İktidar hevesi şairi zehirler

Kaynaklara göre fanzin “fanatic” ve “magazin” sözcükleri bozularak üretilmiş bir sözcük. Fanzin bir kültür, sanat yayıncılığı tarzıdır. Uçtur, uçuktur; ama temel özelliği sermaye düzeninin sürekliliğini sağlayan piyasa aygıtının bir parçası olan endüstriyel kültür ve sanatın, onun ürettiği beğeni ve değerlerin, hiyerarşinin karşısında olmasıdır.

Abone ol

Bir görünme biçimi, bir o kadar da bir gizlenme biçemi… Yeraltının sesi, ama aynı zamanda sesin de yeraltına çekilmesi, oradan yükselmesi… Kültürün, sanatın, şiirin sokağa çıkarılması, sokağın şiirleştirilmesi…

Bir yayıncılık tarzı düşünün tüm bu sayılanları kapsıyor. Böyle bir yayıncılık türü var mı diye sormayın çünkü var. Hem çok eski, hem de çok yeni; hem çok yaygın, hem de son derece marjinal, uçta ve uçuk… Sanırım anlaşılmıştır neden söz ettiğimiz; bu defa konumuz fanzin…

Kaynaklara göre fanzin “fanatic” ve “magazin” sözcükleri bozularak üretilmiş bir sözcük.

Fanzin bir kültür, sanat yayıncılığı tarzıdır. Uçtur, uçuktur; ama temel özelliği sermaye düzeninin sürekliliğini sağlayan piyasa aygıtının bir parçası olan endüstriyel kültür ve sanatın, onun ürettiği beğeni ve değerlerin, hiyerarşinin karşısında olmasıdır.

Bir başka özelliği kayıt dışı bir yayın hareketi olmasıdır. Bu hareketin yarattığı tavır ve tutuma bağlı olarak ortaya çıkan kültür, sanat anlayışıdır.

Fanzinler genelde bir yadsıma, reddetme talebi ve çağrısına dayanırlar. “Sen de yapabilirsin” anlayışına bağlıdır. Bu tavrın bir yayın pratiği ve deneyimi olarak önemsenmesinde, sürdürülmesinde etkili olduğu söylenebilir. Fanzin estetiğinin, özgürlük ve direniş kültürüne de önemli katkılar sunduğunu belirtmek gerekir. Yerleşik ve egemen anlayışlara karşı yıkıcı, bozguncu bir söz ve tasarım estetiği önemli özellikleridir. Fanzinlerde yer alan görüşler, düşünceler, duygu ve duyarlılıklar için herhangi bir sınırlama, sansür, otosansür söz konusu değildir.

Fanzin yazarının, şairinin yaratıcılığı özgürdür ve bu özgürlük gerçek anlamda bir özgürlüktür. Bu yayınların şairi, yazarı için düş ve düşüncelerin; duygu ve duyarlılıkların en saf haliyle yazıya yansımasına engel hiçbir şey yoktur… Fanzinler, daha önce bu konuda yayımlanan iki kitabı (Şeytan Aletleri, Genel Kültürden Kenar Kültüre 101 Fanzin) olan şair Altay Öktem’in tanımıyla bir “şeytan aleti” olduğu kadar bir isyan hareketi olarak da tanımlanabilir. Çünkü yalnızca sözün isyanını değil, isyan sözünün mecrasıdırlar. Mecranın bizzat kendisinin isyana katılmasının hedeflendiği görülür.

Kaotik bir mizanpajla, kolajla oluşturulup fotokopi ile çoğaltılan fanzinlerin sadece biçimlerinin bile algıyı bozmaya, kalıpları yıkmaya yöneldiği söylenebilir. Çünkü fanzinler sıradan bir alet değildirler., Aynı zamanda bir alet yapma düşüncesinin uygulamasıdır. Fanzin isyana, anarşiye, devrime çağırmakla kalmaz. Çağrının içerdiği sözün ve o sözün biçiminin aynı zamanda hem nesnesi, hem öznesi olur… Belli sosyal, kültürel çevreler, gruplar arasında iletişim ve düşünsel ağ oluşturmasının yanı sıra fanzinlerin yıkıcı, bozguncu bir söz ve tasarım estetiği oluşturduğunu de belirtmek gerekir. Sadece tasarımlarının, biçimlerinin bile egemen ve iktidardan yana algıyı bozmaya, kalıpları yıkmaya yöneldiği söylenebilir.

