İklim krizine karşı süper elma: HOT84A1

İklim değişikliğine dayanıklı, yüksek sıcaklıkta yetiştirmek için geliştirilen dünyanın ilk elmasının ismi HOT84A1. İklim değişikliğinin, meyve üretimini neredeyse üçte bir oranında azaltabileceği öngörülürken artan sıcaklığa dayanıklı tarım ürünleri yaratan projelerle geleceğe hazırlık yapılıyor

Abone ol

Ayşegül Dikenli Williams

LONDRA - Kırmızı, sulu, tatlı elma. Tıpkı diğer elmalar gibi ama farkı iklim değişikliği nedeniyle gelecekte artacak sıcaklıklara dayanıklı olması. Yoğun gündemin arasında pek dikkat çekmeyen bu elma haberi yakın gelecekteki küresel iklim krizine hazırlığın küçük bir parçası aslında. Almanya ve Yeni Zelanda merkezli tarımsal kurum T&G Global, ‘Sıcak İklim Programı’ çerçevesinde gelecekteki iklim değişimine hazırlık kapsamında sıcak yerlerde yetişmek için meyve geliştirme programının bir parçası olarak dayanıklı elmayı yaratmak için yıllardır uğraşıyormuş meğer.

Geliştilen bu özel ve dayanıklı elmaya HOT84A1 adı verilmiş. Yüksek sıcaklıklara dayanabilen bu elma, koşulların genellikle 40 dereceyi aştığı İspanya'da test edilmiş ve başarıyla yetiştirilmiş. Dayanıklı HOT84A1 için şimdiden ticari talep var. Elmanın Avrupa, Avustralya, Yeni Zelanda ve Güney Afrika'da yetiştirilmesi öngörülüyor. T&G Global, 'dünyanın en sıcak ve en kuru koşullarına' dayanacak şekilde yetiştirilen ilk yeni elma çeşidini ticarileştirmeyi amaçlıyor.

Araştırmacılar uzun yıllardır sıcak ve kuru havaya daha iyi dayanabilecek buğday ve mısır gibi gıda ürünleri geliştirmek için de çalışıyorlar. Avrupa'daki çiftçiler elma ve benzeri mahsullerin yetiştirilmesinin zorlaşmasıyla kuraklık da dahil olmak üzere değişen hava koşullarına karşı çözüm bulmak zorundalar.

Programı geliştiren T&G Global’in İnovasyon ve Teknik Direktörü Peter Landon-Lane, "İklimin değiştiğini ve tüketicilerin sürdürülebilir şekilde üretilen lezzetli, sağlıklı ve güvenli yiyecekler talep etmeye devam edeceklerini biliyoruz. Bu nedenle T&G Global, Sıcak İklim Programındaki ortaklarımızla birlikte, iklim değişimine dayanıklı olan elmaları geliştirip ticarileştirerek buna hazırlanıyor” diyor.

İspanya'da, özellikle de Katalan bölgesindeki yetiştiriciler, geleneksel çeşitlerle ilgili sorunlar yaşamaya başlamışlar bile. Geleneseksel meyvelerdeki düşük kırmızı renklenme, güneş yanığı, yumuşak olma gibi sorunlar küresel ısınmaya bağlanıyor. Küresel iklim değişmeye devam ettikçe diğer elma ve armut üreten bölgelerin de bu sorunları yaşamaya başlayacağı ve bu ortamlar için geliştirilen çeşitlerin dünya çapında talep göreceği kabul ediliyor.

MEYVE VERİMİ YÜZDE 21 AZALACAK 

Konuyu biraz araştırınca sorunun uzun ve hatta orta vadede aciliyeti de ortaya çıkıyor. Londra Hijyen ve Tropikal Tıp Okulu’ndaki araştırmacılar iklim değişikliğinin zararlı etkilerini sınırlamak için hiçbir önlem alınmazsa, yükselen deniz seviyeleri ve fırtına dalgalanmaları gibi faktörlerin neden olduğu azalan yağış miktarı ve artan su tuzluluğunun, meyve verimini yaklaşık yüzde 21 ila yüzde 28 arasında azaltabileceği uyarısında bulunuyor. Aynı araştırmaya göre iklim değişikliğinin üzüm, muz ve şeftali gibi yumuşak meyvelerin verimini neredeyse üçte biri oranında düşürme riskinin de olduğu ortaya çıktı. Yer fıstığı ve narenciye meyvelerinin de kuraklıktan ve artan su tuzluluğundan etkileneceği öngörülüyor.

Küresel iklim kriziyle ilgili haber ve bilgi bombardımına tutulduğumuzu hissetsek de durumun kritikliği düşünüldüğünde bilgi akışı yetersiz bile denebilir. Örneğin Avustralya’daki yağmur ormanları yangınları sırasında iklim değişiliği konusu medyada daha önce olmadığı kadar gündeme gelmişti. Oysa kimilerinin tüm bilimsel verilere rağmen inanmadığı, inkar ettiği ya da yok saydığı bir kriz bu.

YANLIŞ ALARM TEHLİKESİ 

Tüm bu verilere rağmen iklim krizine inanmayanlar, abartıldığı görüşünde olanlar hiç de azımsanacak sayıda. Amerika’da yapılan bir araştırmada Demokratların yüzde 91'ine kıyasla Cumhuriyetçiler’in ancak yüzde 66’sı iklim değişikliğinin gerçek olduğuna inanıyor. New York Times’ta ‘Yanlış Alarm-İklim Değişikliği Paniğinin Zararları’ başlığıyla dikkat çekmeye çalıştığı açık olan yeni bir kitaba yönelik eleştiri yazısını okuyordum. Kitabın amacı sansasyon yaratmak olsa da, eleştirmen  Joseph E. Stiglitz bir konuda az bilginin ne kadar tehlikeli olduğunu ve kitabın çevre kirliğinden çok düşünce kirliliğinin de bir sonucu olduğu sonucuna varmış.

Kitabın yazarı Bjorn Lomborg’un 'Yanlış Alarm' tezi basit: Aktivistler iklim değişikliğinin tehlikeleri hakkında yanlış bir alarm veriyorlar. Lomborg’a göre onları dinlersek, trilyonlarca dolar harcanacak, az şey başarılacak ve çok acı çekilecek. Lomborg iklim krizi inkarcısı değil. Öyle olsa kitabı eleştirmeye bile tenezzül etmediğini ifade ediyor zaten Stiglitz. Kitapta karbon vergisi gibi yakın gelecekte uygulanması çok muhtemel başlıklar, olması gerekenden düşük oranlarda olsa da destekleniyor. Kendi içindeki çelişkilerle aslında biraz kaderci yaklaşılıyor duruma.

İklim değişikliğine dayanıklı elmaya dönecek olursak. Ticari beklentiler ve tüketicilerin talepleri kurumları çözüm aramaya yöneltiyor. Bu bir nevi piyasa ekonomisinin iklim krizine yanıtı olarak da görülebilir. “Elma yetiştirmek mümkün değilse yeni bir tür yaratırız” kadar basit olmasa da tarım endüstrisi kendisini gelecekteki krizlerden korumanın yollarını aramaya devam edecek. İklim değişikliğini durduracak önlemlerin dünya genelinde uygulamaya geçirilmesi hala uzak görünüyor. Araştırmacılar, aktivistler duruma dikkat çekme çabasında. Diğer tarafta ise felaketin kaçınılmazlığını kabul edip yeni çözümlere yönelen ticari gerçekçiler de var. Tatlı ve sulu elmasız bir geleceği kimse düşünmek istemiyor.