Trump döneminin izlerini silmeye kararlı görünen Biden, 22 Nisan’da dünya liderlerini düzenlediği sanal iklim zirvesine çağırdı. Brezilya, Japonya, Kanada, Türkiye gibi ülkelerin devlet başkanları da çağrılmış olsa da gözler dünyanın karbon salımından en çok sorumlu olan diğer büyük güç Çin’in lideri Xi Jinping’in katılıp katılmayacağındaydı. Xi’nin davete icabet edeceğini en son gün açıklamasıyla 'heyecanlı' başlayan zirvede, Biden 2030’a kadar ABD’nin karbon salımını yarıya indirme ve küresel iklim değişikliği fonlarına Trump’ın kestiği musluğu açma, ayrıca bir iyi niyet göstergesi olarak da Obama döneminin üç katı katkıda bulunma sözü verdi. Diğer ülkeler de benzer taahhütlerde bulundular ama 2015’deki zirvede verilen sözlerin hiçbiri tutulmadığı için bu zirveyi ABD’nin bir diplomasi adımı olarak da görebiliriz.
ABD ve Çin’in “iklim büyükelçileri” John Kerry ve Xie Zhenhua, Biden’in İklim Zirvesi öncesi Şangay’da buluştular ve temel ilkelerde anlaştılar. Zaten öncesinde Biden hükümeti Xie’nin iklim elçisi olarak atanmasını 'yapıcı bir adım' olarak nitelemişti çünkü Xie, Kerry ile beraber Paris İklim Anlaşması’nın mimarlarından biriydi. Bu, Çin’in iklim gündemine çatışmacı yaklaşmadığının bir göstergesi olarak yorumlanmıştı.
Gerçekten de, örneğin 25 Mart’taki Alaska Zirvesi’nde Blinken ve Yang’ın atışmasından sonra kapalı kapılar arkasında gerçekleşen görüşmelerde iklim konusunda ortaklaşıldı. Ancak Çin, Biden hükümetinin çatışmacı yaklaşımına karşı tansiyonu düşüren taraf olma niyetinde olmadığını her fırsatta gösteriyor. Kerry-Xie görüşmesinden hemen sonra dışişleri sözcüsü Han’ın ABD’yi eleştirmesi, Xi’nin Biden’in iklim zirvesi davetini ancak Boao Forum’un açılış konuşmasını yaptıktan sonra kabul etmesi bunun göstergeleri.
ÇİN'İN KARBON GÜNDEMİ
Karbon salımını azaltmak Çin’in 13. Beş Yıllık Plan’dan beri gündemindeydi. Ama 14. Plan’ın hazırlanmasından sonra, açıklanmasından önce Xi Jinping BM Genel Kurulu’nda 2060 yılı için karbon nötrlüğü sözü verince, planlar hızlanmak zorunda kaldı. Planlar bozuldu demek de doğru olabilir çünkü 2060’da karbon nötrlüğüne ulaşmak için 2030’da düşüşe geçilmesi gerekiyor. Bu hızlı takvime nasıl ulaşılacağı ise tam belli değil.
Örneğin, 2005’ten itibaren karbon salımı rakamları tam bilinmediği için geleceğe yönelik projeksiyon yapılamıyor. Bunun bir nedeni, verilerin başka ölçütler kullanılarak toplanmış olması. Bir diğer neden de, Çin üst yönetiminin 2060 yılı için bu sözü ABD’ye karşı bir yumuşak diplomasi kozu olarak vermiş olması ve somut hedeften gerektiğinde cayabilmek için rakamları muğlak tutması olabilir.
Muğlaklığın bir diğer kaynağı da karbon salımı ölçümlerinin önümüzdeki yıllarda nasıl yapılacağı. Geçmişte sanayi karbon salımı, karbon salımının tarihsel birikimi ve GSMH’nin birim başına düşen karbonu azaltma gibi yöntemler kullanılıyordu. Karşılaştırma olarak, ABD kişi başına düşen karbon salımını baz alıyor ve karbon azaltımı için sabit rakamlı hedefler koyuyor.
Bu yöntemler arasındaki farklar iki ülkenin sosyoekonomik kalkınma düzeyleri ile ilgili. ABD’de kişisel tüketim daha çok karbon üretirken Çin’de sanayiler daha çok karbon üretiyor çünkü halkın gelir düzeyi daha düşük (örneğin hane başına düşen araba sayısı ABD’ye göre az).
GSMH’ya göre karbon hedefi belirleme Çin’in geçmişteki “kalkınmakta olan ülkelere daha esnek davranılsın” politikasıyla uyumlu. Bugünse, bir ‘iklim lideri’ haline geldiği için, hem uluslararası toplum tarafından bu tutumunu değiştirmesi bekleniyor hem de Çin’in içerisinden küresel karbon vergisine destek sesleri gelmeye başladı. Çin, ulusötesi karbon salımı konusunda da adım atabilir.
Karbon salımının nasıl ölçüleceği bir yana, bu hedefe nasıl ulaşılacağı da henüz belirsiz. İki ana yöntem izlenebilir: Geleneksel enerji üreten ve tüketen işletmeleri karbon vergisi gibi yöntemlerle vazgeçirmeye çalışmak ve yeni çevre dostu teknolojileri teşvik etmek. KOBİ’leri kömürden vazgeçirmek, özellikle pandemi sonrası dönemde zor görünüyor. Hava kirliliğini önleme amaçlı çevre vergisinin yanına karbon vergisini eklemeye yanaşmıyor. 2021’in ilk çeyreğinde 2020’nin tamamı kadar yeni kömür işletmesine ruhsat verildi. Akabinde iş kazaları ve hava kirliliği arttı ama bu Çin siyasi seçkinleri arasındaki iki lobinin çatışmasını açığa çıkarıyor bizler için.
Karbon meselesinin çok önemli bir boyutu da karbon piyasaları. Çin, karbon nötrlüğü hedefine özel sektör yatırımları olmadan varılamayacağı konusunda ABD’yle hemfikir. Zaten, Çin karbon borsasının yaklaşık yüzde 60’ına şimdiden hakim durumda. Ancak, yeşil teknolojilerin görünmeyen masrafları özel sermayenin bu piyasalara girmesine engel oluşturuyor. Çin’in elektrik altyapısı bu geçişe henüz hazır değil. Yeşil teknolojiler enflasyona neden olacak ama yeşil yatırımlar sayesinde iktisadi büyüme sağlanacak. Çin’in 40 milyar dolar kadar yatırım yapması gerekiyor. Bu yüzden finansal piyasalar önem kazanıyor. Yeşil yatırım uzun vadeli bir yatırım olarak görülürse ancak kârlı olabilir.