1917 Bolşevik devrimi sürecinden altmış sekiz başkaldırısı günlerine kadar toplumsal değişimin doruk noktalarına sıçradığı zamanlarda da fanzin tarzı yayıncılığın sahada olduğu biliniyor. Türkiye’de de Gezi Direnişi sürecinde başlayan ve sonrasında da yayılarak süren “şiir sokakta” etiketiyle sokaklara şiirler, dizeler yazılmasını, bir tür fanzin yayıncılığı anlayışının yansıması olarak görmek, değerlendirmek olası.

İki binli yılların şiirinde özellikle “deneyselcilik” ve “anti lirik” anlayışların, poetik eğilimlerin biçim, biçem olarak beslendiği kaynağın, arka planda yer alan deneyimin fanzin kültür ve estetiği olduğunu düşünmek gerekir…

Fanzin ya da fanzin türü yayınların en çok şiirle ilişkili oldukları görülüyor. Bunun başlıca nedeni herhalde şiirin doğasıdır. Çünkü fanzinlerin de örneğin şiir gibi hiçbir şeyden izin almaya ihtiyacı yoktur. Nasıl şair şiirini yazıp paylaşmaya karar verdiği andan itibaren sözünü gerçekleştiriyorsa fanzinler de aynı şekilde hazırlığını yapar ve çıkar diyebiliriz.

Elbette fanzinleri, fanzinciliği sadece kayıt dışı bir yayın hareketi olarak değerlendirmek yeterli değildir.

Peki fanzinler nasıl hazırlanıyor? Bu yayınlarda yazanlar, şiir yayımlayan şairler, bu yayınları okuyanları kimler? Fanzinler okurlarıyla nasıl buluşur? Şiirin okurla buluşmasında nasıl rol oynarlar? İnternetle fanzin tarzı yayıncılık arasında bir ilişki var mı? Tüm bu sorularımızı çıkardığı Karangu adlı fanzin dolayısıyla da bildiğimiz şair Ramazan Parladar’a yönelttik…

Fanzin hazırlamak nasıl bir süreçtir, bu konuda neler söylersin?

Oldukça keyifli bir süreç. Bir taraftan dergicilikten çok farklı değil fanzincilik; diğer taraftan, fanzinin yine de kendine özgü bir tarzı, tavrı var. Dergicilikle örtüşen yanı daha çok içerikle ilgili. Yani ortaya ya iyi bir içerik koyarsınız ya da ne gelirse onu koyarsanız. Sizde bitiyor. Ortam kötü dergilerle dolu, ama iyi dergiler de var. Aynı şey fanzinler için de geçerli. Farklı tarafına gelince; farklılığı bence daha çok fanzin dediğimiz yayın türünün geçmişinden getirdiği birtakım niteliklerden kaynaklanıyor.

O niteliklerin başında da alternatif bir mecra olması geliyor; alternatif ama her bakımdan, sadece kayıt dışı yayınlar olması bakımından değil. Her zaman için, kanonun tanımadığı, reddettiği ya da küçümsediği anlayışların, türlerin ya da tarzların mecrası olduğu için. Örneğin, Batı’da ta 1920’lerde bilimkurgu ile başlıyor. O dönemlerin hangi büyük ismi bu türle ilgilenmiş? Demek, akmak için kendine bu kanalı bulmuş, fanzinde var etmiş kendini.

Sonra, örneğin punk. 70’li yıllarda patladığında ruhuna çok uygun olarak fanzinlerle bir de yazılı literatür oluşturmuş kendine. Türkiye’de de çok daha geç olmakla birlikte benzer süreçlerden geçiyor. 70’lerin başında çıkan Antares, bilimkurgu ağırlıklı metinler basan bir fanzin; yani Türkiye'de de bilimkurguyla başlıyor. Zühtü Bayar, Giovanni Scognamillo, İzzet Yasar gibi adlar var orada. Sonrasında yine Batı’da olduğu gibi punk, rock, heavy metal gibi türlerle ilgili fanzinler ve özellikle 80 sonrası ilk anarşist dergi olma özelliği de taşıyan Kara’nın açtığı yolu genişletmeye çalışan bir dolu anarşist fanzin.

Bunların tamamının ortak özelliği: merkezin, kanonun, yerleşik olanın, yaygın olanın, genel geçer olanın dışında konumlanmak, mümkünse yıkmak ve yenilemek. Bir fanzin hazırlarken bu arka planı bilinçaltında devindirecek bir bilince sahip olmak gerektiğini düşünüyorum. Fanzinler genelde periyodik değildir; Karangu da öyle hazırlanıyor. Yetiştirme telaşından uzak, ne zaman kendini tamamlarsa. İlk sayıyı Aralık 2016’da çıkarmışız, ikincisiniyse Haziran 2016. Tam da benim ritmime uygun bir zaman aralığı. Karangu’nun özelliklerinden biri ürün gönderimine kapalı olmasıydı. Bunu ilk sayıdaki yazımda belirtmiştim.

