdur, Elbistan ve Muş fabrikaları için son teklif verme günü. Yani özelleştirme süreci ve asıl mücadele şimdi başlıyor.
Neden süreç diyorum? Hatırlayalım, teklifler alınacak, açılacak, pazarlık yapılacak ve kazanan firma ÖİB’nin (Özelleştirme İdaresi Başkanlığı) tarafından açıklanarak Resmi Gazete’de yayınlanacak. Başı sonu 2-3 ay. Benzer büyüklükteki enerji dağıtım satışları bu kadar sürmüştü nitekim.
ÖİB BAŞTAN BERİ TEPKİDEN ÇEKİNİYOR
Özelleştirmenin daha fazla beton, daha fazla şeker ithalatı ve daha fazla NBŞ (nişasta bazlı şeker) demek olduğu konusunda toplumda baştan beri görüş birliği var. Bunun etkili olduğu o kadar net ki ÖİB bu konuda en başta bir açıklama yayınladı. ÖİB açıklamasında işçilerin haklarına dair vurgular yaparken, özelleştirme sonrası beş yıl boyunca üreticiden pancar alım garantisi getirdiğini açıklamıştı. Yetmedi, fabrikalara beş yıl üretim zorunluğu getirirken, “Şeker üretimi ile doğrudan ilişkisi bulunmayan arsa ve araziler ihale dışında tutulmuştur.” açıklaması da yer aldı. Ama bu bile kimseyi kesmedi. Herkes beş yıl sonrasını ortaya koymayan bir açıklamanın sadece tepkileri yumuşatmak için olduğunun farkında.
İKTİDAR BLOĞUNDA ÇATLAK!
Geçen hafta üç önemli gelişme oldu.
Birincisi ihaleye katılacağını açıklayan tek firma teklif vermeyeceğini açıkladı.
İkincisi, MHP içinden şeker özelleştirmelerine dair kamuoyuna yansıyan bir itiraz geldi. Basında çıkan haberde K. Maraş vekili Fahrettin Oğuz Tor devletin ilgisiz kişileri başa koyarak zarar ettirdiğini söyledi.
Üçüncüsü AK Parti Karaman Milletvekili ve Pancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği (Pankobirlik) Genel Başkanı Konuk “özelleştirmenin sonucunun kaos olacağını düşünüyorum“ şeklinde bir açıklama yaptı. Bir taraftan gelen tepkileri dillendirirken, diğer taraftan özelleştirmeye karşı olmadıklarını ama üreticinin de buna dahil olması gerektiğini söyledi.
Bu üç olay aslında durumun hiç o kadar kolay olmadığını gösteriyor. Ayrıca tepkileri yumuşatmak için ara bir formül bulunma ihtimalini var. Mesela Pankobirlik bu fabrikaları satın alsa, parça parça AVM yapsa, ithalatın, NBŞ’nin önünü açsa güzel olmaz mı?
Belli ki iktidar özelleştirme meselesinde sıkıştıkça ara formül üstüne çalışıyor.
ÇİMENTO ÜRETİMİ İÇİN ÖZELLEŞTİRME
ÖİB’nin üretim dışı arazilerin kapsam dışına çıkartılması açıklaması aynı zamanda özelleştirmenin betonun önünü açacağı tezini de bir kez daha hatırlatıyor. Bugüne kadar özelleştirme sonrası AVM, rezidans yapılan birçok arazi örneği var. Bunu herkes biliyor. Bundan sonra da böyle olacak.
Sanayi Bakanlığı’nın “Çimento Sektör, 2017” çalışmasına göre bugün tüketilenden çok daha fazla çimento üretimi yapılıyor. 2014’ten bu yana böyle bir durum var ve bu durum 2023’e kadarda sürecek görünüyor. Bu durumda yeni AVM ya da rezidans yapılmazsa, eskisinden daha çok yapılmazsa, 2023’e kadar üretim-tüketim dengesizliği artacak. Bunu azaltmak için hükümet kişi başına 250 kg olan şeker pancarı üretiminden vazgeçmemizi, yerine kişi başına 1000 kg olan çimento üretimini arttırmamızı istiyor.
PEKİ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ?
Burada meselenin iklim boyutu atlanıyor. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ile ortaya çıkacak çimento tüketimi ve AVM/rezidansların iklim değiştirici etkisi çok dillendirilmiyor. En başta söyleyelim hem çimento üretimi hem de yapılacak AVM/rezidanlar daha çok fosil yakıt ve iklim değişikliği demek. Bugün enerji ihtiyacı olduğunu söyleminin tek karşılığı AVM’lerin dahil olduğu ticaret sektörüdür. Onlar olmasa bugün kömür santrallerinin hiçbirine gerek kalmaz. Dolayısıyla, şeker özelleştirmesi artan çimento tüketimi ile bir, yapılan binaların enerji tüketimi ile iki defa iklimi değiştirecek, toprağı beton kaplayarak daha çok su baskınlarına ve sıcak hava olaylarına neden olacak.
Meselenin diğer boyutu ise bir iklim felaketi yaşanırsa ve şeker üretilemezse ne olacağı. Ne tür bir hazırlık olacak? İklim değişikliğine karşı direncimizi kaybetmeyecek miyiz? Ortada pek fazla şeker üreticisi ve şeker fabrikası kalmazsa ilk krizde şekersiz kalacağız. Yeni iklim direncimiz zayıflayacak.
İKLİM FELAKETLERİ OLUNCA ŞEKERİ KİM ÜRETECEK?
2017 yılının en sıcak üçüncü yıldan biri olduğunu, ülkemizde en fazla aşırı iklim olayının yaşandığı üçüncü yıl olduğunu daha önce yazmıştık. Kuraklık, su baskınları nedeniyle şeker üretimi yapılamazsa ne olacak? Bu durumda çok açık ki şeker ve nişasta bazlı şeker ithal edeceğiz. Hükümet ne kadar ithalat argümanını reddetse de olmayan şeker için ithalat ve NBŞ kotası artacak.
ASIL MÜCADELE ŞİMDİ BAŞLIYOR
Şeker fabrikaları konusunda bugüne kadar her şey ısınma turu idi. 3 Nisan’da tekliflerin alınması ile tekliflerin karara bağlanması ve ÖİB onayı için geçecek süre yaklaşık üç ay. Bugüne kadar mücadele edenlerin bildikleri en iyi oyunu şimdi oynayacaklar. İzleyenler içinse şimdi oyuna tam katılma zamanı. Çok açık ki bu süreçte biri çelme takarsa oyun biter.
Şeker fabrikalarının özelleştirmesinin daha fazla beton, ithalat ve NBŞ demek olduğunu herkes biliyor. Bunun da hem daha fazla iklim değişikliği hem de ilk iklim felaketinde kotaların değiştirilmesi, NBŞ ve şeker ithalatı anlamına geldiği hepimizin malumu. Bunları iktidar da biliyor, hatta ifade ediyor ve çekiniyor.
Şimdi oyun yeni başlıyor. 3 Nisan’da mücadeleyi bırakmayan, birkaç ay boyunca da bırakmayacak olan kazanacak. Doğru oyunu oynayan kesin kazanacak, çok net.