Genel olarak öyle de hazırladım. Dergicilikten çok iyi bildiğim, kötü metnin coşkun bir sel gibi akışına engel olmak için düşündüğüm bir tedbirdi bu, mülkiyeti imleyen bir durum değil. İlk sayıda Alptuğ Topaktaş’ın Ümit Erdem’le ilk kitabı üzerine yaptığı nefis söyleşi yayımlandı. İkinci sayının omurgasını Ümit Erdem’in hazırladığı soruşturma oluşturdu. Yeni sayıda da benzer şeyler olacak. Gönderilen metinleri geri çevirmeme rağmen bir iki genç arkadaşın gönderdiği şiirleri de yayımlayacağım bu sayıda. Yani aslında sadece kötü edebiyata karşı kapalı devre hazırlanıyor Karangu.

Bir teşekkür fırsatı yakalamak adına işin teknik tarafından da bahsedeyim. İnternette de, bilgisayar teknolojisinde de hâlâ zırcahilim. Fanzin, her yeni sayısı için nazımın geçtiği bir iki dostumun eline bakıyorum o yüzden. Karangu’nun logo ve kapak tasarımını yapan, yakın geçmişte Oğlan Bizim Kız Bizim ve Beri Gel Oğlan Beri Gel adlı iki güzel fanzine imzasını atmış sevgili dostum Ercan Y Yılmaz'dır. Sayfa tasarımını ve ilk sayının dizgisini yapansa başka bir fanzinci dostum. Kalabalık sayılabilecek bir arkadaş grubuyla çıkardığımız Yeniyazı dergisinin bir fanzin geçmişi vardır. Yavuz Türk ve Erkan Irmak tarafından altı sayı fanzin olarak çıkarıldıktan sonra dergileşti Yeniyazı. Yavuz’un Karangu’daki emeğini bu hatırlatmayla birlikte vurgulamış olayım.

Karangu ne demek, ne zamandır çıkıyor?

Karanlık demek. Eski Türkçe. Hâlâ Anadolu’da kullanılır. Türkoloji okumamın bana tek katkısı diyebilirim. Eski Türkçeyi çok seviyorum. ciddi okumalar yapıyorum. Eski Türkçeyle kurduğum bu ilişkinin bir sonucu olarak İslam öncesi döneme, Şamanlığa, Anadolu heterodoksisine, yani Aleviliğe, Bektaşiliğe, Kalenderiliğe, Melamiliğe vs. yönelik de okumalar yapıyorum. Sevgili dostum Can H Türker’in de bu ilgide etkisi olduğunu söylemeliyim.

Uzun yıllara dayanır onunla dostluğumuz. Bir de şunu söyleyeyim; çok önemli. Karangu’da ‘nazal n’ var. Türkçenin bana göre en özgün sesi. Muharrem Ertaş'ın, Neşet Ertaş’ın, Hacı Taşan’ın yıllarca gırtladığında yaşattığı o güzel ses. Tanrı sözcüğünde de, gönül sözcüğünde de o ses var. Latin alfabesine geçişte kopkoyu bir cahillikle yazı dilimizden sökülmüş ne yazık ki. Karangu iki sayı yayımlandı. Yukarıda değinmiştim; ilk sayı Haziran 2016, ikinci sayı Aralık 2016. Üçüncü sayıyı bu ay bitmeden çıkarmayı düşünüyorum.

Fanzinlerin şairleri, yazarları, okurları kimlerdir? Hem çıkaran, hem ürün yayımlayan hem de okuyanların tümüne birden “fanzinciler” diyebileceğimiz bir kesim, çevre var mıdır?

“Fanzinciler” diye niteleyebileceğimiz bir kesim var. Bunu özellikle Karangu’nun çıkışından sonra çok daha net olarak gördüm. Fanzin çıkaran ya da fanzin takip eden önemli bir kitle var. Sosyal medya aracılığıyla bu kitlenin bir iletişim içerisinde olduğunu da söyleyebilirim. Karangu için sosyal medya üzerinden açtığım hesapları onlarca fanzin hesabı takibe aldı örneğin. Kadıköy başta olmak üzere çeşitli merkezlerde sergiler açılıyor, etkinlikler, takas pazarları vs. oluşturuluyor.

Yani oldukça hareketli ve etkileşim halinde bir fanzin ağı var. 2000’li yıllara kadar şiirin başlıca dolaşım aracı dergilerdi. Şiir söz konusu olduğunda amatörler dışında fanzine ilgi gösteren yoktu. 2000’ler yepyeni bir şiiri dayatırken bu yeni şiirin en önemli mecralarından biri oldu fanzinler. Bugün yıllarca çıkan birçok edebiyat, şiir dergisinden çok daha nitelikli, çok daha etkili fanzinler var.

Özellikle 2000 sonrasında yazmaya, yayımlamaya başlamış çoğu şair, fanzinleri çoğu dergiye tercih ediyor. Tabii, buradaki devinimi görmekten çok uzak olan şairler hâlâ çok fazla. Yıllıklara, seçkilere filan çok itibar eden biri değilim. Ancak, çoğu yıllıkçının (bu işe girişenlerin çoğu da kötü birer şair, kötü birer dergicidir) fanzinleri görmezden gelmesi, fanzinlerden ürün seçmemesi aslında meseleye ne kadar uzak olduklarını göstermek bakımından önemli bir veri. Birçoğunun fanzinle ilgili fikri amatörlük ezberinden ibaret. Bugün dergilerden çok fanzinler yeni ve iyi isimler çıkarıyor bana göre.

Geçen yılın en iyi kitaplarından birini çıkaran Mehmet Can İnsperest Saydek adlı fanzinin yayıncısı örneğin. Anita Sezgener yıllardır Cinayşe gibi nefis bir fanzin çıkarıyor. Ş, Sonat, Hacı Şair, Yokluk, Vertigo, Nepal, Fin gibi birçok fanzinde iyi şiirler yayımlandı, yayımlanıyor. Bunları bilmek lazım. İktidar olmak hevesi şairliği de zehirler.

Fanzinler okurlarla nasıl buluşur?

Fanzinciler fatura kesemediğinden her kitapçıya giremiyor fanzinler. Sınırlı bütçelerle basıldıkları için büyük baskı sayılarına da ulaşamıyorlar. Çoğu, bildiğim kadarıyla birkaç yüz adet ancak basılıyor. O yüzden belli noktalar öne çıkıyor fanzinlerin erişimi bakımından. Fanzin okurları da o noktaları çok iyi biliyor zaten. 26 A gibi, Sosyal Sahaf gibi, Boris Comics&Record gibi raflarını yalnızca fanzinlere açmış çok güzel mekânlar var.

Şiirin okurla buluşmasında fanzinlerin rolü nedir?

Yukarıda bahsettiğim gibi özellikle fanzin okuru olan, hatta koleksiyoner olan ciddi bir kitle var. Bunlar takip ediyor şiir fanzinlerini. 2000 sonrası şiirini yakından izleyen okur da artık bu şiirin en önemli mecralarından birinin fanzin olduğunu biliyor ve bunları izliyor. Bir tek vasatın iktidarına oynayan heveskâr ihtiyarlar haberdar değil bu mecradan; iyi ki de değil.

Fanzinlerin internetle etkileşimi nasıl? Olumlu ya da olumsuz yönleriyle nasıl değerlendiriyorsun?

İnternet bir parçası fanzin yayıncılığının. Sosyal medya en önemli duyuru ve iletişim kanalı. Özellikle “tivitır”ın çok etkin kullanıldığını söyleyebilirim. Ayrıca, dijital ortamda yayın yapan çok sayıda fanzin de var artık. Bunların da izlenmesi gerek. Konrta, Meram Yeni Yol, Tezgâh gibi fanzinler dijital olarak yayımlanıyor örneğin. Son cümle Karangu’yla ilgili olsun; yeni sayıda kitaplarında olmayan iki Sami Baydar şiiri var; bence çok büyük haber.

BU AYIN DERGİLERİ…

Şiirin Sincan İstasyonu

Abdulkadir Budak yönetiminde çıkan iki aylık Sincan İstasyonu şiir dergisinin son sayısı yayımlandı. Derginin Mart Nisan 2017 tarihli 88. sayısında şu isimlerin şiirleri yer alıyor: Mehmet Yaşin, Metin Cengiz, Atalay Saraç, Halil İbrahim Özbay, Ayhan Gülsoy, Ümit Yıldırım, Aytekin Karaçoban, Hayati Sönmez, Ünsal Piroğlu ve Dervişe Güneyyeli Kutlu.

Üç ayda bir Adalya

Kültür edebiyat seçkisi olarak yayımlanan Adalya, Anadolu’nun Akdeniz kıyılarından gelen bir dergi. Adı Antalya’nın eski adı olan Adalya’nın 6. Sayısı olan 2017 bahar seçkisi şiirleriyle yer alan isimler şöyle sıralanıyor: Onur Akyıl, Hilmi Haşal, Ziya Boz, Metin Cengiz, Hüseyin Köse, Mehmet Akay, Osman Erkan, Kemal Bek, Yavuz Özdem, Neslihan Su, Dürüye Atar, Edibe Şirin, Dariush Salehi - A. Halet Çelebi.

KISA… KISA…

Arjen Ari şiir ödülü

Arjen Ari Şiir ödülü sonuçları açıklandı. Kürt dili ve edebiyatına yönelik artan baskılara karşı bir tavır, bir karşı duruş olarak düzenlendiği belirtilen ödül Narin Yükler’e verildi… yükler dördüncüsü verilen ödülü, “Rê û Rêç” adlı dosyasıyla aldı. Ödüle Kürtçenin Kurmancî lehçesinde yazılan şiirlerle katılabiliniyor.

Narin Yükler, 1988 yılında Urfa’nın Viranşehir ilçesinde dünyaya geldi. Antep’te üniversite eğitimi aldı. 2014 yılından bu yana siyasi sığınmacı olarak Zaxo/Duhok’ta yaşıyor. 2016 yılında “Altın Defne Genç Şiir Ödülü” yarışmasında jüri özel ödülü aldı. Şiirleri bugüne dek Evrensel Kültür, Akatalpa, Eliz Edebiyat, Mavi Yeşil, Lacivert, Edebiyatist, Şehir, Rojnameya Evro, Rojnameya Hîch dergilerinde yayımlandı. Ayrıca şiirleri Flemenkçe ve Urducaya çevrilerek yayımlandı.

Necatigil ödülü ‘Mayıs Giremez’e

Şair Behçet Necatigil’in anısına 1980 yılından bu yana düzenlenen Necatigil Şiir Ödülü, 2017 yılında oy birliğiyle küçük İskender’in 'Mayıs Giremez' adlı yapıtına verildi.

Seçiciler kurulu, ödüle ilişkin şu açıklamayı yaptı: “küçük İskender, ilk kitabı ‘Gözlerim Sığmıyor Yüzüme’den başlayarak günümüz şiirine yeni bir söyleyiş, yeni bir soluk kazandırdı. Çağdaş Türk şiirinin birikimlerini dilde ve anlatımda yeni yaklaşımlarla zenginleştirdi. Günümüz toplumunun farklı kesimlerinin yaşam kültürlerini şiir diline taşıdı. ‘Mayıs Giremez’, küçük İskender’in otuz yıllık şiir birikiminin parlak bir örneği olmasının yanında, günümüz şiirini yücelten özellikleriyle de ödüle değer bulundu.”

2017 yılı seçiciler kurulunda Eray Canberk, Cevat Çapan, Refik Durbaş, Turgay Fişekçi ve Doğan Hızlan yer aldı.

Ödül töreni 13 Nisan 2017 Perşembe günü saat 18.30’da Kabataş Erkek Lisesi Eğitim Vakfı’nın katkılarıyla vakfın Ortaköy tesislerindeki Hamdi Saver salonunda yapılacak

ŞİİR TARİHİNDEN TADIMLIK…

Kürtçe şiirin önemli isimlerinden Arjen Ari adına düzenlenen şiir ödülünü alan Narin Yükler’in, Şükrü Erbaş’a ithaf ettiği ve Şehir dergisinin Ağustos 2016 tarihli sayısında yayımlanan “Taş Ustası” adlı şiirini paylaşalım istedik…

Yozgatlı bir taş ustası

dedi: çıkarın sözcüğü cevherinden

her kimse beklemesin beni

sırtlasın kendinden döküleni

perçemi eğri kesilmiş bu toprakta

kaldırın haritaları asıldığı yerden

her şiir geçecek bir gün

hayal ettiği elden

dedim: duvak süsü verilmiş bir cinayet bu

kanıyor çarşaf ak yerinden

gönlümdeki yaraya mil çekti sahibi

iple bağlıyım taşa, kovulduğum yerden

dedi: tutun sırtında eskiyen taşa

ezmesin dilini sırtladıkların

dedim: söz alnını döven bir meczuptur, hâşâ

bilensem de, üstümden geçtiğim kadarım.